Demokratik konfederal komünalizm - 3
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Apocu hareket yıllardır köy ve mahallelerde "meclisler" kurduğu zaman, Kürt halkının bilinç altındaki komünün nasıl canlandığına bilenler şahit.
- Kürt sorunu ve bütün etnik, dinsel, mezhepsel sorunlar komünalizm sürecinde her komünün örgütlenmesiyle çözülecektir.
4.
Komün masa başında icat edilmiş bir "model" değil. Sadece binlerce yıl öncesinde yaşanmış "nostaljik" bir tarih de değil. Günümüzde komün Ortadoğu'da, Mezopotamya'da kapitalist modernitenin bütün bozucu etkilerine rağmen yaşıyor. Aşiretlerin merkezi devletlere karşı mücadele tarihinde, Alevi inancının "ocaklarında", "büyük ailelerin" geleneklerinde yaşıyor. Bu halk, içindeki ihtilaflara bugüne kadar devleti karıştırmamak için uğraştı. İçindeki suçluları devlete teslim etmedi. Kan davalarını kendi içinde çözdü. Yardımlaşma, dayanışma geleneklerini, kapitalist modernitenin bireyciliğine, çıkarcılığına inat yaşatmaya çalıştı.
Apocu hareket yıllardır köy ve mahallelerde "meclisler" kurduğu zaman, Kürt halkının bilinç altındaki komünün nasıl canlandığına bilenler şahit.
Hiç kuşkusuz sömürge sisteminin amansız saldırıları altında komün çabaları başarıya ulaşamadı. Şimdi ise silahlı mücadelenin sağladığı kazanımlar anayasal güvenceye alındığı zaman, komünalizmin gerçekleşme şartları doğacaktır.
Kürdistan'da Kürt halkı tüm kayyım gasplarına karşın yerel yönetimleri defalarca kapatılan partileriyle kazandı. Kürdistan’da belediyeleri komünalizmin "eşgüdüm" organlarına dönüştürmenin şartları, eğer Başkan Apo'nun açtığı demokratikleşme sürecinde adım atılırsa, tahminlerin ötesinde olgunlaşacaktır.
5.
Kürt sorununu çözmek, somut durumda Kürt Özgürlük Hareketi’nin "demokratik uzlaşma" temelinde gerçekçi taleplerini devletin kabul etmesi demek değildir. Bu, çözümsüzlüğün aşılması anlamına gelir. Çözümü devlet sağlamayacaktır. Çözümü halkların "demokratik konfederal komünalizm sürecinde" atacağı adımlar sağlayacaktır. Özetle söylersem, benim anladığıma göre, ilk komün örgütlenmesinden başlayarak, merkezi devlet yüzlerce, binlerce komün tarafından kuşatılacak ve merkezi ulus- devlet sönümlendirilerek, kömünlerin konfederal birliğini "koordine eden" "devlet olmayan devlete" dönüştürülecek. Bu da, devletin bürokratik baskı aygıtının sönümlenmesi olacak.
Kürt sorunu ve bütün etnik, dinsel, mezhepsel sorunlar komünalizm sürecinde her komünün örgütlenmesiyle çözülecektir. Daha geniş anlamda her komünde "kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik sosyalizme", komünün kendi kendini yönetmesi temelinde, nihai değil, ilk adımlar atılacaktır. Şöyle ki:
Komün, tıpkı aşiretlerdeki Büyük Aile gibi, diyelim ki bir sokakta ya da köyde birbirleriyle "doğrudan" ilişkileri olan, az sayıda insan topluluğudur. Komünalizm süreci, Kürdistan'da başlayacaktır. Çünkü dediğimiz gibi Kürdistan komünal toplum geleneklerinin zihinlerde ve kimi somut toplumsal ilişkilerde hala yaşadığı coğrafyadır. Kürdistan köyleri, kasaba ve kent sokakları, elbette kapitalist modernitenin deformasyonlarını taşısa da, birbiriyle aile, hısımlık ve komşuluk ilişkilerinin canlı olduğu mekanlardır. O nedenle komünal süreç, demokratik modernite şartlarında Kürdistan'da her yerden daha fazla örgütlenme şartlarına sahiptir. Marks ve Engels, Manifesto’nun Rusça baskısına yazdıkları önsözde Rusya'daki köy komününü sosyalizme doğrudan geçiş için bir imkan olarak görmüşlerdi.
Komünalizmin politik şartları da olgunlaşmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi Kürdistan'da hemen her evin içindedir. Halk bilincine tümüyle yükselmemişse de demokratik konfederal komünalist düşüncelere, ortaklaşmaya, dayanışmaya, Apocu paradigmalara yabancı değildir. Aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketi yerel yönetimleri tüm kayyım baskılarına karşı kazanmıştır. Silah bırakma karşılığında eğer demokratikleşme gerçekleşirse, yerel yönetimler komünalizm sürecinde Kürdistan çapında oluşacak komün ağının "koordinasyon merkezlerine" dönüşebilir.
6.
Yeni komünleşme programı, "merkezi bir kararla özerklik ilan ederek" devlet iktidarıyla topyekun bir cepheleşme sürecinde hayata geçmeyecektir. "Cepheleşme" aşaması, eğer yaşanan süreç sonuç verirse, sona erecektir. Sona erse bile komünleşme yerel yönetimlerin seçimle elde edilmesi demek de olmayacaktır. Türk devletinin İçişleri Bakanlığı’na bağlı idari bir birimi olan ve halkın kazandığı belediyelerin merkezi yetkileri, "gönüllü" olarak komünlere devredilecektir.
Bütün kararları önce komünler alacak, yerel yönetimler ise bu kararları onaylayacak, belediye sınırları içindeki çok sayıda komünün kararlarını birbiriyle uyumlu hale getirecektir.
Bir başka ifadeyle, devletin yerel yönetimler üstündeki merkezi iktidarına, hiç bir anayasal ya da yasal değişiklik bile olmaksızın komünler son verecektir.
Kürdistan’da böyle bir modelin gelişmesi, hiç kuşkusuz metropollerdeki Kürt mahallelerine yayılmakla kalmayacak, mesela Karadeniz'de ormanları ve yaylalarını maden patronlarına karşı direnişle savunan köyler için ilham kaynağı olacaktır. Özetle Rojava nasıl bilinçli insanlığı "demokratik konfederal komünalizm" düşüncesine yaklaştırıyorsa, Bakur komünalizmi evrensel etkiye sahip olacaktır.
Komün sisteminin yerellerde merkezi ulus- devlet iktidarına bu barışçı yolla son vermesi, halkların komünlerde "demokratik uluslaşma sürecine" girmesi, yerelde kadın öncülüğünün tesis edilmesi, "etnisiteye dayanmayan" ülke çapında "özerk halk yönetimlerinin" oluşması demek olacaktır.
Bu noktadan sonra ülke çapındaki komünlerle merkezi devlet arasındaki çelişki esas çelişki haline gelecek ve şu ya da bu yoldan devlet-komün çelişkisi er ya da geç çözülecektir.
Sınıf çelişkisi ne olacak?
Ülkenin sokaklarının, köy ve mahallelerinin yüzde en az 80'i işçi, emekçi, emekli, dul ve yetim halkın yaşadığı yerler olduğuna göre, komünalizm, eğer gerçekleşirse, tarihin tanımadığı en güçlü "sınıf" örgütlenmesi demektir. Hiç bir merkezi sendikanın, hiç bir merkezi partinin "merkezi sınıf mücadelesinde" başaramadığı ölçüde komün merkezi ulus- devletle çelişkisini çözdüğü zaman kapitalist moderniteye son vermenin yolu açılacaktır.
Önkoşulunun asgari demokrasi olduğunu unutmadan, komünalizmin gerçekçi bir program olduğunu söylemek mümkündür.
Önkoşul olan demokrasi Türkiye ve Ortadoğu topraklarında yeşerir mi derseniz, bunun çok zor olduğunu söylerim, komünalizmin Avrupa topraklarında daha elverişli bir zemine sahip olduğuna dair Başkan Apo'nun sözlerine katılırım ve eklerim: Zoru başarmak devrimciliktir. PKK ve sosyalist müttefikleri demokrasiyi devletten beklemedi. Bugün varolan fiili durum mücadeleyle elde edildi. Yine mücadeleyle bu fiili duruma hukuki zemin sağlanacaktır. Şu anda bu evredeyiz.
