Dersim’de ‘Kamping cemi’

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Dersim ile ilgili asimilasyon süreci, her geçen gün daha geniş bir yelpazede hızla devam ettiriliyor.

 

Türkiye’de geniş Kürt Alevi coğrafyası Dersim sancağındaki Alevi illeri, Türkçü ve İslamcı bir çizgiye çoktan devşirildiler. Gümüşhane, Malatya, Erzincan, Elâzığ, Sivas, Erzurum, Adıyaman ve Maraş gibi illerin üzerinde tek tek çalışılarak, Kürt Aleviler oradan zorla göçertilerek, kalanlar bin bir zorbalıkla Sünnileştirilerek, en son noktası olan Tunceli il merkezine kadar dayanmış durumdalar.

Bu merkeze yönelik de son birkaç yıldır özel bir odaklanma var. Bu odaklanma özellikle CHP, TKP, Vatan Partisi konsorsuyumunda, yani seküler ultra-nasyonalistlerden kurulu bir ekip özel olarak ilgileniyor. Bu çerçevede geliştirilen anti-Kürt Zazacılık projesine, “Kamping cem”i kadrosundaki Prof. tarafından Avrupa’daki Dersim kurumlarındaki derinlemesine görüşmelerle yapılan -Etnik Sosyoloji- çalışmasının Kültür Bakanlığına teslimi ile son şekli verildiğini hatırlatalım.

CHP’nin İstanbul Maltepe ve Dersim, Pülümür Belediyeleri öncülüğünde, Gola Buyerê’de yapılan bir ceme(1) kılıf, güya kadın cinayetlerine dikkat çekmek imiş. Kadın cinayetleri konusunda en yüksek duyarlılığa sahip, devletin öldürdüğü kadınlar haricinde hiçbir kadın cinayetinin işlenmediği, kadına yönelik şiddet konusunda Avrupa verilerinin bile altında olan bir yerde bunu yapmalarının anlamını okuyucunun ferasetine bırakıyorum.

Daha da önemlisi, Dersim’de gündüz bile dağlara çıkışlara izin verilmeyen, adeta kuş uçurulmayan bir dönemde bu ne hoşgörü? Hani tüm toplantı ve gösteriler yasaklanmıştı? Mesela bir HDP belediyesi böyle bir şey yapmak isteseydi ne olurdu?

Üçüncü bir soru, ibadetin içine Mevlevilik gibi Alevi geleneğinin özel bir yorumu ile şekillenmiş bir ekol olan ve Aleviler arasında nedense kabul görmemiş, şimdilerde İslamcıların Alevilere ve Müslüman olmayan ötekilere uyguladıkları şiddetin hesabını vermekten kaçınmak ve İslam’ı hoşgörülü göstermek için Batı’da “Rumi, Rumi” diye pazarladıkları Mevlevi semazenin ne işi var orada? Semah dönenlerin ortasına yerleştirmelerinin amacı ne ola? Dağ turizmi?

CHP’li belediyelerin sponsorluğunda yapılması daha da ilginç değil mi? 40-70.000 insanın katliamından sorumlu bir parti olarak, henüz bunun hesabını vermemişken, hala o dağlarda, mağaralarda, suların dibinde gazlarla, bombalarla, dipçiklerle, süngülerle katlettikleri insan kemikleri dururken, bu kemikler üzerinde birlikte cem tutmak? Alevi cemlerinde ne zamandan beri katil saflarında yer alanlarla cem tutuluyor? Ne iş?

Bir yandan “Munzur’u piknik yerine çevirmek”ten şikâyet ederken, öte taraftan modern çadırları, uyku tulumlarıyla, devletin engin hoşgörüsü, teşviki ve koruması eşliğinde, 3.000 metreden “cem kampingi” yapmalarının arkasındaki neden gerçekten kadın cinayetleri mi? Eğer öyle ise semazenle birlikte bunu Konya’da yapmaları daha anlamlı olmaz mı? Mesela açılış konuşmasını yapan “sanatçı abi” orada “Dersimce” bir “türkü” okusa güzel olmaz mıydı? Dersim’de bu hoşgörüyü sağlayan devletimiz eminim bu talebi de geri çevirmez. Bu kadar hukuktan sonra…

Dersim’de anti-Kürt Zazacılığın entelektüel ayağı, çoğunlukla İstanbul’da yılda bir-iki kez Dersimli yazar, araştırmacı, akademisyen ve STÖ’lerden kişilerin tek tek çağrılarak yapılması da bu “inanç kampingi”nin organizasyonunda yer alan sanatçı ve profesör kadrosu tarafından yapılmakta olduğunu hatırlamakta yarar var. Dikkat edilirse Dersimli bu yazar, çizer ve STÖ’lerde Kürt kelimesi geçmez. İşte bunun organizasyonu ve endoktrinasyonu bu toplantılarla yapılır.

Aynı kadro, Avrupa ve Türkiye’de tüm Kürt ve Ermeni toplantılarını da izler, katılır. Bu tür toplantılara katılanların itina ile bertaraf edildiği güzel yurdumuzda üstelik… Kürtçe müziğin yasaklandığı, muhalif sanatçıların bırakın Dersim’e, Türkiye’ye bile giremediği, olanların hapislere tıkıldığı bir zamanda, yurdumun sanatçı ve profesörleri, kuş uçurulmayan üç bin metrede semazenlerle “kamping cemi” yapabiliyor… Demokrasimiz göklerde…

Aynı sanatçı abi, tüm Kürt etkinliklerinde bir güzel katılır, tek laf etmez mesela. Bununla iki şey yapar: ilki para kazanır, müziğinin dinlenmesini sağlar, ikincisi Kürtlerle ilişkisini gösterip aradan insan devşirmeye bakar, Kürdistan’da rahat rahat dolaşır. Başka bir şey daha yapar. Tüm Kürt Alevi coğrafyası, Tunceli il sınırları, Erzincan, Kiğı, Koçgiri vs. derleme yapar, tabi hem Kurmancî hem Kirmanckî konuşanlardan, bunları Dersim kültürü ve tabi ki “Dersimce” olduğunu, Kürt kimliğini itina silerek kayda geçirir. 

Başka bir ekip de İslami enjeksiyon ile meşgul. Bu çerçevede Aleviliğin İslam’ın bir parçası olduğunu vurgulayan, yazar ve akademisyen dolaştırılır Dersim’de. Bir ayda “Katil Mustafa Kemal’den Ulu önder Atatürk”e terfi eden bu muhteremin ekolü, şimdi Aleviliğin “İslami özü”nü anlatmaya çalışıyor, tabi arkadasındaki “özel” destekle.

Muhalif hiç kimseye yaşam hakkının tanınmadığı Dersim’de, bu gibi “hayırlı işler”le meşgul olanlara Dersim’in köyleri, dağları da sonuna kadar açık. Bu arada bu korkunç asimilasyon atağını yazması için de Kürt kâtipler yedeklenir. Artı Gerçek’te ballandıra ballandıra yazıldığı gibi(2)… Aferin!

***

(1)  https://www.kartal24.com/108910-tuncelide-3-bin-metrede-yapilan-ceme-istanbuldan-yogun-katilim

(2)  https://amp.artigercek.com/yazarlar/ozgun-enver-bulut/bir-uzun-havadir-su-bizim-dersim

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.