‘Devletler de, KDP de Êzîdîlere sahip çıkmadı’

Dosya Haberleri —

Dr.AZAD BARIS

Dr.AZAD BARIS

“Bu proje, çocukları devşirerek Müslümanlaştırıp, beyinlerini yıkayıp kendi kavimlerine karşı savaştırma projesidir ve tarihsel hafızası, deneyimleri olan bir şeydir. Bununla hedeflenen sadece fiziki bir temizlik değil; ayrıca kültürel, etnik ve inançsal bütünlük yok edilerek nihai bir çözüme ulaşmak amaçlanıyor.”

 

BARIŞ BALSEÇER

 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Strateji Kurulu Üyesi ve Êzîdî Kültür Vakfı Kurucu Başkanı sosyolog Dr. Azad Barış ile Êzîdîlere yönelik 2014’te başlayan katliamlar ardından kaçırılan, bir kısmının akıbeti halen bilinmeyen ve bir kısmı ise Türkiye’de bulunan Êzîdî çocukların durumunu konuştuk.

 

Özellikle Osmanlı’dan itibaren alıkonulan çocukların devşirildikleri biliniyor. Êzîdî çocukların kaçırılmasında da böyle niyetler söz konusu mu?

Evet; bu proje, çocukları devşirerek Müslümanlaştırıp, beyinlerini yıkayıp kendi kavimlerine karşı savaştırma projesidir ve yalnızca bugüne dair değildir. Tarihsel hafızası, deneyimleri olan olgusal bir şey bu. Aynı zamanda planlanmış bir etnik temizlik. Hedeflediği şey de sadece fiziki temizlik değil; ayrıca kültürel, etnik ve inançsal bütünlük yok edilerek nihai bir çözüme ulaşmak amaçlanıyor.

 

Kadınların özellikle hedef alınmasının buradaki anlamı ne?

Bu da sadece cinsel tandanslı bir yaklaşım değil. Kadın, kültürün kurucu öznesi ve taşıyıcısı, arkaik bilginin ve sırrın birebir kurucusudur. Kadınların rızaları dışında alıkonulduğunda bir yandan kadın kırımı, diğer yandan ise kültür kırımı gerçekleştiriliyor ve sır dünyası parçalanıp kirletiliyor. Bunu yapanların hafızası böyle çalışıyor. Dolayısıyla kırım ve kirletme üzerine bir planlama söz konusu. İkisi birbirini tamamlıyor. Söz konusu olan kesinlikle Êzîdîleri tamamen ortadan kaldırmak.

 

  • “Katliam esnasında ganimet olarak el konulmuş, kaçırılmış ve sonrasında köle pazarlarında satılmış; dünyanın birçok yerinden ‘alıcıları çıkmış’, ‘kafir’ ve ‘dinsiz’ olarak nitelendirilen, egzotik ve erotik bir obje olarak dünyaya sunulan Êzîdî kadınlara bölge devletleri de Güney Kürdistan hükümeti de sahip çıkmadı.”

 

Kaçırılan Êzîdî çocukların bir bölümünün Türkiye’nin İç Anadolu ve benzeri bölgelerinde bulunmasını nasıl görüyorsunuz? Bu bir tesadüf mü?

İç Anadolu kuytu bir yer; Konya’nın bazı yerleri, Ankara’nın Polatlı ve Haymana bölgeleri dışında Kürtlerin çok yoğun yaşamadığı da bir bölge. Bu tür yerler, mesela Isparta, Niğde, Aksaray ya da Trakya, kaçırılanların Kürtlerle temas etmesini engellemek için özellikle seçiliyor.

Bu çocukları kesinlikle Amed, Hewlêr ya da Rojava’ya götürmeyecekler ve bu bir tesadüf değil. Bu işin esas planlayıcısı, bu projeyi Selefilere teslim eden ve onların hem finansörlüğü hem de fikir babalığını yapan, siyasal İslam’dır. Siyasal İslam, bugün önemli oranda Türkiye’de destek buluyor ve köklendirilmeye çalışılıyor. Kaçırılan çocukların burada çıkmasının temel sebebi de budur.

 

Peki Güney Kürdistan hükümetinin bu konudaki duruşunu nasıl buluyorsunuz? Kaçırılan kadın ve çocuklara ilişkin çalışmalar yürüttüklerini söylüyorlar…

Meselenin üzerinden altı yıl geçmesine rağmen bölge devletleri de, dünyayla “Güney Kürdistan Hükümeti” olarak ilişki kuran ve “Bütün Kürtlerin tarihini, kültürünü ve mirasını temsil ediyorum” diyen güç de ne yazık ki Êzîdîler için tek bir şey yapmamıştır. Êzîdîlerin yaraları, katliamın ilk günündeki gibi tazedir.

Özellikle de katliam esnasında ganimet olarak el konulmuş, kaçırılmış ve sonrasında köle pazarlarında satılmış; dünyanın birçok yerinden “alıcıları çıkmış”, “kafir” ve “dinsiz” olarak nitelendirilen, egzotik ve erotik bir obje olarak dünyaya sunulan Êzîdî kadınlara bu güçlerin hiçbiri sahip çıkmadı.

 

  • “Devlet, bu tecavüze, kirletmeye, asimilasyona, devşirmeciliğe, cins kırımına sadece göz yummuyor; buna izin veriyor ve bunu teşvik ediyor. Bir olay sadece artık inkar edilemeyecek şekilde toplumsallaşıyorsa devlet müdahale ediyor. Son kurtulan çocuğumuzun da hikâyesi böyle.”

 

Kaçırılan veya akıbeti bilinmeyen kadın ve çocukların sayısı hakkında elinizde bilgi var mı? Kurtarılan kişi sayısı belli mi?

Kaçırılan on bine yakın insanımız vardı. Bazı uluslararası sivil toplum kuruluşlarının çabaları ve Êzîdilerin öz çabaları ile, uluslararası ve Kürdî baskı ve özellikle de Kürt Özgürlük Hareketinin Rojava’da başlattığı özgürlükçü dalga sayesinde ancak 3 bin-3 bin 500 arası insanımız geri dönebildi. Rojava’daki modern Kürt hareketi, binin üzerinde Êzîdî kadını kurtardı.

Tam olarak kaç kişinin kayıp olduğunu ise bilemiyoruz. Elimizdeki rakamlar tahmini. Bu tahmini rakamlara göre 3 bin 900 kadın ve çocuğun kaçırıldığını ve akıbetlerinin halen ortaya çıkmadığını biliyoruz. 

Katliamın ortağı olan, Êzîdîleri katliamla baş başa bırakan yapı, güya insanlarımızı bulmak için ama aslında “Êzîdî kartını” elinde tutmak için bir ofis kurdu ama tamamen yapay ve eklektik bir insan malzemesiyle kurulan bir ofis. İyi niyetle, hakikatle ve samimi bir şekilde kaçırılan Êzîdîleri bulmak ve onları kurtarmak gibi bir amaçları yok.

 

Peki HDP bu katliamla ilgili ne yaptı? Mesela Meclis’te önerge verildi mi?

Milletvekilimiz Feleknas Uca’nın kaçırılan Êzîdî çocuklarla ilgili çokça girişimi oldu. Bunun yanında da HDP, soykırımla ve kaçırılan çocuklar ve kadınlarla ilgili onlarca soru ve araştırma önergesi verdi. Geçen hafta Türkiye’de bir IŞİD’linin kaçırdığı ve kurtarılan çocuğumuzun durumu ile ilgili vekilimiz Fatma Kurtalan bir soru önergesi verdi.

 

Ne cevap geldi bu önergelere?

Tümü cevapsız kaldı. Bütün bakanlıklarla ve kurumlarla iletişime geçirdi, yine de bir gelişme sağlanamadı. CHP’li birçok vekil de konuyla ilgili devreye girdi ama yine de sonuç alınabilmiş değil.

 

Türkiye’de bulunan ve kurtarılan Êzîdî çocuklarla ilgili durum nedir? Onları alıp ailelerine ya da ilgili kurumlara ulaştırabiliyor musunuz?

Oluşan kamuoyu sayesinde birkaç insanımızı ellerinden aldık. Mesela bir çocuğumuzu aldık ve şimdi Avustralya’da, ailesinin yanında. Êzîdî Vakfı olarak girişimlerimiz ve kamuoyu baskısı sonucu kardeş iki çocuğumuzu daha aldık. Devlet ise sadece Neçirvan Barzani geldiğinde iki çocuğumuzu “hediye” gibi kendisine sunmakla yetindi.

 

Kurtarılan Amara ve Amir isimli iki çocuktan bahsediyorsunuz sanırım. Basına onları KDP’nin kurtardığı yansımıştı…

Bu örnekte bizim için önemli olan, çocuklarımızın ailelerine kavuşmuş olması. Ama öte yandan bu tür kurtarma hikayelerinin önemli oranda sembolik olduğunu, 2014 yılında ortaya çıkan felaketin üstünü yüzeysel bir şekilde kapatma girişiminin bir parçası olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Maalesef ki bunun için çocukları bile kullanabilecek düzeye gelen bir anlayıştan bahsediyoruz.

 

Geçtiğimiz günlerde basına bir çocuğun daha kurtarıldığı bilgisi yansıdı. Devletin bu çocuklardan şimdiye kadar haberinin olmaması olası mı? Bu çocuk nasıl bulundu? Sizdeki bilgileri aktarır mısınız?

Yapılanlar devletin bilgisi dahilinde. Devlet, bu tecavüze, kirletmeye, asimilasyona, devşirmeciliğe, cins kırımına sadece göz yummuyor; buna izin veriyor ve bunu teşvik ediyor. Bir olay sadece artık inkar edilemeyecek şekilde toplumsallaşıyorsa devlet müdahale ediyor. Son kurtulan çocuğumuzun da hikâyesi böyle.

Çocuğu kaçıran kişi, Telaferli bir Türkmen. Çocuk daha iki yaşındayken kaçırılıyor, dört yıla yakındır ise Türkiye’ye getirilmiş. Çocuğun ismini değiştirip “Ayşe” koyuyorlar. Kaçıran kişinin abisi, IŞİD’in bilinen bir komutanı, onu da ortaya çıkaracağız. Kaçırdığı çocukla birlikte Türkiye’ye gelen bu kişiye Türk vatandaşlığı veriliyor.

Bu çete, bir hafta önce, ismi değiştirilen Ayşe’nin fotoğrafını “deep web”e koyuyor, çocuğu pazarlığa çıkarıyor. Bunun hemen ardından Ankara Emniyeti, dünyaya rezil olmamak için harekete geçiyor ve MİT’in bir birimi ile birlikte çocuğu kurtarıyorlar. Saklanabilecek bir şey kalmadığı için de bu, basına yansıyor.

 

Kurtarılan çocuk şimdi nerede, ne yapıyor?

Şu anda Ankara’da Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı himayesindeki bir çocuk esirgeme kurumuna yerleştirilmiş durumda. Aile bireylerinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz. Tahminimize göre çekirdek aile hayatta değil. Akrabalarının çocuğu tanıyıp tanıyamayacağını da bilmiyoruz. Hem şahsi olarak hem de Êzîdî Vakfı kurucu başkanı olarak Viranşehir Êzîdîler Derneği adına, çocuğumuzu almak ve sahiplenmek için davaya müdahil olduk. Çocuğumuzun ifadesi alındı. Alınan ifadesi halen ne kamuoyuna yansıyan ne de bize ulaşan IŞİD’li ile ilgili görülecek davaya da müdahil olacağız ve bu davayı bir soykırım davasına dönüştüreceğiz.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.