Garê'nin birinci yılında...

Forum Haberleri —

GARE MALZEME

GARE MALZEME

  • Türk devleti PKK'nin eline geçmiş personellerinden hiç bir dönem haz etmedi. İlk esir alma olayından günümüze kadar da öyleydi. ‘Ölselerdi de bu durumu yaşamasalardı, esir düşeceklerini bilseydik üzerlerine top artırırdım, yaşamalarından hiç memnun değiliz’ gibi bir çok söylemin olduğunu hep beraber biliyoruz. 

     YANNİS VASİLİS YAYLALI
Garê'nin birinci yıl dönümü vesilesiyle o gün yaşananları değerlendirmek gerekirse katliamının olduğu gün de yazmıştım. Türk ordusu ya da hükümet kesinlikle Garê'ye iki planla gitmişlerdi. Planın ilki kendilerini  gerçekten kahraman yapma hesabı üzerineydi, istedikleri şey ikinci Kandil diye gördükleri Garê kampını düşürmekti ve olabilirse de üst düzey bir yetkiliyi yakalamaktı. Birinci plan işleseydi PKK'nin elindeki esirler sağ olarak alınacaktı. İkinci plan ise birincisi başarısızlığa uğradığında devreye girecekti, onca özel kuvvet birliği kampın 12 ayrı yerine indirilmesine rağmen kamp düşürülemeyince ve üst düzey PKK yöneticilerinden herhangi biri ele geçirilemeyince ikinci plan devreye girdi. Bu büyük bir askeri başarısızlıktır ve bunun üstünün örtülmesi için aslında sağ ele geçirilmiş olan esir askerler tek tek infaz edildiler, evet yanlış duymuyorsunuz. Türk askeri PKK'nin ekindeki kendi mensuplarını başarısız operasyonlarının üstünü örtebilmesi umuduyla tek tek infaz etti.

Peki bu fiillerinden dolayı bir başarı sağladılar mı dersiniz? Başarıdan kasıt Garê kampı düşmesiyse düşmedi. Ama ikinci yapılan infaz operasyonu ile bu başarısızlığın üstünü örtebildiler mi dersiniz ona da evet derim. Yani kimse gerçekten bu askerlere ne oldu diye sormuyorsa ve bunca özel kuvvet, bombalama ne diye yapıldı diye sormuyorsa bu da bir başarıdır. Buna başarısızlığın başarısı da diyebiliriz.

     Devlet tutsaktan hazzetmez   
     Türk devleti PKK'nin eline geçmiş personellerinden hiç bir dönem haz etmedi. İlk esir alma olayından günümüze kadar da öyleydi. ‘Ölselerdi de bu durumu yaşamasalardı, esir düşeceklerini bilseydik üzerlerine top artırırdım, yaşamalarından hiç memnun değiliz’ gibi bir çok söylemin olduğunu hep beraber biliyoruz. Başbakanlar, bakanlar, vekiller ve bürokratlara varıncaya kadar bu durumdan hep rahatsız olduklarını dile getirdiler. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'da “bizler için 'siz kimi kurtarmaya  gidiyorsunuz, onlar kendi rızasıyla kaçtı” demişti.

Düşünün ki bulunduğumuz kamplar biliniyordu, PKK de bu yüzden sık sık kamp yerlerimizi değiştirirdi. Çünkü devlet  içerisinde olduğumuz kampları vurmaktan çekinmezdi. Onlar için PKK'nin eline ancak bizim ölülerimiz geçmeliydi. Onun dışında hiç bir zaman devlet PKK'nin eline geçen asker ya da polislere iyi davranmadı. İtibarsızlaştırılmaları için her türlü kampanyanın önünü açtı. Tabi bu konuda devletin sicili oldukça kabarıktır. Esir askerleri almaya gittik diyorlar da gerçekten bunu isteseler esir askerlerin kurtarılması için yol bellidir. Bu ilk defa olan bur durum değil. 1991 senesinden beri PKK'nin esir aldığını biliyoruz. Yüzlerce esir alıp çeşitli yollarla da bıraktığını biliyoruz. Eğer hükümet gerçekten böyle bir şey istiyor olsaydı IHD, HDP, DBP ve bunlar aracılığıyla PKK ile bağlantıya geçebilirdi. Ya da uluslararası Kızılhaç örgütüne başvurabilirdi. Geçmiş deneyimler biz gösteriyor ki bu yollar izlenseydi kimsenin burnu kanamadan esir askerler ailelerine kavuşabilirdi. Evlerine tabutları yerine kendileri sağ-salim ulaşabilirdi. Bize dağda esirken uygulanan yöntem ve bizden sonra da benzer yolarla onlarca asker ailesine kavuştu. Devlet ikinci planı yani askerleri değil, gururunu kurtarmayı seçti ve onun için elleri kolları bağlı insanları hiç gözünü kırpmadan katletti. 

      PKK bir defa daha değerlendirmeli
     Ben çok uzun zamandır aslında Garê'de bulunan esirleri takip ediyordum, devletin yapacağı delilikler üzerine uyarı yazıları yazmıştım, hatta ailelerin artık devlet tarafından kullanılması da gösteriyordu ki artık bir an önce o esirlerin bırakılması gerektiriyordu. Çünkü bir değil, iki değil  dördüncü senelerini dağda esir olarak dolduranlar vardı. Aileler içerisinde  artık PKK'nin çocuklarını geri vermek istemediğini düşünmesi için yeterli bir zamandı ve ayrıca devlet bir çok yerde kanlı saldırılar da yapmıştı. Kırsalda artık esir askerlerin güvenliğinin alınmasının zor bir durum olduğu görünmeliydi, zannederim yönetim ne olursa olsun böylesi bir deliliği karşı taraftan beklemiyordu. Aslına bakarsanız devlet için Garê katliamı ne kadar yenilgiyse esir askerleri koruyamayan PKK'de için de kıssalar vardır. Sanırım bu ölen askerler işte bunun bedeli oldu. Umarım taraflar açısından gereken dersler çıkartılır özellikle beni PKK ilgilendirdiği için onlar bu süreci bir kere daha oturup değerlendirirler diyorum. 
     Devlet'e yapabileceğim bir çağrı zaten yok, tonlarca bombayı kendi askeri üzerine yağdıran güce nasıl bir çağrım olsun ki, aileler de devlet ne dediyse kabullenmiş gibiler oysa çocuklarını canlı yayın eşliğinde katlettiler. Ailelerin iradeleri şehit edebiyatı ve bayrak şovlarının altında yok olup gitti. Demek ki hiçbiri çocuklarının hatıralarına bağlı değillermiş. Ülkenin içerisine girdiği bu şoven ve ırkçı histeri zamanlarının altında çocuklarına devlet tarafından yapılan cinayeti kabul ettiler. 
     Daha önce uyarmıştım bu aileler sahiplenilebilmeli ve bu cinayet şebekesinin baskılarına izin vermemeliyiz diye ama bir kere daha geç kaldık maalesef. Oluşturulan bu ırkçı şoven histeri onların seslerini çoktan yuttu ve geriye koskoca bir sessizlik kaldı. Bu tür devlet cinayetleri işlendiğinde kamuoyu her şeyden çok devlet cinayetine maruz kalmış mağdur yakınlarının etrafında kümelenmeliler ki aileler linç kampanyalarının altında yok olma korkusuyla yapmak istediklerinden vazgeçmesinler. Bir kere daha Garê'de devlet tarafından katledilen askerlerin yakınlarına sabır diliyorum  ve yine onları korurken katledilen gerillaları saygı ve minnet ile aniyorum

     Kısır döngüyü halklar inançlar ve emekçiler aşacak
     Bu yazıyı hazırladığım günlerde Cizre bodrumlarında yaşanan katliamın da 6. yılı. Türk ordusu Cizre bodrumlarında 177 kişiyi diri diri yaktı. Bir kere daha bu katliamı yapanları kınıyorum ve  başta Mehmet Tunç olmak üzere bu katliamlarda yaşamlarını yitirenleri saygı ve minnetle anıyorum, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum. 
     Türkiye devleti suç şebekesi gibi çalışmaya devam ediyor. Ama dediğim gibi kendi asker ve polislerini bile canice öldüren bir hükümet, devlet gerçeğinden bahs ediyoruz. Bugün de katliamlarına Şengal ile, Rojava ve Mahmur ile devam ediyor. Aslına bakarsanız her şeyin başlangıcı ve bu kısır döngünün asıl nedeni çözüm sürecinin bozulmasında yatıyor. Kendi kendilerini bu kısır döngüye, savaşa adeta mahkum ettiler. Bugun ise savaşsız bir adım dahi yol alamıyorlar. Çözüm sürecine dürüst yaklaşmış olsalardı ve bu sürecin sonunda çıkacak tarihi karar Kürtlerle yaşanacak bir barış olabilseydi bugün, yarın ve gelecekte soykırımcı, katliamcı olarak anılacak olan AKP hükümetleri belki de tarihi bir barışa yol açtıkları için tarihte çok olumlu şekilde anılacaktı. Görüyoruz ki o treni çoktan  kaçırdılar ve yüzyıl önce ataları neye imza atmışlarsa bugün de onlar da ona imza attılar ve atmaya da devam ediyorlar. Bu kötülük savaşının sadece Kürtlere karşı yürümediğini de AKP'nin izlediği politikalardan görüyoruz. Ayasofya saldırısını, Ege'de, Akdeniz'de, Ermenistan topraklarının işgalinde, Noel'de Edirne'de yine Ayasofya kilisesinin davullu zurnalı nasıl camiye çevirdiklerinde ve en son Sümela manastırında yapılan DJ’li  Disco performansında da gördük.
     Sadece Kürtlere değil tüm halklara ve inançlara karşı çok yoğun bir saldırı sürecine girildiğini söyleyebiliriz, o yüzden Kürtler ile bu saldırılara maruz kalan tüm halklar ve inançlar bir arada bu soykırım saldırıları için birlikte mücadele etmeliler. Bu sadece iktidarda kalmak için yapılan saldırıları çoktan geçti. Saldırılar başta Kürtler olmak üzere tüm halkların ve inançların komple tasfiyesini amaçlıyor bunu unutmadan hep birlikte bu saldırıları püskürtmeliyiz. 
     Rojava Kürtleri, Şengal halkı, ve Mahmur halkı yalnız bırakmamalı, Garê katliamı bu soykırım histerisinin içerisinde kaybedilmiş gibi gözükse de aileler sahiplenilmeli ve adalet  mücadeleleri için teşvik edilmeliler. Garê katliamı açığa çıkarılırsa, Roboski katliamı da açığa çıkarılır ve geçmiş diğer katliamlar ile de bir yüzleşme kapısı aralanır
      Savaşlar bitecekse ancak böyle biter ve başka türlüsünü de düşünmek bile istemiyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.