Garibe'nin Kürdistan'a dönüşme hikayesi

Dosya Haberleri —

Garibe Gezer

Garibe Gezer

  • Annesinin 'O Kürdistan'ın Garibesi' demesi öyle boşa değil. Bir hayat nasıl bir ülkeye dönüşür? Direnen her Kürt’ün hikayesidir de o yüzden Garibe'dir Kürdistan. Öyle ya direniş halayına durmayan Kürdistan olamaz!

İLKAY EVREN

Annesinin 'O Kürdistan'ın Garibesi' demesi öyle boşa değil. Bir hayat nasıl bir ülkeye dönüşür? Bir Garibe nasıl kalbinde bir özgür ülke yaşatır? Öyle kolay değil. Bu herkesin tarifini yapmakta zorlandığı, kötülüğün kör karanlığı bir ülkede hele hiç kolay değil. Bu, yaman sınamalardan geçmeyi gerektirir. Kör hücreler, tarifsiz acılar, toprağa düşen bir abi, Kürdistan'a bedeninden bir parça veren bir abi... Bir hayat sadece acılarla ülke olmaz. Asıl onu ülke yapan bir hayatın hücrelerine kadar direniş kesilmesidir. Direniş, Kürt için bir slogan değil. Başka türlü kendisi olamayacağı bir hakikat. Direniş aynı zamanda küllerinden yeniden doğmak, terk-i diyar eylediği bu alemde yeniden başka hayatlarda yurt edinmek, hayatı bitmeyen bir roman gibi yaşamak, bir ülkeyi başka bedenlerde yaşatmak... Direnen her Kürt’ün hikayesidir de o yüzden Garibe'dir Kürdistan. Öyle ya direniş halayına durmayan Kürdistan olamaz!

Türkçe eğitim görmeyi reddetti 

İlkokulu 4. sınıfta terk eden, Türkçe eğitim görmeyi reddeden Garibe, ailesinin ısrarına rağmen okumaz. Çocukluktan itibaren mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlayan Garibe, evde annesinin de eli kolu gibi çalışır. Yine bu süreçte de parti çalışmalarından geri durmaz, aktif olarak parti çalışmalarında yerini alır. Ailesi Garibe'nin gençlik dönemini şu sözlerle özetler: "Evde kaldı uzun bir süre. Ev işleri yapardı, yemek yapardı. Çok güzel iş yapardı, severek yapardı. Yapmak isterse bir evin tüm işi tek başına yapardı ama yapmak istemezse de yapmazdı, öyle bir huyu vardı. Parti çalışmalarında her zaman yer aldı, oyunu hep kullanırdı. Seçim çalışmalarına aktif olarak katılırdı. Ev gezmeleri olsun, ziyaretler olsun sürekli giderdi. Parti çalışmalarını severek yapardı."

Kına gecesi abimiz şehit düştü

Garibe'nin direnişi seçtiğini söyleyen ailesi, "Garibe nişanlıydı, çeyizlerini hazırlıyordu, yazma patik yapıyordu. Garibe’nin kınasının olduğu gece abimiz şehit oldu. Zaten kınada abimiz şehit düşünce düğün yapmak istemedi, direk öyle gitti. O süreçte zaten eşi partiye gidiyor diye çok sıkıntı çıkarıyordu. O dönem çok sorunlar yaşadı, hatta eşi şiddet uyguladı. Biz de Garibe’yi aldık eve getirdik bir daha geri vermeyeceğiz dedik. Sonra çalışmalara katılmasına engel olmadı. O zaman Garibe parti çalışmalarına daha fazla katılmaya başladı. Abimizin şehadeti onu ve bütün aile bireyleri üzerinde çok etki etti. Psikolojik olarak hepimiz çok etkilendik. Garibe de çok etkilenmişti ve parti çalışmalarına ara vermedi. DBP yöneticisiydi, o zaman yasaklar başladığı dönemde de çalışmaları terk etmedi" diyor.

Newrozlarda ele eleydiler...

Garibe'nin şehit düşen abisine olan yakınlığının çok derin olduğunu dile getiren abla Ayşe Gezer, "Şehit düşen abimize çok düşkündü. Bütün düğünlere birlikte giderlerdi. Yöresel kıyafet giyip giderlerdi. Newroz olduğunda ya da bir şenlik, etkinlik olduğun hep abimle giderdi. Onunla çok vakit geçirirdi. Hep el ele halay çekerlerdi" diye anlatıyor. 

Özgür kadın emir altına girmez

Evlenen ancak resmi nikaha karşı olan Garibe, ailesinin resmi nikah yapması yönündeki sözlerine ise şöyle karşılık veriyor: "Biz özgür kadınlar bir erkeğin emri altına girer miyiz, kabul eder miyiz" derdi. "Onun için ben resmi nikaha karşıyım, hiçbir zaman resmi nikah yapmayacağım." Yapmadı da, direnişi tercih eden Garibe'nin evliliği cezaevine girdikten sonra da kendiliğinden bitiyor. 

 Devletin gizli tanıkları

Garibe için süreç 2015 yılında yasaklar döneminde başlıyor. Aslında başlayan bir ülkenin çöküş tarihi. Ülke bu tarihten sonra asla eski ülke olmadı. İstiklal Mahkemeleri, Dersim. 49'lar, 80 darbesi, 90'lar... Ülke kötülükte sınıf atladı, yeni acı çektirme keşifleri yaptı. Devletin tüm baskılarına rağmen evlerini terk etmemenin bedeli olarak kumpas bir dava süreci başlıyor. Hemen hemen her Kürt’ün davasında hortlayan gizli tanıklar Garibe'nin davasında da hortluyordu. Aile süreci şu sözlerle özetliyor: "2015 döneminde evdeydik. Biz aile olarak ilçeden çıkmadık zaten. Ondan sonra Garibe’nin hakkında gizli tanıklar ifade vermiş. 2 tane gizli tanık vardı. Dosya örgüt üyeliği üzerinden yardım yataklık adı altında açıldı. Devletin birliğini bütünlüğünü bozmaktan yargılandılar. Mahkeme ilk olarak Midyat Adliyesi'ndeydi güvenlik gerekçesiyle Van’a taşındı. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılamaya başladılar. Orada Garibe haricinde dosyada 8-9 kişi vardı, hepsine ceza verildi. Bazı arkadaşları tahliye oldu. Tahliye sonrası tekrar ceza verildi. Garibe’ye de ceza verildi, devletin birliğini bütünlüğünü bozma, üyelik suçundan bunların hepsini kapsadı. Ağır bir ceza verdiler, ağırlaştırılmış müebbet ve para cezası verdiler. Sonra dosyaları Erzurum Bölge Mahkemesi’ne gitti. Erzurum Bölge Mahkemesi’nde yaklaşık bir-iki yıl kaldı ve dosyalar onaylandı. Yargıtay’a gitti, dosyalar şu an Yargıtay’da, 2 yıla yakındır orada hangi dairede olduğu ve ne zaman sonuçlanacağı belli değil hala."

Direngen ve şendi

Verilen cezaya avukat bile inanamamıştı. Dosyanın kesin bozulacağını çünkü verilen cezayı destekleyen hiç delil olmadığını söylüyordu. Aile, Garibe ve avukat ile görüşmelerini dair şu ifadeleri kullanıyor: "Avukatı sürekli Garibe’nin dosyasının bozulacağını söylerdi. Avukat, 'bir şey yok, en fazla üyelikten bir ceza verilir. Onun dışında çok fazla ceza verilemez' derdi. Zaten Garibe ile her konuştuğumuzda söylüyordu avukatın söylediği şeyleri. Biz de dosyasının bozulacağını, bu kadar ceza olmayacağını söylüyorduk. Garibe sanki biz cezaevindeyiz o cezaevinde değil gibiydi, karamsar değildi, ümitsiz değildi. Hiç kendini bırakmıyordu. Hep bir dik duruşu vardı. Direngen ve şendi. Görüşüne gittiğimizde, telefonla aradığında çok moral verirdi. Sanki içeride olan bizdik de bizi teselli ediyordu. Öyle bir yapısı vardı."

6 yılda 8 cezaevi sürgünü

Aslında devlet Gezer ailesine abilerinin şehadetiyle yüklenmeye başlıyor. Önce Garibe ardından da ailenin diğer üyesi abla Asya tutuklanıyor. Garibe'nin tutuklandıktan sonra sürekli sürgünler yaşadığını anlatan abla Gezer, "Garibe tutuklandı, ondan bir buçuk ay sonra ben tutuklandım. İkimiz aynı cezaevindeydik. Mardin'de de, Midyat’ta da birlikte kaldık. Ben tahliye olduktan sonra Garibe tekrar sürgünler yaşadı. Şakran, oradan Tarsus, oradan Kayseri Bünyan Cezaevi'ne, en sonra da Kandıra Cezaevi'ne sürgün edildi. Garibe 6 yıl içerisinde 8 defa sürgün oldu. Sürgün olduğu cezaevlerinde çok fazla hak ihlali yaşadı. Hepsini her görüşe gittiğimizde hep anlatırdı. Yani kısa bir süre içinde çok fazla cezaevi gezdirdiler" diye vurguluyor.

İki kardeşin cezaevi güncesi

Garibe ile anlaşmadığı çok az şey olduğunu dile getiren abla Gezer, "Benim tutuklanmam ona çok ağır geldi. İlk cezaevine girdiğim gün geldi sarılarak ağladı. Dedi sen de geldin evde anneme destek olacak kim var. Çok etkilendi ve baya ağladı. Ben koğuşta kitap okuduğum zaman hiç izin vermezdi, kalk gidelim avluda volta atalım, konuşalım derdi. Avluda hep volta atarak sohbet ederdik. Cezaevinde günümüz öyle geçerdi. Hem Mardin Cezaevi’nde hem de Midyat Cezaevi’nde birlikte kaldık. Ben 9 ay gibi bir süre kaldıktan sonra tahliye oldum. O kaldı. Volta attığımız anları hiç unutmam, hep sarılırdı. Boyu benden uzundu ve çok kuvvetli biriydi. Sanki ben onun kardeşiydim. O konuşurdu, konuşurdu izin vermezdi ben konuşayım. Bazen bana anneme çok düşkün olduğum için çok takılırdı. Sen şimdi ne yapacaksın, sen şimdi hep ağlarsın derdi. Dışardakiler, dışarıda biz içerideyiz derdi. Ben hep söylerdim ben çıkacağım diye. Takılırdı bir kahkaha atardı, öyle güzel gülerdi. Sürekli böyle şeylerle bana takılırdı. Böyle hayallere kapılma sen burada yerini hazırla, sen buradasın daha geçici misafir değilsin buradasın dışarıyı çok düşünme derdi hep" diyor.

Anadiline olan aşkı

Garibe'nin anadiline olan düşkünlüğü ise şarkılarında yaşamış. Anadiline olan aşkını abla Gezer şu sözlerle anlatıyor: "Türkçe şarkı söylemezdi, Kürtçe söylerdi. Sesi çok güzel değildi ama söylemeyi çok severdi. Bana sürekli mektup yazmadığım için kızardı. Ben cezaevinden çıktığım için yazamıyordum, o psikolojiye giremiyordum. Ama sürekli Kürtçe mektup yazmamı isterdi. Ben de Türkçe'yi zar zor yazıyorum, bir de Kürtçe yazacağım diyordum. O ısrar ediyordu. Kürtçe fıkra, çirok, Kürtçe şarkı gönderin bana derdi. Telefondan dinleyerek Kürtçe şarkılar yazdım gönderdim. En az 4-5 tane Kürtçe şarkıların olduğu mektup gönderdim. Ben bunları ezberleyeceğim söyleyeceğim diyordu. En son zaten gitar istemişti. Kandıra’ya onun için gitar götürdüm. Ona, Garibe sesin güzel değil diyordum yok ya sesim çok güzel ben burada gitar çalmayı öğreneceğim, ben şarkı söyleyeceğim derdi."

Zılgıt çekmeyi çok istiyordu

Kardeşi Garibe ile çok fazla anısı olduğunu dile getiren abla Gezer, bir anısını daha anlatıyor: "Dışarıda da hep abla bana zılgıt çekmeyi öğretsene derdi. Zılgıt çekmeyi öğrenmeyi çok istiyordu. Onunla Midyat Cezaevi'nde kaldığımız süreçte bir ara annem görüşe çok geç geldi. Her görüşe vaktinde gelirdi. Açık, kapalı fark etmezdi. Sabah görüşüydü annem o gün gelmedi. Biz sabah erken kalktık hazırlandık, neyse bizi çağırmadılar. Ranzadaydık, Garibe alt katta ben üsteydim, çağırmadılar diye benim gözlerim doldu. Sonra kalkıp yanıma geldi. Galiba annem seni unuttu, valla annem görüşe gelmeyecek dedi. O öyle söyleyince ben daha çok ağlamaya başladım. Bir kahkaha attı. Arkadaşlar dedi ne oldu, ya annem gelmedi diye Asya şimdi ağlayacak bebek gibi dedi. Süt çocuğu dedi. Ben anneme, o babama çok düşkündü. Neyse saat bire kadar Garibe beni ağlattı o gün. Saat bir olunca annem geldi. Ben dedim sen gelmeyeceksin annemle görüşmeyeceksin. Geldi, anneme anlattı. Anne sabahtan beri ablam senin için ağlıyor falan diye o çok komik olmuştu."

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.