Güney’de Türk’e ihale, Kuzeyli Kürt’e eziyet

Dosya Haberleri —

GÜNEY HEWLER KDP

GÜNEY HEWLER KDP

  • Türk müteahhitlere “her türlü kolaylığı” sağlayan, Türk devletine  üsler kurduran, Türk istihbaratının faaliyetlerini en azından tolere eden  Güney Kürdistan hükümeti, Türk devletinin baskıları nedeniyle gelen Kuzeyli Kürtlere ise hem bürokratik eziyet ediyor hem de ajanlık dayatmasında  bulunuyor; bu durumu kabullenmeyenlere ise kapı gösteriliyor. 

VEYSİ IŞIK

 

Kuzey Kürdistan’da sivil ve demokratik mücadele alanında yaşam hakkı tanınmayan Kürt aktivist, öğrenci, sendikacı ve siyasetçiler, özellikle 2000’li yılların başından itibaren yönlerini Güney Kürdistan’a çevirmiş durumda. Türk devletinin baskı, işkence ve tutuklamalarından kurtulmak için Güney’e geçenleri Türk MİT’i burada da rahat bırakmıyor. Türk ordusu ve istihbaratının Şengal’den Zaxo’ya, Duhok’tan Kerkük’e kadar üs ve merkezlerle sardığı Güney Kürdistan’da Kuzeyli birçok Kürt ajanlığa zorlanıyor ya da sınır dışı edilerek Türk devletine teslim ediliyor. Güney Kürdistan’ı bir seçenek olarak görüp giden ancak Asayiş ve KDP istihbaratının baskılarına maruz kalan Kürt genci İdris Esen, son çare Almanya’ya iltica etmiş. “Bir Kürt olarak TC devletinin zulmünden Kürdistan’a sığındım ama Kürt yönetimi vatanım dediğim Kürdistan’da bana barınma şansı tanımadı” diyen Esen, 2019 yılından bu yana Almanya’da sığınmacı. Esen’in Güney Kürdistan’a ilişkin aktarımları, buranın nasıl Türkiye’nin arka bahçesine dönüştürüldüğünü de ortaya koyuyor.

 

Ceza alınca Güney’e geçti

İdris Esen, 2001 yılında Sivas Cumhuriyeti Üniversitesi’nin İnşaat Mühendisliği bölümünde okumaya başladı. Öğrenciliği sırasında katıldığı 1 Mayıs, Newroz gibi demokratik eylem ve  etkinliklerdeki konuşmaları nedeniyle “örgüt üyeliğinden” yargılanan Esen, bir dönem cezaevinde kaldı ve 2006 yılında üniversiteden atıldı. “Öğrenci affı” ile 2009’da yeniden okula dönen ve eğitimini tamamlayan Esen, hakkında açılan dava 2011 yılında sonuçlanıp 6,5 yıl ceza alınca ise Kuzey Kürdistan’ı terk etmek zorunda kaldı. Esen, “Yargıtay kararı onayıp hakkımda yakalama kararı çıkınca tekrar cezaevine girmek yerine Güney Kürdistan’a sığındım” diyen Esen, burada ise tahmin etmediği, beklemediği bir manzara ile karşılaştı.

 

‘En fazla iş bulamam sandım’

“Burada zorlanacağım tek alan iş bulmak olur diye düşündüm ama yanılmışım” diyen Esen yaşadığı hayal kırıklığını ve maruz kaldığı dışlanma ve baskıyı şöyle anlatıyor: “İnşaat mühendisiyim. Türkiye’deyken mühendislik firmam vardı. Güney Kürdistan’a geçtikten sonra inşaat sektöründe iş bulmak için arayışa girdim. Kısa süre içinde bir inşaat şirketinde işe başladım. İşe başladığım şirket, Hewler Valiliği binası ve benzeri büyük projeleri üstlenen bir firmaydı.

 

Türk’e sempati, Kürt’e düşmanlık!

Güney Kürdistan, benim için bir ütopyaydı, özgür Kürdistan olarak görüyordum. Kısa bir süre içinde böyle olmadığını içim acıyarak öğrenmiş oldum. Ne yazık ki Güney yönetimi ve ona bağlı kurumlar, bizim gibi Kürdistan’ın diğer parçalarından gelen Kürtleri yabancı olarak görüyor. Hatta şunu söylemeliyim ki diğer parçadan gelen Kürtler dışındaki halklara, özellikle Türklere çok sempati ve tolerans ile yaklaşılırken bizim gibilerine adeta düşmanca bakılıyor.

 

Asayiş’ten eylem tehdidi

İşe başladıktan sonra bir ev tuttum. Kira sözleşmesi için Güneyli bir kefil bulmak gerekiyor. Eve yerleştikten sonra mahalledeki Asayiş’e çağrıldım. Kim olduğuma, neden burada olduğuma dair sorular sorduktan sonra, ‘Burada kalmak ve rahat etmek istiyorsan eylem, etkinlik ve yürüyüşlerden uzak duracaksın’ dediler. Tabii bu sadece bana yönelik bir tutum değildi. O dönem benim durumumda Kuzey Kürdistanlı bine yakın aktivist vardı. Hepsine bu baskı ve düşmanca tutum ile yaklaşılıyordu. Biz taviz vermeyince baskılar farklı bir mecraya evrildi.

 

Tutuklayıp Rojava sınırına

Baskı ve gözaltına almalar rutin hale gelmeye başladı. Gözaltına alıp tehdit ve hakaret ederek bizi Hewlêr’in dışına bırakıyorlardı. Daha sonra bizi, Rojava sınırına bırakmaya başladılar. ‘Ya Rojava’ya gidin ya da sizi TC devletine teslim ederiz’ diyerek tehdit ediyorlardı. Biz ise her defasında tekrar dönüyorduk. Politik tercihimiz ve ısrarlı duruşumuz, bizi daha fazla hedef haline getiriyordu.

 

HDP’ye gitmek de yasak!

2017 yılında beni Asayiş’e çağırdılar ve ‘Bundan sonra hiçbir politik çalışmanıza izin vermeyeceğiz. HDP binalarına girmeniz dahi suç unsuru sayılacak’ dedikten sonra önüme bir dosya koydular. Yapmamızı istemedikleri her şeyi bu dosyada madde madde yazmışlardı. ‘Bunu teminat olarak imzala ve çık’ dediler. ‘Bize onursuzluğu dayatıyorsunuz, burada dayatılanları asla kabul etmem’ dedim ve oradan ayrıldım. Daha sonra Parastin dedikleri KDP istihbaratı tarafından çağrıldım, görüşme esnasında tehdit edildim. İsteklerini kabul etmeyince, ‘Bir ay mühlet veriyoruz, ya bizimle çalışacaksın ya da başına geleceklerden biz sorumlu olmayacağız’ dediler.

 

‘Bir ay içinde Kürdistan’ı terk et’

Yaşananlardan sonra HDP’nin Güney Kürdistan Temsilciliği ile iletişime geçtim. Durumu onlara anlattığımda bana bu durumun Kuzeyli tüm politik bireylere yönelik olduğunu ve planlı bir şekilde devreye konulduğunu söyleyerek hükümet nezdinde bazı girişimlerinin olduğunu, konunun takipçisi olacaklarını söylediler. Ben ve benim gibi olanların yaşadıkları baskı ve uygulamalara dair bir basın açıklaması yaparak Kürdistan kamuoyuna durumu duyurmaya çalıştılar. Basın açıklamasından sonra beni tekrar gözaltına aldılar ve bir ay içinde Kürdistan’ı terk etmem gerektiğini söylediler. Bunun sonucunda Güney Kürdistan’ı terk ederek Almanya’ya iltica ettim.”

 

Parastin MİT’in taşeronu

Almanya’da olmasına rağmen Güney Kürdistan’da ev tutmak için kendisine kefil olan arkadaşının kısa bir süre önce Parastin tarafından çağrıldığını belirten Esen, “Benimle ilgili sorular sorulmuş ve iletişim bilgilerimiz istenmiş. Bu yaşananlar, Türk istihbarat örgütü MİT’ten bağımsız değil. Parastin burada MİT’in yerine iş yapıyor. Bir Kürt olarak TC devletinin zulmünden Kürdistan’a sığındım. Kürt yönetimi, vatanım dediğim Kürdistan’da bana barınma şansı tanımadı” diye aktarıyor.

 

Yolsuzluk ve adaletsizlik

Güney Kürdistanlılar için en önemli sorunun yolsuzluk ve hukuksuzluk olduğunun altını çizen Esen, şunları aktarıyor: “Etkin bir aşiret ya da aileye mensup değilsen, Güney’de basit bir vakada bile hukuka erişimde ciddi sorunlar yaşarsın. Yine yolsuzluk boyutu oldukça can yakıcı. Yolsuzluk, iyice ayyuka çıkmış durumda. Bir resmi kuruma işiniz mi düştü, memur hemen rüşvet istiyor, itiraz edince rüşvetin meşruiyetini anlatmaya başlıyor. Şuna birebir tanık oldum: ‘Baştakiler o kadar çok götürüyor ki, bu da bizim hakkımızdır’ deniliyor.”

 

AVM’ler makyaj, su sorunu gerçek

Ülkenin zenginliklerine rağmen ciddi bir yoksulluk ve yoksunluk yaşandığını anlatan Esen, “Yarı bir devlet, muazzam petrol gelirleri var ama yaz kış 10 saatten fazla elektrik yok, termik santraller kurulmuş ama elektrik sorunu devam ediyor. Yine su, iki günde bir birkaç saatliğine veriliyor. Her evin damında su depoları mevcut. Bunlar su depolamak için kullanılıyor ve avlularda yine su kuyuları ile su sorunu çözülmeye çalışılıyor. Kanalizasyon sorunu var, çözmek için hiçbir çalışma yapılmıyor. Herkes kendi bahçesindeki artezyen kuyuları ile idare ediyor. Göstermelik birkaç alışveriş merkezi ve yüksek bina, işin makyaj ve göz boyama kısmıdır.”

Burada zorlanacağım tek alan iş bulmak olur diye düşündüm ama yanılmışım. Güney Kürdistan, benim için bir ütopyaydı, özgür Kürdistan olarak görüyordum. Böyle olmadığını içim acıyarak öğrenmiş oldum. Kürtler dışındaki halklara, özellikle Türklere çok sempati ve tolerans ile yaklaşılırken bizim gibilerine adeta düşmanca bakılıyor.”

 

2015 seçimleri sonrası değişti

Hala Güney Kürdistan’da yaşayan ve güvenlik gerekçesi ile isminin ve fotoğrafının kullanılmasını istemeyen Geverli S. D. ise, “Açılan bir soruşturmadan dolayı hakkımda yakalama kararı çıkarılmıştı. 2010 yılı sonlarında Kuzey Kürdistan’dan Güney Kürdistan’a geçtim” diyor. Güney’de inşaat işlerinde çalışan S.D., 2015 yılının Haziran seçimlerine kadar pek zorluk yaşamadığını belirtiyor. “Ne olduysa Kuzey’deki sürecin bozulması ile oldu” diyen S.D., “İlk sıkıntı, biten oturumumu uzatmak için gittiğimde karşıma çıktı“ diyor ve devam ediyor:

 

İktidar kavgasının kurbanıyız

“Biten oturumumu uzatmak için ilgili kuruma müracaat ettiğimde bana, ‘Oturumunu uzatmayacağız’ dediler. Sonrasında aracılar vasıtasıyla oturumu uzatabildim. Bu sefer şehirler arası oturum kabulü sorunu çıkardılar. Kürdistan KDP ve YNK arasında bölüşülerek çift başlı yönetildiği için KDP bölgesi, ‘Ben YNK bölgesinin oturumunu tanımam’ diyor; YNK bölgesi de diğerini tanımıyor. Yani kendi aralarındaki iktidar kavgasına bizi kurban ediyorlar.

 

BM mülteci belgesi hükümsüz

Kuzeyli Kürtler, burayı Özgür Kürdistan’ın bir parçası olarak görüyor ama Güney yönetimi bizlere burada BM’nin mülteci sözleşmesindeki hakları bile kullandırmıyor. Öyle bir duruma geldik ki BM’nin bize verdiği mülteci kartları ile dahi şehirler arasında gidip gelemiyoruz. Hewlêr’den çıktıktan sonra tekrar Hewlêr’e girmek bile sorun. Aynı şey Süleymaniye için de geçerli.

 

Umarım röportaj başımı yakmaz!

Baskılar nedeniyle Güney’deki birçok Kuzey Kürdistanlının Avrupa’ya gitmek zorunda kaldığını belirten S.D., şöyle devam ediyor: “Bazıları ise Rojava Kürdistanına geçtiler. İmkanı olmayanlar, el mahkum burada kaldılar. Ben halen burada bu zorluklara karşı mücadele ediyorum. Hala Hewlêr’de yaşadığım için ciddi güvenlik kaygısı taşıyorum. Bu röportajı veren kişinin ben olduğumun anlaşılması durumunda karşılaşabileceğim sorunları tahmin bile edemezsiniz. Bunlardan bağımsız da sürekli Asayiş’e çağrılıp tehdit ediliyorum. Böyle bir durumda ne yaparlar, bilemiyorum.”

 

DBP’li Metin Adugit nasıl öldü? 

HDP’li Hasan Kaçmaz, bu soruyu sorduğu için KDP’nin istihbarat örgütü Parastin’in baskılarına maruz kalıyor.

Güney Kürdistan’daki bu baskı ve sindirmelere ilişkin HDP Güney Kürdistan Meclisi Eş Sözcüsü Nahide Ermiş’in görüşlerine de başvurduk. “Kuzeyli politik mülteciler, Güney’de maalesef her zaman baskı ve gözetim altındaydı” diyen Ermiş, özellikle Hewlêr’de Asayiş ve Parastin tarafından uygulanan baskı ve sindirme politikalarından dolayı bir kısım HDP’linin Mexmûr kampına sığınmak zorunda kaldığını belirtti. Ermiş, 2020 yılı sonlarından itibaren Mexmûr kampı ve çevresindeki köylere ambargo uygulandığını da belirtti. Mexmûr çevresine yerleşen HDP’lilerin ambargodan dolayı Hewler’e geri döndüğünü dile getiren Ermiş, “Geri gelenler, Asayiş’e ikamet bildirimi için müracaat ettikten sonra gözaltı ve tutuklamalar ile karşılaştılar” diye aktardı.

 

İki buçuk ay saklanan ölüm

Mexmûr’dan Hewlêr’e dönen ve Asayiş’e ikamet bildirimi için giden DBP Çaldıran eski İlçe Eşbaşkanı Metin Adugit’in gözaltına alındıktan iki gün sonra şüpheli bir şekilde hayatını kaybettiğini hatırlatan Ermiş, “Bu ölüm, iki buçuk ay boyunca ‘tutukludur’ denilerek aile ve avukatlardan saklandı. Oluşan kamuoyu baskısı sonucu öldüğü açıklandı ve bize cenazesinin Rizgarî Hastanesi’nde olduğu bildirildi” dedi.

 

HDP çalışanı hedef haline geldi

Ermiş, gözaltında şüpheli bir şekilde ölen Metin Adugit’in cenaze işlemleri için ailesine yardımcı olan HDP meclis çalışanı, 2014 cezaevi çıkışlı hasta tutsak Hasan Kaçmaz’ın tehditlere maruz kaldığını söyledi: “‘Neden bu aile ile ilgileniyorsun’ denilerek birkaç defa Asayiş tarafından çağrılarak sorgulandı, daha sonra KDP’nin istihbarat örgütü Parastin devreye girerek ‘Burada can güvenliğiniz yok’ diyerek tehdit etti. Bu tehditlerin ciddi boyuta varmasından sonra hükümet nezdinde girişimlerimiz oldu fakat sonuç alamadık. Meclis çalışanlarımızın can güvenliğini sağlamak için Güney Kürdistan’da bulunan BM Mülteciler Dairesi ile iletişime geçtik. BM’nin burada mültecilere karşı sorumlulukları var. Bu insanların güvenli bir şekilde yaşamalarını sağlamakla mükellefler.”

Van’ın Çaldıran ilçesinde DBP ilçe başkanlığı ve belediye meclis üyeliği yaparken artan baskılar nedeniyle Güney Kürdistan’a göç eden Metin Adugit, Hewlêr’de 7 Kasım’da gözaltına alındı. Ailesi ve yoldaşları, Adugit’ten iki ay boyunca haber alamadı. Önce Adugit’in gözaltında olmadığını iddia eden Hewlêr Asayişi, 10 Kasım 2020’de ise Adugit’in gözaltında kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği bilgisini verdi. Otopsi raporu ise Adugit’in gözaltına alındıktan dört gün sonra yaşamını yitirdiğini ortaya koydu. Adugit’in ölümü, iki ay boyunca saklanmıştı. Ölümün gözaltında yaşananlarla ilgili olup olmadığı ise halen belirsizliğini koruyor.
paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.