HRW: Seçim öncesi baskı arttı

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW)

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW)

  • İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Erdoğan'ın otoriter iktidarının, 2023’te yapılacak seçimler öncesinde hükümeti eleştirenleri ve siyasi muhalifleri sistematik olarak hedef aldığını ve medya ile yargıyı güçlü bir şekilde nüfuzu altında tuttuğunu teyit etti. 

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2023 Dünya Raporu'nu ve bu bağlamda hazırladığı ülke bazlı raporları dün kamuoyuyla paylaştı. HRW, yaklaşık 100 ülkedeki hak ve özgürlüklerin durumunu ele alan 723 sayfalık raporun Türkiye bölümünde, Erdoğan'ın otoriter hükümetinin, 2023 yılının ilk yarısında yapılacak olan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hükümeti eleştirenleri ve siyasi muhalifleri sistematik olarak hedef aldığı ve medya ile yargıyı güçlü bir şekilde nüfuzu altında tuttuğu belirtidi. Rapordan bazı bölümler şöyle:

İfade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü

Yazılı basın ve özel televizyon kanalları çoğunlukla hükümetle yakın ilişkileri olan şirketlere ait ve bu durum, yayınlanan haberlerin içeriğine de yansıyor. Türkiye'de bağımsız medya esas olarak çevrimiçi platformlar üzerinden faaliyet gösteriyor, ancak yetkililer bu mecralardaki eleştirel içeriklerin düzenli olarak kaldırılmasına karar veriyor, gazeteciler hakkında ise Terörle Mücadele Kanunu kapsamında ağır kovuşturmalar yürütüyor. Bu satırlar yazıldığı sırada, en az 65 gazeteci ve medya çalışanı, gazetecilik faaliyetleri veya basın ile ilişkileri nedeniyle terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunuyordu.

Çeşitli Kürt medya platformlarında çalışan 16 Kürt gazeteci, Haziran'da Amed'de gözaltına alındıktan sonra çokça istismar edilen "Terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla tutuklandılar. Ekim'de 9 Kürt gazeteci daha gözaltına alınarak çeşitli şehirlerde tutuklandılar. 

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK), hükümeti eleştiren az sayıdaki televizyon kanalına düzenli olarak keyfi para cezaları ve geçici yayın durdurma cezaları uyguladı. 

RTÜK'ün başvurusuyla mahkeme, Voice of America ve Deutsche Welle'ye Türkiye'den erişimin engellenmesine karar verdi. Bu durum devam ediyor.

Hükümetin internet haber siteleri ve sosyal medya şirketleri üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran, onları hükümetin içerik kaldırma taleplerine uymaya zorlayan ya da bant genişliğinin daraltılması (internet kısıtlaması) ile karşı karşıya bırakan ve bir ila üç yıl hapis cezası ile cezalandırılabilen muğlak ve geniş kapsamlı "yanıltıcı bilgi yayma" suçunu getiren kanun değişiklikleri paketinin, 2023'te yapılacak seçimlerin öncesinde, Ekim'de yasalaşması özellikle endişe verici bir gelişmeydi. Halihazırda her yıl binlerce kişi sosyal medya paylaşımları nedeniyle genellikle hakaret, cumhurbaşkanına hakaret, halkı kin ve düşmanlığı tahrik veya terör propagandası yapmak gibi suçlardan gözaltına alınıyor ve yargılanıyor.

Valilikler hükümeti eleştiren seçmenlerin protesto gösterilerini ve toplantılarını sistematik olarak yasaklıyor. 

Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemi, dört yılı aşkın bir süredir yasaklanmış durumda.

Kadın hakları

Hükümet, İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. 

İçişleri Bakanlığına göre, 2021'de öldürülen 307 kadından 38'i polis ve mahkemelerden koruma kararı almıştı. CEDAW Komitesi, koruma kararlarına uyulmasını sağlaması için Türkiye’ye çağrıda bulundu.

İnsan hakları savunucuları

İnsan hakları savunucusu Osman Kavala, 2917'den beri tutuklu ve ağırlaştırılmış müebbet verildi. Bu dava, Türkiye'deki mahkemeler üzerinde siyasi etkinin ne kadar güçlü olduğunu gösteren önemli bir örnek olma niteliği taşıyor.
 Yetkililer, hak savunucularını taciz etmek ve toplanma haklarını ihlal etmek amacıyla terörizm ve hakaret suçlamalarını kullanmayı sürdürdüler. Türkiye Tabipler Birliği Başkanı, hak savunucusu Şebnem Korur Fincancı, yorumları nedeniyle Ekim'de tutuklandı.

Gözaltında işkence

Son 6 yılda gözaltında veya cezaevinde  işkence ve kötü muamele iddiaları etkili soruşturmalara veya faillerin kovuşturulmasına nadiren konu oldu. Şiddetli dayak, zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele, sığınmacılar ile göçmenler başta olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerin sınır dışı işlemlerini beklerken idari gözetim altında tutuldukları geri gönderme merkezlerindeki aşırı kalabalık gibi kötü muamele haberleri düzenli olarak alınmaktadır. 

Eylül 2020'de Türk ordusu tarafından gözaltına alınıp bir helikopterle götürülmelerinin ardından, aileleri tarafından hastanede ağır yaralı olarak bulunan Osman Şiban ve Servet Turgut adlı iki Kürt erkeğe yapılan işkence nedeniyle, askeri personel hakkında yetkililer tarafından bir soruşturma açılmış olduğunu gösteren herhangi bir emare hala yok. Turgut aldığı yaralar yüzünden öldü. Şiban, köyünde PKK üyelerine yardım ettiği iddiasıyla "Terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla yargılanıyor. Van'da, söz konusu iki kişinin tutuklanmasını ve işkence görmesini haberleştirdikten sonra kendileri de tutuklanan dört gazeteci ise, 6 ay tutukluğun ardından, "Terör örgütü üyeliği" suçundan yargılandıkları davada, Ocak 2022'de beraat etti.

Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Alt Komitesi, Eylül'de Türkiye'ye yaptığı ziyaretin ardından işkence ve kötü muamelenin önlenmesi açısından büyük önem taşıyan gözaltının ilk saatlerinde temel hak ve güvencelere erişime ve geri gönderme merkezlerindeki göçmenlerin durumuna ilişkin duydukları endişeyi dile getirdi.

Kürt ihtilafı ve muhaliflere baskılar

Türk ordusu, Federe Kurdistan ve Kuzey-Doğu Suriye'de askeri operasyonlarını sürdürüyor. Erdoğan, Mayıs ayındaki açıklamasında Kuzey-Doğu Suriye 4. askeri saldırı tehdidinde bulundu. Türkiye işgali altındaki bölgelerde, Türkiye ve güdümündeki Suriyeli güçler, sivillerin haklarını ihlal etmeyi ve özgürlüklerini kısıtlamayı, cezasızlık koşulları altında sürdürdü.

Türkiye, 20 Temmuz'da Zaxo'da bir turistik tesise düzenlenen ve 9 Iraklı turistin ölümüyle sonuçlanan saldırıdan sorumlu tutuldu. 

İktidar koalisyonu, Meclis'te 56 sandalyesi bulunan muhalefetteki Halkların Demokratik Partisi'ni (HDP) kriminalize etme kampanyasını sürdürürken, çok sayıda eski HDP’li milletvekili ve belediye başkanı, şiddet içermeyen meşru siyasi faaliyetleri, konuşmaları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle terör suçlarından yargılandıkları davalarda aldıkları mahkumiyet kararları nedeniyle veya tutuklu olarak hapiste bulunuyorlar. 4 Kasım 2016'dan bu yana cezaevinde tutulan HDP’nin eski Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da bunların arasında yer alıyor. Demirtaş, derhal serbest bırakılması yönündeki 2020 tarihli AİHM kararına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nde HDP'ye karşı açılmış bir kapatma davası da sürüyor.

Raporda, 'Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler', 'Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği', 'İklim Değişikliği, Çevre ve İnsan Hakları' ve 'Önemli Uluslararası Aktörler' başlıkları altındaki ihlaller de sıralandı. ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.