HTŞ’nin iç çatışmaları
Dosya Haberleri —

HTŞ / foto:AFP
- Daha İdlib bölgesindeyken yönetim alanında iç çelişkilerle boğuşan HTŞ, bir kurşun sıkılmadan 8 gün içinde Esad rejiminin yıkılmasından sonra Şam iktidarına geldi ya da getirildi. Başta TC ve Katar olmak üzere devlet güçlerinin istihbaratına göre hareket etmeleri nedeniyle Şam’daki iktidarı büyük bir kriz ve kaos bekliyor.
ZEYNEP BORAN
Suriye’nin başkenti Şam, 2024 yılının Kasım ayında Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) öncülüğündeki ve içlerinde birçoğu cihadist olmak üzere 41 farklı gruptan oluşan güç, Beşar Esad rejimini devirmesiyle yeni bir dönüm noktası yaşadı. El Kaide kökenli HTŞ lideri Colani, bu süreçte Suriye’nin fiili liderliğine soyundu ve 29 Ocak 2025’te HTŞ’nin resmen feshedildiğini, kendisinin ise Suriye’nin devlet başkanı olarak atandığını duyurdu. Ancak, bu geçiş süreci, hem iç hem de dış dinamiklerden kaynaklanan ciddi zorluklarla karşı karşıya. Özellikle HTŞ içindeki güç mücadeleleri, Colani’ye yönelik darbe girişimleri ve Şam’daki etnik-mezhepsel gerilimler, radikal İslamcı Şam iktidarının istikrar arayışına ket vuruyor.
HTŞ içindeki güç çatışması
HTŞ, 2017’de El Kaide bağlantılı grupların birleşmesiyle kurulmuş, ancak zamanla daha pragmatik bir çizgiye kayarak bölgedeki nüfuzunu genişletmek için ince ve yumuşak bir politika izlemiştir. Bu süreçte, Colani liderliğinde HTŞ, İdlib’de “Suriye Kurtuluş Hükümeti” (SKH) adı altında otoriter bir teknokratik yönetim oluşturdu. Ancak, Şam’ın ele geçirilmesi ve Esad rejiminin çöküşü, HTŞ içindeki farklı fraksiyonlar (özelde cihadist kökenli çete grupları) arasında güç mücadelelerini tetikledi.
Bu iç mücadelenin temel figürlerinden biri Yûsif Seîd Ebûd El-Hacîr’dir. "Ebû El-Beraa El-Şamî" ve "Ebû El-Beraa Şihêl" takma adlarıyla bilenen Hacîr, Colani’nin sağ kolu olarak ekonomik ve gizli işlerden sorumlu kilit bir figürdü. Derazor’un Şihêl bölgesinden olan bu isim, El Kaide ve IŞİD geçmişine sahip olup, Türk, Fransız ve Katar istihbaratlarıyla bağlantılarıyla biliniyordu. Hacir, 2017'de Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen ve Suriyeli muhalif silahlı grupların Zebadani ve Medaya'dan İdlib'e çıkarılmasını öngören dört şehir anlaşmasında önemli bir rol oynadı. Bilindiği üzere 2017 yılında Katar'ın başkenti Doha'da imzalanan Dört Şehir Anlaşması (Zabadani, Madaya, Fua ve Kefraya), Suriye iç savaşında önemli bir nüfus mübadelesi ve çatışmasızlık bölgesi oluşturma girişimiydi. Anlaşma, İran, Türkiye ve Rusya'nın garantörlüğünde, Suriye rejimi ile muhalif gruplar arasında Astana Süreci kapsamında müzakere edildi.
Yûsif Seîd Ebûd El-Hacîr
Suriye'deki cihatçı örgüt ve gruplar içerisinde tanınmış bir kişilik olan Hacîr, şu anda Colani hükümetinde Adalet Sorumlusu olan Mizher Weys ile yakın ilişkilere sahiptir. Ayrıca uzun süre El-Kaide'nin Şura Meclisi üyesi olmuş ve Irak'ta El-Kaide ile IŞİD arasında koordinatörlük yapmıştır. Derazor'da IŞİD liderine bağlılık yemini etmiş, insan kaçırma, tasfiye ve infaz gibi birçok terörist operasyona katılmıştır. Bunlar arasında, Müslüman Kardeşler ile iş birliği yaptığı suçlamasıyla amcası Ferhan Ebûd El-Hacir'i idam etmesi de yer alır.
Ayrıca, HTŞ'nin sorumlusu Ebû Mariya El-Qehtanî'ye karşı düzenlenen ve Qehtanî'nin 4 Nisan 2024'te İdlib kırsalındaki Sarmada bölgesinde bir patlamada öldürülmesiyle sonuçlanan operasyondaki parmağı onun HTŞ içindeki etkisini gösteriyor.
Baas Rejimi'nin çöküşü sırasında Colani, Hacîr’i bir kararnameyle Suriye Ulusal Diyalog Konferansı Hazırlık Komitesi üyesi olarak atadı. Ancak, Colani’nin son celsede Hacir’iyi zorunlu ikamete tabi tutması, liderlik içinde ciddi bir güven krizine işaret ediyor. Bu hamle, Colani’nin potansiyel rakiplerini etkisizleştirme çabasıdır.
Hatırlayacak olursanız 13 Ocak 2025 tarihli yazımda MİT’in hem askeri alanda hem de yeni kurulan geçici hükümette yer alan bakanlıklarda kendisine bağlı birçok DAİŞ çetesini ve yetkiliyi yerleştirdiğini belirtmiştim. Eğer HTŞ, Türk devletinin taleplerini yerine getirmezse, MİT'in HTŞ'ye karşı bir iç darbe düzenleyerek HTŞ'nin iktidarına son vermesi ihtimali var ki, MİT'in bütün kurumlardaki hakimiyeti nedeniyle bu darbe kolay gerçekleşebilir demiştik. Geçtiğimiz süreç bu tespitimizi doğruladı.
Darbe girişimini MİT planladı
Yûsif Seîd Ebûd El-Hacîr gibi, Ebid El Rehman Selama’nın (Ebu İbrahim Selama) darbe girişimi de HTŞ içindeki bölünmeleri gözler önüne serdi. Halep doğumlu Selama, HTŞ’nin ekonomik projelerinde, özellikle Türk MİT’ine bağlı AFAD üzerinden gelen yardımların yönetiminde kilit bir rol oynuyordu. Ebid El Rehman Selama, İdlib’de İngiliz askerleriyle görüşmeler yapıyordu; ancak son zamanlarda MİT, onu Colani’nin yanında görevlendirdi ve güvenlik ile ekonomik işleri yürütmesini sağladı. Kendisi kimyasal silahların depolanması konusunda yoğun faaliyetler yürütüyor. Ayrıca, Suriye içinde İslami Cihad Hareketi komutanlarının transferi meselesiyle ilgileniyor.
Ebid El Rehman Selama
Edindiğim bilgilere göre MİT ayrıca, ona Colani’yi izleme ve hareketleriyle ilgili raporlar gönderme görevi de verdi. Yine, MİT Başkanlığı’nın talimatı doğrultusunda, Colani ve yardımcılarına suikast yaptırmakla görevlendirildi. Bu görevlerin yanı sıra, MİT’e HTŞ ve El Kaide’nin tüm komutanlarının sicil bilgilerini paylaşması ve Colani ile aralarında gerçekleşen görüşmeler hakkında anında bilgi vermesi talimatı aldı.
Selama’nın başarısız darbe girişimi sonrası zorunlu ikamete alınması ve yerine Mahir El Şeraa’nın geçirilmesi, Colani’nin yakın çevresini konsolide etme stratejisini yansıtıyor. Ancak, bu adımlar, HTŞ içindeki farklı çete grupları arasında gerilimi artırabilir ve Colani’nin iktidarına yönelik yeni tehditler doğurabilir.
Enes Hattap
HTŞ’nin Baas Rejimi’ni düşürdüğü dönemde İstihbarat sorumlusu olan, 29 Mart 2025 tarihinde ise Colani liderliğindeki geçici hükümetin İçişleri Bakanlığına atanan Enes Hattap HTŞ içerisinde MİT’e en yakın isimlerden biridir. 23 Mart günü MİT yetkilileri ile Şam istihbaratı arasında, Enes Hattap’ın öncülüğünde ve Savunma Bakanı Murhef Ebu Qesra’nın katılımıyla Şam’da bulunan Türk askeri üssünde bir toplantı düzenlediği ajanslara yansımıştı. Üç saat süren toplantı, Türk devletinin Suriye’deki varlığını kalıcılaştıran ve bölgedeki işgaline dair yeni programları devreye koyan planlar oluşturmak amacıyla yapıldı. Yine edindiğim bilgilere göre MİT perspektifleri ekseninde Dürzi halkına yönelik gerçekleştiren saldırıları yürütenlerin başında Enes Hattap gelmektedir.
Enes, Ebu Ahmed Hidud olarak tanınır ve Şam kırsalındaki Kalamun bölgesinde bulunan Cirod şehrinde doğmuştur. Irak’taki Selefi örgütlere katılmış, Saddam Hüseyin hükümetinin çöküşü sırasında Irak’taki IŞİD çetelerine üye olmuştur ve Irak ile Suriye sınırları arasında kuryelik yapmıştır. 2014 yılında ise Nusra Cephesi’nin İdari Emiri olmuştur.
Enes, zamanında Suriye’deki Nusra Cephesi için silah ve mühimmat temin etme konusunda yoğun faaliyetlerde bulunmuş. Aynı zamanda HTŞ’nin İdlib üzerindeki kontrol ve hakimiyetinde önemli bir rol oynamıştır. İdlib bölgesindeki güvenlik meselelerinden birinci derecede sorumlu olmuş, Genel Güvenlik Birimi’ni kurmuş ve istihbarat toplama çalışmalarına liderlik etmiştir.
MİT’in Colani’ye en yakın isimlerinden olan Enes Hattap’ın ipini tümden eline alması üzerine durumu fark eden Colani 29 Mart’ta İstihbarat Bakanlığı görevinden aldı ve 3 Mayıs’ta yerine Derazor doğumlu olup daha önce HTŞ'nin askeri komutanlarından biri olarak görev yapmış Hüseyin es-Seleme'yi atadı.
Colani’nin sıkışmışlığı
Rusya, Suriye’de Esad rejiminin çöküşünden sonra bile etkisini sürdürmeye çalışıyor ve Colani’nin hareket alanını kısıtlayarak yeni yönetimi kontrol altında tutmayı hedefliyor. Öte yandan, Türkiye kendi çıkarları çerçevesinde, Colani ile yakın ilişkiler geliştirmeye devam ediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Aralık 2024’te Colani ile Şam’da görüşmesi, yine Colani’nin Türkiye gidişi, Ankara’nın yeni yönetimi kendi güdümüne almaya çalıştığını gösteriyor. Türkiye, HTŞ’yi 2018’de terör örgütü olarak tanımlamış olsa da, Suriye’deki varlığını kalıcılaştırmak ve QSD’ye karşı savaşta HTŞ ile iş birliğini stratejik bir öncelik olarak görüyor.
Katar ve Fransa gibi aktörlerle geçmişte bağlantıları olan Hecir’in tasfiyesi, Colani’nin dış istihbaratlarla ilişkileri yeniden yapılandırma çabası olarak da okunabilir. Ancak, bu durum, HTŞ’nin dış destek ağını zayıflatabilir ve Colani’yi daha fazla iç ve dış baskıya maruz bırakacaktır.
Şam’daki çatışmalar
Şam, Suriye’nin çok etnikli ve mezhepli yapısının bir yansıması olarak, radikal İslamcı yeni iktidarın gölgesinde ciddi gerilimlere sahne oluyor. Nisan 2025’te Şam kırsalındaki Ceremana bölgesinde Dürzi toplumuna yönelik saldırılar ve sonrasında yaşanan şiddetli çatışmalar, bu gerilimlerin en somut örneği. Hz. Muhammed’e hakaret içerdiği iddia edilen bir ses kaydının MİT ve HTŞ’nin ortak planıyla dolaşıma sokulmasından sonra başlayan kanlı çatışmalar, mezhepsel hassasiyetlerin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Dürzi liderler, bu olayın fitne yaratma amacı taşıdığını savunurken, MİT’e bağlı çete grupları ve HTŞ’ye bağlı radikal cihadist çete grupları Dürzilere yönelik “kafir” fetvaları vermesi, gerilimi daha da körükledi. Yüzü aşkın Dürzi katledildi. Bu katliam saldırılarını körükleyen ve gerçekleştirenler Mart ayının başlarında Batı Suriye'de 3 binden fazla Alevi’nin katliamında bizzat rol oynayan cihadist çete gruplarıdır.
Colani, bu tür krizlere yanıt olarak bağımsız soruşturma komiteleri kurduğunu açıklasa da, yeni iktidarda Suriye’deki diğer halklara herhangi bir hak ya da mevki sunmuyor. Yine şimdiye kadar sözü edilen soruşturmalara dair ne bir açıklama yapıldı, ne de katliamı gerçekleştiren cihadist çeteler yakalandı.
Saldırıların durmaması üzerine İsrail, 2 Mayıs Cuma günü, Suriye'deki Dürzi azınlığa yönelik her türlü zararın önlenmesi uyarısını yineleyerek, Colani’nin cumhurbaşkanlığı sarayının çevresini bombaladığını duyurdu. Ardından Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Israel Katz, "Bu, Suriye rejimine açık bir mesajdır. (Suriye) güçlerinin Şam'ın güneyine konuşlanmasına veya Dürzi toplumunu herhangi bir şekilde tehdit etmesine izin vermeyeceğiz" dedi. Ardından 4 Mayıs günü HTŞ ve Dürziler arasında anlaşmaya varıldığı duyuruldu. Dürzi toplumu ve QSD ile yapılan 8 maddelik mutabakat, Colani’nin uzlaşmacı bir imaj çizmeye çalıştığını gösteriyor fakat bu girişim imajın ötesine geçmedi. Mutabakat’ta Suriye genelinde ateşkes sağlanacağı maddesi vardı. Fakat mevcut saha gerçekliğine bakıldığında Suriye’nin batısı ve kuzeyi başta olmak üzere birçok bölgede şiddetli çatışmalar devam ediyor. Ayrıca, Şam iktidarının Kürtlerin Qamişlo’da düzenlediği Ulusal Kürt Konferansı’nı “bölücü” olarak nitelendirmesi, Kürtlerle ilişkilerde yeni gerilimlere yol açabilir.
Dürzi, Nusayri ve Kürt halklarına karşı yaşanan gerilimler, Colani’nin kapsayıcı bir yönetim oluşturma kapasitesini test edecek. Radikal cihadist çete gruplarının mezhepsel söylemleri, bu gerilimleri daha da derinleştirebilir.
Sonuç;
Şam’daki son gelişmeler, Suriye’nin yeni bir döneme girdiğini, ancak bu dönemin belirsizliklerle dolu olduğunu gösteriyor. Colani’nin, HTŞ’nin feshi ve devlet başkanı olarak atanmasıyla, Suriye’yi birleştirme ve istikrar sağlama adı altında baskı ve kanlı saldırılar devam ediyor. HTŞ içindeki güç mücadeleleri, Colani’nin iktidarına yönelik darbe girişimleri ve Şam’daki etnik-mezhepsel gerilimler, yeni iktidarın önündeki en büyük engeller. Türkiye, Rusya ve ABD gibi dış aktörlerin tutumu, Radikal İslamcı zihniyetin kalıcı olup olmayacağı konusunda önemli bir faktör. Colani’nin kapsayıcı bir yönetim oluşturup oluşturamayacağı ve dış destekle ekonomik toparlanmayı sağlayıp sağlayamayacağı Suriye’nin yakın geleceğini şekillendirecek temel sorular. Şimdilik, Suriye için tek çıkış yolu, ülkenin çeşitli topluluklarının (Dürziler, Aleviler, Kürtler, Hristiyanlar ve şeriat yasalarına karşı çıkan Sünniler) kendi işlerini yerel olarak yönetmelerine olanak tanıyan güçlü ve geniş bir Özerk Yönetim’dir. Bu da, özünde Radikal İslamcı Şam iktidarına karşı hakların birliğinden geçer.