İçimizdeki Pepuglar

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Seçimlerden sonra işte bu pepug elemanlarla, Kürt mücadelesinin lider kadrolarına ciddi bir yönelme var. Bunu yaparken sağlıklı ve iyi niyetli eleştiri mekanizmalarına sızarak ve zehirli bir dil kullanarak, insanları kışkırtarak yapmaya çalışıyorlar. Bu yolla hem Kürt hareketinin önemli isimlerini hem eleştiri mekanizmasını hem de Kürt hareketini imhayı birden hedefliyorlar. Rojava’da, Şengal’de SİHAlarla yaptıklarını Kuzey’de sözlü SİHA’larla yapma yolu yani.

Pepug, İngilizce Cockoo, Türkçe Guguk denilen kuş ile ilgili Kürt kültüründe anlatılan çok acı hikayenin aksine bir gerçekliği var.  Soyunu sürdürmek için geliştirilen üreme yöntemlerinden en ilginci bu kuşa ait. 

Bunlar diğer kuşlar gibi yuva yapıp, kuluçkaya yatıp sonra da yavrularını büyütmek gibi bir dizi zahmete girmiyorlar. Onun yerine, gözüne kestirdikleri kuş yuvalarına gizlice yumurtalarını bırakıyor, gerisine karışmıyorlar. Türkçülük gibi.

Yumurtadan çıkan bu pepug civcivleri ilk günden itibaren (gözleri kapalı, tek bir tüyü bile yokken) içgüdüsel olarak yuvada bulunan diğer yumurta veya civcivleri sırtıyla teker teker yuvadan aşağı atarak onlardan kurtuluyorlar. Bazen ebeveyn kuşların gözü önünde bunu yapıyorlar, onlarsa sadece seyrederler. Böylece yuvayı yapan kuşların tek yavruları kalmazken, gece gündüz, kendi öz yavrularını da öldüren bu küçük katilleri itina ile beslemeye devam ederler.

Bizim tarihimiz de hep bu pepug hikayeleri ile doludur. Kürtlerin içine yerleştirilen elemanlar ya da rehin alınanlarla en değerli, kıymetli Kürt insanları birer birer gözlerimizin önünde yuvadan atılıp imha edilirken, biz seyirci kalırız.

Seçimlerden sonra işte bu pepug elemanlarla, Kürt mücadelesinin lider kadrolarına ciddi bir yönelme var. Bunu yaparken sağlıklı ve iyi niyetli eleştiri mekanizmalarına sızarak ve zehirli bir dil kullanarak, insanları kışkırtarak yapmaya çalışıyorlar. Bu yolla hem Kürt hareketinin önemli isimlerini hem eleştiri mekanizmasını hem de Kürt hareketini imhayı birden hedefliyorlar. Rojava’da, Şengal’de SİHAlarla yaptıklarını Kuzey’de sözlü SİHA’larla yapma yolu yani.

Erdoğan’ın siyasi koruculuğa dönüştüreceği Hüdapar, KDP (yönetimi) ve pepuglaştırılan Mehmet Şimşek, Hakan Fidan koalisyonu ile Güney’de başardıkları çöküntünün benzerini Kuzey’de inşaya durdukları bir dönemle bu saldırıların çakışması tesadüf değildir.

Bunun önünde engel olarak görülen başta HDP olmak üzere, Kürt hareketinin önemli isimlerini ortadan kaldıracak bir yol temizliği yapıyorlar.

Son zamanlarda başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, Pervin Buldan, Mithat Sancar ve diğerleri gibi bu hareketin önemli lider kadrosuna yönelik, belli ki bir merkezden idare edilen saldırılar işte bunun içindir. Bir toplumu lidersiz bırakırsan dağıtabilirsin. Burada fiziki imha da gerekmez, küstürsen dahi onlar için büyük bir kazanımdır.

Bu nedenle bu süreç çok tehlikeli olup, eleştiri adı altında yürütülen bu zehirli dile ortak olunmaması gerekir. Bu anlamda son dönemlerde yayınlanan Selahattin Demirtaş, Duran Kalkan, Murat Karayılan, Hamit Bozarslan’ın röportajları, Thoreau Redcrow’un makalesi, HDP ve YSP gibi parti içi mekanizmalardan gelen sesler ve benzeri pek çok yön ve perspektiften eleştiri, görüşün ciddiye alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.  

Bunlardan birisini kesin doğru ya da yanlış ilan etme gibi bir saçma duruma girmek yerine, bütün bunların Kürt sorununa farklı perspektiflerden veri sağladığını bilerek ve hepsini masanın üzerine koyarak tartışmak gerekiyor. Eleştirilerin yapıcı olabilmesi için eleştirilen kişi ve kurumların pozitif, yani kıymetli yönlerinden başlayarak, yani emeğin selamlanmasından sonra olumsuz yönlere odaklanılmalıdır. Batıyı geliştiren işte bu yöntemdir.  

Devlet bile (pepuglaştırılan) Kürtleri kullanıyor. Bu, Kürtlerin potansiyelini görmek açısından önemlidir. Sistemi korkutan da bu potansiyel. O yüzden ne Selahattin Demirtaş ne de Pervin Buldan ne de burada anmadığım diğerleri, kimseye yem edilecek tek bir insanımız olmamalıdır.  

Yedi yıldır içinde bulunduğu mücadele nedeniyle rehin olan kıymetli bir Kürt lidere sahip çıkmamak, ona meydanlarda idam istenirken kalkıp tek laf etmemek kabul edilemez. Demirtaş yalnız ve sahipsiz değildir, olmamalıdır. Bunun yanında Pervin Buldan’ı başka bir açıdan hedef alan söylemler de aynı mekanizmadan çıkmaktadır, aynı tavır ona da alınmalıdır. 

HDP parti olarak bir dizi yanlış politik karar almış olabilir. Burada yapılması gereken o yanlışların üzerinden geçmek, bunlara yol açanları ya da mekanizmayı ortaya çıkarmak ve gerekli tedbirleri almak. Devletlerin bile içerisine eleman yerleştiren sistem, HDP’nin içine yerleştirmediğini düşünmek mümkün mü?  Eleştirmeliyiz ama kurum olarak bizim kıymetlimiz ve korumalıyız.

Mesela parti içinde belli insanlar hakkında arkadan kimler karalayıcı sözler yayıyor? Kimler dışlanıyor? Kimler hiçbir emek harcamadan ta getirilip ön sıralara konuyor ve bunu kimler yapıyor? Hangi eleştirileri kimler dikkate almıyor? Kimler parlatılıyor? gibi bir dizi soru sormak lazım.

Seçim dönemlerinde adaylıklar için oluşan klikler var. Onları sadece kişisel hırslara/çıkarlara bağlayabilir miyiz? Mesela, M. Emin Aktar gibi Kürt sorunu konusunda ciddi emek harcayan birisi seçilemeyecek bir pozisyona kim tarafından konulur?

Bu nedenle Kürt hareketinin aydın ve lider kadrolarını imha etme politikaları ve keza HDP ve diğer Kürt kurumları içinde bir dizi pepug olduğu konusunda uyanık olunmalıdır. Nitelikli insanlarımızı bu pepuglar aracılığıyla imha edilmelerini engelleyecek mekanizmalar geliştirmek derdinde olmalıyız. Bir tek insanımızın imha edilmesine, küstürülmesine, yalnızlaştırılmasına izin vermemeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.