İran Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken

Forum Haberleri —

  • İran’da 18 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve yerel yönetim seçimleri militarist örgütlenme olan Spay-Pasdaran’ın kontrolünde gerçekleşiyor. Kadınların, farklı halklar ve inançların yok sayıldığı seçimleri, PJAK boykot ediyor.

MEDET SERHAD

İran İslam Cumhuriyeti 18 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve Belediyeler-yerel yönetimler seçimine gidecektir. İran devleti bu seçime gitme hazırlıklarını bir yıldan fazla bir zamandır yapıyordu ve son hazırlıklarda yapıldı, seçim günü beklenmeye başlandı.

2012 yılında ateşi gürlenen Üçüncü Dünya savaşının ‘Arap baharı’ adını alıp Suriye’de uluslararası vekaletler savaşına dönüşmesinden sonra, İran bu ateşin kendine sıçrayacağını iyi bildiğinden, bu ateşinin sıçrama yollarını kapatmak için ‘barbarı barbara kırdırma’ stratejisini devreye koydu. Yani savaşı kendi dışında tutmak için kendisi dışındaki halkları bir birine çatıştırarak güçten düşürme ve kendisine zarar verme konumundan çıkararak, kendi kullanım alanına dönüştürmedir.

Bu, “barbarı barbara kırdırma” stratejisini Yemen’de, Filistin’de, Suriye’de ve Irak’ta uygulamaya koyarken, ülke içinde de var olan halklar ve kültürler arasında karşıt konumlandırmaları iyi kurdu; bunundan dolayı İran’daki hiç bir muhalif güç ortaklaşma zemini bulamıyor. Herkesin herkesten şüphelendiği, korktuğu, toplumsal ortaklaşma dokuların ürperti içinde olduğu sosyal bir durum yarattılar. Ancak yaratıkları sosyal güvensizlik konumu, günümüzde devletin tüm korumlarına karşı da oluşmuş durumda. Örneğin İran sokaklarında dolaşıma sokulan bir iddaya göre devlet halkı sandık başına götürmek için, “sandığa gidenlere bedava korona aşısı yapacak”. Bu iddiaya Urmiye sokaklarında halkın verdiği cevap: “Biz devletin hiçbirşeyine güvenmiyoruz. Belki korona iğnesi yerine su sıkar, veya bizim beynimizi felç, çalışamaz iğneler de vurabilir” dediler. Etki tepki yasası sen güvenmezsen onlar da sana güvenmez! Güvensizlik toplumsal alanda kırılmaların iyileşemez halidir, bu da sürekli kanama yaratır. Kanamayı durdurmak için toplum umut kestiği doktora gitmez, bu da yeni arayışlara pencere açar.

İran iktidarı, özellikle 2016’dan sonra kendisi dışında alternatiflerin olmaması üzerine kendi içine yöneldi, kuşkulandığı toplumsal direnç damarlarını baskıladı. Burdan 2017 tarihinden başlayan halk ayaklanmalarını, 2019-2020 baharına kadar terörize ederek kısmi sonuç aldı. Bu sonuçun mutlak olmadığını İran devleti de iyi biliyor. Bildiğinden dolayı da son bir yıldır rejimi yönetenler kendi içindeki olası çatlaklara yöneldiler. Bu yönelimin sonucu; İran rejimini yöneten idari, politik, yargı, ideolojik, askeri ve sivil kurumlarının geneli Spay-Pasdaran -militarist-Şiia ideolojik gücün- elinde tekleşti.

2020 yılı girişinde General Süleyman Qasım’ın ABD tarafından Irak’ta öldürülmesinden sonra İran rejimi, buna dayanarak içinde de ciddi tasfiyelere gitti. Bu tasfiyeler hem siyasi hem de doğrudan fiziki oldu ve şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bu temelde gidiyor.

Cumhurbaşkanlığı aday başvuranlar dört yüzü geçti ve bunlardan 40 civarında kadın adaylardı. Oysa İran anayasasına göre kadın Cumhurbaşkanı olamaz. Sadece cumhurbaşkanı da değil, birinci derecede hiç bir devlet kurumunda yer alamaz. Buna rağmen 40 kadın aday oldu, izin verilemeyeceğini bilerek aday oldular. Bu da kadınların kendi varlığını göstermenin bir yoludur. Diğer başvuranlardan Sünni, Yarsan ve diğer etnik kimlikliler de seçilemezlerdi, seçilmenin temel maddesi Şiia olmaktır. Diğer ahlaki, hukiki, manevi ve eğitim yeterlilikleri düzeyi ise sonra gelen maddelerdir.

Bu başvuruları olur olmazını değerlendirecek kurumun adı: ŞURAYÊ NİGEHBAN’dır, yani Anayasayı Koruma Konseyi. Bu kurumu temel aldığı ölçü İran anayasasıdır. Anayasada yaş, eğitim düzeyi tanımlamalarından sonra, dini kritere geçer ve derki “12 imama bağlılık” olmalı ve “erkek kimlikli olacak” der. Şurayê Nigehban; elindeki anayasaya göre “aday olanlarda İslam ölçüleri olacak” ama Anayasada ölçüler açık konmadığı için gerisi Şurayê Nigehban’daki kişilerin İslami yorumuna kalmıştır. Anayasada der ki; İran’da her vatandaş seçme seçilme hakına sahiptir ama İslam ölçülerine göre.

Sonuçta Şurayê Nigehban 26.05.2021 tarihinde İran cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımı hak edenleri açıkladı; toplamda 7 kişi! Yani diğer eledikleri 400 yüze yakın insan “İslam ölçülerine göre değiler”. Elenen insanlar arsında yüze yakın kişi, Cumhurbaşkanlığı da yapmış, şimdi devletin en tepesinde somut görevdelerde bulunan ve yine yazılı olan “tüm devlet memurlarının liyakatı İslam ölçüleridir”. O zaman bunlar neden görevdeler? Buna verilecek tek cevap var; İran rejimi kimseye güvenmiyor, kendi yöneticilerinin önemli kısmına güvenmiyor, kuşku kendisini kemiriyor. Bundan dolayı PJAK’ın seçimleri boykot kararı çok yerindedir.

İran seçimleri Spay-Pasdaran kontra gücünün kontrolündedir. Eskiden İran’da yerel seçimlerle Cumhurbaşkanlığı seçimleri ayrı ayrı zamanlarda yapılırdı, bu seçimde ikisini birleştirerek aynı güne denk getirdiler. Oy verme sıralamasını sandık yerine giden önce Cumhurbaşkanı adayına vermelidir, orda oy vermeden yerel adayların sandığının olduğu yere geçemezsin. Yani oyun içinde oyun.

Kabul edilen adayların siyasi eğilimleri üzerine reformcu ve muhafazakar tanımları yapamayız, çünkü var olan 7 aday da Spay-Pasdaran ve İran devlet aklının adaylarıdır. Genel bir tanım yapılacaksa; muhafazakar ve daha muhafazakar demek yerindedir. Kaldı ki, Cumhurbaşkanları yeni bir programla, bir siyasi parti ile seçimlere girmiyorlar, mevcut rejimin kurulu paradigması ve kurumları ve kurumun bireyleri ile yapılıyor.

Özcesi İran’da mevcut anayasaya göre hiç bir seçim, seçilen toplumsal sorunları çözemez. Biriken toplumsal sorunlar, bu sorunlardan doğan çelişkiler var olan rejimler çatışır duruma gelmiştir. Bu seçimler İran’da çelişkileri daha da derinleştirir ve doğacak toplumsal çatışmaları kimse kontrol edemez. Aslında İran’da var olan durum sosyolojik kültürel bunalımdır. Kırk yıldır giydirilen Şiia, Arap-Acem karmaşa kültür inşa çalışmaları gömleği İran halklarına uymadı. Bunu son baharda Kürdistan’da gezen Spay-Pasdaran genel komutanı şu sözlerle itiraf etti: “Biz kırk yıldır idari, siyasi hakimiz ama kültürel, ideolojik hakim olamamışız. Yapmamız gereken kültürel çalışmalara hız vermektir”. Artık çok geç, Rojbaş! İran’da sistemle halklar arasında ruhsal kopuş uzlaşmaz bir aşamaya gelmiştir, bu seçimlerin de büyük oranda katılımın olmayacağı nettir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.