İsveç ve Türkiye daha fazla işbirliği yapacak

Dosya Haberleri —

Daniel Riazat/foto:wikipedia

Daniel Riazat/foto:wikipedia

  • NATO üyeliğiyle birlikte İsveç bildiğimiz İsveç olmayacak. Artık farklı bir ülke olacak. İsveç sağcılaşıyor ve bu süreç NATO ile birlikte daha fazla olacak. Zaten hiçbir zaman nötr olmadı. Şimdi ise NATO bunu etkileyecek. Hatta işte görüyorsunuz; Türkiye ve NATO dış politikamızı etkileyebiliyor. 
  • Türkiye ile yapılan anlaşmanın geçici olduğuna inanmıyorum; maalesef bu görüşe de katılmıyorum. İki ülke arasında anlaşma aslında çok sert bir biçimde uygulanmaya başlandı bile. Sadece Kürt meselesi de değil; İsveç'in Filistin'e karşı tutumu değişti. Daha fazla İsrail yanlısı bir tutum içindeler.
  • Türkiye’ye sınırdışılar devam edecek. Aslında bu 2 yıl önce başladı. Bu Türkiye ile yapılan anlaşmayla başlayan bir şey değil. Sadece bu yeni anlaşmaya daha da beter bir hal aldı. Şu an 100’den fazla aile ülkeden çıkarılmayı/kovulmayı bekliyor. Hatta çoğu kişi çoktan sınırdışı edildi. Maalesef bu süreç devam edecek.
  • Gerçekleri söylemeyen taraf ise İsveç hükümeti. Türkiye Mersin-Antep Demiryolu Projesi için İsveç’e baskı yaptı. 300 milyon dolarlık krediyi kaptı. Daha önce da Bandırma-Osmaneli demiryolu projesi için de 500 milyon dolarlık kredi verilmişti. İsveç, mültecileri durdurmak için Türkiye'ye milyarlarca dolar ödedi.

Röportaj: İSMET KAYHAN

İsveç Başbakanı Olof Palme’nin 1986’da öldürülmesi ardından PKK ve Kürtler asılsız suçlamalarla hedef alınmış, büyük bir kriminalizasyon kampanyasının da startı verilmişti. NATO üyesi Türkiye’nin istediği yönde gelişen bu süreç, Almanya’da Düsseldorf davasına ve PKK yasağına malzeme yapıldı. PKK’nin Avrupa’da, hatta Avusturalya’da bile “terör listesine” alınmasının temeli de esas olarak Olof Palme Cinayeti ile atıldı. İsveç İstihbarat Örgütü, Palme cinayetiyle birlikte PKK avına çıkarak, çok sayıda Kürt siyasetçisi ve yurtseveri uzun yıllar süren davalarda yargıladı. 36 yıl sonra Kürt hareketi ve Kürtler bir kez daha kriminalize edilmek isteniyor. NATO’nun Madrid Zirvesi’nde ‘tarafsız’ statüleri ile öne çıkan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya adım atması oldu.

İsveç ve Finlandiya’nın üyelik prosedürünün başlatılması NATO tarihinin en önemli dönüm noktalarından birine tekabül ediyor. Tıpkı Palme cinayetinde olduğu gibi Türkiye bu süreci fırsata çevirmek istiyor. Türkiye, İsveç’in PKK’ye YPG’ye destek verdiğini iddia ediyor ve NATO üyeliğinin önkoşulu "şantaj" olarak bunun son bulmasını istiyor. Ankara, yine 2014 yılında PKK’nin 33. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen bir kutlama etkinliğine katılan İsveç Savunma Bakanı Peter Hultqvist’i görevden almasını istedi. 

Öte yandan İsveç’in silah ambargosunu kaldırmasını, aralarında gazeteci, yazar, aktivist ve çoğu Kürt 73 kişinin Türkiye’ye teslim edilmesini istedi. Pierre Schori gibi Sosyal Demokrat Parti’nin önemli isimleri, İsveç hükümetini Ankara’ya boyun eğmekle suçladı. Türkiye ise bu anlaşmayı uzun süreli kılmak istiyor. 11 Eylül'de İsveç’te yapılacak seçimlerde Kürtlerin büyük çoğunluğunun desteklediği Sol Parti Milletvekili Daniel Riazat ile Türkiye ile İsveç anlaşmasının arka planını ve seçimleri konuştuk.

Siz ve diğer vekiller Momodou Malcom Jallow ve Lorena Delgado Varas, Visby kentinde PKK bayraklarıyla yaptığınız eylem hem İsveç’te hem de Türkiye’de çok tartışıldı. Bu eylemden sonra tehditler aldınız mı?

PKK bayrağıyla olan resimim medyada yayınlandıktan sonra tehditler gelmeye başladı. Güvenlik polisi (SÄPO) ile ilişkiye geçtim. Doğrusu tehditlerin kimlerden geldiğini bilmiyorum. Ama basın ve sosyal medyadan gelen tehditler oldu. Zaten SÄPO kendisi de basında gördü. Resimler, Türk medyasında çıkınca SÄPO, kendi güvenlik değerlendirmesini yaptı ve ona göre hareket etti. Zaten korumalarım vardı. Ama şimdi hiçbir şey yok.

Partiniz, bu eylemi destekledi mi?

Sol Parti’nin (Vänsterpartiet) neredeyse yüzde 95’e yakınından pozitif yorumlar aldım. Hem partim hem tabanımız beni destekledi. Sadece birkaç kişi bayrak açılmasına karşı çıktı; onlarında eylemin odağını seçimlerden uzaklaştırdığına dair yorumları oldu.

Türk basını, Daniel’i de iade listesine almanın zamanı geldi, diye yazılar çıktı. 

Ciddiye almıyorum bunları. Bu yüzden zaten Türkiye’ye gitmiyorum.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini Türkiye’nin fırsata dönüştürmek isteğini biliyoruz. En kaba haliyle ortaya çıkan resim: İsveç devletinin çıkarı için Kürt toplumunun feda ettiği yönünde. Bu fikre katılır mısınız?

Evet yüzde 100 katılıyorum. İsveç, NATO üyeliği için Kürtleri feda etti. Biz İsveç’in NATO üyesi olmaması gerektiğini çok önceden söyledik. Çünkü NATO bir savaş ittifakı. İsveç’in bu ittifaka katılması demek, görünürde 200 yıllık bir ‘tarafsızlık’ politikasından vazgeçmesi anlamına geliyor. Evet, İsveç’in NATO için Kürtleri feda edeceğini söylemiştik. Bunun olacağını biliyorduk, nitekim böyle de oldu.

İsveç’in pek NATO’ya hevesli olmadığı, Finlandiya yüzünden katıldığı söyleniyor. Öyle mi? 

Aslında bu son seçimlerden önce sadece sağ partiler, NATO üyeliğini istiyordu. Ama Vänsterpartiet, Miljöpartiet ve Sosyal Demokratlar karşıydı. Hata İsveç’in ırkçıları bile karşıydı. Ama daha sonra Sosyal Demokratlar'ın başında olduğu hükümet NATO’ya yaklaşmaya başladı, NATO savunucusu kesildi. Bunun için sağ partilerle görüşmelere başladılar, birlikte toplantılar yaptılar. Böylece İsveç süreç içerisinde NATO’ya adım adım yaklaştı/yaklaştırıldı. Zaten NATO İsveç’te birkaç yıldır tatbikatlarını gerçekleştiriyordu; NATO her yıl gelip burada toplantılarını yapıyordu. Yine İsveç askerleri savaş bölgelerine gönderiliyordu ve NATO adına savaşıyorlardı. Nitekim Ukrayna savaşı da tamda Sosyal Demokrat hükümetin aradığı bir şey oldu. Savaşı iyi kullandılar, fırsata dönüştürdüler. Hükümet, Ukrayna’daki savaşıyla da birlikte artık ”evet, şimdi NATO’ya resmen girmemiz şart oldu” dediler. Bunu önceden de istiyorlardı ama Ukrayna’daki savaş onların imdadına yetişmişti. NATO üyeliğini parlamentonun onayına bile sunmadılar. NATO’ya giriş kararı veren hükümetin yani sosyal demokratların kendisiydi.

Peki hükümet tek başına böyle bir karar alabilir mi?

Evet, alabilir; çünkü dış politika söz konusu olduğunda hükümetin böyle kararları alma hakkı vardır. Zaten tüm sağ partilerle önceden konuşup, desteklerini almışlardı. Ama biz NATO üyeliğinin büyük bir sorun olduğunu/olacağını bildiğimiz için halk oylaması olması gerektiğini söyledik. Parlamentonun da bir oylama yapması gerektiğini ısrarla gündeme getirdik. Ama Sol Parti dışında tüm partiler halk oylamasına ‘hayır’ dedi. Maalesef istediğimiz desteği alamadık. Nitekim Amerika’da zaten yıllardan beri İsveç’i NATO’da görmek istiyordu. İsveç’i ikna etmek için epey uğraştılar, görüşmeler gerçekleştirdiler. Sonunda birlikte bu süreci hazırladılar.

İsveç medyasının tavrı nasıldı?

Medyada tek taraflı ve pozitif bir imaj verildi. ”NATO’ya girmeliyiz/girmemiz şart” gibisinden, yoğun haberler yapıldı. Şu dayatıldı: ‘Eğer NATO taraftarı değilsin, o zaman Putincisin.’ Aslında biz hem NATO hem Putin karşıtıyız. 

NATO üyeliği ile birlikte ne değişecek İsveç’te?

İsveç bildiğimiz İsveç olmayacak. Artık farklı bir ülke olacak. İsveç sağcılaşıyor ve bu süreç NATO ile birlikte daha fazla olacak. Zaten İsveç hiçbir zaman nötr olmadı; ancak yine de bağımsız bir dış politika yürütebildi. Şimdi ise NATO bunu etkileyecek. Hatta işte görüyorsunuz; şimdiden Türkiye ve NATO dış politikamızı etkileyebiliyor. Üstelik henüz üye bile değilken. Üye olduğumuzda ise bu durum daha da çok değişecek. Artık öncelik İsveç’in ‘milli çıkarları’ olacak. İnsan hakları, evrensel değerler, göçmen hakları ise belirleyici olmayacak.

Türk Parlamentosu’nda İsveç’in NATO üyeliği onaylamasından sonra iki ülke arasında anlaşmanın yırtılıp atılacağı belirtiliyor. Bu görüşe katılır mısınız?

Türkiye ile yapılan anlaşmanın geçici olduğuna inanmıyorum; maalesef bu görüşe de katılmıyorum. İki ülke arasında anlaşma aslında çok sert bir biçimde uygulanmaya başlandı bile. Tamam, hem Türkiye’de hem de İsveç seçimleri kapıda; İsveç yönetimi bu işi seçimlerden önce, hatta hemen halledilmesini istiyor.  İsveç, en azından seçimlere kadar bu konunun gündeme gelmesini istemiyordu. Ama böyle olmadığını şimdi görüyoruz. Bu anlaşmanın ileride de devam edeceğini düşünüyorum. Üyelikten sonra devam edecek. Sadece Kürt meselesi de değil; İsveç'in Filistin'e karşı tutumu değişti. Sosyal demokratlar ve Sol Parti, Filistin için net pozisyon alan birkaç ülkeden biriydi. Şimdi bu politikayı da değiştirdiler; daha fazla İsrail yanlısı bir tutum içindeler.

Türk Savunma Bakanı çok kısa bir süre önce İsveç ile anlaşmanın bir son değil, bir başlangıç olduğunu söyledi. Ne düşünüyorsunuz?

Hulusi Akar, doğruyu söylüyor. Evet bu bir başlangıç. Gerçekleri söylemeyen taraf ise İsveç hükümeti. Hatta hiçbir şey söylemiyorlar. Bir kere o kapı açılırsa gerisi gelir. Türkiye Mersin-Antep Demiryolu Projesi için İsveç’e baskı yaptı. Sonunda 300 milyon dolarlık krediyi kaptı. Daha önce da Bandırma-Osmaneli demiryolu projesi için de 500 milyon dolarlık kredi verilmişti. Aynı şekilde Türkiye’ye mültecileri durdurmak için anlaşma imzaladılar. İsveç, Avrupa sınırındaki mültecileri durdurmak için Türkiye'ye milyarlarca dolar ödedi. Daha böyle çok şey olacak.

Kürt tarafı bu anlaşmanın esas hedefinde Rojava olduğunu; İsveç’in Rojava ile ilişkisini kesmek olduğunu düşünüyor.

Sosyal Demokratlar zaten Rojava için çok bir şey yapmadılar. Küçük bir destek sundular. Sosyal Demokratların temel endişesinin, bu ülkede yaşayan Kürt seçmenlerin oyunu kaybetmek olduğunu düşünüyorum. Buradaki Kürtlerin bu durumu sorgulayacaklarını/sorguladıklarını elbette biliyorlar. Bundan sonra Rojava ile ilişkiler eskisi gibi bile olmayacak. Ama DAİŞ vb. yapılarında büyümesini istemedikleri için kısmi yardım sürebilir ama Türkiye ile yaptıkları anlaşmaya uymak zorundadırlar; anlaşmada Rojava'ya yardım edemeyecekler belirtiliyor.

Yeni ‘terör yasası’nın da asıl hedefinin PKK olduğu izlenimi ediniyoruz.

Aslında bu yasa gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlayacak. Yani şu anda uyguladıkları yasa, eski yasa. Eski yasalar bile daha çok PKK'ye karşı/ PKK'ye yönelikti. Ancak en çok etkileyecek asıl yasa, gelecek yıl yürürlüğe girecek. İsveç’teki Kürtler haklı; yeni yasayı en fazla PKK'ye karşı çok kullanacaklar.

Türkiye İsveç’ten çok sayıda Kürt’ün iadesini istiyor. Bazı Kürtlerin iade edildiğini de biliyoruz. Bu süreç nereye doğru gider?

İadeler ve Türkiye’ye sınırdışılar devam edecek. Aslında bu 2 yıl önce başladı. Bu son Türkiye ile yapılan anlaşmayla başlayan bir şey değil. Sadece bu yeni anlaşmaya daha da beter bir hal aldı. Şu an 100’den fazla aile ülkeden çıkarılmayı/kovulmayı bekliyor. Hatta çoğu kişi çoktan sınırdışı edildi. Maalesef bu süreç devam edecek. Sadece Vänsterpartiet buna karşı çıktı. 

Başbakan Magdalena Andersson geçen hafta, ‘’İsveç’i koruma yasası’’ bağlamında, İsveç’in birkaç yıl içinde iltica başvuruları konusunda Avrupa’nın sıkı ülkesi olacağını söyledi. Bu açıklama sağ seçmenin oyları için mi yoksa kalıcılaşacak bir devlet politikasına dair ilk işaretler mi?

İsveç'te sosyal demokratların tarihsel olarak mültecilere açık olduğuna dair bir yanlış anlama var. Sosyal Demokratlar hiçbir zaman mültecilere açık olmadılar. Aslında mültecilere karşı tüm zamanların en sertlerinden oldular. Onlar ve Moderaterna her zaman aynı mülteci politikasını savundular. Bu her zaman böyleydi. Öyle ki diğer sağ partiler mültecilere karşı tarih boyunca hep Sosyal Demokratlar'dan çok daha açık oldular. İnsanlar Sosyal Demokratlar'ın mülteci karşıtı olmadığını düşünüyor; hayır böyle değil, çünkü başka ülkelerden gelen insanların emek gücüne ihtiyaçları olduğu için mültecilerin kalmalarına izin verdiler. Aslında Sosyal Demokratlar, 2016’dan bu yana gittikçe daha da kötüleşmeye başladı. Onların göçmen politikası Avrupa’daki en kötü göçmen politikalarından biri oldu. Şimdi daha da sertleştiriyorlar. Aslında mülteciler için 2016'dan beri kapanmış sınırlarımız var. 

11 Eylül’de yapılacak seçimlerde de göçmenler bir sorun olarak gündeme getiriliyor. Olası bir Sosyal Demokrat hükümetinde göçmenleri ne bekliyor?

Bir bölgede ne kadar göçmenin yasayacağına dair bir sınır belirlemek istiyorlar. Geçen hafta Andersson, Çin, Somali mahallelerinin olmasını istemiyoruz diye bir açıklama yaptı. Yine suçun, farklı bir geçmişe/etnik kökene sahip insanlarla da bağlantılı olduğu hakkında da ırkçı ifadeler kullanmaya başladılar. 

İki hafta sonra yapılacak seçimlerden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Bir şey söylemek gerçekten zor. Şu anda kamuoyu yoklamalarına bakıldığında durum yüzde 50’ye yüzde 50 gibi görünüyor. Kimin seçimlerden galip geleceğini söylemek biraz imkansız. Tahmin bile edemediğim ve kimin kazanacağını söyleyemediğim bir seçim ile karşı karşıyayız. Ama Sosyal Demokratlar kazanacak gibi görünüyor.

Sol Parti olası bir koalisyonda mı yer alır yoksa dışarıdan mı destek vereceksiniz?

Sosyal Demokratlar hakkında bir sürü sevmediğimiz şey olmasına rağmen ortak çalışmadan yana bir tavrımız var. Ama şartlarımız olacak. Bu şartlarımız kabul edilmeden iktidara gelmelerine izin vermeyeceğiz. Kesin olmamakla birlikte Sol Parti, Miljöpartiet ve Centerpartiet arasında bir anlaşma olabileceğini de düşünüyorum.

Ama Başbaka Andersson, seçimden sonra PKK'nin bayraklarını sallayan Sol Parti ile ortaklık yapmayı düşünmediklerini söyledi.

Zaten Sosyal Demokratlar, her zaman sağ partilerle işbirliğini sol partilerle işbirliğine tercih etti. Bilmediğimiz bir şey değil bu.

İran’a gidiyor musunuz?

En son 10 yıl önce dedem öldüğünde gittim. Ondan sonra gitmedim.

Çoğu akrabanızın idam edildiğini biliyorum; ailenizle ilgili konuşmak ister misiniz?

Bazı şeyleri söyleyemeyeceğim; çünkü hala akrabalarım İran’da yaşıyor. Çoğu idam edildi. Öncelikle annem marksist bir örgütteydi; oldukça aktifti. Babam da öyle. Akrabalarımın da hemen hepsi marksist-komünist örgütlerde yer aldı. Hayatta kalanlar ya başka ülkelere kaçtılar ya da ailem gibi kalıp bir şeyleri değiştirmeye çalıştılar. Ama sonunda onlar da 2000 yılında İran’dan ayrılmaya karar verdiler. İsveç’te oturum izni için dört yıl bekledik. Bir yıl da saklandık. 14-15 yaşlarındayken Vänster Parti’ye katıldım. O günden beri Vänster Parti’deyim. Sonra ailemin geri kalanı da Vänster Parti’de yer almaya başladılar.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.