Kadının yeri devrimdir

Dosya Haberleri —

8 MART KADINLAR

8 MART KADINLAR

  • Dünyanın her tarafında kadınların gündemi birbirine yakın ve birbirini tamamlayacak bir bütünsellik içeriyor. Kadınların redleri yükseliyor, sorunların doğru tespiti ve çözümüyle birleşerek demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir sistem ortaya çıkarıyor. 

SONGÜL ÖMÜRCAN

Kadın mücadele ve direniş yılı 2020’yi geride bırakıp 2021 yılına doğru aldığımız yol cesaret, farkındalık ve bilinçle atılan adımlarla küresel bir çerçeve kazanıyor. Bu çerçevede eylemler, kampanyalar, gündemler, talepler, sorunlar ve çözümlerin deneyimlerinden süzülerek vardığımız her durak yeni katılımlarla, dayanışmalarla çeşitlenerek geniş bir kadın toplumsallığına dönüşüyor.

Ataerkil sistemin saldırıları nasıl ki yoğunlaşarak tüm yaşam alanlarına yöneliyorsa buna karşı kadın direniş ağı da bir o kadar yayılıyor. Mülkiyet konusu yapılan kadın bedeni, ruhu, duyguları ve zihniyetine yöneltilmiş saldırılar sonucu, varlığı tehdit altına alınan, varlığına yöneltilmiş saldırılarla kırım düzeyinde katliam politikaları ile karşı karşıya kalan kadınlar tüm ulus devletlerde aynı politik söylemlerin ve uygulamaların hedefi haline getirilmiştir. Kadının sınıf, cins ve ulus olarak sömürüsü, baskı altına alınması, cinsel meta olarak nesneleştirilmesi, vücut ve zihinsel bütünlüğünün parçalanması, söz, tartışma ve karar süreçlerinden dışlanması kadınları ve toplumları isyandayız söylemine ve pratiğine itmiştir. İsyan verili olanın reddini, ezilme ve sindirilmeye karşı başkaldırı ve arayış sürecini güçlendirmiştir. Kadınların her yıl artan isyanları, eylemleri, mücadele ve direniş cepheleri bu gerçeğin anlaşıldığını ancak kabul edilmediğini göstermiştir. 

Bu nedenle dünyanın her tarafında kadınların gündemi birbirine yakın ve birbirini tamamlayacak bir bütünsellik içeriyor. Kadınların redleri yükseliyor, sorunların doğru tespiti ve çözümüyle birleşerek demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir sistem ortaya çıkarıyor. Kadınlar kurtuluş ideolojisiyle yeni programlar, toplumsal sözleşmelerle var olan yasal sınırları aşarak alternatif olanı örüyor.

 

Kadınlara dayatılan namus algısıyla yaratılan utanç perdesi yırtılıyor. Bu da öfkeye ve başı dik bir duruşa dönüşüyor. Taciz-tecavüz ve cinsel-cinsiyetçi saldırılar karşısında Avrupa ve ABD’de başlayan MeToo hareketi Ortadoğu’ya yayılmış durumda.

 

Mücadelede MeToo, Las Tesis ve özsavunma

Kadınların mücadele gündemleri istikrarlı, kararlı olmayı  zorunlu kılıyor. Çünkü sistem içinde kadın mücadeleleriyle elde edilen haklar erkek egemen sistem ve ataerkil yapılar tarafından yeniden gasp edilebiliyor. Bu nedenle kadın katliamları ve cinayetlerinin cins kırım olarak değerlendirilmesi gerektiği şeklinde bir ideolojik tespit yapılıyor. Yine kadınların sistem içerisinde kendilerini koruması ve kazanımlarını güvence altına alması için örgütlenerek eyleme geçmesi, öz savunma olarak dile getiriliyor. Las Tesis etkinlikleri tecavüzün bir devlet politikası olarak yargı ve polis gibi devlet kurumları aracılığıyla, devreye giren devletin zor ve baskı aygıtı olarak işleyen bir yöntemi olduğunu ortaya koydu. Arjantin’den başlayan ve yeşil dalga olarak ifade edilen kürtaj hakkı arayışı tüm Latin Amerika’ya yayıldı. Kadın katliamlarına karşı sistemin borazanlığını yapan başta basın kurumları olmak üzere mahkemelerin ateşe verilmesi, kadınların hem eylemde hem de söylemde radikalleştiklerini ve eril ideolojiyi sorgulayarak aşmaya çalıştıklarını gösterdi. Kadın gündemleri birçok noktada benzerlik taşıdığından kıtalararası bir etki yaratıyor ve hızla yayılıyor. Kadınlara dayatılan namus algısıyla yaratılan utanç perdesi yırtılıyor. Bu da öfkeye ve başı dik bir duruşa dönüşüyor. Taciz-tecavüz ve cinsel-cinsiyetçi saldırılar karşısında Avrupa ve ABD’de başlayan MeToo hareketi Ortadoğu’ya yayılmış durumda. Kadınlar Mısır başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde tabuları yıkarak, tabuları oluşturan erkekleri ve eril sistemi teşhir etmenin gücü ve bilinci ile hareket ediyor. Yani, kadınların mücadele gündemleri daha fazla özgürlük, sistem karşıtlığı, demokrasi, özgür kadın ve toplum eksenli bir içerik kazanıyor. Kadınlar yalnız olmadıklarını, tecavüzcü devlet ve onun tüm aygıtlarına karşı yeni yol ve yöntemlerle ilerlemek gerektiğini biliyor.

 
Ortadoğu’da kadınlar siyasette görünür ve etkili olmanın mücadelesi kadar var olan eşitsizlik ve toplum dışına itilmişliği aşmanın mücadelesini de her zamankinden daha fazla görünür kıldılar. Çocuk yaşta evlilik, kadın sünneti, günlük yaşamı zorlaştıran ve kadını eve kapatan politik uygulamalara karşı kampanyalar başlattılar. Araba sürmekten tutalım tek başına seyahat etmeye kadar, kadınların sanat-müzik, siyaset ve ekonomi alanına katılımını sınırlayan yasalarla mücadele ederek değişim ve dönüşümü sağlama yolunda farkındalık yarattılar.

 

Birkaç yıldır dünya çapında koordine edilen 8 Mart’ın, genel kadın grevi olarak karşılandığı Latin Amerika’da ‘emek, bakım ve hayatın sürdürebilirliği’ eylemliliği mücadelenin temel gündemi.

 

Kovid kadınlara baskı aracı oldu

Bu temelde somuta indirgersek şunları ifade edebiliriz; 

Dünya genelinde Avrupa ve ABD dahil birçok kıtada pandemiyle birlikte kadına yönelik şiddet arttı. İspanya, İngiltere, Avustralya, Kıbrıs, Kanada, Almanya gibi ülkelerdeki şiddet artışı gözle görülen ve inkar edilmeyen bir boyuta ulaşmıştır. Pandemi süreciyle birlikte artan ekonomik krizler, kadın yoksulluğu olarak yüzeye vurdu. Kadınların elde ettiği yasal güvenceler yerini otoriter rejimlere ve yasalara bıraktı. Irkçılık, militarizm bu süreçte daha fazla arttı. Kadınlar ırkçılık ve militarizmin ilk kurbanları olarak savaş alanlarında ganimet olarak görüldü, tecavüz bir intikam ve irade kırma aracı olarak kullanıldı. Diktatörlükler erkek egemen topluma tekçiliğe dayandırarak, toplumu kırmanın yöntemini kadın iradesini kırma ve kadınlara karşı cins kırım politikalarını uygulamada buldu. Kadınlar adeta ulus devletlerin demografi grafiğini ölçen bir araç konumunda tutularak nesneleştirildi.

 

Avrupa’dan yükselen kitlesel itiraz

Avrupalı kadınların gündeminde ise kadın grevinin örgütlendirilmesi ve yaygınlaştırılması vardı. Yine Polonya’da kürtajın yasaklanmasına karşı kadınların kitlesel eylemleri ve tepkileri yıl boyunca devam etti. Fransa’da cinsel-cinsiyetçi saldırılar teşhir edilirken, son zamanlarda ensest saldırıları da birçok kesim tarafından deşifre edildi. Küçük yaşta evlilik ve zorla bekaret testi gibi konularda yasalarda değişimlere gidilmesi ve bu eğilimde olanların cezalandırılması devletlerin gündemine konuldu. Kadınlar Paris’in birçok sokak ve işlek caddesinde katledilen kadınlar başta olmak üzere şiddetle mücadele edilmemesini teşhir eden etkinliklere imza attılar. ABD’li faşist Trump iktidarına karşı yıl boyunca ciddi bir mücadele yürüttüler, yeni hükümetin kadın politikalarında adım atmasını ve bunları uygulamasını isteyen uyarı eylemleri de yaptılar. 

Kadının sınıf, cins ve ulus olarak sömürüsü, baskı altına alınması, cinsel meta olarak nesneleştirilmesi, vücut ve zihinsel bütünlüğünün parçalanması, söz, tartışma ve karar süreçlerinden dışlanması kadınları ve toplumları isyandayız söylemi ve pratiğine itmiştir.

 

Latin Amerika’nın yeşil dalgası

Latin Amerika: Arjantin’de kürtaj kadınların kesintisiz mücadeleleri sonucu yasallaştı. Kadınlar burada yeşil mendillerle bir yeşil dalga oluşturdu. Bu kıtanın geneline yayıldı. Bolivya’da ataerkillik ve sömürgeciliğe karşı bakanlığın kurulmuş olması kıta genelinde kadınların hak arama mücadelesinde önemli bir kazanım oldu. Bununla birlikte Şili’de yeni bir anayasanın yapımı için kurulacak meclislerde kadınların erkeklerle eşit sayıda temsilci bulundurması esas alındı. Anayasa Yapıcı Meclislerde kadınların adaylığı, siyasi temsil hakkı ve yeni anayasa yapımındaki rolleri Şili 8 Mart’ına damgasını vuracak.

Latin Amerika’da salgın sürecinden sonra kadın hareketleri tarafından çokça tartışılan konulardan birisi de ‘bakım’ yani ‘hayatın sürdürülebilirliği’ konusu. Bir yandan ev içi emeğin pandemiyle yeniden önemli bir tartışma konusu olması diğer taraftan ev içi ücretli emekçi olarak çalışan kadınların haklarının korunamıyor olması gündemde. Birkaç yıldır dünya çapında koordine edilen 8 Mart’ın genel kadın grevi olarak karşılandığı Latin Amerika’da ‘emek, bakım ve hayatın sürdürebilirliği’ kıta çapındaki mücadelenin temel gündemi. Bununla birlikte Ekvator ve Şili’de çok ulusluluk temelinde ırkçılığa karşı mücadele başlıkları da önemli talepler arasında. Feminicide’ye karşı ortak çalışmalar ve kürtajın yasalaştırılması da bu mücadelenin esaslarından. Maden ve petrol aranması sonucu topraksızlaştırılan insanların mücadelesi ve toprağın savunulması da diğer önemli bir gündem. Brezilya ve Arjantin’deki toprak mücadelesinin temel dinamiği yine kadınlar. 

 

Kölelik sisteminin parçası olmayacağız

Asya kıtasında ise feodal zihniyetin kendisini kapitalizm ile gizlediği birçok uygulama ve talep erkek egemen sistem tarafından dayatılmaktadır. Kadınlara ikinci cins olarak, sistemin soyunu sürdürmesinde taşıyıcı rolü verilmiştir. Singapur’dan, Tayland’a, Japonya’ya, Hong Kong’a, Çin ve Filipinlere kadar ataerkinin baskıları yasalara ve devlet politikalarına dönüştürülmeye çalışılıyor. Kadınların fuhuşa düşürüldükleri ülke olan Tayland’da kadınlar itirazlarını daha yüksek sesle dile getiriyor. Japonya’da kadınların konuşması bile erkek egemen sistemi rahatsız etti. Bu nedenle toplantılara katılsalar bile gözlemci olarak yer almaları görüş, öneri ve tartışma süreçlerine katılmamaları istendi.

Kadını bir süs-çanta gibi emtiayaya dönüştüren bu zihniyet, kadınların ve demokratik toplumun tepkisi ile karşılaşmış ve kampanyalara konu edilmiştir. Filipinler’deki diktatörlük ise kadınların bedenleri ile dalga geçmiş, alay konusu yaparak aşağılamıştır. Yine siyasette kadınların aktif olmasını engelleyen birçok yasal düzenleme ile kadınları görmezden gelmiştir. Hong Kong’da aile içindeki kadının rolünü öven kadınları motive eden ve kocalarını nasıl elde tutacakları ve nasıl memnun edeceklerini dile getiren birçok video ile makbul kadın rolleri kadınlara dayatılmıştır. Kadınların buna itirazı ev içinde ve dışında kölelik sistemine girmeyecekleri ve eşitliğin her iki cins içinde gerekli olduğu şeklinde olmuştur. 

Kadının yeri devrimdir

Hindistan da ise iktidardaki sağcı merkeziyetçi partinin yeni çiftçi yasalarına karşı çiftçiler, demokratik kesimler ve kadınlar büyük protesto gösterilerine katılmış, aylardır direnişlerini sürdürmektedirler. Ülkede kadınların yüzde 80’i tarım sektöründe çalışıyor. Ancak toprak sahibi değildirler. En fazla emeği ucuz iş gücü olarak görülen ve sömürülenler kadınlar olmuştur. Bu nedenle aylardır devam eden eylemlere kadınlar aktif ve yoğun bir katılım sergilemişlerdir.

Kadınların tekelci yasalara karşı tepkileri çığ gibi büyümüş ve büyük bir yankı uyandırmıştır. Sendikalar ve demokratik kesimler kadınların mücadelesini onurlandırmak için 18 Ocak’ı Mahila Kisan Diwas yani Kadın Çiftçiler Günü olarak ilan ettiler. Kadınlar kuşkusuz bu onuru kendi emekleri ve demokratik tepkileri sonucu kazandı. Çünkü Kadınlar bu eylemlerde ‘Bir kadının yeri devrimdir’ pankartları ile amaçlarını ve hedeflerini ortaya koydular.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.