Kadınlar ve kadına karşı savaş

Ava Neşe KALP yazdı —

  • İran’daki mollaların haz sektörü olan Muta evliliği, Türkiye’de Sedat Peker ve şimdi de Muhammet Yakut’un çarşaf çarşaf anlattıkları “resmi pezevenkleri”in istihdam edildiği Saray’ı ile Güneyli kara bıyıklı, balkon göbekli Ray Ben’li poligamik yöneticilerin cennetlerini tehdit eden kadın ve Kürt hareketine karşı birleşmeleri anormal olmasa gerek.

Türkiye’de Kürt hareketinin kıvılcımını çaktığı ateş, Rojhilat’ta yankı bularak oradan tüm İran’ı kasıp kavuruyor. Kadınların mevcut seksist ethno-dinsel siyasal diktatörlükle mücadelesi aylardır aralıksız sürüyor.

Aynı şekilde sömürgeci devletler tarafından Kürt kadınlarına ve hareketine açtıkları savaş da şiddetleniyor. Kadınlara karşı, uluslararası boyutta yürütülen özel savaş şimdi İran’da yoğunlaşmış durumda.

Gerçekten İran’da başta Kurdistan olmak üzere tüm eyaletlerde kadınlara karşı acımasız bir savaş yürütülmektedir. Özellikle kız okullarına yapılan sistematik gaz saldırıları bu savaşın niteliği açısından çok şey söylemektedir.

"Jin, Jiyan Azadî" çerçevesinde başlayan kadın mücadelesine karşı bu devletlerin, Kürtlere ve kadınlara yönelik savaşı özellikle dini ideolojileri kullanarak tırmandırmaları bu yüzden şaşırtıcı değildir. Devletlerini/iktidarlarını, kadınların bedeninin işgali üzerinde kuran yönetimlerin kadınlardan korkmasının bu anlamda çok temel gerekçeleri var.

Bir Türk akademisyenin Güney’de özellikle mülteci kamplarında Kürtlerin (çocuklar ve kadınlar özellikle) kurslar üzerinden Türkiye tarafından dindarlaştırıldıklarına dair ciddi bulguları vardı. Silemani’deki kadın saldırısını bu çerçevede okumanın yanında, esas olarak Güney Kurdistan’da siyasal uyuşmuşluğun bununla ilgili olması için güçlü emareler var. Tıpkı ulusal mücadelede olduğu gibi kadın mücadelesindeki bu uyuşma hali, Kürt ve kadın mücadelesinde bir kara delik gibi duruyor. Bu kara delik mühendisliğinin dini kullanan sömürgecilerle içerideki işbirlikçi yöneticilerin ortak inşa ettiğini söylemeye gerek yok sanırım.

Güney’de bağımsız ve güçlü bir kadın mücadelesinin olmayışı, Rojhilat’taki kız kardeşlerine destek bağlamında hiçbir hareketliliğin olmaması, tarihinde ilk kez Kürt erkeklerinin kamusal alanda bir kadını linç etmeye kalkışması hepsi otuz yıldır tek otonom Kürt bölgesinde oluyor.

Kürtler arasında suni olarak çekilen sadece birkaç kilometrelik sınırın öte yanında İran rejimi tarafından patır patır idam edilen, işkence edilen, öldürülen kız ve erkek kardeşlerine dair Başur’da yaprak kımıldamaması normal mi? Her gün TSK tarafından bombalanırken, hatta önemli bir Kürt komutanına saldırı düzenlenirken o topraklarda yerin yerinden oynaması gerekmez miydi?

Kadınları yola çıkmayan hiçbir toplumun ilerleyemeyeceği gayet iyi bilinir. Güney’in bu halde olmasında güçlü sömürgeci bir çabanın varlığı açıktır. Wallerstain’in Yeni Dünya Düzeni dediği tam da budur. Yeni sömürge düzeninin emperyalistlerle iş birliği yapan yerli işbirlikçi yöneticilerin varlığı.

Kürt kadınlarının Güney’deki estetik ameliyatlara odaklanmaları kadınların nasıl bir konuma çekildiklerinin başka bir boyuttaki ifadesidir. Bir yerde estetiğe aşırı odaklanma varsa orada kadınların seçilmeleri için zorlandıkları bir bağımlılık ilişkisi var demektir. Özgür ve eşit oldukları ülkelerde kadınlar estetik ameliyatlarına yönelmiyorlar. Zira birileri tarafından seçilmeye ihtiyaçları yok. Kendilerini seçen konumuna getiren eğitim ve iş olanaklarına sahipler.

Mesela Amerikalılar güzel kadın kavramını kullanmazlar. Kız çocuklarını “benim güzel kızım” diye sevmezler. Akıllı kadın ya da akıllı kızım (smart) kavramını kullanıyorlar. Oysa Güney’deki kadınların estetik ameliyatları ile budanma oranları inanılmaz. Öyle ki bu bir sınıfsal gösterge haline gelmiş durumda. Estetiği olmayanı, “ameliyat parası olmayan yoksul” sınıfından sayacak kadar vahim bir düzeye ulaşılmış.

Dünyada matriarkal, yani anaerkil toplumlara örnek gösterilen Kürtlerin 21. yy’da ve 30 yıldır otonom olan bölgesinde gerçekleşiyor bütün bunlar. Güzellik ve dindarlıkla kadınların hızla güçsüzleştirilip seçilecek malzeme kıvamına taşınmış olması çok politik bir tutumdur. Bu, bıyıklarını ve saçlarını kömür karasına boyayan, Ray Ben gözlükleri, yağlı göbekleriyle ortada dolaşan poligamik yöneticilerin kendileri için kurguladıkları fiili cennetten bağımsız düşünülebilinir mi?

Bu durumda, İran’daki mollaların haz sektörü olan Muta evliliği, Türkiye’de Sedat Peker ve şimdi de Muhammet Yakut’un çarşaf çarşaf anlattıkları “resmi pezevenkleri”in istihdam edildiği Saray’ı ile Güneyli kara bıyıklı, balkon göbekli Ray Ben’li poligamik yöneticilerin cennetlerini tehdit eden kadın ve Kürt hareketine karşı birleşmeleri anormal olmasa gerek. Yetki, eğitim ve silahlarla donatılmış Kürt kadınlarından ve onlarla dayanışan Kürt hareketine düşman olmayacaklar da kime olacaklardır?

Emeklerine, rahimlerine ve bedenlerine el koydukları kadınların mülkiyetlerini yitirdiklerinde birer hiçe döneceklerini elbette en iyi onlar biliyorlar.

Bunu tersinden söylersek: Kadınlar, emeklerini, rahimlerini ve bedenlerini bunların elinde aldığında bu poligamik sömürgeci parazitlerin iktidarları da ortadan kalkacaktır. O yüzden kadınlara aleni bir savaş ilan edilmiş durumdalar. O yüzden aynı biçimde karşılık verilmelidir. Yani Güney’deki bu sömürgeci erkek egemen kara deliğin bir an önce delinmesi için ciddi bir kadın hareketi ve örgütlenmesine ihtiyaç var. Bu uyuşma ancak oradan çözülebilir gibi duruyor.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.