Kanımızda kimyasal maddeler var

Dosya Haberleri —

.

.

  • ABD'deki çoğu insan, yasaları düzenleyen kurumların bağımsız olduğunu ve çıkarlarımızı gözettiklerini varsayıyor. Çoğu zaman işin içine para giriyor ve olması gerektiği gibi bağımsız ve tarafsız işlemiyor. 
  • Havaya, suya ve toprağa karışıyor. Yağmur suyunda bazı PFAS kimyasallarının olduğunu belgeleyen raporlarımız var. Kuzey Kutbu'nda, hatta kutup ayılarında bile bulundu. Bu artık bir küresel kirlilik sorunudur.

SERDA DEMİR

Batı Virginia’da yaşayan çiftçi Wilbur Tennant, avukat Robert Bilott’ın yanına gider. Tennant, Teflon üretimiyle tanınan DuPont’a ait fabrikanın kimyasal atıklarından dolayı, çiftliğindeki hayvanların hastalandığını iddia eder. DuPont’a dava açmak istediğini söyleyen Tennant, Bilott’ın onu savunmasını ister. O buluşma, sadece Robert Bilott’ın değil, yeryüzündeki herkesin hayatını etkiler. Gerçek olan hikayenin devamı ‘Dark Waters’ (Karanlık Sular) filminde işleniyor.
Teflon tavalarının sağlığa zararlı olduğu iddiaları neredeyse her mutfağa ulaşmıştır. Bu tartışmaların çıkışı, Bilott’ın DuPont şirketine karşı 1999 yılında açtığı davaya dayanıyor. Bilott’ın incelediği belgelerde, kanser hastalığına yol açan toksik maddeler üretildiği ortaya çıkıyor. Bu kimyasala maruz kalan birçok insan ve hayvan hastalanıyor ve ölümler yaşanıyor. Wilbur Tennant kansere yakalananlardan birisiydi. Bilott, tüm süreci ve kimyasalların dünyaya olan etkisini ‘Exposure’ (Teşhir) kitabında yazıyor. Konuyla ilgili aynı zamanda ‘The devil we know’ (Bildiğimiz şeytan) isimli bir belgesel de çekildi.

Çevre avukatı Robert Bilott büyük şirketlere karşı mücadelesini ve bazı insan yapımı kimyasalların insana ve doğaya olan etkilerini gazetemize anlattı.

Davayı üstlendikten sonra gizli dosyaları araştırmaya başladığınızda on yıllarca gizlenmiş sırlarla karşılaştınız. Bu dosyaları nasıl elde ettiniz ve ne keşfettiniz? 
Davanın ilerlemesi için gizli dosyaların incelenmesi gerekiyordu, ancak DuPont, şirket belgelerini vermeyi reddediyordu. Şirket dışında ilk kez başka biri tarafından okunacak olan gizli belgeleri mahkeme yoluyla aldım ve yoğun bir araştırma sürecine girdim. Dosyalarda, DuPont ve 3M şirketlerinin kullanılan kimyasalların insan hayatı için tehlikeli olduğuna dair araştırma sonuçlarına sahip olduklarını gördüm. Hayvanlar üzerinde yaptıkları deneylerle, PFOA kimyasalının, diğer adıyla C8, hastalıklara yol açtığını tespit etmişlerdi. 

Peki tehlikeli kimyasal madde üreten şirketler o güne kadar devlete bağlı kurumlar tarafından denetlenmediler mi hiç?
Bu sorunun cevabı için kimyasalların ve şirketin tarihine bakmalıyız. DuPont davasında odaklandığımız kimyasallar PFOA ve PFOS oldu. Bu kimyasallar binlerce PFAS (per- ve polifloroalkil maddeler) çeşitlerinden sadece iki tanesidir. Bunların buluşu 1940'lara dayanıyor. Kimyasalların piyasaya çıkmadan önce güvenliğinin nasıl test edileceğini düzenleyen ilk federal yasalar ise 1976'da çıkarıldı. O yasalar yeni üretilen kimyasallara odaklandı, öncesinde var olanların sorumluluğu da şirketlere bırakıldı. Kimyasalların insan sağlığına veya çevreye risk taşıdığını fark ettiklerinde federal hükümete bildirmek şirketlerin göreviydi. Maalesef 1970’lerde dahi kimyasalların önemli bir tehdit olduğunu bilmelerine rağmen kurumlardan kasıtlı olarak gizlediler. Biz durumu ifşa edene kadar, kimse olanların farkında değildi. 

‘Bildiğimiz şeytan’ belgeselinde, DuPont’un hükümet kararları üzerinde etkisi olduğu ifade ediliyor. DuPont bu güce nasıl sahip oldu?
DuPont, 1920'lerde şirket için çalışan oldukça tecrübeli bilim insanlarına ve bir laboratuvara sahipti. Şirketin bazı bilim insanları, kimyasalların güvenirliğini test etmek için yöntemler geliştirdiler. Aslında tüm toksikoloji alanının gelişmesine yardımcı oldular. Bu, Çevre Koruma Ajansı (EPA) kurulmadan onlarca yıl önceydi. EPA 1970'de kuruldu ve kimyasalları test etmeye başlamak için 1976'da ilk ABD yasaları yürürlüğe girmeye başladı. DuPont gibi deneyime sahip şirketler, yasaların düzenlenme sürecine dahil oldular. Düzenlemelerin çoğu, şirketlerin tecrübe ve uzmanlıklarına bağlı, onların sundukları şekilde geliştirildi. 

90’ların sonunda davayı açtığınızda bu ilişkiler sürüyordu. Kitabınızda da şirketler ile devlet kurumları arasındaki bağı anlatmaya çalıştınız. Bu hususu okuyucular için özetleyebilir misiniz?
Bu durum biraz karışık. EPA on binlerce kimyasalla uğraşmak zorunda, ama elindeki kapasite sınırlı. Bu nedenle şirketlerin bilgilerine dayanarak çalıştılar. Sonra şirketlerde çalışan üst düzey yetkililer, devlet kurumlarında çalışmaya başladılar. Tersi de oldu tabii. Üst düzey özel sektör ile üst düzey kamu sektörü arasında gerçekleşen geçişleri ‘revolving door’ (döner kapı) olarak adlandırıyoruz. EPA yetkililerin bazıları DuPont’a geçip kimyasallarla ilgili yardım ettiler. Hatta bazı eyaletlerde DuPont'u savunan avukatlar, bu eyaletlerdeki EPA'lerin başına geçtiler.

Bariz yolsuzluk yani..
Halk, işlerin böyle yürümesini istemiyordur eminim. Bence, özellikle ABD'deki çoğu insan, yasaları düzenleyen kurumların bağımsız olduğunu ve çıkarlarımızı gözettiklerini varsayıyor. Maalesef, çoğu zaman işin içine para giriyor ve olması gerektiği gibi bağımsız ve tarafsız işlemiyor. İnsanlar bunun ne kadar sık olduğunu bilseler çok şaşırırlar.

DuPont, açtığınız toplu davada tazminat ödedi, ama siz dosyayı kapatmadınız. Neden?
Dava süreci üç aşamalıydı. İlk aşamada Tennant ailesi adına dava açtım. Bu dava ile sınırlı kalsaydık, her şey sona erebilirdi, ama büyük bir halk sağlığı sorunumuzun olduğunu fark ettik. Kimyasallar on binlerce insanın içme suyuna karışmıştı. Mağdurlardan biri olan Joe Kiger başta olmak üzere, bir topluluğun isteği üzerine 2001'de toplu dava açtık. DuPont 70 milyon dolar tazminat ödedi. O parayı mağdurlar arasında bölüşmek yerine, insanlara kanlarını test ettirmeleri ve bağımsız bilim heyetinin yeterli veri sağlaması için kullandık. PFOA'nın hastalıklarla hangi ölçüde bağlantılı olduğunu bağımsız olarak ortaya çıkarmalıydık. Böylesi büyük bir araştırma hiçbir zaman yapılmamıştı. Yaklaşık 69.000 kişi katıldı ve toplanan veriler bağımsız heyete verildi. Heyet yeni sağlık araştırmaları tasarladı, tüm verileri ve bilgileri 7 yıl boyunca analiz etti. Bu da üçüncü aşamaya geçişimizi sağladı. İçme suyunda Dupont'a bağlı PFOA bulunan ve heyetin belirlediği altı hastalıktan birine sahip olan herkes, DuPont'a tazminat davası açabilirdi artık. 3500 kişi bu iddia ile dava açtı ve tazminat aldı.

Araştırmaların sonucunda ne çıktı peki? 
PFOA’nın 6 farklı hastalıkla bağlantılı olduğu bilimsel olarak ispatlandı. Bunlar testis kanseri, böbrek kanseri, ülseratif kolit isimli bağırsak hastalığı, tiroid hastalığı, gebeliğe bağlı hipertansiyon ve yüksek kolesterol hastalıklarıdır.

Kimyasalların zararlarını irdelemeden önce davayla ilgili farklı bir sorum olacak. DuPont, insanları kasten zehirlemekten değil, ‘tehlikeli maddelere maruz kalmanın risklerini’ bildirmemekten dolayı ceza alıyor. Neden?
Yasalara göre DuPont insan ve çevre sağlığını riske atan kimyasal kullanımıyla ilgili bilgi vermek zorunda. Mesela 1980’lerde kullandıkları kimyasalların anneden çocuğa geçebildiğini ve on binlerce insanın içme suyuna karıştığını bildiklerini gösteren veriler var. Bu bilgiyi gizli tuttukları için EPA 2004 yılında DuPont’a dava açtı. Şirket sadece 16 milyon dolar tazminat ödedi. 

İnsanları kasten zehirlemek cinayet değil mi? Bir kişi başkasına zehir verse, cinayetten yargılanır. Davalı, bir şirket olunca yasalar farklı mı işliyor?
Evet, bu çok sinir bozucu ama ABD'de bir vatandaş olarak mahkemeye gittiğinizde yapabileceğiniz tek şey para tazminatı almaktır. Cezai kovuşturma başlatmak hükümetin görevidir. 2005 yılında sorumluların hapse girmesini sağlayabilecek cezai soruşturma başlatıldı, ancak DuPont 2006'da on yıl içinde PFOA'nın üretimini durdurmayı kabul etti. Bu anlaşmadan sonra, Adalet Bakanlığı hiçbir açıklama yapmadan ceza davasını düşürdü.

Hükümet demişken; ABD Başkanı Joe Biden, EPA'nın bir sonraki başkanının seçilmesine yardımcı olması için Michael McCabe'i atadı. McCabe zamanında DuPont’a olan desteğiyle tanınıyor. Sizin bu atamayla ilgili düşünceniz nedir? 
Evet, McCabe danışmanlardan biri olarak atandı. McCabe, 2003 yılında EPA’dan ayrıldıktan sonra PFOA meselesinde yardımcı olmak için DuPont şirketinde çalıştı. Bu mesele bir kez daha şeffaflığın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İnsanların, işlerin nasıl işlediğini ve kimin kim ile bağı olduğunu görmeleri gerekiyor. PFAS kimyasalları sorunu 20 yılı aşkın bir zamandır sürüyor. Obama/Biden yönetiminde de vardı bu sorun, ancak o yıllarda da hiçbir şey yapılmadı.

DuPont 2013 yılında oluşturduğu Chemours isimli spin-off olarak adlandırılan bağımsız bir yan şirkete, Teflon ve PFAS işlerini devretti. Bu durum hukuksal sürecinizi nasıl etkiledi?
Bu süreç yeni sorunlara vesile oldu. En rahatsız edici olan şey de, tam PFOA hakkında tüm bilgiler ortaya çıkmaya başlamışken ve DuPont 2006'da PFOA'nın üretimini durduracağını ilan etmişken, başka bir kimyasal çıktı ortaya. 2015 yılına kadar her şeyin tamamlanması gerekirken, işe baştan başlamamıza sebep olan bir şeyle karşılaştık. PFOA kimyasalı revize edilip, GenX ismiyle çıkarıldı. ABD’de bununla ilgili davalar sürüyor. DuPont’un demirbaşlarını koruma altına almak için yeni şirket oluşturduğu tartışılıyor ve ortada bir sahtekarlık olup olmadığı araştırılıyor.

GenX kimyasalı PFOA ile aynı niteliklere mi sahip?
Yapısal olarak çok benzerler. GenX esasen, PFOA’ya (C8) göre iki karbon eksik olan aynı kimyasaldır. Bu nedenle C6 da denilir. DuPont, PFOA yerine GenX'e üretmeye başladıktan sonra ABD'de içme sularında GenX bulundu. Hollanda'da da bu kimyasalla ilgili sorunlar var. Yani bu sorun ABD ile sınırlı değil. Bu büyük PFAS kimyasalları grubu her yerde. Üreticiler 2006 yılında PFOA'yı ABD’de üretmeyeceklerini söyleseler de, başka ülkelerde üretim devam etti. Ve bunlar, dünyanın herhangi bir yerinde üretildiğinde herkes etkileniyor, çünkü havaya, suya ve toprağa karışıyor. Yağmur suyunda bazı PFAS kimyasallarının olduğunu belgeleyen raporlarımız var. Kuzey Kutbu'nda, hatta kutup ayılarında bile bulundu. Bu artık bir küresel kirlilik sorunudur. Bu nedenle, kimyasalların yasal düzenlemeleri uluslararası yapılmalı. 

Onca belgeye rağmen GenX’in yasaklanması neden bu kadar zor? 
Bizim sürdürdüğümüz dava, mevcut sistemlerin neden çalışmadığının en iyi örneğidir. Büyük ihtimalle, odaklandığımız PFOA kimyasalı hakkında sahip olduğumuz bilgi ve kanıta başka hiçbir kimyasalda sahip değilizdir. Kanser de dahil olmak üzere birçok yan etkisi olduğunu doğrulayan çok sayıda verilere sahibiz. Bağımsız bilim heyetinin onayı var. Yine de yasal düzenlemelerde sorunlar yaşanıyor. Yolsuzluklardan, şirketlerin etkilerinden ve müdahalelerinden dolayı çok yavaş ilerliyor her şey. Bu yüzden kimyasalları düzenleme yöntemini tamamen değiştirmenin yolunu arayan birçok insan var, çünkü her bir kimyasal madde ile tek tek uğraşmak 20-30 yılımızı alıyor. Düşünün; bir tanesiyle yıllarca uğraşıyorsunuz, sonra sadece birkaç molekülü çıkarıp yeni bir isim takıyorlar ve her şeye yeniden başlamanız gerekiyor! PFOA ve GenX ile olanlar şu an budur.

Filmde sizi canlandıran oyuncu Mark Ruffalo’nun sözleri de buna değiniyor. “Sistem hileli. Bizi koruduklarını düşünmemizi istiyorlar ama bu bir yalan. Sadece biz kendimizi koruyabiliriz.” Bu sözlere katılıyor musunuz?
Evet, bence insanların da bunun farkına varmaları çok önemli. Öylece yerimizde oturup başka birinin bizim için her şeyle ilgilendiğini varsaymamalıyız. ‘’Eğer zehirli bir şey varsa, kesinlikle suyumuza karışmasına izin vermezler’’ diye düşünmemeliyiz. Bizim davamız bunun en açık örneğidir. Tennant ve Kiger gibi insanlar seslerini çıkardıkları için bir şeyler değişti. Bunun, ulusal ve uluslararası düzeyde konuşuyor olunmasına neden oldular. 

Kimyasalların zararlarına dönecek olursak; insanların merak ettiği ve hala net cevap bulamadığı sorulardan biri de, şirketlerin ürettiği Teflon gibi ürünlerin günümüzde güvenilirliğidir. Artık rahatça bu ürünleri kullanabilir miyiz?
Bu konuda herkesin, özellikle reklamlarda kullanılan sözlere çok dikkat etmesi gerekiyor. PFOA, Teflon yapmak için üretim sürecinde kullanılmış olan kimyasallardan biriydi. Mesela, yapışmaz tavalar için ‘PFOA içermez' şeklinde ifadeler var. Bu, o ürünün başka bir PFAS kimyasalı içermediği anlamına gelmez. Artık üretimde PFOA kimyasalı kullanılmıyor, ancak onun yerine büyük ihtimalle GenX veya diğer PFAS kimyasalları kullanılıyor. Ve bilim insanlarının bu kimyasalların da güvenli olmadığına dair endişeleri var. 

PFAS kimyasalları başka hangi ürünlerin üretiminde kullanılıyor?
Bağımsız araştırmalar, leke tutmayan/su geçirmeyen giysilerde, halılarda, bazı gıda ambalajlarında, yangın söndürme köpüklerinde, kozmetiklerde ve daha nice üründe bazı PFAS kimyasallarının kullanıldığını onayladı. Bu araştırmalar aynı zamanda, bağışıklık sistemimizin de etkilendiğini gösterdi. Ayrıca, hastalıklara karşı korunmak için yapılan aşıların etkisini zayıflatabildiğine dair bulgular da var. 

Peki ürünlerde kullanılan kimyasallarla ilgili tüm bilgiler kolaylıkla bulunabilir mi?
Hayır, maalesef bugün bile hala mümkün değil bu. Ne yazık ki, bu kimyasalların nerede ve hangi ürünlerde kullanıldığını bulmak neredeyse imkansız. Şirketlerin sitelerinde kimyasal kullanıma dair net bilgi bulamıyorsunuz. Şu anda bu sorunlarla ilgilenen sivil toplum örgütleri var. PFAS hakkında farkındalık yaratmaya çalışan insanların sayısı çoğalıyor. 

Uzmanlar, bu kimyasalların kandaki en ufak miktarının bile büyük sonuçlara yol açabileceğini söylüyorlar. Belgeselde ise, dünyada hemen hemen herkesin kanında PFOA veya PFOS olduğu anlatılıyor. Bu durum, bahsedilen büyük sonuçları doğuracak mı?
Bunun etkilerini takip etmek inanılmaz derecede zor. ABD’de neredeyse herkesin kanında PFOS kimyasalının bulunması ilk kez raporlaştırıldığında, seviyesi ortalama olarak milyarda yaklaşık 30 parçaydı. Sonrasında 3M şirketinin kendi bilim insanları, PFOS’un ne kadar toksik olduğunu araştırmaya başladılar ve ortaya çıkan sonuç korkunçtu. Kanında PFOS bulunan insanlar için güvenli kan seviyesinin ne olacağını hesapladıklarında milyarda 1,05 parça çıktı! Bu bulunan miktardan 30 kat daha az. Bu bilgiyi uzun süre gizli tuttular. 

Kanımıza giren bu kimyasalın küresel bir sağlık krizine yol açması gerekmez mi?
Bu ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Farkın ne olduğunu gösterebilmek için maruz kalan bir grubu, maruz kalmayan bir grupla karşılaştırabilmek gerekir. Ama herkesin kanında, zarar verebileceğini düşündükleri seviyelerden yaklaşık 30 kat daha yüksek toksin olduğunda, maruz kalmayan bir grup nasıl bulunacak ki? Belirli hastalıklar dünya çapında arttığında, bunun PFAS’la ilgisi olup olmadığını nasıl bilebiliriz? Bu durum araştırmaları çok zorlaştırıyor. Şirketler de bunu bize karşı kullanıyorlar ve ispatlayamayacağımızı söylüyorlar. Öyle bir noktaya geldiler ki, herkese bulaştırdıkları için zarar verdiklerini kanıtlayamayacağımızı iddia ediyorlar. Gerçekten akıllara durgunluk veriyor.

Kanında yüksek seviyelerde kimyasallara sahip olanların hastalanması kaçınılmaz mı?
DuPont ve 3M, PFOA’nın hastalığa yol açmadığını iddia etseler bile, bu kimyasalın hastalıklara neden olabileceği bilimsel olarak ispatlandı, ancak bu, her bireyin muhakkak hastalanacağı anlamına gelmez. Bu mesele yıllardır tartışılıyor. Bağımsız bilim insanları heyeti çok net söylüyor; PFOA, içme suyunda olan kişilerde kimyasala bağlı altı hastalıktan birine neden olabilir. Tabii ki, birinin maruz kalmasından dolayı bu hastalığı gerçekten geliştirip geliştirmediği ayrı bir konudur.

Kimyasalların kanımıza kadar girmesinden sadece bir şirket mi sorumlu? ABD’deki bir şirket tüm dünyayı mı kirletti?
3M zamanında PFOS üreten tek imalatçıydı. Dolayısıyla bugün kanımızda veya topraklarımızda PFOS ile karşılaşırsak, bunda 3M’nin parmak izi vardır. 2000'lerin başında 3M şirketi C8 üretimini durdurduktan sonra DuPont PFOA’nın (ve daha sonra GenX) imalatına başladı. Gezegendeki insanların yaklaşık %98'inin kanında PFOA veya PFOS kimyasalı bulunuyor. Ve en büyük sorunlardan biri de bu kimyasallar yok olmuyor. Son 70-80 yılda dünyaya yayılan tüm PFOA ve PFOS'lar, hala varlar ve toprağımızda, suyumuzda, diğer canlılarda ya da içimizde var olmaya devam edecekler. Kalıcı kimyasallar bunlar. Kirliliğin ölçeği ve kapsamı gerçekten akıl almaz boyutta. Tamamen insan yapımı toksinler, gezegendeki hemen hemen her canlıyı kirletmeyi başardı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.