Kocaman bir belirsizlikte yaşam!
Dosya Haberleri —
- Depremzede Esra, kendisini ayakta tutan tek şeyin çocukları ve komşuları olduğunu söylüyor: "Burada oturduğumuz kadınlarla senin evin nasıl yıkıldı, sizden kimler öldü diye konuşuyoruz. Akşam ne yemek yapacağız, yarın ne olacak diye konuşmuyoruz artık. Onlar bizim için çoktan geçti. Bizde depremden öncesi yok artık, sadece sonrası var. Sonrası da kocaman bir belirsizlikle dolu."
- Depremzede Sabiha, anlatıyor: "Burada bir saksım bir çiçeğim bile yok. Kocaman bir bahçem bir sürü çiçeklerim vardı. Sonra ne bahçem ne çiçeklerim ne de hayatım kalmadı. Geride hiçbir şey kalmadı. Şimdi burada konteynerimin önü hep beton, çiçek ekecek bir toprağım bile yok. Kadınlar, komşularımız olmasa durumumuz çok daha kötüydü. Hepimiz birbirimize dertlerimizi anlatıyoruz."
MEDİNE MAMEDOĞLU/SEMSÛR
Mereş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 9 ay geçti. Aradan geçen zamanda depremzedeler için hiçbir alanda iyileştirmeler yaşanmazken, sürekli yaşanan artçı depremler ise var olan travmaları daha da derinleştiriyor. Geçtiğimiz dört mevsimi dışarıda yaşayan depremzedeler yaklaşan kışı da konteyner ve çadır kentlerde karşılıyor. Bu sürecin hem mücadele edeni hem de mağduru kadınlar olurken, aradan geçen zamanda sorumluluk ise yine onların omzunda kaldı. Depremin en çok hasar verdiği kentlerden biri olan Semsûr’da, kadınlarla görüştük, onları dinledik, sahada çalışan görevlilerin gözlemlerine, görüşlerine başvurduk.
Öncelikle düzen ve barınma ihtiyacına yönelen kadınların ilk yaşam alanı çadırlar oldu. Burada dört mevsimi geçiren kadınlar bu süre zarfında hem fırtınaya hem de 45 derece sıcak havada yaşam mücadelesi verdi. Bu süreçte önceliği hiç kendisi olmayan kadınlar, ilk olarak yanında bulunan çocuğuna kısacası ailesine bir yiyecek, barınma alanı ve giysi telaşına düştü. Kaybettikleri yakınlarının yasını ise hep ertelemek zorunda kaldılar. Yaslarını ancak bir nebze de olsa ya mezarlıkta ya da kaldıkları dar mekânlarda tutabildiler. Şimdilerde en yalnız süreçlerinden birini yaşıyor.
Kadına kadın yurt oluyor!
Hiç tanımadıkları insanlarla komşu olan ve 21 metrekarelik bir alanda ailesiyle birlikte kalan kadınlar zamanının çoğunu burada geçiriyor. Kimisi yıkılan evine, kimisi yakınlarına kimisi ise evin önündeki bahçesine hasretle iç geçiren depremzede kadınların tek ortak yanı ise acılarını kadınlar dışında kimseyle paylaşmamaları. Var olan mekândan çok fazla dışarı çıkmıyorlar ve tek sosyal ortamı kendileri gibi depremzede kadınlarla olan sohbetleri. Konteyner kentler önünde yaptıkları çayları içerek sohbet ediyorlar. Her yeni günde 6 Şubat’ı ve sonrasını konuşuyorlar.
'9 aydır her gün bu şekilde’
“Konuşacağımız başka bir şey yok. Bizim için her şey depremden önce ve sonra oldu” diyen Esra ile kaldığı konteynerin önünde sohbet ediyoruz. Depremden sonra evi yıkılan ve çadırın ardından AFAD’ın konteyner kentlerinden birine yerleşen bu kadın, konteynerde çocukları ve ailesiyle birlikte kalıyor.
Yerlerinin çok dar olduğunu söyleyen Esra kendisini ayakta tutan tek şeyin çocukları ve komşuları olduğunu söylüyor: "Değişen hiçbir şey yok. Her gün oturduğumuz, yürüdüğümüz ve uyuduğumuz yer aynı. Ve biliyor musun 9 aydır her gün bu şekilde. Burada oturduğumuz kadınlarla senin evin nasıl yıkıldı, sizden kimler öldü diye konuşuyoruz. Akşam ne yemek yapacağız, yarın ne olacak diye konuşmuyoruz artık. Onlar bizim için çoktan geçti. Bizde depremden öncesi yok artık, sadece sonrası var. Sonrası da kocaman bir belirsizlikle dolu."