Komutan Ulaş’ın ardından

Forum Haberleri —

❏

  • Dersim’in asi, yiğit komutanı… Eski çağlardan kopup gelmiş bir dağ silahşörü… Onlar gibi uzun boylu, heybetli, asi bakışlı ve sert… Gözlerinde hep tarihin ezilmişliğinin¸ horlanmışlığının¸ yok sayılmışlığının verdiği kin ve öfke…

Edip DERSİM

Dağların, vadilerin, nehirlerin ve ormanların büyülü coğrafyası Dersim’in bahar mevsiminin hüzünlü bir sabahındayız. Sırtımız bizi ısıtmayan, son ısı yalımlarını da bizden alıp götüren bir kayaya dayalı…

Aşağımızdan büyük bir gürültüyle akan bahar ırmağının canhıraş bağırtısı… Birbirimizin sesini zor duyuyoruz. Vakitlerden bir geri çekilme arifesi… Sense gözlerindeki hüzünle derinlere dalmış dağları, yamaçları, kayalıkları, ormanları seyre dalmışsın.

Daha önce hiç şiir yazdığını ya da okuduğunu görmemiştim. Aniden bir şiir tutturuyorsun, Dersim’in çiçekleri, diye. Anlaşılan geri çekilme süreci seni oldukça duygulandırmış, hüzünlendirmişti. İşte bu yönünü o süreçlerde tanıdık. Ya biz buraları nasıl bırakıp gidebiliriz, deyişini…

Mirik, Vartinik, Rojdere bizsiz nasıl olur, bu nehir nasıl böyle türkü tadında akar bizsiz… Çiçekler, tomurcuklar gerillasız bir bahara mı açacaklar? Sorular, sorular bitmez tükenmez handikaplar…

Böyle bir ortamda, hüzün mevsiminde birlikte birçok anıyı biriktirdiğimiz, onlarca yoldaşımızı içimize akıttığımız gözyaşlarıyla seninle birlikte uğurladık dersimin o engin ormanlarından bilinmezliklere.

Evet, o zaman geri çekilme bizim için bilinmezliklere yapılmış bir yolculuk gibiydi. Onca yaşanmışlık vardı ve bir daha birbirini görememe olasılığı da…

İşte öylesine kaos ortamlarında senin yoldaşlarına, toprağına, börtü-böceğine, çiçeğine-taşına bağlılığını daha iyi tanıdım. Yüreğinin büyüklüğünü ve nice hatırayı bağrında taşıyan mağrur bir dağ gibi oluşunu gördüm. 

Dersim’in asi, yiğit komutanı… Eski çağlardan kopup gelmiş bir dağ silahşörü… Onlar gibi uzun boylu, heybetli, asi bakışlı ve sert… Gözlerinde hep tarihin ezilmişliğinin¸ horlanmışlığının¸ yok sayılmışlığının verdiği kin ve öfke…

Ülkemizin bağrına yapışmış kene gibi olan düşman hedeflerini gözetlerken hatırlıyorum seni bazen. O kadar keskin ve intikam hevesli…
Ya da bir operasyon esnasında, bir çatışmada atik ve hızlı, ne yaptığını bilen yoldaşlarını bir yağdan kıl çekercesine düşmanı bile şaşırtarak çekip çıkartan…

Duruşunda hep o güven aşılayan, herkesin yanındayken cesaret aldığı hep seninle olmak istedikleri o enginlik… Ne zaman ne yapılması gerektiğini bilir duruşunla, zor anlarda tüm bakışlar sende toplanır ve sen son noktayı koyardın.

Bazen hırçın akan nehirler gibi olurdun. Yönteminde keskin bir kılıç gibi olumsuzlukları söküp atmak isterdin. Bu bazen tepki oluştursa da herkes mutlaka anlardı eleştirinin gerekliliğini ve yoldaşlığın o derin hissiyatını.

Bazen bu sert yanından dolayı, sana ‘Stalin’ diyenlere kızardın. Çünkü sen yeri ve zamanında gösterdiğin bu sertliğinle yoldaşlarını koruduğunu bilirdin ve bunu da seninle kalan herkes görürdü.

Seni tanıyıp da o başarılı komutanlığının yanında, yüreğinin derinliğinden kopup gelen sevgi sellerini görmeyen var mıdır acaba? Hiç sanmıyorum.
Hele hele gerillaya yeni katılan genç gerilla adaylarıyla kurduğun o yoldaşlık ilişkisi…

Yaşam içerisinde hissettirmeden onlarla çocuklaşır, onların yaşına iner ve onları kopmaz bağlarla bu zor dağ yaşamına ve gerillaya bağlar, eğitirdin.

Senin yanında kalan, senin eğitiminden geçen daha sıkı bir gerilla olurdu. Yaşama daha farklı bakar, daha sıkı sarılır ve daha sıkı savaşırdı.
Senin lügatinde vurulamaz düşman yoktu. İnce bir zekâ ve planlamayla, Apocu ruh ve kararlılıkla darbe vurulmayacak düşman yoktu. Ondan dolayı yaptığın eylem planları her ne kadar çok riskli görünse de, hiç beklenmeyen bir tarzda olduğu için düşman şoke olur ve çoğu zaman eylem başarıya ulaşırdı. Senin olduğun yerde düşmana gün yüzü ve rahat yoktu. Bu yönünle düşmana hep korku, yoldaşlarına da hep güven ve cesaret aşıladın sen.

Seni anlatırken hatıraların engin okyanuslarında kaybolmamak elde mi?  O kadar birikmiş, yoğun yaşanan anılar varken… Bazen bir sonbahar gününde Bezik ormanlarının derinliklerinde başına bağladığın yeşil kefiyenle ateşin yakılışını beklerken volta atışın geliyor aklıma.

Rojdere de bahar noktasında gençlerle şakalaşırken tok gülüşlerinizin akan suyun sesiyle yarışması… Ve en son Dersimden ayrılmanın arifesinde Harçik Vadisindeki o hüzünlü vedalaşmayı…

Sanki yüreğin bir daha göremeyeceğini hissetmişçesine, her şeye sarılırcasına bakıyordun. Yıllar yılı biriktirilen onca anılar, sonsuzluğa uğurlanan onca can; bu cennet topraklar nasıl bırakılabilir öyle rahatça¸ güle oynaya.

Ardınızda kalanlara layık olunması şartıyla teslim edip düştünüz uzak yolların patikalarına. Bizse arkanızda bakakaldık. Bir tarafımız eksik kaldı sizsiz.

Bu uzun yolları¸ tozlu patikaları kaçıncı adımlamandı? “Yine döneceğim sana” deyip kaç defa arkana dönüp baktın ana toprağına?
Her gidişin bir dönüşü, her ayrılığın bir kavuşması da vardı mutlaka, bunu bilirdin. Ama mücadele gereklilikleri, yılların getirdiği yıpranmışlıklar engel oldu, tekrardan senin kavuşmana. Yollar seni Kürdistanın güney şehirlerine götürdüğünde, orada da dağa yeniden ulaşma özlemin hep öne çıktı. Zira sendeki hep bir ULAŞ ma hali ve özlemiydi.

Sürekli koşuşturan, yenilgi ve başarısızlık kabul etmeyen, hedefe doğru giden bir mermi gibiydin.

Yüreğindeki bu özlemle dağlara ulaşma hayalindeyken düşmanın bombaları seni aramızdan aldı.

Belki hasretini çektiğin dağlarına ulaşsaydın, yüreğinin bir parçası haline getirdiğin o dağlarda fark edebilirdin peşine düşmüş hainleri. Ama şehirlerde ihanet kol gezer tüm siluetler aynı gelir insana, fark edemezsin.

Sen ki yirmi beş yıldır düşmanın nice pusularından ve saldırılarından geçmişken, artık yakınlaşan düşmanın kokusunu bile alan hassas hislerinle birçok yoldaşını korumuşken, şehrin aldatıcı görüntüsü olmasaydı, yine yapabilirdin bunu.

Senden geriye bize dağ patikalarında o heybetli yürüyüşünle bıraktığın izlerin, en zor zamanlarda bile bir yol bularak yoldaşlara verdiğin moral ve ruhun¸ düşmanın üzerine giderken ki kararlılığın kaldı.

Fiziki olarak aramızdan ayrılmış olsan da, anılardan ördüğün patikalar yüreklerimizin dağlarında dolanıp duruyor. Her su başında her orman kuytuluğunda her pusulu boğazda senin adını çağırıp duruyor. Sen her zaman bizimlesin… ULAŞacağımız özgür ülkemizsin…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.