Lozan kırımdan başka bir şey getirmedi

Dosya Haberleri —

Ahmed Karamus

Ahmed Karamus

  • Konferans’ta Kürt halkının iradesi, üzerinden 99 yıl geçen bu antlaşmaya karşı itiraz dile getirildi. Dünyaya, bu antlaşmada biz Kürtlerin hiçbir payının olmadığını, aksine bu antlaşmanın bize soykırımdan başka bir şey getirmediğini duyurduk. 24 Temmuz 2023’e kadar yapacağımız bir dizi eylem ve etkinliklerin planlaması yapıldı.
  • Bütün yapılar Kürdistan’ı işgal eden ve bölen Lozan Antlaşması'na karşı ulusal bir tutum sahibi olmalıdır. Kürdistan coğrafyasında yaşayan farklı etnik yapılar var. Asuri, Süryani, Ermeni ve Keldani gibi halklar ve yine farklı dini inançlar Aleviler, Êzîdîler ve Hristiyanlar yaşıyorlar. Bütün bu halklar kendini bu yapı içinde görmeli ve bu çalışmalara katılmalıdır.

Röportaj: ERDOĞAN ZAMUR/LOZAN

Kürdistan’ın 4 parçaya ayrılmasına neden olan Lozan Antlaşması 99. yılını geride bıraktı. 24 Temmuz 1923 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan antlaşma ile Türk devletinin temelleri atılırken Mezopotamya coğrafyasının en kadim halkı olan Kürtler yok sayıldı. Kürdistan 4 ayrı ülkeye pay edildi. Kürtlere payına bu yüz yıllık zaman dilimi içinde düşen ise katliamlar, asimilasyon ve soykırım oldu. Kürtler tarihin hiçbir döneminde bu hukuksuzluğa boyun eğmedi ve sürekli hak mücadelesini yükseltti. Ağır bedelleri olsa da Kürt halkının onurlu mücadelesi devam ediyor. 

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) öncülüğünde Lozan Antlaşması'nın 100. yılı nedeniyle bir komisyon kuruldu. Komisyonun ilk çalışması, antlaşmanın yapıldığı Lozan’daki Rumine Sarayı’nda 'Kürt konferansı' düzenlemek oldu. Konferansa 4 parça Kürdistan’da ve diasporada 57 örgüt ve siyasi yapı ile içinde siyasetçi, sanatçı, yazar, bilim insanı ve akademisyenin yer aldığı 270 şahsiyet katıldı. Konferansın sonuç bildirgesinde Lozan Antlaşması'nın 100. yılı etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek bir dizi eylem ve etkinlik kararları da alındı. Konferansa dair görüştüğümüz KNK Eşbaşkanı Ahmed Karamus, sorularımızı yanıtladı.

Kürdistan'ın dört bir yanından Kürtlerin katılımıyla Lozan Antlaşması'nın imzalandığı yerde bir konferans yaptınız. Neden o salonda yaptınız? Vermek istediğiniz mesaj neydi?

Kürtleri parçalayan Lozan Antlaşması'nın 99. yıldönümünde; o antlaşmanın imzalandığı salonda Kürt Konferansı yapmanın tarihi bir anlamı vardı. Kürtlerin kaderini derinden etkileyen, iradesiz bırakan, statüsüz bırakan o antlaşma yine bu salonda gerçekleşti. Lozan Antlaşması'nda Kürtlerin temsiliyeti yoktu, Kürtlere karşı tarihi bir haksızlık yapıldı. Kürt halkı partisiyle, yazarıyla, aydınıyla, akademisyeniyle, daha doğrusu bir bütün olarak Kürdistan'daki bütün etnik ve inanç kimliklerinin hep beraber o salonda olması, bu antlaşmada payı olanlara karşı verilmiş bir yanıttır. Çünkü bu salonda Kürt halkı yok sayılmıştır. Onun için bu salonda konferans yapmak bilinçli bir tercihti. Kürt Konferansı bütün dünyaya ve özellikle de bu antlaşma da parmağı olan devletlere; "Sizin yaptığınız bu antlaşma bize soykırım ve asimilasyondan başka bir şey getirmedi ama her şeye rağmen biz de direniyoruz" mesajını veriyor.

Peki konferansa katılanlar neler hissettiler, etkinlikteki amacınız gerçekleşti mi?

Benim gözlemlerime göre birçok yönden, bütün siyasi partiler, Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün etnisiteler Asuri-Süryani-Keldani’ler de katılmışlardı. Siyasetçisinden yazarına, akademisyeninden sanatçısına kadar inkar edilen Kürt halkının bütün aktörleri o salona gelmişti. O konferansta çıkıp konuşan, görüşünü dile getiren herkes bu salonun ağırlığının farkındaydılar. Yapılan bütün konuşmaların Kürdistan'ın birliğine vurgu içermesi de bize bunu göstermiştir.

Konferansın farklı katılımcılarının ana mesajları nelerdi? Anlaşmazlık varsa esas noktaları nelerdi?

Konuşmacıların verdiği mesaj ağırlıklı olarak aynı paraleldeydi. Mesajlar aynı hassasiyetle gözetildi. Sonuç bildirgesinde ortaya konulan çerçevede konuşmalar yapıldı. Konferansa katılan kesimler içinde 57 Kürdistani siyasi kurum ve yapı yer aldı. İçinde yazar, aydın, gazeteci, sanatçı, akademisyen ve şahsiyetlerin yer aldığı 250’e yakın kişi katıldı. Bu duruş, bu irade ortak payda da bir araya geldi ve ortak bir görüş ortaya çıkardı. Farklı fikir ve tartışma yaratacak bir görüş ifade edilmedi. Ortaya konulan fikirler Kürdistan halkının ortak istemleriydi. Sonuç bildirgesi ortaya çıktığında katılımcıların yaklaşımı da ortaya koydu ki, konferans 4 parça Kürdistan için doğru bir istemi ortaya koymuştur. Sonuç bildirgesi olumlu olarak kabul görmüştür.

Sonuç olarak, imzacı devletlere ve Birleşmiş Milletler'e halkın ve bölgenin gerçeklerine dayalı yeni bir anlaşma çağrısında bulundunuz. Lozan bir barış antlaşmasıydı. Barış anlaşmalarını yenilemek mümkün mü?

Barış antlaşmasının yenilenip yenilenmemesi Kürt halkının tutumuna, mücadelesine ve istemine bağlıdır. İtilaf devletleri, başta İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan ile Türkiye'de içinde eğer isterlerse bu antlaşmayı bir barış antlaşması olarak değiştirebilirler. Bunun  imkanları var. Çünkü Birinci Dünya savaşından sonra Avrupa’daki birçok ülke bazı ülkelerin egemenliğine verilmişti. Sonra bu statüler zaman içinde değişti. Ancak bu antlaşma ile Kürdistan 4 parçaya bölündü ve her bir parçası başka bir devlete peşkeş çekildi. Kürt halkının varlığı inkar edildi, iradesi göz önünde tutulmadı. Kolonyalist değerleri ve işgali üzerimizde derinleştirdiler. Antlaşma yapıldığında başta İngiltere olmak üzere itilaf devletlerinin itirazlarına karşı Türk devleti; oluşturulan sınırların Kürtlerin ve Türklerin ortak yaşadığı alanlar olduğuna vurgu yapmışlardır. Bunun için de konferansta Kürt temsiliyeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’dan devraldığı oyun ve hilelerine devam etmiştir. Kürtlerin içinde satılmış kişiler de olabilir, bunlar üzerinden işgalci devlet bize saldırıyor. Lozan Antlaşması'na giderken de böyle bir süs verilmiştir. Satılmışlar sayesinde Lozan’a giden heyetin Türk ve Kürt toplumunu temsil ettiği yalanı söylenmiştir. Bu yalanı söyleyenlerin hiçbirinin Kürt davasıyla, Kürdistan davasıyla, Kürt halkının iradesiyle bir alakaları yoktu. Dünyayı kandırmak için, yollanan heyetin Türk ve Kürtleri temsil ettiği söylenmiştir. Bundan dolayı da bu antlaşma kendisiyle beraber katliam, asimilasyon, soykırım, göçmenlik ve yokluğu getirmiştir. Kısacası bu antlaşma Kürt halkının 'ret ve inkarı' üzerinden inşaa edilmiştir. Kürtlere getirisi olmadığı gibi Kürt’ün iradesi de yok saymıştır. Biz Kürtler bu antlaşmayı başından itibaren kabul etmedik. Bu antlaşma imzalandıktan sonra Kürt halkı isyanlarıyla, başkaldırışlarıyla, söylemleriyle bu antlaşmayı kabul etmemiştir. Antlaşmanın hemen üzerinden Şêx Said isyanı çıktı. Daha sonra Dersim, Ağrı, Sason ve Geliye Zîlan isyanları çıktı. Kürt halkı kendisini inkar eden bu antlaşmayı asla kabul etmedi. Kürtlerin yokluğu, inkarı ve asimilasyonu üzerine yapılan bu antlaşmaya karşı bugün de Kürt halkının mücadelesi sürüyor.

Konferansta katılımcılar antlaşmaya karşı duruşlarını ortaya koydu. Bundan sonra sesinizi dünyaya duyurmak için neler yapacaksınız?

Sizin de takip ettiğiniz gibi bu konferans tek gündemliydi. Kürt halkının iradesi, üzerinden 99 yıl geçen bu antlaşmaya karşı itirazını dile getirdi. Dünyaya, bu antlaşmada biz Kürtlerin hiçbir payının olmadığını, aksine bu antlaşmanın bize soykırımdan başka bir şey getirmediğini duyurduk. İkinci mesajımız ise bu konferansla Kürt halkını bilgilendirmek ve aynı zamanda da Kürt halkına bir çağrıydı. Lozan Antlaşması'nın 100. yılında, yani 2023’te daha geniş kapsamlı bir çalışmayı planladık. Buna yönelik hazırlıklarımız var. Kasım 2022’den başlayarak finalini 24 Temmuz 2023’e yapacağımız bir dizi eylem ve etkinliklerin planlaması yapıldı. Bu süreç içinde çeşitli eylemler yapacağız.

Bu çalışmalar nelerdir? Biraz açar mısınız?

İlk olarak Lozan nedir? Kendisiyle ne gibi sonuçlar getirdi? Etkileri neler oldu? Buna dair akademik olarak bir çalışma yürüteceğiz. Bu anlamda Kürt halkının yaşadığı katliam, soykırım, yokluk ve yoksulluk nelerdir? Bütün bunların cevabını aramak için uluslararası çapta akademisyenlerin de katılacağı dört tane panel yapılacak.

Diplomasi alanında bir çabamız olacak. Gerek itilaf devletleri, gerek Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde görüşmeler yapacağız. Sesimizi BM ve Avrupa Birliği yetkilileri başta olmak üzere herkese duyuracağız.

Yine Kürt kurum ve kuruluşları başta olmak üzere siyasetçi, sanatçı, aydın, entelektüel ve şahsiyetlerin katılacağı konferans düzenlenecek. Kürtlerin, bu anlaşmaya karşı duruşunu, söylemini bir karar haline getirmek istiyoruz. Bu antlaşmanın ne olduğu, neler yaşattığına dair çeşitli çekimler yapıp bu görüntüleri çeşitli televizyon, gazete ve dijital ortamda paylaşacağız. Lozan’ın biz Kürtlere neler getirdiğini dijital ortamlarda da herkese göstereceğiz. Lozan’daki müze ve sergi saraylarında resim sergisi, folklor gösterisi ve çeşitli kültürel aktiviteler hazırlanacak. Lozan’ın 100. yılı nedeniyle 22 Temmuz 2023’te “Lozan’ın 100. yılında 100.000 Kürt Lozan’a” sloganıyla miting düzenlenecek. Kürt halkının bu gücü vardır. Özellikle diasporada milyonlarca insan yaşıyor. Lozan’a karşı duruşu ortaya koymak için şimdiden böyle bir miting için hazırlıklar var.

23 Temmuz 2023 yılında, bugün yapılan konferansı da aşan yeni bir konferans düzenleyecek ve sonuçlarını 24 Temmuz’da anlaşmanın imzalandığı binanın önünde açıklayacağız.

Bu çalışmaları kim yürütecek? Bir komite var mı?

İki yıldır içinde siyasi parti ve kişilerin yer aldığı bir komite var. Şu an bu komitenin büyütülmesi ve daha ulusal nitelikte bir komitenin ortaya çıkması yönünde çabalarımız var. Yaptığımız konferansta da dile getirildi. Bu komitenin daha da büyüyeceğine inanıyorum.

Konferansa tüm Kürdistani yapılar katılmamıştı. Gelecek dönem için bütün yapıları katmak gibi bir planlamanız ve çabanız olacak mı?

KNK’nin bir çağrısı oldu. 'Lozan’ın 100. yılı nedeniyle bir çalışma yapalım, 4 parça Kürdistan için çaba gösteren bütün yapılar bu konferansa katılsın' diye. Bütün Kürtler Lozan’a karşı tutumunu ortaya koymalıdır. Çok sayıda siyasi parti ve kurumları davet ettik. Bu çalışmalara önümüzdeki günlerde katılmaları için tekrardan davet edeceğiz. Kürt halkı adına ortak bir irade ortaya koymak istiyoruz. Sizin aracılığınızla bir daha çağrı yapıyoruz. Kürdistan’i her kurum ve kuruluş bu çalışmalarda yer almalıdır. Bir davet beklemeden kendileri gelip talep etmelidir. Dijital ortamda bir internet sayfası hazırlıyoruz. Bu sayfada, hem Lozan’ın 100. yılına dair paylaşımlar ve yapılacak olan eylem ve etkinliklerin duyurularını yapacağız, hem de insanların görüşlerini, duygularını iletebileceği bir sayfa olacak. Bununla birlikte insanlar, direk komisyona yapılmasını istediği eylem ve etkinlikler hakkında öneri de yapabilecek.

Bu bir yıl içinde yapılacak olan çalışmalara, şu ana kadar katılmayan siyasi partileri katmak için bir çabanız ve planlamanız var mı?

Biz ulusal bir kurumuz ve dört parça Kürdistan’ı temsil ediyoruz. Lozan Anlaşmasına karşı yapılacaklar konusunda Güney Kürdistan’daki KDP ile bir görüşme yapmadık. Bunun sebebi de şudur. Onlar diyor ki “biz KNK’nin Kürt halkını temsil etmesini kabul etmiyoruz.” 23 Temmuz’da yaptığımız konferansa da katılmadılar. Biz KNK olarak bir daha küçük büyük demeden bütün Kürdistani kurum ve kuruluşları davet edeceğiz, görüşmeler yapacağız. Bütün yapılar Kürdistan’ı işgal eden ve bölen Lozan Antlaşması'na karşı ulusal bir tutum sahibi olmalıdır. Bu yapılar ziyaret edilecek. Bu saatten sonra Kürdistanı işgal etmek isteyenlerle işbirliği yapacak bir Kürt çıkacağını düşünmüyorum. Kürdistan coğrafyasında yaşayan farklı etnik yapılar var. Asuri, Süryani, Ermeni ve Keldani gibi halklar ve yine farklı dini inançlar Aleviler, Êzîdîler ve Hristiyanlar yaşıyorlar. Bütün bu halklar kendini bu yapı içinde görmelidir ve bu çalışmalara katılmalıdır.

Son olarak bir çağrınız var mı?

Ulusal konularda prestij aranmamalıdır, bizler birbirimizle karşılıklı ilişki geliştirmeliyiz, diyalog içinde olmalıyız. Kazanım ne olursa, o kazanç Kürdistan halkının kazancı olacaktır. Bu çalışmaları hep birlikte yapmalıyız. Bizi parçalayan Lozan’a karşı tek renk, tek ses olalım. Ortak isteklerimizi, Kürdistani bir ruhla dile getirelim.

***

Güney Kürdistan’ın yarısı Türk devletinin elinde

Biz KNK olarak her parçanın statüsüne bulunduğu ülkenin koşullarını göz önüne alarak realist bir bakış açısıyla bakıyoruz. Güney Kürdistan’da bir statü var. Bu kazanım önemli ancak bazı yerler hala işgal altında. Bir de Türkiye’nin işgal ettiği yerler var. Türk devleti fırsat bulduğunda buraları tümden işgal edecek. Zaten söylüyorlar “Bizim sınırlarımız Misak-ı milli sınırlarıdır” diye. Bir statü var ama Türk devletinin tehditleri de var. Diğer 3 parçaya göre daha iyi durumdadır. Ancak şunu da ifade etmekte fayda var. Maalesef Güney Kürdistan’ın yarısı Türk devletinin etkisine girmiştir. Rojava’da bir irade var, bir Özerk Yönetim var. Ancak resmi olarak durumu netleşmemiş. Bu parçaya dönük de işgalci Türk devletinin tehditleri sürüyor. Efrîn, Serêkanîye ve Girê Spî işgal edilmiş durumda. 2023’e kadar bütün Rojava’yı işgal etmek istiyorlar. Kuzey ve Doğu Kürdistan'da yaşananlar herkesin malumudur. Kısacası bütün stratejimizi, dört parçada var olan hakları savunmak ve daha iyi haklar için mücadele vermektir. Güney’de Enfal ve Halepçe yaşandı. Referandum sonrasında işgal edilen yerler var. Kendimizi kandırmayalım, düşman fırsat buldukça saldıracak, onun için ulusal bir birliğe ihtiyaç var. Bu doğrultuda bir çaba içerisindeyiz.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.