Mücadelemiz Hasan'ı kurtarmaya yetmedi

Dosya Haberleri —

Hasan Ocak/foto: PİRHA

Hasan Ocak/foto: PİRHA

  • 17-31 Mayıs arası, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası olarak kabul ediliyor. Türkiye ve Kürdistan'da 40 yılı aşkın süredir yaşanan savaş ile birlikte devlet tarafından desteklenen paramiliter güçler, sayısız ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi. Sadece 90’lı yıllarda net olmamakla birlikte 17 bin yurttaşın kaybettirildiği belirtiliyor. 
  • Gazetemize konuşan gözaltında kaybettirilen Hasan Ocak’ın yoldaşı Şafak Deniz İldan: "Hasan'ı gözaltından kurtarmak için bütün mücadele biçimleri kullanıldı. İstanbul'da yapılan Uluslararası Avrasya Maratonu'na da yüzlerce insan üzerinde Hasan Ocak'ın resminin olduğu elbiseler giyerek maratona katıldı. Ama mücadelemiz onu kurtarmaya yetmedi."

FİRAZ BARAN

Her yıl 17-31 Mayıs arası, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası olarak kabul ediliyor.

Türkiye ve Kürdistan'da 40 yılı aşkın süredir yaşanan savaş ve yoğun çatışmadan kaynaklı devlet ve paramiliter güçler, sayısız ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi. Özellikle gözaltına alınarak zorla kaybettirmeler, yargısız infazlar, toplu mezarlar... Sadece 90’lı yıllarda net olmamakla birlikte 17 bin insanın kaybettirildiği belirtiliyor. Her şey aleni oluyordu aslında. Dönemin Milli Güvenlik Kurulu’nda kararlar alınıyor, devletin resmi ve gayri resmi güçleri harekete geçiyordu. Başbakan kararlarıyla gazete büroları bombalanıyor, Kürt aydınları, gazetecileri, yurtseverleri bu kararlar çerçevesinde katlediliyordu. Tıpkı bugünkü gibi mafya ve devlet iç içe geçmişti. 

17-31 Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası vesilesiyle Kürdistan, Türkiye ve Avrupa'nın dört bir yanında eylemler ve anmalar düzenleniyor. Bu eylemlerden biri 21 Mayıs günü Almanya'nın Köln kentinde gerçekleşti. Eylemde, Türk devleti tarafından gözaltında kaybedilen devrimcilerin fotoğrafları yer ver verildi. Eyleme katılanlardan biri de Şafak Deniz İldan, ilk kayıplardan Hasan Ocak'ın yoldaşı... Hasan Ocak'ın bulunması için verilen mücadeleye ve Cumartesi Anneleri'nin ilk eylemlerine de tanıklık edenler arasında yer alıyor. Şafak Deniz İldan ile 90'ları, Cumartesi Anneleri'nin mücadelesini ve Hasan Ocak'ı konuştuk. 

Şafak Deniz İldan

Öncüler infaz edildi

Gözaltında kaybetmenin bir devlet konsepti olduğuna dikkat çeken İldan, "1990'lı yıllarda Vedat Aydın ile birlikte Türk devleti gözaltına aldığı binlerce insanı ya kaybetti, ya katletti. Siyasi soykırım kavramı boşuna kullanılmıyor. Devlet Amed, Batman, Dêrsim başta olmak üzere bütün Kürdistan'da ve Türkiye'nin büyük şehirlerinde toplumun öncülerini yok ederek siyasi soykırım gerçekleştirdi" diyor.

İlk eylem

Gözaltındaki politik kayıplar için yapılan ilk eylemlerden biri 4 Nisan 1995 tarihinde gerçekleşiyor. Şafak Deniz İldan da bu eyleme katılıyor. İldan, o günü şöyle anlatıyor: "Kayıp aileleriyle birlikte İstanbul Valiliği önünde bir eylem yaptık. Neden orada? Çünkü, valiliğin altında bir işkence merkezi vardı. Onu açığa çıkartmak istedik. O eyleme Hatice Toraman, Emine Ocak, Sosin Morsümbül, Hanife Yıldız gibi analar katıldı. Yine Demokratik Mücadele Platformu, İHD, Belediye işçileri, deri işçileri katıldı. O eylemde yüzlerce insan gözaltına alındı. O eylemin bedeli çok ağır oldu. Polis, analar ve diğer eylemcilere kalas ve joplarla saldırdı. Arkadaşların kafaları, çeneleri kırılarak gözaltına alındı. O eylemde 97 kişi 3.5 ay iş göremez raporu aldılar. Bu arkadaşlardan bir tanesi de bendim. Benim de çenemi kırdılar işkencede."

Süleyman Yeter işkenceyle katledildi

Bu eylemi 1999 yılında işkencede katledilen Süleyman Yeter’in organize ettiğini söyleyen İldan, "Süleyman yoldaş, Sayın Abdullah Öcalan'ın esaretine karşı kitlesel gösteriler düzenlemek istiyordu. O nedenle 5 Mart günü gözaltına alındı ve 7 Mart günü işkence ile katledildi" diyor.

foto: Pirha

Hatice Ana'nın mücadelesi

Kayıplar için yapılan bir eylem de 1994 yılında İstanbul Kadıköy'ün merkezi olan Boğa Meydanı'nda gerçekleşiyor. Eyleme 500'e yakın insan katılıyor. Polis eyleme katılan insanlara saldırıyor ve onlarca insanı işkenceli sorgulara alıyor. Bu eylem, gözaltında kaybedilen MLKP'li Hüseyin Toraman ve DHKP-C'li Ayhan Efeoğlu için yapılıyor. Toraman 1993'te İstanbul Kocamustafapaşa'da gözaltına alınıyor ve kaybediliyor. Cenazesi bugüne kadar da hala ortada yok. 

Eylemlerin anneler sayesinde bugünlere taşındığına vurgu yapan Şafak Deniz İldan, "Hüseyin Toraman'ın annesi Hatice Toraman Cumartesi Anneleri eylemine ilk günden bugüne her zaman katıldı. Bu eylem dünya çapında ses getiren bir mücadeleye dönüşmüşse Hatice Toraman gibi mücadele eden analar sayesinde oldu" diyor.

Hasan Ocak ile başlayan eylem..

Türk devleti, 21 Mart 1995'de Newroz günü Hasan Ocak'ı gözaltına alır. 5 gün sonra işkence edilmiş cansız bedeni Beykoz Ormanı'nda köylüler tarafından görülür ve Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda toprağa verilir. Ancak ailesi ve arkadaşlarının bu gelişmeden haberi yoktur. Her yerde onu aramaya devam ederler. Devlet kurumları Hasan Ocak'ı gözaltına aldığını inkar eder. Ailesi ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalar sonuç verir ve 16 Mayıs günü Hasan Ocak'ın cenazesinin Kimsesizler Mezarlığı'nda olduğu tespit edilir. 17 Mayıs 1995 günü de Hasan Ocak için Gazi Mezarlığı'nda cenaze töreni yapılır. Bu tören, Cumartesi Anneleri eyleminin başlangıç günü olarak kabul edilir. Çünkü, törenden sonra anneler ve sivil toplum kurumları her hafta Cumartesi günü bir araya gelmeye, "Kayıplar Bulunsun" talebiyle açıklama yapmaya başlar. 

Eylemler yayıldı

Cenaze törenini düzenleyenlerden biri Şafak Deniz İldan'dır. İldan, törende konuşma yapar, şiirler okur. 21 Mart-16 Mayıs arasında Hasan Ocak'ın faillerinin bulunması için her gün eylemler yapıldığını söyleyen İldan, bunun Türkiye'de gözaltında politik kayıpları görünür kıldığını söylüyor. İldan, eylemlere ilişkin şu bilgileri paylaşıyor: "Hasan Ocak yoldaşı gözaltından kurtarmak için bütün mücadele biçimleri kullanıldı. İstanbul Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda, Galatasaray Meydanı'nda, Kadıköy Boğa Meydanı'nda, Moda'da çok sayıda eylem yapıldı. Yine İzmir, Ankara, Mersin, Adana, İskenderun, Almanya, İngiltere'de eylemler yapıldı. O dönem SHP iktidar ortağıydı ve İçişleri Bakanı SHP'liydi. İstanbul'da Fatih ve Beyoğlu ilçe başkanlığı, İzmir ve Mersin'deki bazı ilçe başkanlıkları işgal edildi. İstanbul'da yapılan Uluslararası Avrasya Maratonu'na da yüzlerce insan üzerinde Hasan Ocak'ın resminin olduğu elbiseler giyerek maratona katıldı. Bu eylem çok etkili oldu."

foto: Pirha

Gazi Mahallesi'nde bir devrimci...

Türk polisleri, 12-15 Mart 1995'te İstanbul'da Kürt ve komünistlerin yaşadığı Gazi Mahallesi'ne saldırır. 22 kişiyi katleden polis, yüzlerce insanı yaralar ve tutuklar. Katledilen ve yaralanan insanların hepsi sivildir. Hasan Ocak, MLKP'nin kurucu liderlerindendir. Katliam haberini alır almaz Hasan Ocak bir direniş örgütler, insanları korumak ve halka saldıran katil polislere karşı mücadele eder. Polisler muhalif olan mahalleyi susturmayı hedeflerken, karşılarında direnen bir kitle karşılaşır.

Tam da bu nedenle her yerde Hasan Ocak'ı aramaya başlarlar ve gözaltına aldıklarında işkence ile katlederler.

Hasan'ı kurtaramadık

O gün yaşananları bizimle paylaşan Şafak Deniz İldan, "MLKP'li olan İlhan Karatepe isimli bir arkadaş Ankara'da gözaltına alındı ve kaybedilmek istendi. Onu açığa çıkarmak ve görünür kılmak için Hasan yoldaş Newroz'u hedefledi. 'İstanbul'da Abdi İpekçi'de Newroz kutlanacak. Uluslararası basın ve delegeler gelecek. Orada eylem yapalım. Yoldaşımızı gözaltından alabiliriz' dedi. Hasan'ın örgütlediği bu eylem başarıyla gerçekleştirildi. Ve işkenceciler İlhan Karatepe'nin Ankara Derin Araştırmalar Merkezi'nde gözaltında olduğunu 24 Mart günü kabul ettiler. Ancak maalesef Hasan yoldaşı kurtaramadık. Hasan yoldaşla birlikte faaliyet yürütüyorduk. İyi bir yoldaşımı ve iyi bir devrimciyi kaybetmek çok acıydı. Hasan'a yaraşır bir tören yaptık ve onu Gazi Mezarlığı'nda uğurladık."

Cumartesi Anneleri

Politik öncülerin gözaltında kaybedilmemesi ve katledilmemesi için 90'lı yıllarda yoğun bir mücadele yürüttüklerini söyleyen İldan, "Cumartesi Anneleri" eyleminin fikrinin oluşum sürecini de şöyle anlatıyor: "İnsan Hakları Derneği, Demokratik Mücadele Platformu, İnsan Hakları Vakfı ve çeşitli sivil toplum örgütleri ile bir araya gelip tartışmaları yürüttük. 'Neler yapabiliriz' sorusuna yanıt aramaya çalıştık. O konuşmalarda, 'Gözaltında kaybedilen aileleri bir araya getirmek' fikri gelişti. Hasan yoldaşın cenaze töreniyle birlikte eylem düzenli bir şekilde yapılmaya başlandı."

Amed konferansı

1995'te İstanbul'da, 1996'da da Amed'te Gözaltında Kayıplar Kurultayı yaptıklarını söyleyen İldan, bu konferanslara Kolombiya, Filipinler, Srilanka, Rojhilatê Kurdistan, Kıbrıs, Ekvator, Arjantin, Almanya, İngiltere'den delegelerin katıldığını anımsatıyor. Amed'de gerçekleşen konferansa müthiş bir katılım olduğunu söyleyen İldan, o güne dair şu bilgileri veriyor: "Avukat, yazar, sanatçı, akademisyen ve kayıp aileleri konuştu. Herkes kendi ülkesinde yaşanan deneyimleri aktardı. Örneğin Arjantin'de devlet gözaltına aldığı devrimcilerin bedenlerini denize atıyor. Ve Arjantinli cuntacılar gözaltında kaybettikleri insanların çocuklarını aynı Dersim Soykırımı'ndaki gibi subaylara, işkencecilere, çetecilere, çocukları olmayanlara evlatlık olarak veriyor. Amed Konferansı'nda Petrol İş Şube Başkanı'nın yaptığı konuşma çok etkili olmuştu. Kürdistan'da gözaltında kaybedilen insanların Batman Rafinerisi'nde asit kuyularında yok edildiğini anlattı.” 

İldan, "Bu bir vahşet değil, tam bir soykırım" diye ekliyor.

Sosin Ana

Cumartesi Anneleri'nin sembol isimlerinden biri Sosin Morsümbül'dür. Şafak Deniz İldan, Sosin Ana'yı şöyle anlatıyor: "Sosin Ana, Şemzînan'da şehit düşen Ekim Morsümbül'ün annesidir. Mehmet Karasungur'un da birinci dereceden akrabasıdır. 12 Eylül 1980 darbesi döneminde Çewlîg-Karer bölgesine yapılan operasyonlarda en çok zulüm gören analardan biridir. Durmuş Kıvrak isimli bir general, onun oğlu Hüseyin Morsümbül'ü katletti. Hüseyin Morsümbül'ün cenazesi Murat Suyu'na atıldı."

İnfaz ekipleri

Kürdistan infazlar için devletin özel olarak eğitimli askerleri seçtiğine dikkat çeken İldan, "Durmuş Kıvrak 1974 Kıbrıs işgaline katılan ve Kıbrısları gözaltına alıp işkence yapan ve kaybeden biri. 12 Eylül darbesinde devlet bunu Kürdistan'da görevlendiriyor. Bunlar sıradan subaylar, yüzbaşılar değil... Örneğin, Esat Oktay da Kıbrıs'taydı. Bunların statüsü subay veya general olabilir ama muhalifleri, toplumun öncülerini imha etmek için özel eğitim almış ve görevlendirilmiş kişilerdir."

* * * 

Cumartesi Anneleri vazgeçmiyor

Bütün dünyada Cumartesi Anneleri'nin sesini duydu. Annelerin eylem yapmaması için Türk polisleri her hafta onlarca anayı ve onlara destek veren insan hakları savunucularını gözaltına aldı. Annelere coplarla saldırdığı zamanlar da oldu. Ancak anneler geri adım atmadı. Tam aksine, mücadeleye katılan annelerin sayısı her hafta arttı. Bugün kayıp çocuklarını bulmak isteyen ailelerin sayısı binleri buldu. Onlar, gözaltında kaybedilen veya katledilen devrimcilerin anneleri, 1995'ten bu yana yüksek sesle haykırmaya devam ettiler. Annelerin başlattığı eylem halen devam ediyor. 28 Mayıs Cumartesi günü 896. eylemlerini gerçekleştirdiler. 

* * * 

AİHM kararları uygulanmadı

Kayıplar için AİHM’e yapılan başvurularda nasıl bir süreç izlendi? İldan, bu konuda şu bilgiyi veriyor: “Türk devleti, ‘zaman aşımı’ diye bir kavram ortaya attı. Buna göre, 20 yılı aşan davalar zaman aşımına uğruyor ve düşüyor. Hasan Ocak davası AİHM’de görülürken Türkiye başvuru yaptı ve ‘Zaman aşımı var. Dava düşmeli’ şeklinde savunma yaptı. AİHM reddetti. Gözaltında kayıplar veya işkencede zaman aşımı olmayacağına karar verdi. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre hareket ediyor. Türkiye bu sözleşmeyi imzaladığı halde AİHM kararlarını uygulamadı. Hasan Ocak’ın ve diğer kayıpların katilleri hakkında dava açmadı. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.