'Ölüm Komitesi'nden Cumhurbaşkanlığına

Dosya Haberleri —

İbrahim Reisi / foto: AFP

İbrahim Reisi / foto: AFP

  • Ebrahim Raisi 1988 İran-Irak Savaşı'nın ardından Humeyni tarafından oluşturulan ve siyasi idamları gerçekleştiren "Ölüm Komitesi'nde yer aldı. Bu görevi nedeniyle muhalifler arasında "katliam Ayetullah" olarak anılıyor.

 

GEOFFREY ROBERTSON

  • Çeviren: Serap Güneş

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Ebrahim Raisi, 1988 sonlarında İran hapishanelerinde binlerce mahkumun ölümünden sorumlu. Bir muhalefet grubunun erkek ve kadın üyelerinin ve daha sonra ateist, komünist veya başka bir şekilde solcu olan “mürted” erkeklerin infazını emreden üç kişilik bir (mahkûmların daha sonra adlandıracağı üzere) “ölüm komitesi”nin kovuşturma üyesi olarak görev yaptı. Bu kategorideki kadınlar, nedamet getirene kadar işkence gördü ya da sürekli kırbaçlamalardan sonra öldü.

O sırada sadece 28 yaşında olan Raisi, Tahran'ın savcı yardımcısıydı ve komitede şefiyle dönüşümlü olarak görev yapıyordu. Geçen hafta konuyla ilgili sorularla karşılaştığında şunları iddia etti: “Yaptığım tüm eylemler, insanların haklarını zedeleyenlere karşı her zaman insan haklarını savunmak adına olmuştur.” 2018’de yaptığı bir konuşmada, infazlara “sistemin gurur verici başarılarından biri” olarak atıfta bulunduğu söylenir.

Hem kurbanların ailelerinin hem de dünyanın, Raisi'nin bu ürkütücü olaylar sırasında tam olarak ne yaptığını bilmeye hakkı var. Diplomatik dokunulmazlık, sorumluları adalete teslim etme çabalarını iki katına çıkarmanın önünde bir mazeret olamaz.

Ölüm komitesi

2010 yılında, Washington merkezli Abdorrahman Boroumand Vakfı tarafından, İran dışında büyük ölçüde bilinmez kalan cinayetler hakkında bir soruşturma yürütmek üzere görevlendirildim. 1988'de hapishanede bulunan ve anıları çok canlı olan 40'tan fazla kurtulanla görüştüm ve doğrulayıcı ayrıntılar için hükümetin gazetelerini taradım.

Hapishane katliamları, Saddam Hüseyin'le savaşında ateşkesi kabul etmek zorunda kalan Ayetullah Humeyni tarafından emredilmişti. Temmuz 1988'de, teokratik devletinin muhaliflerini kastederek, Tanrı'nın düşmanları olan tüm muharipler için ölüm cezasına hükmeden bir fetva yayınladı. “Devrimci öfke ve kinle” öldürüleceklerdi.

Bu çaresiz mahkumlar, devlete bağlılıklarını test etmek için tasarlanmış bir dizi soru soran ölüm komitesinin önüne çıkarıldı. Binlerce kişinin gözleri bağlandı ve darağacına yönlendirildiler. Hapishane toplantı salonunun sahnesinden sarkan halatlardan, dördü birer birer veya altılı gruplar halinde vinçlere asılarak idam edildiler. Vücutlarına dezenfektan sıkılıp gece toplu mezarlara gömüldüler.

O sıralar Tahran savcı yardımcısıydı

Çoğu öğrenciydi, solcu yayınları dağıtma cezaları sona erdikten sonra hapiste tutuluyorlardı ve aileleri, birkaç eşyalarını içeren plastik bir torba hapishane tarafından teslim edilene kadar onların kaderi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Ailelerin çocuklarının yasını tutmaları ve hatta mezarların yerini resmi olarak bilmeleri yasaktı (ve hala yasak). Binlerce kişi -toplam sayı net değil- İran genelinde hapishanelerde öldürüldü; yargılanmadan, temyize gitmeden ve tamamen merhametsizce.

Emir, dini lider Humeyni'den gelmesine ve o zamanki cumhurbaşkanı (ve şimdiki dini lider) Ali Hamaney tarafından onaylanmasına rağmen, uygulanması ölüm komitesinin - bir yargıç, bir istihbarat görevlisi ve bir savcı - sorumluluğundaydı. Bunlardan ikincisi olan istihbarat görevlisi rolü, Raisi ve amiri arasında paylaşıldı. Raisi, 19 yaşında devrim için bir şehir savcısı oldu; coşkusu, 28 yaşında Tahran savcı yardımcısı olarak atanmasına yol açtı.

750 kişiyi öldürdü

Ağustos 1988'de Raisi, Hüseyin Ali Montazeri adlı bir ayetullah tarafından huzura çağrılan ve bir ibadet ayı boyunca infazları durdurmaları istenen dört yetkiliden biriydi. Baş yargıca, “Gelecek nesiller ve tarih bizi hatırlamaz diye hükümden endişe ediyorum” diye yazacaktı. Hapishane yargıcının ona ahlaki veya yasal hiçbir çekinceleri olmadığını, Tahran'da halihazırda 750 kişiyi öldürmüş ve 250 kişiyi daha teşhis etmiş olduklarını söylediği bildiriliyor. Montazeri bir sonraki yüce lider olma yolundaydı, ancak bu olayda sergilediği insanlık yüzünden, rejim onu verasetten uzaklaştırdı.

BM soruşturma başlatmalı

Bu hapishane katliamları, BM'nin vicdanında ağır bir yük teşkil ediyor. O zamanlar (tam korku içinde olmasalar da) Uluslararası Af Örgütü raporları ve İran konusunda BM özel raportörüne verilen bilgiler aracılığıyla bu katliamlar biliniyordu, ancak ne o zaman ne de daha sonra İran hiçbir soruşturma yapmadı. İran'ın BM temsilcileri inkar etti ve raportör Tahran'daki Evin hapishanesine bir müzik grubuyla karşılandıktan (ve Montazeri ile görüşme iznini reddettikten) sonra başka soruşturma yapmadı. Artık binlerce mahkûmun vahşice katledilmesiyle ilgili gerçek ortaya çıktığına göre, BM insan hakları konseyinin uygun bir soruşturma başlatma görevi var.

Raisi'nin seçilmesi, uzun zamandır beklenen dikkatlerin 1988 hapishane katliamlarına odaklanmasına hizmet edecek. İsveç'te, bir Tahran cezaevinde ölüm komitesi yetkilisi olan ve 2019'da ülkeye dikkatsizce girdikten sonra tespit edilen Hamid Nuri'nin yargılanmasına kısa süre içinde başlanacak; onun ifadesi Raisi'nin suçunu ortaya çıkarabilir. Her yıl düzenlediği zirvelerde Muammer Kaddafi gibi dünya liderlerine ev sahipliği yapan BM, 2019'da ABD yaptırım listesine alınan Raisi'nin ülkeye girişinin yasaklandığını görebilir. En azından, herhangi bir demokrasinin temsilcisi elini sıkmamalı, dirsek selamı vermemeli veya söylediği hiçbir şeyi ciddiye almamalı.

Kaynak: Guardian

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.