Özgür kadın ve demokratik erkek yeni bir dünya kurabilir

Kadın Haberleri —

Foza Yusif

Foza Yusif

  • Hiçbir şeyin bedelsiz olmadığını belirten  PYD Eşbaşkanlık Komitesi Üyesi Foza Yusif, “Eğer gücümüzü birleştirirsek, bu köleci ve zalimane dünyayı yıkabilir, özgür bir dünyayı inşa edebiliriz” dedi.

DENİZ YILDIZ / İSTANBUL

Suriye’de başlayan iç savaşın ardından uluslararası güçlerin yönlendirdiği DAİŞ, Eylül 2014’te Kuzey-Doğu Suriye’ye saldırdı. DAİŞ’in saldırısına tarihi bir direniş göstererek yanıt veren Kürt halkı, onu yenilgiye uğrattı. DAİŞ’in yenilgisiyle Rojava’da yaşanan devrim, aynı zamanda kadın devrimi olarak tarihe adını yazdırdı. Devrim ile birlikte kadınlar Rojava’da kendi örgütlülüklerini oluşturarak, siyasetten, ekonomiye ve karar alma mekanizmalarına kadar yaşamın her alanında yer aldı. Bugün Rojava’daki kadınlar tüm dünyaya her anlamıyla örnek oluyor. 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle sorularımızı yanıtlayan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Komitesi Üyesi Foza Yusif, devrim öncesi ve sonrası kadınların yaşadıklarını anlattı. 

* Tüm dünyanın gözü önünde DAİŞ’a karşı muazzam bir direniş ortaya koyan Kürt kadınları adını dünyaya duyurdu. Bu anlamda Rojava Devrimi bir kadın devrimi olarak tanımlanıyor. Rojava’da DAİŞ şahsında kaybeden eril zihniyet ve ulus devletler oldu, kazananlar ise kadınlar oldu diyebilir miyiz? 

Kürt kadınları, son 40 yılda erk zihniyetine ve egemenliğine karşı eşiz bir mücadele verdi, veriyor. Dağlarda, şehirlerde, yaşamın tüm alanında anlamlı ve özgür bir yaşam yolunu açmak için büyük bedeller verdiler. Ataerkil sistem kadınların bu mücadelesinin dünya genelinde parlamaması için tüm hile ve dolapları kullandı. Ancak bu sefer bunun önüne geçemedi ve Kürt kadınlarının toplumsal bir devrim yaptığını kabul etmek zorunda kaldı. Kadın mücadelesi, DAİŞ’in Rojava Kürdistan’ına yönelik saldırısını yenilgiyle sonuçlanmasını sağladı. Yine kadınların direnişi, Kürdistan Özgürlük Hareketi üzerindeki tecridin kırılmasını sağladı. Ve kadınlar devrim niteliğinde attıkları adımlarla yeni bir dünyanın kapısını açtı. Kadınlar Rojava Kürdistan’ında sadece DAİŞ’e karşı savaşmadı, aynı zamanda DAİŞ şahsında 5 bin yıllık erkek egemen sisteme, hile ve dolaplarına karşı da savaştı. Çünkü DAİŞ, dinciliğe, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa sığınan egemen erkek sisteminin en acımasız temsilcisidir. Bu nedenle DAİŞ'in yenilgisiyle geleneksel erkek paradigmasının yıkılması ve özgürlük paradigmasının başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu savaşı sadece kadınlar değil aynı zamanda tüm ezilen halklar ve kişiler kazandı. Kadınların DAİŞ’e karşı direnişi, mücadelesi, DAİŞ’i doğuran kapitalist sisteme karşı mücadele eden demokratik güçler için yeni bir milat oldu.  Bu nedenle kadınlar devrimleriyle insanlığa yeni yaşam müjdesi verdi diyebiliriz. Bu yüzden o kadar etkiliydi ve insanlık ondan güç ve heyecan aldı. 

* Rojava Devrimi’nden önce kadınların yaşadıkları baskı, şiddet ve hak ihlallerini kısaca özetleyebilir misiniz?

Suriye, Ortadoğu'nun bir parçasıdır. Bölgede yaşanan temel sorunların çoğunun kadın ve aile meselesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aile çürümüştür ve bu hem kadın hem de erkeği büyük bir karmaşanın içine soktu. Kadın ve erkek arasındaki ilişki sadece tutku ile sınırlı kalırsa, düşünceden ve felsefeden koparılırsa, o zaman yaşam içeriğini kaybediyor. Her iki cinsiyet arasındaki ilişki ne kadar eşitlik ve özgürlük ölçüleri üzerine olursa, kendini ne kadar estetik ve etiğe dayandırırsa o kadar toplumdaki diğer kişileri de etkiler. Ancak toplumumuzda kadın ve erkek ilişkisi gelenekler üzerine, cehalet üzerine kuruludur. Bu da beynimizi ve vücudumuzu köleleştiren bir zincire dönüşüyor. Kadınlar devrimden önce katliamla karşı karşıyaydı. Psikolojik soykırım, öldürme, şiddet, çaresizlik, haksızlık ve mahkumluk kendilerine dayatılıyordu. Her şey kadınla savaş içindeydi. Suriye yasalarına erkek hukuku hakim olduğu için her şey kadınlara karşı örgütlenmişti. 

* Peki devrim sonrası kadınlar için ne gibi değişiklikler oldu? 

Bence en önemli değişim kadınların artık başka bir yaşam seçebiliyor olmalarıdır. Devrim, kadınların zorluklardan kurtulmasını sağladı. Çünkü artık onu karşılayacak kurumlar var. Baba, ağabeyi ve eşine mahkum değil. Artık siyasetçi, savaşçı, direnişçi ve en önemlisi de kendisi olabiliyor. Kadınlar kendi varlığını kazandılar. Eskiden kendilerine ait değillerdi. Erkek, her şeyine hüküm ediyordu. Ancak devrimden sonra yaşamın her alanında kadın örgütleri kuruldu ve bu kadınlara güç verdi. Kadınlar için başka bir seçeneğin olduğu görüldü. Özgür yaşamak isteyen kadınlar için imkanlar yaratıldı. Devrim çeşmesiyle birlikte kadınlar yaşamlarını boğan çemberlerden kurtuldu ve özgür iradesiyle nasıl yaşamak istediğini seçebiliyor. 

* Kadınlar açısından yaşanan değişime değindiniz. Bu değişim içinde kadınların örgütlenme düzeyi nasıl? Kaç kadın kurumu ve örgütü var, ne kadar kadın buralarda bulunuyor? 

Hem Kuzey-Doğu Suriye'deki Demokratik Özerk Yönetim sisteminde hem de kadın örgütleri açısından kadınlar, artık her alanda kendi özgün örgütlülüklerine sahip. Bugün yüzlerce örgütleri var. Demokratik Ulus sistemi kadın özgürlüğü ve cinsiyet eşitliği üzerine kurulduğu için Kuzey-Doğu Suriye'deki tüm kurumlar kadın kurumudur. Kuşkusuz kadınların özgün kurumları var. Ancak kadınlar Rojava’da tüm kurumları kendi kurumu olarak görüyor. Çünkü kadınlar bu sistemin temel ve öncü kurucularıdır. Devrimden önce kadın örgütleri yasaktı. Baas Partisi kadınların örgütlenmesine izin vermiyordu. Ama şimdi kadınların her anlamda kendi örgütlerini kurma haklarının olduğunu söyleyebiliriz. Kadınlar tüm mekanizmalarda kendilerini özgün olarak örgütleyebiliyor. Kadınlar tüm komünlerde eşbaşkandır ve bazı alanlarda yüzde 50 ve hatta bazı alanlarda ise bunun üzerinde bir oranla buralara katılım sağlıyor. Şimdi Kuzey-Doğu Suriye'deki Kadın Meclisi, tüm kadın örgütlerinin çatısı görevini görüyor. Ayrıca Suriye Kadın Meclisi, Kuzey-Doğu Suriye’deki kadınların öncülüğünde kuruldu. Geçen yıl DAİŞ'ten kurtarılan bölgelerde Zenûbiya Kadın Topluluğu kuruldu. Bu da önemli bir adımdır. 

*Evet anlattıklarınızdan yaşamın her alanında varlığını ispatlayan kadınlar olduğunu anlıyoruz. Ancak karma çalışmalarda da yer alan kadınlar var. Siz de bundan bahsettiniz. Bu kadınlar çalışmalarında ne gibi zorluklarla karşı karşıya? 

Büyük değişim ve dönüşümler yaşansa da, köle ve egemen zihniyetinin tamamen ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Kimi alışkanlıklar var ki; bunları ortadan kaldırmak, değiştirip ve dönüştürmek kolay olmuyor. Kuşkusuz hala erkeklerin geleneksel yaklaşımları söz konusu. Bu durum özellikle eşbaşkanlık sisteminde açığa çıkıyor. Erkek eşbaşkanlar bencillik yapıyor. Kolektif çalışmaya gelmiyor. Kadın eşbaşkanın görüşünü almıyor. Kadınlarda da kendine inanmama, pasif kalma durumu yaşanıyor. Bu durumları aşmak için eğitim çalışmaları ve tartışmalar yürütülüyor. Toplantılarda bu durum eleştiriliyor ve buna karşı mücadele yürütülüyor. Zihniyet sorunu iki yönlüdür. Her iki cinsiyet de toplumsal cinsiyet bombardımanının etkisinde kalmış. Her iki cinsin de zihinsel devrime ve ahlaki özgürlük standartlarına ihtiyacı var. Mücadelemizi güçlendirmek ve yükseltmek için kadınların her alanda özgün örgütlemelerine karar verdik. Buradaki amacımız da kadınların kendi geleneklerine ve erkeklerin geleneklerine karşı şiddetle mücadele edebilmeleri içindir.

* Özerk Yönetim çatısı altında ekonomi, siyaset, karar alma mekanizmaları başta olmak üzere kadınlar yaşamın her alanını kendi rengi ile var oluyor. Ancak diğer yandan Kuzey-Doğu Suriye’ye saldırılarda gerçekleştiriliyor. Bu saldırılar kadınların kazanımlarına nasıl etki ediyor ve buna karşı kadınlar nasıl bir mücadele örüyor?

Doğru, devrimimiz şiddetli saldırılarla karşı karşıya. Bu hem kadın devrimini hem de halk devrimini etkiliyor. Devrimi geriliklerden korumak için kendimizi örgütlüyoruz. Savunma zihniyetini geliştiriyoruz. Bize göre iki şey bizi koruyabilir. O da; birliğimiz ve kendi öz gücümüzdür. Bu nedenle demokratik ulus ve kadın özgürlüğü prensibi üzerine günlük olarak örgütlenmeliyiz. Bu ekmek ve su kadar bizim için önemlidir. Hesekê cezaevine yönelik son saldırıda da gördük ki; birlikte ve örgütlü hareket ettiğimizde büyük tehlikelerin üstesinden gelebiliriz. Bu yüzden Üçüncü Dünya Savaşı'nı yaşadığımız bir süreçte kendimizi devrimci halk savaşının gerçekliğine göre her gün inşa etmek ve örgütlemek, bir yaşam yasası haline geldi ve bu olmazsa olmaz. Bu aşamada bu konu yaşamsaldır. 

* Siz de dünyanın birçok yerinde bulundunuz. Bu direniş dünya kadın örgütlerini nasıl etkiledi, dünya kadın örgütleri yaşanan devrime nasıl bakıyor ve size somut yansıyan bir örnek var mı? 

Verdiğimiz mücadele dünyadaki kadın hareketlerine büyük güç verdi. Kadın devrimi burada bir kimlik haline geldi ve özgürlük isteyen tüm kadınların manifestosu oldu. Kadınlar, kadınların ne kadar güçlü ve etkili olduğunu kendi gözleriyle ilk kez burada gördüler. Kadın kendi gücüne güvenmeye başladı. Kadınlar, DAİŞ’e karşı gösterdiği iradeyle kadına bakış açısını değiştirdi ve kadınların özgürleştirici bir güç olarak görülmesini sağladı. Çaresiz olan kadın dünyayı vahşetten kurtardı. Kadınlarda, kadınların dünyayı değiştirebileceği inancı oluştu. Bir grup kadın böyle bir etki yaratıyorsa, dünyayı sarsıyorsa, bütün kadınlar birlik olursa çürümüş sistemi yenebilirler. 

Dünya kadın kongresine katıldım. Kadın devrimi hakkında konuştuğumuzda, kadınların nasıl ağladığını, kadınların nasıl güldüğünü, kadınların direnişimizle nasıl gurur duyduklarını ve gözlerinin nasıl parladığını gördüm. Kadın devrimi evrensel bir değer oluşturmuştur. Bu değer tüm kadınların kendilerini geliştirmeleri ve güçlendirmeleri için bir deneyim oldu. Çıkan bu sonuçları kadınlarla günlük olarak paylaşmamız, onun etrafında örgütlülüğümüzü büyütmemiz ve eylem gücüne dönüştürmemiz çok önemlidir. 

* Şimdi deyim yerindeyse, dünya kadın ordulaşmasını ilk kez Rojava’da gördü. Kadın ordulaşmasının diğer ülkelere yansıması oldu mu, ne gibi etkiler yarattı? Kadın ordulaşmasını örnek alan ülkeler oldu mu? 

Kürt kadınları, 30 yıldır ordulaşmışlar ve ordularını kurmuşlar. Ordulaşma Rojava ile başlamadı. Rojava'nın Kürt kadınlarının son 30 yılda verdiği emek ve mücadelenin sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz Rojava kadınlarının ordulaşması büyük bir etki yarattı. Savunma olmadan özgürlüğün olmayacağı çok iyi anlaşıldı. Özgürlük, savunmasız yenilmeye mahkumdur. 

Örneğin Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye gibi yerlerde bu tür durumlar yaşandı. Ancak bence çok başarılı değildi. Çünkü kadın ordusu özgürlük felsefesine kendini dayandırmıyorsa, erkeğin ordusunun bir parçası veya onun karikatürü olur. Bu nedenle, YPJ eğer kendisini kadınların kurtuluşu fikri üzerine inşa etmemiş olsaydı, bu kadar etkili olamayacaktı. Ayrıca YPJ sadece bir askeri güç değildir, o siyasi ve toplumsal bir güçtür. YPJ, kadın örgütlenmesine, kadın özerk sistemine dayandırıyor. Bunun aksi olsaydı kadın ordusu ile erkek ordusu arasında hiçbir farkı olmazdı. Kadınlar olarak ordulaşmayı yaşamın tüm alanlarında geliştirmeliyiz. Yoksa askeri ordulaşmanın bir anlamı kalmaz. 

* Tüm bu anlattıklarınızı göz önüne aldığımızda kadını mücadelenin merkezine koyan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Kürt kadının gelişimindeki rolünü nasıl tarif edersiniz? 

Rêber Apo, dünyamızdaki en özgür, en demokratik kişidir. Önder Apo’nun kadınlarla yoldaşlığı doğal toplumun tarihi değerlerine dayanıyor. Önder Apo, kadın özgürlüğünü stratejik bir konu olarak ele alıyor, tüm sorunların merkezine koyuyor ve aynı zamanda tüm sorunların çözüm merkezi olarak ele alıyor. Birçok siyasetçi ve çok sayıda başkan kendini kadının dostu olarak gösteriyor. Fakat bunun temelinde kadın gücünü kendi çıkarı için kullanıyor. Kendi çıkarları için kadını öne sürüyor. Ancak Önder Apo, özgür eş yaşamı esas alıyor. Önder Apo, özgürlük felsefesinde kadın özgürlüğünü tüm özgürlüklerin merkezine alıyor, kadın varlığını özgür iradenin temel koşulu olarak tanımlıyor. Bu çağda duygusal ve analitik zeka arasında bir denge kurabilen ve kendisine karşı güçlü bir empati kuran tek kişi olduğunu söyleyebilirim. Kadın Kurtuluş İdeoloji, kadın ordulaşması, jineoloji, kadın sistemi, erkekten kopma sistemini, erkeği öldürme adımlarının hepsi devrimdir. Önde Apo, Kürdistan’da toplumsal devrimin kurucusudur. O kendisini kadın özgürlük savaşçısı olarak tanımlıyor. Biz de onu kadının dürüst, özgür insan ve demokrat yoldaşı olarak tanımlıyoruz. 

* Son olarak 8 Mart dünya Kadınlar Günü haftasındayız. Bu konuda Kürdistan'daki ve dünyadaki kadınlara bir mesaj vermek isterseniz ne söylemek istersiniz?

Kadın özgürlük sorunu bir insanlık sorunudur. Kadınlar olarak büyük bir değişim gücü olanlarız. Eğer gücümüzü birleştirirsek, bu köleci ve zalimce dünyayı yıkabilir ve özgür bir dünyayı inşa edebiliriz. Bu bedelsiz olmaz. Mücadelemizi ısrarla büyütmeli ve örgütlüğümüzü genişletmeliyiz. Kadın devrimi bölgemizde kadının toplumsal devrime öncülük edebileceğini ispatladı. Kendimize güvenerek adım atmalıyız ve bu soykırımı önleyebiliriz. 

Erkekler için de şunu söylemek isterim; kadınlar kadar erkekler de büyük karışıklıklarla karşı karşıyadır. Erkek kimliği de yok edilmiş ve insanlığından uzaklaştırılmış. Bu yüzden birlik olmalı ve özgürlük değerlerine dayalı modern bir yaşam oluşturmalıyız. Herkesin ekmek ve su kadar özgürlüğe ihtiyacı var. Sadece kadınlar için değil erkekler için de başlıca sorundur. Bu yüzden özgür kadın ve demokratik erkek gücü ile yeni bir dünya kurabiliriz. 8 Mart'ı tüm özgürlük isteyen kadın ve erkeklere kutluyorum. Bu yüz yıl özgür insanın yüz yılı olacak. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.