Palu Ailesi devleti

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Biat, siyasal İslam’ın en önemli kavramı olarak, kayıtsız şartsız itaat etmek, tabi olmak anlamına gelir. Bu, Palu Aileleri üretme mekanizmasıdır. Bunun için eğitime, sorgulayan insanlara, vicdana büyük bir nefret ve korku duyulur. Biat etmeyenlere tahammül edilmez.

Palu ailesi, anne Havva Palu’nun, 2008’de güya kaybolan kızı ve bir sonraki yıl yine kaybolan torununu bulmak için 2018’de bir Tv. kanalına başvurmasıyla ortaya çıkan suç örgüsünü tanıtan bir vakadır.

Türkiye’de din istismarından devşirilen, cinsel şiddetten başlayıp gasp, mülke çökme, cinayet ve daha pek çok suçun, zincirleme ve uzun süreli nasıl işlendiğine dair inanılmaz veriler sağlayan bir dosya. Bu yönüyle mevcut Türk toplumsalının politik ve sosyal genetiğine dair de çok önemli bilgiler sağlayan bir dosya.

Cin kavramıyla 21. yy’da bile bir ailenin tüm bireylerinin psikolojisi bozulmak suretiyle kontrol altına alındığı bu vaka, bize, dinin insanın psikolojisini bozmada nasıl güçlü bir mekanizmaya dönüştürüldüğünü, dönüştürülebileceğini göstermektedir. Bu mekanizma siyasal İslam’ın nasıl vahşi bir ideolojik aygıt olduğunu, olabileceğini, bu nedenle büyük insanlık ve sağlık sorunu olduğunu da göstermektedir.  

Erdoğan tam da bu kontrol mekanizmasıyla ülkenin dörtte ikisini Palu Ailesi’ne çevirmeyi ve kontrol altına almayı başarmış durumda. Bu kadar çok cami yapmanın, Kuran kursu, tarikatlara yurtlar açmanın, depremde bile çocukları bu merdiven altı suç teşkilatlarına teslim etmenin anlamı budur. 

Siyasal İslam; tarikatlar, sohbet, Kuran kursları adı altında beyin yıkama süreçlerinin devamında, tecavüz, hırsızlık ve gasp çetelerinin harekete geçtiği bir mekanizmadır.

Bu mekanizma ile birkaç katlı binalarından olup, tüm aile bir arabanın içinde ve arazide yaşayacak hale gelebiliyor. Bunu yapan kişi ailenin tek hakimi, yol göstericisi, dini lideri olmaya da devam eder. Zalim, sapkın, manipülatif davranışları, beklenenin tersine aileyi daha sıkı arkasında saf tutmaya iter. Uyuşturucu, kumar her türlü yol olmasına rağmen dindarlığı, “mümin”liği asla sorgulanmaz. Tam aksine biat etmeye devam ederler.

Bir televizyon ekranında, bunu dehşet içinde izleyen milyonların kendilerinin de bunun benzeri bir durumun içinde olduklarından bihaber olmaları ne kadar ironik. Tıpkı Palu Ailesi’nin üyelerinde olduğu gibi. Olayın daha genelini nüfusun yarısının yaşadığını akıllarından bile geçirmeyen Türkiye genelinde, nüfusunun yarısı Palu Ailesi semptomlarını sergiliyor. Aksi durumda, açlık sınırının da altındaki büyük bir kitlenin, hayattan, alım gücünden şikayet edip yine “reise oy veririm” davranışları nasıl açıklanabilir? Ona verilen yüzde kırklık oy oranı nasıl açıklanabilir?

Ailenin tüm mal varlığına çöken, dul genç kadını ağaca bağlayarak annesi, iki kız ve iki erkek kardeşini gözünün önünde günlerce işkence edip sonra öldüren; ölen kadının küçük kızına, kendi çocuklarına tecavüz eden Tuncer’i lider olarak görme ile tüm ülkenin varlıklarını satan, peşkeş çeken, cebine indiren, toplumun büyük bir şiddet kıskacına alan Erdoğan’a hayranlık duyma Palu Ailesi semptomlarıdır. Siyasal İslam’ın en önemli araçları olan din, şiddet ve cinsellik kullanılarak, bu yolla ele geçirdikleri insanların beyinlerini tam bir korku havzasına dönüştürme ve kontrol etme temel bir konudur. Tuncer’e biat edildiği gibi, Türkiye’nin “Palu Aileleri”nin Erdoğan’a biat etmesi, arkasından yürümeye devam etmelerinin anlamını buradan çözebiliriz.

Bu yazıda, bu yüzden biat kavramını bilerek kullanıyorum. Biat, siyasal İslam’ın en önemli kavramı olarak, kayıtsız şartsız itaat etmek, tabi olmak anlamına gelir. Bu, Palu Aileleri üretme mekanizmasıdır. Bunun için eğitime, sorgulayan insanlara, vicdana büyük bir nefret ve korku duyulur. Biat etmeyenlere tahammül edilmez. 

Erdoğan’ın kindarlığı da buradan gelir. Bu korku duvarı aşıldı mı iktidarda kalma şansları yoktur. O yüzden siyasal İslam, sürekli olarak korku üretecek mekanizmalar inşa eder. Kuran kurslarında, evlerde uygulanan acımasız şiddet de bunun bir gereğidir.

Mevcut T.C. devleti ve onu ele geçiren R. Tayyip Erdoğan’ın iktidarının ayakta kalma sırrı da burada yatar. Camiler, Kuran Kursları, tarikat yurtları, sohbet toplantıları beyinlerin sorgulama sistemini devre dışı bırakıp kontrol mekanizmasına bağlar.

Akabinde şimdilerde canciğer kuzu sarması oldukları Ergenekoncularla sürekli olarak düşman inşa edip kitleleri korkutma ve düşmana saldırtma mekanizması gelir. Milli pezevenklerle, Ümitcan Uygun’larla pavyonlar, genelevler, eskort ağları, yurtlardaki kimsesiz çocukların bedenleri üzerinden altın tepsilerde haz servis edilen bir yığın uçkuru düşük Tuncerler aktif olarak bu konuya hizmet ederler.  Çakıcı, Ağar vb. suç şebekeleri ile devam eden vampirler koalisyonu hem şiddetin üretiminde hem de bu gücün en önemli amacı ve aracı olan para, kara para kazanma kısmını üstlenir. Mala çökerler.  

Gelinen nokta, ortada “mütedeyyin”, alnı secdeye değmiş “ahlaklı” Müslüman devleti yazan paketin ambalajının içinden koca çirkin bir batakhane sırıtıyor. Erdoğan ve Ergenekoncular’ın ütopyası, tabii bizim de distopyamız.

Palu ailesi olayında şahitlik ederek olayı aydınlatan iki Kürt komşu gibi, Kemalizmle zehirlenmiş Türklerin ve Batı’nın da anlaması gereken şey, Kürtler, bu coğrafyanın hatta her iki kıtanın demokratik geleceğinin anahtarıdırlar. Bu anahtarı doğru kullanırsanız karlı çıkarsınız, aksi durumda, Kürtler değil, siz daha büyük kaybedersiniz. 

Seçim için sandık başına…  

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.