Paralel mahkeme gibi

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen

  • İdare ve Gözlem Kurulu’nun “paralel mahkeme” gibi hareket ettiğini dile getiren İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, hemen tasfiye edilmesi gerektiğini söyledi.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik, 29 Aralık 2020’de Resmi Gazete’de yayımlandı. 2021'in başında yürürlüğü giren İdare ve Gözlem Kurulu, kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, bir psikolog ve psiko-sosyal yardım servisinde görevli diğer unvandan bir personel, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşuyor. İlk önce 6 ayda bir bütün tutsaklar hakkında “iyi halli” olup olmadıklarına dair hazırlanan raporlar, sonrasında yapılan değişiklikle üç aya indirildi. Yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte “bu da olmaz dedirtecek” gerekçelerle infazlar yakılıyor, tahliyeler engelleniyor.

Bolu F Tipi Cezaevi’nde kalan tutuklulardan 6’sının son bir ay içerisinde infazı yakıldı. Erdal Tuncel, Abdulselam Özbek, Adnan Karataş, Mehmet Şirin Bozçalı, Mehmet Deniz Güzel ve İbrahim Engin, verilen İdare ve Gözlem Kurulu raporları nedeniyle şartlı salıverme haklarından faydalanamıyor. Bunun yanı sıra 30’un üzerinde tutsak, üç hücre cezası gerekçesiyle müddetnamelerinde yazan 30 yıl infazları yakılarak, 36 yıla çıkarıldı.

Yatma planına kısmi uymama!

İdare ve Gözlem Kurulu, şartlı salıverilme hakları engellenen tutsaklara ise “suyu-elektriği tasarruflu kullanmama”, “İdarenin düzenlediği etkinliklere katılmama”, “İdarenin koyduğu kurallara zaman zaman uymama”, “Psiko-sosyal servisle görüşmemiş olma” ve “yatma planına kısmi olarak uymama” gerekçelerini gösterdi.

Trabzon Cezaevi’ndeki bir tutsak, 6 ay boyunca İdare ve Gözlem Kurulu raporlarında “iyi halli” olduğu yazılırken, koşullu salıverilme döneminde bir soruya cevaplarken “ifade ve düşünce özgürlüğü” kapsamında olduğunu söylemesi, tahliyesinin üç ay ertelenmesine gerekçe yapıldı. Aynı tutsağın bir sonraki kurul görüşmesi ardından ise tahliyesi, “Hükümlünün genel ve kısmi aramalarda, sayımlarda idare ve kurum personelinin çalışmalarında zorluk çıkarmasa da kolaylaştırmaya dönük gayret etmemiştir. Hükümlünün kuruma ilk kabulü sonrası ilk yerleştirilmesi Kovid tedbirleri kapsamında 8 kez oda değişikliği yapılmıştır. Hükümlü elektrik borcunu ödemekle beraber su kullanımında tasarrufa kurallarına riayeti hakkında kesin kanaate varılmamıştır” denilerek, üç ay daha ertelendi.

Kararları geç tebliğ

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, konuyla ilgili MA'dan Berivan Altan'a konuştu.İdare ve Gözlem Kurulları’nın “paralel mahkeme” gibi hareket ettiğini vurgulayan Çevirmen, “Hatta mahkemelerinde üzerinde hareket ederek, mahpusların kendi müddetnamelerinde yazan infaz sürelerinin dışında denetimli ve koşullu salıverme haklarının engellenmesine yönelik bir pratik sergiliyor. Yüzlerce mahpus bu nedenle mağdur olmuş vaziyette” dedi. İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının da bilinçli şekilde tutsaklara geç tebliğ edildiğini aktaran Çevirmen, birçoğunun bu nedenle gerekli hukuki süreci de işletemediğini söyledi. 

Aslında pişmanlık dayatılıyor

“Suyun veya elektriğin tasarruflu kullanılmaması” gibi gerekçelerle bu kararların verildiğini anlatan Çevirmen, şöyle devam etti: “Dünyanın hiçbir yerinde suyu ya da elektriği tasarruflu kullanmamakla ilgili bir cezai müeyyide yok. Şimdi böyle bir ceza uygulanmadığı bir durumla mahpusların tahliyelerinin engellenmesi gerçekten absürt bir durum. Yani idarenin düzenlediği etkinliklere katılmama, idarenin koyduğu kurallara zaman zaman uymama gibi. Zaten bütün kurallara uyduğunuzu varsayarsanız bile size bir pişmanlık dayatması getiriliyor. Yani politik bir mahpusun politik gerekçelerden kaynaklı cezaevinde yatması daha sonra tahliyesine yakın Gözlem Kurulu kararıyla tahliyesinin engellenmesi ‘pişman’ olup olmamasına bağlanıyor. Bir tutsak kendisine ‘örgüt üyeliği’ gerekçesiyle verilen cezayı kabul etmiyor ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmuş. Henüz oradan sonuç çıkmamış ama tutukluya ‘pişmanlık dayatması’ yapılıyor. ‘Pişmanlık dayatmasını’ kabul ettiği takdirde ‘örgüt üyeliğini’ de kabul etmiş olacak. Çok çapraşık, anlaşılamayacak birtakım şeyler mahpusların önüne konuluyor.”

Rehin tutmakla görevli

İdare ve Gözlem Kurulları’nın tutsakların tahliyelerini engellemesinin, merkezi bir uygulama, tahliye edilmemesi çabası olduğunu kaydeden Çevirmen, şunları söyledi: "Kurul, tamamen ortadan kaldırılmalı. Mesela Bolu'da sosyal etkinlik yaklaşık 5 yıldır yapılmamış. Bir şiir yarışması düzenlenmesi, 15 Temmuz ile ilgili anma ve Kur’an cüzü dağıtılmasıyla ilgili anonsun yapılması dışında herhangi bir sosyal etkinlik vs. düzenlenmemiş. Yani olmayan sosyal etkinliğe katılmama bile cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor. Su tasarrufu meselesi; mahpuslar tasarruflu kullansın diye su kotalı olarak veriliyor, mahpuslar zaten kotayı aşamamışlar hiçbir zaman için. Şimdi kotalı olan bir suda tasarruflu kullanıp/kullanmadığı kanaatine varılamamıştır. Şimdi artık bu son kertede gözünün üstünde kaşın var demek gibi bir şey.”

55 tutsak katledildi

Cezaevlerinde birçok hak ihlalinin devam ettiğini ve bu yıl ilk 9 ayda 55 tutsağın yaşamını yitirdiğini da hatırlatan Çevirmen, “Özellikle paralel mahkeme gibi hareket eden bu Kurul'un acil olarak tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani hukuki değil, doğru değil, vicdani değil. Hiçbir evrensel norma uymayan, mahpusları içeride tutmak için oluşturulmuş bir Kurul'dan öte fonksiyonu yok maalesef” dedi.   ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.