Şehit hafızalarda yaşar ve savaşır 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Berîvan Zîlan şehit düşmüş. Kanlı Zilan deresinde ellerini, yüzünü yıkamış bu Kürt kadını şimdi şehit düştüğü toprakta ayağa kalkmış. Haykırıyor: “Ey genç Kürt ayağa kalk, anavatan seni kutsal savaşa çağırıyor.”

Her zaman olduğu gibi sabah uyanır uyanmaz ANF’nin haberlerini okudum. 
Berîvan Zîlan şehit düşmüş. 

Şu son üç-dört yıldır hemen her gün şehit haberlerini ajanslarımızdan  okuyor ve TV’lerimizden dinliyoruz. Açın haber arşivlerini gözlerinizin önünden bir şehitler ordusunun geçtiğini göreceksiniz. Ekranlara yansıtılan geçmiş yılların görüntülerinde binlercesini izlerken içinizden acaba  bu insanlardan kaçı bugün hayatta diye geçirmekten kendinizi alamazsınız. Önderleri savaş alanına giden kadın-erkek gerillaların ellerini sıkıp onları uğurlarken, her birinin yüzünü dikkatle inceleyin: “Gülen gerillayı” göreceksiniz. Gülmek insan olmaktır. Gerilla insandır. Ünlü Sovyet romanının adını hatırlıyorum: İnsan asker doğmaz. İnsana devletler asker üniforması giydirir. Ama Kürt kadını ve erkeği sanki Kürdistan ananın rahminden gerilla olarak doğmuştur.  Asker emir kuludur, gerilla özgür insandır. Gülmesi yalçın kayalıklarda türküler söylemesi, neredeyse tümünün şiirler yazması bundandır.  

Her şehit haberinden sonra kimimiz haykırarak, kimimiz içinden “Şehîd na mirin” diyerek onları unutmayacağımızı dile getiririz. PKK sözcüleri yaptıkları her konuşmada, tarihte o gün şehit düşenlerin isimlerini boşuna tekrar etmiyorlar. Savaş cephesinde ölümle yüz yüze olan gerillaya “korkma unutulmayacaksın” demiş oluyorlar. Çünkü insan ölümlü olduğunu bilir, korkusu unutulmaktır.  

“Unutulmamak” ölümden sonra yaşamak demektir. Ölümsüzlük demektir. Ahmet Arif 33 Kürt için yazdığı şiirde “vurun ulan vurun, ben kolay ölmem”  derken, o Kürtlerin unutulmayacağını, Kürt halkının hafızasında yaşayacağını bize anlatır. Kürt halkı şehitlerini her hatırladığında, şehit kabrinden kalkmış da halkıyla kucaklaşmış gibi oluyor. Ölümsüz ordu yenilmez. 

Bir de şu Türk ordusuna bakın. Onun medyasını tarayın. “Kadının adı” nasıl yoksa, ölü askerin de adı yoktur. Aklınızda Kürdistan savaşında toprağa düşmüş bir askerin resmi kaldı mı? Öldüğü gün eğer yayınlanmışsa, resmi en fazla ana evinin duvarlarında sararır. O nedenle Türk halkı ölen askeri bir gün sonra unutur. “Ateş düştüğü yeri yakar” derken ölen asker yakını bu kadir bilmezliği dile getirir.  

Antakya’da otobüslere doldurulup, İskenderun’dan Koreye gönderilen askerleri altı-yedi yaşlarımdayken hayal meyal hatırlıyorum. O askerlerden birinin “ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” diyerek anasına sarıldığı nedense aklımda kalmış. Haksız savaşın ordusunda asker umutsuzdur. Bedeni mezarda çürüyüp yok olacak, ruhu hafızalardan silinip gidecektir. 

Türk ordusu neden “şehitlerini” unutturur? Hatta unutulmasına bile fırsat vermez, ölümlerini neden gizler? Ve neden HPG  haber  merkezi, bugün Berivan Zilan’ın şahadetini duyurduğu gibi bütün şehitlerini resimleri, yaşam öyküleriyle birlikte duyurur? Yalnız toprağa düştükleri zamanda bile değil, şahadetlerini yüzlercesiyle her yıldönümünde bize bir kere daha neden hatırlatır?  
Çünkü bir savaş haklıysa, savaş vatan için, ezilen millet için, doğacak çocuklar için veriliyorsa, her toprağa düşen şehit yeni bir genci dağlara çağırır.  

Ve neden Türk devleti ölülerini bir de unutturarak ve gizleyerek öldürür? Çünkü Kürt’e karşı ilan ettiği savaş haksızdır. Bir savaşın haksızlığı er ya da geç ortaya çıkar. Dağ başına bırakılan paralı asker uçakların, helikopterlerin, SİHA’ların, obüs toplarının karşısında iki-üç gerilladan oluşan “hareketli timin” cesaretini gördüğünde ve kendi korkusunun burgacında dehşete düştüğünde gerçeği o anda anlar. Haklı olanlar korkusuzdur, haksız olanları gerilladan önce korku öldürür. 

İnsanlar soruyor: Madem şehitlik en yüksek mertebedir, neden cennette Allah’ın resulüne en yakın olan şehitlerimizin adı yok? 
Çünkü Türk ordusu “ölüler listesini” duyurduğunda paralı asker olmayı düşünen işsiz güçsüz adamlar korkuya kapılır. O verilecek paranın kefen parası olduğunu anladığı anda, bu parayı daha kolay yoldan kazanmayı düşünür. Askerlikten kaçar, bedel ödeyip ölümden kurtulur. Ve gidip mafyaya tetikçi olarak yazılır. Asker olursa “pisi pisine ölüp unutulanlar mezarlığına gömülecektir”, tetikçi olursa öldürecek, ölmeyecektir. Hiçbir ölü Türk askerinin erişemeyeceği bir üne ve paraya kavuşacaktır. Türk insanı Kürdistan savaşında ölen askeri tanımaz ama bütün mafya tetikçilerinin suratlarını her gün medyasında izler. Kurtlar Vadisi dizisini kaçırmaz.  

Kürdistan halkı şehitlerini her gün bombalanan mezarlıklarda bağrına basıyor. O şehitleri katleden ordu ve polis,  evlatlarının mezarlarına kapanan anaları dipçikliyor, copluyor. Taziye evleri basılıyor, Türk devleti bu yolla Kürt halkına “şehitlerini unut” diyor.  
Çünkü o da biliyor ki, unutulan şehit asıl o zaman ölür. Anaları dipçiklemeleri şehidi öldürmek içindir. 

Şimdi Zap’ta, Avaşîn’de, Metîna’daki savaş, şehit cenazelerinin kaldırıldığı camilerde ve cemevlerinde, kabristanlarda ve taziye çadırlarında sürüyor.  
Neden? 

Neden bu halk “ölenle ölünmez” demiyor da, şehidine sahip çıkarken ölümü göze alıyor? 

Çünkü bu anneler, kardeşler, eşler ve çocuklar, şehitleri unutmayan bu Kürt milleti, “şehidi yaşat ki, Kürdistan da yaşasın” gerçeğini kanlı tarihin mektebinde öğrendi. 

Berîvan Zîlan şehit düşmüş. Kanlı Zilan deresinde ellerini, yüzünü yıkamış bu Kürt kadını şimdi şehit düştüğü toprakta ayağa kalkmış. Haykırıyor: “Ey genç Kürt ayağa kalk, anavatan seni kutsal savaşa çağırıyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.