Sen gideli 24 yıl olmuş...
Kadın Haberleri —
- Şahadetinin 24. yılında anne Zennure Yüce doğduğu köyde kızı Sema Yüce'yi anlattı: Son nefesime kadar onun mücadelesine bağlı kalacağım!
ZELAL TUNÇ - JINNEWS/AGIRÎ
“Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin şahadetinin üzerinden 24 yıl geçti. Kızını ve mücadelesini büyük bir direniş ezgisine dönüştüren Zennure Yüce, “Kızımla gurur duyuyorum. Son nefesime kadar onun mücadelesine bağlı kalacağım” diyor.
“Ararat’ın isyan kızı” Sema Yüce’nin şahadetinin 24’üncü yıl dönümü olan 17 Haziran 1998, Kürt kadın mücadelesinde bir milat oldu. Kürt halkına yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikalarına karşı Çanakkale Cezaevi’nde 1998 yılının 21 Mart’ı 22’ye bağlayan gecede “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek bedenini ateşe vermişti.
ODTÜ Sosyoloji kazandı
Sema Yüce (Serhildan-Leyla) 1971 yılında Agirî’nin Tutak ilçesi Aşağı Kargalı köyünde doğdu. Agirî İsyanı’nda yer alan ailesinin direniş geleneğinden beslendi. Küçük yaşlarda dedesinin ona “Leyla Qasım” şeklinde hitabı büyüdükçe derin sorgulamalar yarattı. İlköğretim ve lise eğitimini Agirî’de tamamladı. Okulda hem derslerinde hem de arkadaş ilişkilerinde başarılıydı. Azimli ve çalışkandı. 1989’da ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nü kazandı.
Yüzünü dağlara döndü
Kürdistan için “Toprağa gömdük, üzerini de betonla kapattık” politikaları Sema’yı Sosyoloji 3’üncü sınıf öğrencisiyken sıradan bir yaşamı reddetmesine götürdü. Sema Yüce, Ankara’da yurtsever öğrencilerle tanıştı ve YCK çalışmalarında yer aldı. 1991 yılında üniversiteyi bırakarak gerillaya katıldı. İlk çalışma sahası Mardin bölgesiydi. Daha sonra Bekaa’ya Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanına gitti. Burada bir süre eğitim gördü ve kısa bir süre sonra Serhat bölgesinde çalışmak için döndü. Ancak Kürtlerin yüz yıllardır baş edemediği ihanet Sema’nın da peşini bırakmadı. 1992 tarihinde doğup büyüdüğü kentte ihanete maruz kaldı. Agirî’de yapılan bir ihbar sonucu gözaltına alınarak tutuklandı. Davasının 2’inci duruşmasında 22 yıl ağır hapis cezasına çarpıtıldı.
İhanete karşı bedenini ateşe verdi
Önce Nevşehir, ardından Çanakkale Cezaevi’ne sürgün edilen Sema Yüce, tutukluluğunun 6’ıncı yılında tutsak olduğu Çanakkale Cezaevi’nde ihanete ve devletin savaş politikalarına karşı 21 Mart 1998’de bedenini ateşe vererek cevap verdi. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran’da 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından şehit düştü.
Anne Zennure anlatıyor…
Sema Yüce’nin hikayesini annesinden dinlemek üzere Agirî’nin Tutak İlçesine bağlı Aşağı Kargalı köyünün çıkışında iki gözlü toprak eve gidiyoruz. “Sema’ya söz verdim. Ben köyü bırakmayacağım” diyen ve ağır sağlık sorunlarının yanı sıra ilerleyen yaşına rağmen tek başına kalan Zennure Yüce, kapıda karşılıyor bizi. Geçirdiği beyin kanaması nedeniyle konuşmakta zorlansa da söz konusu kızı olduğu için sözcükler bir bir dökülüyor Zennure Ana’nın dilinden. “Sema’yı dedesi ‘Leyla Qasım’ diye çağırırdı. Duruşu, oturuşu diğer çocuklarımdan farklıydı. Öğrenci olmasından kaynaklı sadece yaz aylarında köye gelirdi. Sakin biriydi. Çocukken çok atılgandı. Bir ekmeği olsa arkadaşlarıyla paylaşırdı” sözleriyle başlıyor konuşmaya Zennure Ana.
Sema’nın terliklerine sarılıyor…
Sohbetinin her bir sözünde Sema’dan güzel ve anlamlı sözlerle bahseden Zennure Ana, Sema’nın odasına doğru yöneliyor. İlk olarak Sema’nın defterlerini, ders çalışma kitaplarının arasına yerleştirdiği çiçekleri gösteriyor bize. “Kızımla gurur duyuyorum. Son nefesime kadar onun mücadelesine bağlı kalacağım” cümleleri dökülüyor. Karşıda duran Sema Yüce’nin cezaevindeyken kullandığı terlikleri gösteriyor. Biraz eskimiş ve yanları da yırtılmış terliklere sarılıyor Zennure Ana.
‘Eskiden liderlerin bir adabı, bir ahlakı vardı’
Siyaset gündemi açılıyor bir süre sonra. Türklerin işgal saldırılarına öfkeli olan Zennure Ana KDP’yi ve Barzani’nin tutumuna da değinmeden geçmiyor. Barzani için, “Kobanê savaşından bu yana Barzani ihanetini sürdürüyor. Eskiden iletişim yoktu. Teknoloji çok gelişkin değildi. Ama bir ahlakı, adabı vardı. Bir büyük bir söz söylediğinde binlerce kişi bunu dinlerdi. Yanlış da olsa bunu kurcalamazlardı. Çünkü televizyon, iletişim ağı o kadar gelişkin değildi. Kürtleri kendi baskısı altında tutmaya çalışıyordu. Bizler kandırıldığımızı bilmiyorduk. Tarih biliyor ki Mesut Barzani İngiliz ajanıdır. Yıllardır da ajanlık yapıyor. Barzani ve onun silahlı güçleri DAİŞ saldırılarında kaçıp gittiler. Babası 50 yıldır Kürdistan’ı kurmuş. Neçirvan Barzani bir litre mazot için hemen başka bir liderin dizine kapanıyor. Bu davranışlar bir lidere yakışıyor mu?” diyor.
‘Dağlar, ovalar kadınların emeğiyle dolu’
Kürt halkının kadim bir tarihine de değiniyor Zennure Ana: Kürtler hiçbir halktan daha küçük değil, toprakları büyük, ismi büyüktür. Gerillaları büyüktür. Cizre’de serhildanlar yükseldiğinde Kürtler iradeleşti. Kürtler güçlüdür, haysiyetlidir. Ovalar, dağlar tamamen Kürt kadının emeğiyle doludur.
‘Tecridin kalkması için ulusal birlik şart’
Zennure Ana, Kürtlerin bir diğer önemli tarihi lideri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride de şu sözlerle tepki gösteriyor: “Tüm Kürt halkının birlikte tecridi reddetmesi gerekiyor. Bunun için büyük bir serhildan gerekiyor. Yoksa tecrit hepimizin üzerinde ağırlaşarak devam edecek.”
Sohbet biterken Sema Yüce’nin mezarlığını ziyaret etmek istiyoruz. Ancak Zennure Ana temkinli bir şekilde “Yok, başka zamana. Çünkü ihbar ediyorlar, sizin başınız belaya girmesin” diyor. Bizi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yazdığı şiiriyle uğurluyor:
“Min go Xelfetî text û paye ye
Kurdekî hêja tê de dijî
Navê wî Abdullah e
Ev Serokê Kurda ye
Şêx Seîd ders daye wî
Seyid Riza mora xwe lê daye
Ew dîroka Kurda ye.”