Şengal’de devrimin Filipinli konuğu

Dosya Haberleri —

Filipinli Ka Şervan

Filipinli Ka Şervan

  • 3 Ağustos 2014 tarihinde dünyanın gözü önünde soykırıma maruz kalan Êzîdîleri, yakından tanımak isteyen Filipinli avukat ve belgesel yapımcısı Ka Şervan da Êzîdî halkının tarihiyle tanışınca soluğu Şengal’de aldı. Amerika, Asya ve Afrika’da belgeseller çekmiş olan Şervan, mart ayının sonundan beri Şengal’de.
  • "Dağın iki yakasında da birçok Êzîdî ile görüştüm. Buradaki şehirlere bombalar yağdıranlar, dış dünyaya Êzîdîleri ‘kurtardıklarını’ iddia ediyorlar. Ancak son zamanlarda burada yaşanan tüm şiddet ve saldırıların çözülebilmesi için esas olan bir şey var; dünyadaki tüm halkların Êzîdîlerin ne istediğini dinlemeleri gerekiyor."

SERDA DEMİR

21. yüzyılın bu modern çağında dünyanın gözleri önünde dünya bir soykırıma şahitlik etti, göz yumdu. Tarih 3 Ağustos 2014'ü gösteriyordu. Daha önce onlarca kez fermana maruz kalan Êzîdî halkı bir kez daha ferman ile yüz yüze bırakıldı. Êzîdîler, kimi kaynaklara göre 73, kimi kaynaklara göre ise tam 74 ferman yaşadı. Büyük bir soykırımdan geçen bu kadim halk şimdilerde yaralarını sarmaya çalışıyor. Hala binlerce çocuk ve kadının akıbeti bilinmiyor. Yine binlerce Kürt Êzîdî topraklarını terk etmek zorunda kaldığı için dünyanın dört bir yanına savruldu. 

Amerika’dan Şengal'e...

Êzidîleri yakından tanımak isteyen Amerika’da yaşayan Filipinli avukat ve belgesel yapımcısı Ka Şervan* da Êzîdî halkının tarihiyle tanışınca soluğu Şengal’de aldı. Amerika’da, Asya’da ve Afrika’da belgeseller çekmiş olan Şervan, mart ayının sonundan beri Şengal’de kalıyor. Son belgeseli için bir süre Güney Filipinler’de Yeni Halk Ordusu’nun savaşçılarıyla birlikte yaşayan film yapımcısı, Şengal’deki süreci de aynı şekilde kaydetmeyi hedefliyor. Aynı zamanda Acil Tıp Teknisyeni olan Şervan, özsavunma güçlerine tıbbi yardım eğitimi veren sağlık komitesine yardımcı oluyor. Şengal’e vardıktan sonra kendini çekim yapmakla sınırlamayan ve farklı görevler üstlenen Şervan bizimle gözlemlerini ve yaptığı işleri paylaştı.  

Öcalan büyüledi

Ka Şervan, bir arkadaşı sayesinde Rojava Devrim’iyle tanışıyor ve o süreci şöyle anlatıyor: “Arkadaşım Rojava Devrimi’nden bahsederken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yazılarıyla da tanıştırdı beni. Sadece Kürtler için değil, tüm insanlık için bir çözüme giden bu devrimci vizyonla tanıştıktan sonra büyülendim. Bunun sonucunda Şengal Özerk Yönetimi ve Êzîdî halkıyla çalışmaya karar verdim. Öcalan'ın yazılarına hayran olmama rağmen filmlerim esasen ideolojiyi içermiyor. Bunun yerine, sanat eserlerimde, başta dünyadaki köylüler olmak üzere, devrimin insanlarına odaklanmak istedim.’’

İşgal tehdidini kayıt altına aldı

Şengal’e vardığı günden bu yana, Êzîdî halkının 2018'den beri en büyük krizlerden biriyle karşı karşıya olduğuna tanıklık ettiğinden şu şekilde bahsediyor Şervan: “Ben buraya geldikten sonra Türkiye, Güney Kürdistan’ı işgal etti ve Irak ordusu buradaki şehirlerin savunma güçlerine saldırıp Şengal’e girmeye çalıştı. Irak’ın zırhlı araçlarına karşı mevzilenen Êzîdîlerin bir kez daha savaş tehdidi altında olduklarını kameramla kayıt altına aldım.’’

Gördüklerim hayrete düşürdü

Belgeselinde izleyicileri bulunduğu yerlere taşıyıp Êzîdî halkıyla tanıştırmaya çalıştığına değiniyor ve ekliyor: “Êzîdî halkının bulunduğu durumun, sadece Êzîdî halkı için değil, dünya içinde tehlike oluşturduğunu anlatmak istiyorum. Soykırımdan sonra geçen kısa sürede Êzîdî halkı kendi kültürünü yaşatmayı başarmıştır. Bu kültürü Kürdistan'daki diğer insanlarla olan güçlü dayanışma bağlarıyla birlikte, demokratik ve kadın merkezli bir devrime dönüştürmede kaydettiği ilerlemeyi görmek hayret vericiydi. Bu gelişim Irak ordusunun ve Türk ordusunun saldırganlığıyla ortadan kaldırılabilirdi, ama olmadı.’’

Soykırımın izleri duruyor

Pek çok yıkılmış ve terk edilmiş evlerin olduğunu anlatan Şervan, kaldığı şehirlerin 2014'deki DAİŞ soykırımının izlerini taşıdığını gözlemliyor. Hala 200 binden fazla insanın mülteci kamplarında yaşıyor olması da bu izlerden birisi. Ancak yalnızca savaşın yıkımlarından değil, kazanımlarından da bahsediyor: “Toprakları DAİŞ’ten geri alan devrimci savaşçılar, YBŞ, YJŞ ve Asayiş gibi güçlenmiş ve oturmuş milisler örgütlediler. Bu milisler Irak'ın da, DAİŞ ve diğer tehditlerden korunmasına yardımcı oluyorlardı.” 

DAİŞ’ten kurtaran güçler

İşgal saldırısının nedenlerini ise şu sözlerle açıklıyor Şervan: “Yolsuzlukların yapıldığı Irak hükümeti, ilişkilerini korumak için Türkiye gibi komşu devletlerin gündemleriyle de hareket ediyor. Bölgeyi DAİŞ’ten koruyan güçlere neden ortada sorun yokken aniden terörist desin ki? Ki bence ‘terörizm’ sözü hiçbir anlam taşımıyor. DAİŞ’i mağlup eden Êzîdîler ve dostlarının bizim desteğimizi almaması için kullanılan siyasi bir terimdir yalnızca.’’

İstihbarat KDP’den geliyor

Şervan, Türk devletinin katliamlarına ilişkin ise şunları belirtiyor: “Türkiye, Özerk Yönetime zarar verme amaçlı tasarladığı hedefli hava saldırıları için karada istihbarat çalışmaları yürütüyor. Burada görüştüğüm insanlar bu istihbaratın Kürdistan Bölgesel Yönetim’den geldiğini düşünüyor. Türkiye geçen yıl hem askeri hem de sivil hedeflere yönelik SİHA saldırıları gerçekleştirdi. Şu an bulunduğum yere sadece birkaç yüz metre ötede Özerk Yönetim'in önde gelen üyesi Merwan Bedel de bu hava saldırılarıyla öldürüldü. Ayrıca şehrin ortasında bulunan bir kültür merkezini ve bir sağlık kliniğini de yok ettiler.’’

Şervan, Êzîdî halkının bu kayıpların acısını hala hissediyor olduğunu belirtiyor ve Türk işgal girişimiyle birlikte Şengal’de de hava saldırılarının yeniden başlamasından endişe edildiğini de ekliyor. 

Savaş halk sağlığını tehdit ediyor

Belgesel çalışmaları dışında, sağlık komitesinde de yer almasından dolayı özgün bir konumda olduğunu belirten Şervan, savaşın halk sağlığı üzerinde etkileri olduğunu vurguluyor. Bu konudaki gözlemlerini şu şekilde paylaşıyor: “Savaş bölgesinde yaşıyor olmanın stresinin çeşitli sağlık sorunlarına neden olduğunu görebiliyoruz. Bunlardan en yaygını da uyku bozuklukları. Özellikle Irak ordusu saldırıya geçtiğinden beri kimse uyuyamıyor gibi görünüyor. Ayrıca migren ağrısının ve kalp rahatsızlıkları başlangıçlarının yüksek olduğunu da eklemeliyim. Bunun yanı sıra, depresyon gibi psikolojik sorunlar da artıyor, ancak bu konuda yeterli uzman yok.’’

Gazeteciler güvende değil

Şengal’de Nisan ayında gözaltına alınan iki gazeteciden (Marlene Förster ve Matej Kavcic) konu açılınca, gazetecilerin ağır koşullarından şu şekilde anlatıyor Şervan: “Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yerel gazetecileri uyduruk suçlamalarla hapse attığına, yerel gazetecileri öldürdüğüne veya bürolarını yaktığına dair çok sayıda insan hakları raporu var. Irak’ın da, gazeteciler Marlene Förster ve Matej Kavcic'yi gözaltına alması huzursuzluğun artmasına neden oldu. Çünkü bu Irak ordusunun Êzîdî halkına neler yaptığını duyurmaya çalışanları bariz bir şekilde engelleme çabasıydı. Irak, halkın DAİŞ'ten ve Türk işgalinden korunmak için sahip olduğu en büyük umut olan YBŞ ve YJŞ'yi dağıtmaya çalışıyor. Bu nedenle Êzîdîler bunları dünyaya duyurmaya çalışan gazetecilere büyük sempati duyuyorlar.”

Demokrasi güçlerine saldırıyorlar

Batı’nın yalnızca medyası değil, hükümetleri de sessiz kalıyor işgal saldırılarına karşı. Şervan, buna dair şunları anlatıyor: “2014 Êzîdî Soykırımı Batı'da popüler bir mesele oldu, çünkü Êzîdîleri kurtarılmaya ihtiyacı olan kurbanlar olarak gösteren baskın bir anlatıyı desteklediler. Diğer yandan ise Türkiye, Irak ve KDP siyasetçileri, Êzîdîlerin güvenliğini ve bölgede gelişimi sağlamak istediklerini iddia ediyorlardı. Ancak temel konular olan demokratik haklar ve halkın kendi kaderini tayin etme hakkından asla bahsetmediler. Çünkü aynı güçler dünyayı ‘terörle’ mücadele ettiklerine inandırarak, Êzîdîlerin doğrudan demokrasiyi savunan örgütlerine saldırıyorlar. Bunlar, 2014 soykırımının bazı ülkeler tarafından tanınmış olmasını ‘halkın güvenliğini sağlama’ bahanesiyle kendi silahları haline dönüştürüp, şehirleri terörizmden koruyabileceklerini kanıtlamış olan gerçek güçlere, yani milislere saldırıyorlar.’’

Êzîdîlere kulak vermeli

Şervan, son olarak dayanışmanın önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Dağın iki yakasında da birçok Êzîdî ile görüştüm. Buradaki şehirlere bombalar yağdıranlar, dış dünyaya Êzîdîleri ‘kurtardıklarını’ iddia ediyorlar. Ancak son zamanlarda burada yaşanan tüm şiddet ve saldırıların çözülebilmesi için esas olan bir şey var; dünyadaki tüm halkların Êzîdîlerin ne istediğini dinlemeleri gerekiyor.”

* * *

Radyo Kurdistan

Şervan, tutuklamalardan dolayı sosyal medyada yüzünü gösterme ve Şengal’de seyahat etme konusunda temkinli davranmaya çalışıyor. Ancak diğer yandan bilgi akışının sürmesi için yeni fikirler de oluşturuyor ve gazetecilerin tutuklanma tehlikesinden dolayı podcast başlatıyor. Bölgede Batı’nın ana akım medyası bulunmadığı için yabancı ülkelerden gelenlerin ellerinden geleni yapması gerektiğini belirtiyor. 

Devrimin konuğunun seyahat günlüğü

Radyo Kurdistan isimli podcastını (https://soundcloud.com/datelinekurdistan) kendi tabiriyle “devrimin konuğu olan bir Amerikalı'nın seyahat günlüğü” şeklinde ele alıyor ve Şengal’deki izlenimlerini paylaşıyor. Fakat bu çalışması farklı bir rol üstlenmeye başlıyor. Şervan, Radyo Kurdistan’ı şu sözlerle anlatıyor: “Batı medyası Şengal’i neredeyse tamamen terk ettiğinde bölgede neler olup bittiğini güncelleyerek, dünyayı bilgilendirme konusunda yardımcı olan bir araç haline dönüştü Radyo Kurdistan. Uzun bölümler yerine 60 saniyelik güncellemeler kaydettim, yani bir nevi radyo haber raporu gibi. Yani Radyo Kurdistan, devrimi ve Êzîdîlerin hayatta kalma mücadelesini anlatan çok formatlı bir podcasta dönüştü.’’

Not: Güvenlik sebebiyle gerçek ismi kullanılmadı. “Şervan,” Filipinli film yapımcısının Şengal’deki ismi, “Ka” ise Filipinler’de “yoldaş” anlamına geliyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.