Soçi ve sonun başlangıcı

Forum Haberleri —

.

.

  • Soçi masasında zorlu dosyalar vardı; birinci dosya Arap devletlerinin Rusya’ya dayattığı “Türkiye’ye yeter, Türkiye’yi istemiyoruz, bizimle yürümek istiyorsanız Türkiye’yi Suriye’den çıkarın” talep ve baskıları iken, bir diğer dosya Kafkaslarda TC’nin arkadan Azeriler eli ile İran üzerine oynadığı gizli oyunları idi.

Kerem ELEGEZ

Siyaset bilimine mal olmuş “büyük devletlerle politika, ayı ile aynı yatağa girmektir” deyimi, ile “filler savaşırken karıncalar ayak altında ezilir” sözü, Türkiye rejiminin mevcut halini anlatıyor, adeta.

TC devleti, kuruluş aşamasından günümüze kadar, büyük devletlerle aynı yatağa girdi; girdiği yatak odasını kendisinin olduğunu sandı, Osmanlı’nın şaşalı yüz yıllarına kendini kaptırdı, küçüklüğünü, küçüldüğünü unutarak oda sahibine öykündü ve bu öykünmeden şımararak odada sağa sola çalımlar atmaya başladı.

Oda sahibi bir süre nazlara ses çıkarmazken, TC, oda sahibinin sessizliğini kendi gücüne yordu. Ancak oda duvarlarını tırmalamaya, kapı pencereyi zorlamaya başlayınca, işte o anda oda sahibinin tırnaklarının bel kemiğine saplandığını gördü.
Bu andan itibaren çabaları nafiledir; bel kemiği kırılmış, felce uğramıştır.

Sahibine yaltaklanarak bu felçli durumu atlatmak için hızlı bir u dönüşü yapsa da, Türk devleti, bu mümkün olmaktan çıkmıştır, artık…

Dilin kemiği yok
Tayyip Erdoğan’ın, BM toplantısına giderken, ABD yönetimini övüp, bir gün sonra beklediği ilgiyi görmeyince, ABD liderini yermeye başlayarak, Rusya lideri Putine “kardeş ve ortak” demesi, “dilin kemiği yok” tanımını geçiyor…

Erdoğan ve suç örgütü AKP, TC devletini 2002’den günümüze, yani 19 yıldır dünyada ve Ortadoğu politik sahasına olduğundan farklı farklı renklere soktu; her konu ve olguya karıştı, her toplumsal soruna “bende varım” dedi.

Kuşkusuz ki, bu idda ve istem her devletin, örgütün temel hakkıdır, talip olur, çözmeye de çalışabilir, bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak, politika biliminde temel olan: Somut koşulların somut tahlilidir; atılacak adımlar bu somutluğa göre olur, tersi durum hayalperestliğe götürür.

2002 yılından bu yana, Erdoğan öncülüğünde girilen politik hayal dünyası öyle uç noktalara vardı ki, Erdoğan’a “dünya lideri, İslam aleminin yeni kurtarıcısı, günümüzün Selahaddin Eyyubi’si” demeye, bununla yetinmeyip, Arap halkına hakaret edercesine “Arapların yeni kurtarıcısı” demeye başladılar. Bir tek demedikleri, Erdoğan’nın “yeni Peygamber” olduğuydu…

Şeyh uçmaz, murit uçurur

Yaratılan bu balon kişilik, devşirmelerden oluşturulan ordu, polis ile, karşısında el pençe duran kapı kullarını görünce, ümmeti kurtarması gerektiğine inanmaya başladı.

Suriye’ye dalıp Emevi Camii’nde namaz kılmaya, Afrika çöllerine gidip orada ecdadı yad etmeye, İhvanla bir olup Mısır’dan rol çalmaya, Osmanlı sultanı Yavuz, Hz Peygamberin Hırkasına nasıl zorla el Koydu ise, oda Nil boğazına oturmaya kalktı.

Zağroslarda bozulan hesaplar

1996 yılında, Zagros-Cilo dağına on bin askerle giden Doğan güreş büyük şatafatla “bitirdim, bitiler” diyordu, mevsim son bahardı ve Zagrosları sis kapladı, kar, fırtınada yüzlerce asker dondu, boğuldu ve gerillanın hedefi oldu, operasyon kırıldı. O zamanın ARGK Cilo komutanı cihazdan TC generaline seslenmişti: Sen her şeyi hesapladın ama Zagrosları hesaplamadın” der. 

2015 Temmuz ayında başlayan saldırılar da benzer hesaplarla başlatılmıştı. TC ve egosu şişirilmiş Erdoğan’a göre, bu saldırılar ile özgürlük hareketi kısa sürede bitecekti, olmadı; altı yıllık savaşta özgürlük Gerillası ve Kürt mücadelesi büyük kazandılar. Kürdistan Özgürlük Hareketi toplumsal desteğini artırırken, Kürdistanın tüm dağ mevzilerinde varlığını korudu.

Sonuç hüsrandır
Peki, Erdoğan ve TC’nin tüm politik savaş kurumlarının geldiği aşama ne? Tüm ekonomik kaynaklar tükendi, toplumsal birlik, ulus dokuları dumura uğradı; tüm dünyada politik itibar bitme aşamasına geldi, son BM toplantısında düşülen durum ve şimdi Rusya’nın önünde boyun eğme kertesine dayanarak hüsran ile sonuçlandı.

29 Eylül Putin ve Erdoğan görüşmesi oldu, görüşme sonrası her iki lider de basın önünde iyi niyetlerini dile getirerek, görüşmelerin “verimli” geçtiğini belirttiler.

Putin, Erdoğan’ı uğrularken “geldiğiniz için teşekkür ederim” dedi, yüz ifadelerinde gülüş, tebessüm vardı. Erdoğan’da ona bakarak gülüyor, elini göğsüne götürerek selamlıyordu. Ruslarda bir ata sözü var, ‘Yüzüme gülendir, ama en alçak düşmanımdır’ diye.

Soçi masasında zorlu dosyalar vardı; birinci dosya Arap devletlerinin Rusya’ya dayattığı “Türkiye’ye yeter, Türkiye’yi istemiyoruz, bizimle yürümek istiyorsanız Türkiye’yi Suriye’den çıkarın” talep ve baskıları iken, bir diğer dosya Kafkaslarda TC’nin arkadan Azeriler eli ile İran üzerine oynadığı gizli oyunları idi.

Rusya oyunların farkında

Rusya bu oyunların ne olduğunu biliyor; birinci hedef İran olsa da, asıl hedef Hazar havzasına girmek, oradan Orta-Asya Türki cumhuriyetlere uzanmak, Rusya’yı bir hilal şeklinde kuşatmak ve Karadeniz’de NATO adına Ukranya-Kırım sahasına karışmak.

Tüm bu dosyalar karmaşık ve jeo-stratejik düşmanlık olgularıdır ve bu düzeyde çatışma alanı olan iki tarafın uzlaşması bir iki gülüşle çözülemez.

Bu gülüşlerin yerini öfkeye bırakmasının zemini şimdilik İdlib ile başlayacak gibi görünüyor. Çünkü Rusya için Suriye’de kalmasının, elde ettiği mevzileri korumasının, Kırım üzerinde yükü hafifletmenin en önemli yolu İdlib’den geçiyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.