Sol’un güzellik uykusu

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Eleştirilen şey sıradan politik bir seçim yarışı değildi. Gırtlağına çökülen bir halkın ve partinin elinden başka bir biçimde belediyeyi almaya dahil olmanın gerçekliğiydi.  Sosyalistler ne zamandan beri ağır bir kırımla boğuşan bir halka ve partiye kaybettirmeyi önceleyen politik tutumu sosyalist ittifak sayabiliyor?

Bu yazı, “Dersim Modeli Seçim” başlıklı yazıya gelen tepkilere kısacık bir yanıt verme ihtiyacından yazılmıştır. O yazı kısaca devletin Dersim’i Kürt kimliğinden koparmak için Dersim’de on yıllardır uyguladığı politikaların devamında, HDP’nin kaybetmesi için karşısındakinin kim olduğu önemli olmaksızın kazanmasını sağlamaya yönelik politikalarının şimdi YSP’ye uyguladığını iddia eden bir analizdi. Bu konuda popülerleştirmenin önemli bir araç olarak kullanıldığına işaret etmekteydi.  

Bu yazı Dersim’deki bazı kişiler tarafından kolektif ortaklığa saldırı olarak, HDP ve bazı milletvekilleri taglanarak şikâyet edildi.

Yazılanlar, Demokratik bir iklim oluşturulmadığında, karşıtların belli bir süre sonra nasıl benzeştiklerini görmek açısından iyi bir örnek oluşturmaktadır. Devletin Kürtlere bakış açısının yerleşikliğini görmek, susturulma talebi için neredeyse SS ve EGM’yi taglamaya ramak kalmış yorumlar, son derece dikkat çekici.

Çok merak ettim mesela konu neden HDP’ye şikayet ediliyor? Özgür Politika, HDP’nin yayın organı mı? HDP tarafından mı yayınlanıyor? Mesela Dilşat Canbaz’ın ne yapabileceği düşünülüyor?

İnanmayacaksınız ama HDP’nin Özgür Politika ile organik bir bağı yok. Gerçekten…  Sadece aynı sorunları önceleyen aynı politik prizmadaki iki ayrı kurum.

HDP’ye şikâyet etmenin arkasındaki zihinsel algı, tıpkı devletin baktığı gibi Kürt muhalefetini topyekûn bir emir komuta ilişkisi ile yönetildiği fikridir. Resmi ideoloji “terörist-bölücü” olarak genellerken, bu cenah da muhtemelen en pozitif haliyle “HDP,” daha özel ortamlarınızda ise muhtemelen “Kürtçüler” olarak bir genelleme sınırı çiziyorlar.

Yazılanların ortalaması “Susturun şunu” ya tekabül ediyor. Neden? Yazanın kimliğinden mi yoksa yazılanların rahatsız edici gerçekliğinden mi?

Eleştirilen şey sıradan politik bir seçim yarışı değildi. Gırtlağına çökülen bir halkın ve partinin elinden başka bir biçimde belediyeyi almaya dahil olmanın gerçekliğiydi.  Sosyalistler ne zamandan beri ağır bir kırımla boğuşan bir halka ve partiye kaybettirmeyi önceleyen politik tutumu sosyalist ittifak sayabiliyor?

Bir taraftan elini kolunu sallayarak seçim çalışması yapan bir HDP, öte yandan ezilen yoksul halkın yanındaki sosyalistler yarışı mıydı?  

O dönem HDP bir yığın görüşme yaptı muhataplarla, HDP ile ortaklaşılamayacak ne vardı somut?  Biz bilmiyoruz mesela…

TKP, ilk başkanı üstelik de sözde aynı Cumhuriyet tarafından “sürgünde” iken Dersim Soykırımı’nı modern cumhuriyete karşı gerici bir kalkışma olarak niteleyen İ. Bilen’in ile kabaca “Şeyh Said’e yoldaş diyenlerle aynı saflarda olmayız” diyen son temsilcisi K. Okuyan’ın partisi…

Dersim’de tek oyu olmayan bir TKP’nin temsilcisi olarak orada tutulmanın anlamı sizin meclislerinizde tartışıldı mı acaba? Mesela siz devletin Kurdistan’da dindarlaştırmaya bu kadar odaklanmışken (Hizbullah, şimdiki adı ile Hüdapar), Sey Rıza ve Şex Said gibi ulusal taleplerle isyan edenleri gerici ilan etmenin anlamını hiç sorguladınız mı? Kemal Okuyan bunu bilmeyecek biri mi?

Kaldı ki ben bu köşede devletin tüm ülke sathında, hatta HDP içine müdahalesini de zaman zaman yazdım. Hiçbir HDP’li EGM, pardon HDP’yi taglayarak şikâyet etmedi mesela.

Daha da önemlisi Türkiye’de devleti ele geçiren bir klikten bahsediyorum ve bu kliğin 600 yıllık bir devlet tecrübesi ve kaynakları ile manipülatif yollarla sürekli olarak iktidarda kalmayı başardıklarını yazıyorum. Herkesi manipüle ederken siz bundan nasıl muaf oluyorsunuz, pardon?

Yazıya verilen tepkilerdeki başka bir konu ise Sol’da ve Dersim’de yerleştirilen zehirli atmosfer ve dil…

Son yıllarda özellikle özel hayatlarından yakalanan kişiler kullanılarak, diğer insanların farkında olmadan Dersim’de nitelikli insan imha etmede birer tetikçiye dönüştürüldüğü bir ortam yaratılmış. Sey Rıza döneminde yapıldığı gibi hedef alınan nitelikli insanların şantajlarla ajanlaştırılanlar aracılığıyla “ajan,” “hain” ilan edilerek, bu yolla imhası sağlanmaktadır. “Birbirine kırdırma” diyorlar buna. Bu, tıpkı nitelikli Sol’un imhasında kullanıldığı gibi, Dersim’de sürekli olarak birtakım insanlar ve bazı odaklar tarafından fısıltı gazetesiyle sistematik olarak ajan, provokatör, hain olarak ilan edilerek uygulanmaktadır.

Size önerim bu kavramları kolayca ağzına alanlara ve ağıza alınanlara bir bakın. Psikolojide buna yansıtma denir. AKP ve MHP’lilerin önüne gelene vatan haini demelerinin nedeni de aynı. Bu yolla kendi vatan hainliklerini deşifre edecek kişi/kurumları da imha ederek örtbas ediyorlar. Daha önce de önermiştim. Bir Filistin filmi var: Omar.[1] Hany Abu-Assad’ın 2013 yapımı, bol ödüllü bir film. Başkalarını ajan ilan etmeden önce mutlaka izleyin.

 Filmi izledikten sonra da oturup kullandığınız bu dili bir daha düşünün. Solcu güzellik uykusundan uyanarak, kimine ajan, kimine “Kürtçü,” kimine provokatör ya da alçak vs. gibi sıfatlar yüklemeden önce on kez düşünün ki farkında olmadan birer tetikçiye dönüşmeyin. Sistemin diliyle, zihniyle konuşmaktan kurtulmayı deneyin.

 Özet olarak, Özgür Politika HDP’nin bir kurumu değil, ben de Özgür Politika’nın önüne ne koydu ise onu yazan bir elemanı değilim. Devletin kopyası bir zihinsel arka planla, hoşlanmadıklarınızı ajan, alçak, özel harp dairesi elemanı olarak ambalajlayarak bu işten sıyrılmanın bayağılığından kurtulmaya ne dersiniz?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.