Suriye, Biden-Putin dengesi, tezkere ve “elçiler krizi”

Forum Haberleri —

.

.

  • İktidarın kullandığı “anti terörizm” ve “ülke güvenliğini sınır ötesinde sağlama” gibi argümanların yayılmacılık politikasına meşruluk sağlamanın kılıfı olduğu tamamen faş oldu.
  • Batı Suriye ve Kobanê çevresinde dönen provokasyon girişimleri var.
  • Cihadist örgütler üzerinden İdlib’de ve Suriye'de olabildiğince kalıcılaşmak isteniyor.

 

CELALETTİN CAN

Cumhurcu iktidarın Ortadoğu’da izlediği yayılmacılık politikası sürdürülebilir olmaktan çıktı diyebiliriz.

İktidarın kullandığı “anti terörizm” ve “ülke güvenliğini sınır ötesinde sağlama” gibi argümanların yayılmacılık politikasına meşruluk sağlamanın kılıfı olduğu tamamen faş oldu.

Kriz bölgelerinde “masada olma” zorlamalarının, ardından “tarihsel haklar” argümanı eşliğinde “kalıcı” olma tercihini getireceği bilinen bir sır artık…

Özellikle Suriye'de ve Irak’ta çok daha açık bir biçimde yaşanan bu!

Efrîn ve El Bab’da yerel yönetim, üniversite vb. kisvesi ardında atılan adımlar bunun ifadesi.

El Kaide’den bozma Heyet Tahriri Şam (El Nusra) üzerinden İdlib’i bırakmama yoluna gidiliyor.
30 kilometre güvenlik kuşağı gerekçesiyle Grê Spî ve Serêkanîyê’de süren işgaller var.

Batı Suriye ve Kobanê çevresinde dönen provokasyon girişimleri var.

Washington ve Soçi gezilerinin ardından Suriye tarafından Türkiye'ye yapılan füzeli ve silahlı saldırılara karşı Erdoğan; “Suriye'den ülkemize yönelik terör saldırılarına artık tahammülümüz kalmadı” dedi ama…

Provokasyon düzenlenmesinde amaç ise “anti-terör” yaygarası üzerinden dikkatleri Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Şehba ve Til Rifat’a ve ayrıca Minbiç’e çekerek İdlib’i korumak ve elinde tutmaktı.

Bunun için de İdlib’i havadan bombalamayı tasarlayan Rusya’yı, karadan saldıracak 
İran ve Suriye kuvvetlerine karşı zaman kazanmak, bu arada en azından ABD arabuluculuğu sağlanmak istendi.

Kısacası araçsallaştırılan Cihadist örgütler üzerinden İdlib’de ve Suriye'de olabildiğince kalıcılaşmak isteniyor.

“Suriye Geçici Hükümeti” bile kuruldu. Sayısı on binlerle telaffuz edilen ne idüğü belirsiz “Ulusal Suriye Ordusu’nun maaşlarının Savunma Bakanlığı tarafından ödendiğini basın yazdı…

Önce Biden…

Bütün bunlara karşın, Erdoğan Eylül’de gittiği ABD'de her katıldığı platformda, ısrarla SDG'nin (Suriye Demokratik Güçleri) "terörist" olduğunu dile getirdi. 

ABD Devlet Başkanı Joe Biden ise -ancak Erdoğan ABD’den döndükten sonra- Temsilciler Meclisi’ne yazdığı mektubunda, "Suriye'de ve Suriye'yle ilişkili durumlar, özellikle de Türkiye Hükümeti'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD'i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor, sivilleri tehlikeye atıyor; bölgede barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor ve ABD'nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor" ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı, "Dolayısıyla, Suriye'deki ve Suriye'yle ilişkili durum hakkında 13894 sayılı kararnamede ilan edilen ulusal acil durumun devamının gerekli olduğuna kanaat getirdim" dedi.

Beyaz Saray açıklamasında da 'acil durum’ sürecinin bir yıl daha uzatıldığı ve kararın Resmi Gazete ’de yayınlanacağı 'bilgisine yer verildi.
 
Sonra Putin ve tutmayan denge oyunu

Cumhurbaşkanı Erdoğan Biden ile görüşemeyince, Rusya ile ABD arasında oynadığı denge oyununa başvurdu ve Rusya Devlet Başkanı Putin'e döndü.

Soçi'de yapılan görüşmede daha çok İdlib görüşülürken, ısrarla SDG’nin "terörist" olduğunu da dile getirdi.

Rusya’nın SDG'yi "terörist" olarak görmediği, üstelik SDG‘nin Moskova'da resmi bürosu olduğu, SDG ve onun ana bileşeni PYD ile Suriye rejimi arasındaki ilişkilerde rol oynadığı halde bu iddiasını sürdürdü.   

Gerçi bütün bunları, hatta daha fazlasını Erdoğan da biliyordu ama artık bayatlamış temcit pilavına dönen siyaset oyununu oynamakta mahsur görmedi. Bilebildiğim kadarıyla Putin’den de beklentilerinin karşılığını bulamadı.

Tezkere ve “büyükelçiler krizi” 

İki yıllık Tezkere’nin Meclis’e getirilmesini “büyükelçiler krizi” takip etti. Tezkereye takınılacak tutum, sağ mahallenin şekli bir Erdoğan karşıtlığından öte bir tutumunun olmadığını ortaya koyarken, HDP duruşuyla tezkereye, dolayısıyla, savaşa, ölüme, yoksulluğa, yolsuzluklara, mafyatik Susurluk düzenine ‘Hayır’ın sürükleyicisi oldu…

Bu zamanlara kadar HDP Tezkerelere ‘hayır’ da hep yalnız kaldı. Bu tezkereyle birlikte yalnızlıktan kurtuldu. Umarız Türkiye’nin hayrına olan bu HDP-CHP ortak tutumu devam eder.  

Şimdilerde Büyükelçiler krizi üzerinden Erdoğan Batıya, Türkiye’nin geri dönüşü olmayan yola girebilme çılgınlığını dahi yapabileceği mesajı vererek, sonuç almak istiyor. 

Ölçü

Bakalım Erdoğan ne kadar “çılgın” siyasetçi?

Bakalım gelinen noktada, Batı için Erdoğan'ın kendisi Türkiye’nin stratejik konumuna ne kadar tekabül ediyor?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.