Tecrit ve hekimlik ilkeleri

Dersim DAĞDEVİREN yazdı —

  • Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve ona benzer kapitalist modernitenin oluşturduğu kurumlar İmralı konusunda sessizliğini koruyor. CPT 2022 yılında adaya yaptığı ziyarete ilişkin raporunu henüz yayınlamadı. Ancak asıl sorun olan Kürt hekimlerinin sessizliği.

"İnsanları iyileştirmek ve asla kimseye zarar vermemek... Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma ant içiyorum." Bu iki tümce Hipokrat Yemini’nin özünü oluşturuyor. Bu metin zaman içerisinde değişikliğe uğrasa da, özü aynıdır. Tarihte yemin tıp tanrısı Asklepios üzerine içiliyordu. Günümüzde ise yemin onur üzerine edilmektedir. Fakat her ülkede mezuniyet töreninde yemin edilmiyor. Örneğin Almanya'daki mezuniyet töreninde yemin yok, ancak Türkiye'de var. 
Yemin edilen ülkelerde genelde Dünya Tabipler Birliği Cenevre Bildirgesin'deki hekimlik andı kullanılıyor: "Tıp mesleğinin bir üyesi olarak, hayatımı insanlığın hizmetine adayacağıma ant içerim. Hastamın sağlığı ve refahı benim öncelikli kaygım olacaktır. Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğim. İnsan hayatına en yüksek saygıyı göstereceğim. Yaş, hastalık veya engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, siyasi görüş, ırk, cinsel yönelim, sosyal statü veya başka herhangi bir faktörün görevlerim ve hastam arasına girmesine izin vermeyeceğim. Bunu ciddiyetle, özgürce ve onurum üzerine yapıyorum." 
Türk Tabipler Birliği'nin çevrilmiş metni de "kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine ant içerim" sözleriyle bitiyor. 
Türk Tabipler Birliği'nin 2018'de yayınladığı "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" başlıklı açıklamasında şu hususlara dikkat çekiliyor: "Her çatışma, her savaş, fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir." Bu Dünya Sağlık Örgütü Başkanı'nın Dünya Sağlık Zirvesi'nde sıkça dile getirdiği "Sağlığın temeli barıştır" belirlemesi ile de örtüşüyor. 
Evrensel olan/olması gereken bu koşul maalesef çok önemli bir mekan için geçerli sayılmıyor. O da Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın tutuklu bulunduğu İmralı ada cezaevi. 
Sayın Öcalan yaklaşık 3 yıldır ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor. Daha birkaç gün önce Asrın Hukuk Bürosu avukatları Sayın Öcalan'a yeni bir disiplin cezasının verildiğini duyurdu. 
2011 yılında Birleşmiş Milletler İşkence Özel Raportörü Juan Ernesto Méndez, 15 günden fazla hücre hapsinin BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme'nin ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varan bir rapor yayınladı. Bay Méndez hücre hapsini, mahkumların gardiyanlar hariç diğer mahkumlardan günde en az 22 saat izole edildiği herhangi bir rejim olarak tanımlamıştır. 
Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tecrit süresinin azami 14 günü geçmemesi ve tercihen daha az olması gerektiğini belirtmektedir. Şöyle demektedir: "CPT, hücre hapsinin mahpusların ruhsal, fiziksel ve sosyal sağlıkları üzerindeki son derece zararlı etkileri nedeniyle bu konuya her zaman özel bir önem vermiştir. Bu zarar verici etki hemen ortaya çıkabilir ve tedbirin süresiyle ya da süresizliğiyle birlikte artabilir. Hücre hapsinin neden olabileceği zararın en önemli göstergesi, hücre hapsindeki mahpusların intihar oranının genel cezaevi nüfusuna göre önemli ölçüde yüksek olmasıdır. Bu nedenle, hücre hapsi kendi başına işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza yasağıyla ilgili sorunları açıkça gündeme getirmektedir. Ayrıca, diğer tutukluların ya da cezaevi görevlilerinin dikkatinden uzakta, tutuklulara yönelik hedefli kötü muamele için bir fırsat yaratabilir." CPT şu tavsiyede bulunmaktadır: "Bu tedbirin belirli bir uygulamasının haklı olup olmadığını incelemek için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinde yer alan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla geliştirilen geleneksel testin uygulanması uygundur".
Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve ona benzer kapitalist modernitenin oluşturduğu kurumlar İmralı konusunda sessizliğini koruyor. CPT 2022 yılında adaya yaptığı ziyarete ilişkin raporunu henüz yayınlamadı. Bu konudaki ısrarlara işleyişlerine işaret ederek cevap vermektedir. OPCW de kimyasal silah kullanımı konusunda benzeri bir tutum sergilemişti/sergiliyor. 
Ancak asıl sorun olan Kürt hekimlerinin sessizliği. 
Devam edecek 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.