
İkinci Paris Katliamı/ Foto: Şahin Bozlar
2. Paris Katliamı'na ilişkin Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDK-F) Sözcüsü Agit Polat ve CDK-F Dış İlişkiler Temsilcisi Berivan Fırat ile konuştuk.
- CDK-F Sözcüsü Agit Polat: Bir süredir Türkiye tarafından tehditler alıyoruz. Yoğun bir şekilde ölümle tehdit kampanyası var. Fransız yetkililere ilettik ancak önlem alınmadı. Eğer önlem alınsaydı 3 arkadaşımız katledilmezdi. Fransız devletinin güvenlik zafiyetinden kaynaklı açık bir sorumluluğu var. Bu cinayet aydınlatılmalı.
- CDK-F Dış İlişkiler Temsilcisi Berivan Fırat: O gün Kürt Kadın Hareketi'nin Kadın Meclisleri'yle bir toplantısı vardı. Sakineler için program yapılacaktı. Kadınlar son anda toplantılarını 1, 1-5 saat ertelemişlerdi. Saldırının toplantı saatinde gerçekleşmesine ‘tesadüf’ demek için çok saf olmamız gerekiyor. 9 Ocak Katliamı'nın peşini bırakmadık, bu katliamın da peşini bırakmayacağız.
PERVİN YERLİKAYA
Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yönelik gerçekleştirilen saldırıda Kürt Kadın Hareketi'nin öncülerinden Emine Kara (Evîn Goyî), Kültür Hareketi’nden Mîr Perwer (Mehmet Şirin Aydın) ve Kürt yurtsever Abdurrahman Kızıl yaşamını yitirdi. Katliam sonrası Paris başta olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde sokaklara dökülen Kürtler, saldırının aydınlatılmasını istedi. Katliamın Paris'te 10 yıl önce 3 Kürt kadın siyasetçiye yönelik yapılan suikastin yıldönümüne denk gelmesi dikkat çekti. 2. Paris Katliamı olarak nitelendirilen katliama ilişkin Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDK-F) Sözcüsü Agit Polat sorularımızı yanıtladı.
Paris'te 10 yıl önce 3 Kürt kadın siyasetçiye yönelik yapılan suikastin yıl dönümünde yine bir katliam yaşandı. Bu katliamı kim gerçekleştirdi? Sakine Cansız ve arkadaşlarının katledilmesinde Paris Türk Elçiliği’ne dair bilgiler açığa çıkmıştı. Şu aşamada size ulaşan bilgiler nedir?
Temkinli konuşmayı tercih ediyorum. En azından soruşturma aşamasında, bize ulaşan bilgiler çerçevesinde somut bir şey yok, yani şimdilik yok. Bu olmayacağı anlamına da gelmiyor. 9 Ocak tecrübemiz var. Katliam ilk gerçekleştirildiği zaman doğrudan Türkiye bağlantısı kurulamadı. İlk olarak hatırlarsınız ‘iç hesaplaşma’ dendi. Ardından değişik argümanlar üzerinden algı oluşturmaya çalışıldı. Ben tabii Türkiye’nin bu işin arkasında olduğu konusunda kesinlikle iknayım. Ama şunun da bilincindeyim, elimizde bazı somut veriler olmadan mutlak tanımlamaya gitmek de biraz sıkıntılı olabilir. Ama şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Türkiye’yi işaret edecek bazı bulguların açığa çıkması sadece bir zaman meselesidir. Bazı bulguların çok somut bir biçimde açığa çıkacağını düşünüyorum. Bu noktada bizim faaliyetlerimiz, çalışmalarımız, açığa çıkartmak istediğimiz boyutlar, bize tekrardan Türkiye’nin bu işin içinde olduğunu ispatlayacaktır.
Katile ilişkin elinizde somut olarak hangi bilgiler var?
Saldırıyı yapan kişi 69 yaşında bir Fransız. İsmi William M. Bir silah atış kulübüne üye olduğunu biliyoruz. Kullandığı hiçbir mermi boşa gitmemiş. Paris’te biz 10. bölgedeyiz, o bize yakın 2. Paris’te yaşıyor, orası bize sınırdır. Babasının evinde yaşıyor. Savcılığın yaptığı açıklamaya göre katliamda kullandığı silahı 4 ya da 5 yıl önce izinli almış. Cezaevine girme durumundan bu yana silah kullanma yetkisi yok, silah ruhsatı elinden alınmış. Ama bu silah neden hala onda? Silah kullanma yetkisi geri alındıysa silah neden ondan alınmamış? Ya da alındı da geri mi verildi? Bu sorular yanıt bekliyor.
Sakine Cansızları katleden Ömer Güney’in cinayetten tam 4 yıl sonra; mahkemeye bir ay kala öldüğü iddia edildi. Şimdi, 23 Aralık'taki katliamı gerçekleştiren saldırganın da ‘intihara meyilli’ olduğu belirtiliyor. 10 yıl önceki senaryonun tekrarı gibi bir durum mu yaşanıyor?
Saldırının Paris’te 10. bölgede, Kürtlere dönük olması şüphesiz bizlere bir tekrarı hatırlatıyor. Ama Ömer Güney açısından aynı boyutu ifade edemem. Ömer Güney’in planı buradan kaçmaktı, nitekim kaçtı. İntihar noktasında Ömer Güney’in herhangi bir hesabı yoktu. Ama bugünkünün gözaltında yapmış olduğu sorgu ifadesinde vermiş olduğu ifadede, ‘ben 1 mermiyi de kendim için bırakmıştım’ dediği aktarıldı, ne kadar doğru bilemiyoruz. Açıklamalarında uyumsuzluk, çelişki var. Bir yandan aşırı sağcı olduğunu söylüyor, diğer yandan ‘Kürtler DAİŞ’e karşı mücadelede, onları öldürmek yerine esir olarak tuttular, o nedenle Kürtleri sevmiyorum’ diyor. Bir yandan ‘ırkçıyım’ diyor. Paris’in Saint-Denis banliyosuna gidiyor ve ‘oraya gittiğimde yeterince yabancı bulmadım katletmek için’ diyor. Saint-Denis Fransa’da en çok yabancıların olduğu, hatta Fransızların hiç olmadığı bir bölge olarak bilinir. Madem ki sen ırkçısın, akla gelen bir sorgulama olarak bunu dile getiriyorum, neden orada saldırını yapmıyorsun da burada yapıyorsun? Madem intihar etmek istiyordun, her türlü ırktan yabancılar orada var, niye orada herkesi vurup da sonra intihar etmiyorsun örneğin? İntihar edeceğini söylüyorsun ama sonunda kaçmaya çalışıyorsun, kaçmaya çalıştığın esnada yakalanıyorsun.
Katilin ifadelerinde fazlasıyla çelişkiler mevcut. Bundan kaynaklı şu anki aşamada biraz bu noktaları deşmeye çalışıyoruz. Avukatlar ve savcılık üzerinden, kamuoyuna yaptığımız açıklamalar üzerinden bazı şeyleri deşerek, bu çelişkilerden yararlanarak daha da uzağa gitmek istiyoruz soruşturma sürecinde. Daha da öteye gitmek istiyoruz diyorum, çünkü bu durumun Türkiye ile bağlantısını bir biçimde açığa çıkarmamız gerekiyor.
Bizim düşüncemiz bu katilin cezaevinde sürecinde saldırı kararına vardığıdır. Bir yıllık cezaevi geçmişi var ve 12 Aralık'ta cezaevinden tahliye oluyor. Bu kişinin Kürtlerle alakası nedir? Öncesinde Kürtlerle en küçük düzeyde bile bir sorun yaşamadığı biliniyor. Kendisi de bunu söylüyor, Kürtlerle özel olarak bir sıkıntı yaşamamış. Ama diğer taraftan ise 1 yıl boyunca cezaevinde kalıyor. Bu süreçte kimlerle temas halindeydi, hücre arkadaşları var mıydı, kimlerle günlük olarak görüşüyordu? Bu noktalara kadar varan bir soruşturmanın yürütülmesi gerekiyor. Bu anlamda soruşturma çok boyutlu olmalı ama özellikle cezaevi boyutunda derinleşilmeli. Cezaevi sürecindeki ilişkileri noktasında derinleşmezse bu olay sümenaltı yapılmak istenebilir Ömer Güney olayında olduğu gibi.