Xançepekli Ermeniler yıllar sonra buluştu

Dosya Haberleri —

Xançepekli Ermeniler

Xançepekli Ermeniler

Amed'deki Ermeni Surp Giragos Kilisesi 7 yıl aradan sonra tekrar açılırken Amedli Ermenileri bir araya getirdi…

  • "Müslüman çocukların önlerini keserek iki parmakları ile haç işareti yaparak buna tükürmelerini istediklerini belirten 61 yaşındaki Zivar Demirci: "Süleyman Nazif okulunda okudum. Okula giderken çocuklar Hıristiyan çocuklara böyle davranıyordu. Bunları halen unutamıyorum."
  • Küçükken "Gavur Mahallesi" de denilen Xançepek'te oturduklarını söyleyen 66 yaşındaki Himayek Bostancıyan: "Sadece abimin mezarı var burada. Ama bana sorarsan, buranın kara taşına bile aşığım. Amsterdam'da yaşıyorum. Ama bana orayı bile tapulasalar, buranın kara taşına değişmem."

YILMAZ KAYA

Amed'in Sur içindeki Ermeni Surp Giragos Kilisesi'nin 7 yıl aradan sonra açılışı, doğup büyüdükleri memleketlerinden kopartılarak dünyanın dört bir yanına savrulan Ermenileri buluşturdu. Bu buluşmada, sevinç ve mutluluğun yanı sıra acı, hüzün ve hatıralar vardı. 2015 yılındaki Sur çatışmalarından sonra Ermenilerin Ortadoğu'daki en büyük kilisesi konumunda bulunan Surp Giragos Ermeni Kilisesi tahrip olmuş, kullanılamaz hale gelmişti. Kilisenin ibadet merkezi balyozlarla parçalanmış, kutsal emanetleri talan edilmiş ve kilise duvarlarına özel harekat timleri tarafından Ermenilere yönelik hakaret içeren yazılar yazılmıştı. 

Yıllar sonra Amed'deler

7 yıl boyunca kapalı kalan Kilise görkemli bir açılışla dünyanın dört bir yanına savrulan Ermenileri buluşturdu. Çocukluğu, gençliği Amed'de geçen Ermeniler, yıllar sonra doğup büyüdükleri memleketlerinde bir araya geldiler. Kimisi 50 yıl sonra, kimisi 25 yıl sonra ilk kez memleketlerine geliyordu. Ancak, doğup büyüdükleri evleri yerle yeksan edilmiş, dar küçeleri ise hafızalardan silinmişti. Kilisenin açılışı ve Ermenilerin buluşması bir taraftan sevinç ve mutluluk getirirken, diğer yandan ise hüzün, acı ve hatıraları tazeledi. Yarım asır önce memleketlerinden koparak dört bir yana savrulan, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Amedli Ermeniler, yaşadıklarını gazetemize anlattı.

Hatıralarımız yok edilmiş

Bir zamanlar 5 Ermeni kilisesinin bulunduğu Lice'nin Sarnis köyünde doğan, ancak Amed'de büyüyen 63 yaşındaki Siranis Palancıyen, dedelerinin 1915 Soykırımı'nı yaşadığını, katliamdan sonraki üçüncü kuşak olduklarını söyledi. 4 yaşında iken tamamı Ermeni olan Sarnis köyünden Amed'e gelerek Sur ilçesine yerleştiklerini ve 1980 yılında ailece Hollanda'ya gittiklerini kaydeden Palancıyan, yıllar sonra Amed'e geldiğini belirterek duygularını şöyle ifade etti: "Geride bıraktığımız bu toprakları tekrar görmek bize biraz acı veriyor. Umduğumuz şeyleri bulamıyoruz. Eski hatıralar yok edilmiş. Çok üzüldüm. Eski evler, hatıralarım gitmiş, hiçbir şey kalmamış. Tanrıya şükür olsun yine geldik ayine katıldık. Çocukken mutluyduk ama Hristiyan olduğumuz için her zaman baskı görüyorduk. Ortaokula kadar burada okudum. Süleyman Nazif okulunda, sonra İsmet Paşa okulunda okudum."

Her birimiz bir tarafa dağılmışız

Hollanda'da rahat bir yaşam sürdüklerini, kimsenin dinine, diline karışmadığını ve rahat olduklarını belirten Palancıyan, "42 yıl ordayız. Ama insan kendi büyüdüğü topraklara özlem duyuyor. Bunu kelimelerle anlatamazsınız. Kilisenin açılışı için geldik. Bu kadar kalabalık olması beni mutlu etti, güzel bir şeydi" dedi. 

Sur'da şu an yerle bir edilen Savaş mahallesi Şeftali sokakta oturduklarını, ardından Xançepek'e taşındıklarını kaydeden Palancıyan, "Babam inşaatçıydı, eşimim babası ise semerciydi. Sonra Ermenilerin hepsi bir tarafa dağıldı. Bu büyük bir acıdır. İnsan istiyor ki kendi milleti ve toplumuyla büyüsün. Ama her birimiz bir tarafa dağılmışız, bu insana acı veriyor" dedi.

Zivar Demirci

'Haç işaretine tükürmemizi isterlerdi'

Şimdi tamamen yok edilmiş Xançepek'te oturduklarını, okula giderken sık sık Müslüman çocukların önlerini keserek iki parmakları ile haç işareti yaparak buna tükürmelerini istediklerini belirten 61 yaşındaki Zivar Demirci ise çocukluğunda yaşadığı bu olaylar için şunları söyledi: "Süleyman Nazif okulunda okudum. Okula giderken çocuklar biz Hıristiyan çocuklara böyle davranıyordu. Okul dönüşü gelir anneme anlatırdım. Annem sabahı okula gidip şikayet ederdi. Okuldaki öğretmenler ya da müdür, 'tamam, bir daha olmayacak' derdi. Ama ikinci gün aynı şeyleri yine yaşardım. Bunları halen bile unutamıyorum."

Bizden Ermenice öğrenmişlerdi

"Babam Buğday Pazar’ında terziydi. Dayım ise Demirciler Çarşısında terziydi. Babam terzi Ohannes. Herkes onu tanırdı" diyen Demirci, "1980’de Hollanda'ya gittik. 2011'de ilk kez Surp Giragos'un açılışında Diyarbakır'a geldik. O gün olduğu gibi, şu anda da çok güzel şeyler hissediyorum. Çocukluk anılarım tazelendi. Okuluma gittim gördüm. Kaymakamlık binası olmuş. Buranın insanları çok güzel. Eskisi gibi değil. Eski komşuluklarda Hıristiyanların bayramlarında yemek, çörek, ayran aşı tepsiyle götürürdük Müslüman komşularımıza. Onlar da kendi bayramlarında bize aynı şekilde getirirlerdi. İnanmazsınız ama Müslüman komşularımız bizden Ermenice öğrenmişlerdi. Gezmek için Diyarbakır'a her zaman gelmeyi düşünüyorum" dedi.

Himayek Bostancıyan

Cennete gelmiş gibi oldum

Çocukluğunun ve gençliğinin Amed'de geçtiğini, o günleri çok iyi hatırladığını belirten 66 yaşındaki Himayek Bostancıyan, doğup büyüdüğü toprakları tekrar görmekten mutlu olduğunu söyledi. Küçükken kiliseye gitmekten çekindiklerini ve arka kapıdan gizlice girip ailece ibadet yapabildiklerini kaydeden Bostancı, "Şimdi kilisenin açılışını görünce, cennete gelmiş gibi oldum" dedi. Küçükken eski Buğday Pazarında çalıştığını belirten Bostancıyan, "O zamanlar benim yanımda çalışan çırakların hepsi büyümüş. Sordum, soruşturdum buldum çoğunu. Tanıyamadım. O zaman çocuktular. Ama hepsi beni tanıdı, hem mutluğu, hem hüznü bir arada yaşadım" diye konuştu. 

Kara taşına bile aşığım

Küçükken "Gavur Mahallesi" de denilen Xançepek'te oturduklarını ve 7 yıl önce ilk kez buraya geldiğinde mahallesini ziyaret ettiğini ifade eden Bostancıyan, "O zaman geldiğimde Xançepek'deki evler duruyordu. Kendi evimizde duruyordu. Şimdi hepsi yok edilmiş. Bura ile bir bağımız kalmadı. Sadece abimin mezarı var burada. Ama bana sorarsan, buranın kara taşına bile aşığım. Amsterdam'da yaşıyorum. Ama bana orayı bile tapulasalar, buranın kara taşına değişmem. Arkadaşlara hep söylerim. Ne İstanbul, ne Avrupa. En güzeli bizim memleketimiz. Çünkü içimizdeki hasrettir. 3 çocuğum var, üçü de 'Xançepekliyiz' derler" diyerek Amed'e olan özlemini ifade etti. 

Agop Zağar

Margosyan ile komşuyduk

Şu anda ABD'nin New Jersey eyaletinde yaşayan ve daha çocukken Amed'i terk ettiklerini kaydeden 61 yaşındaki Agop Zağar, babasının vefatından sonra İstanbul'a göç ettiklerini, ardından ABD'ye yerleştiklerini söyledi. Çocukluğundan bir tek kiliseyi ve kuyumcu olan babasının dükkânını hatırladığını belirten Zağar, "Xançepek Gavur Mahallesi'nde oturuyorduk. Geçtiğimiz günlerde vefat eden yazar Mıgırdıç Margosyan ile komşuyduk. Evlerimiz birbirine yapışıktı. Terk ettikten 27 yıl sonra ilk kez Diyarbakır'a geldim. Daha sonraları fırsat buldukça geldim. Sora sora, çocukluğumdan bu yana görmediğim arkadaşlarımı gördüm. Önce tanıyamadık, ama ailelerimizi tanıtınca hatırladık. Şimdi de kilisenin açılışı için buradayım. İnternette okudum Surp Giragos'un açılacağını. Hemen atlayıp geldim buraya. Çok güzel duygular yaşıyorum şu an. Buradan çıkalı 45 yıl oldu. Fırsat buldukça Diyarbakır’a gelirim. Bir bağ var burayla aramda ve o bağ ölene kadar devam edecek" dedi.

Azat Mikail Basmacıyan

Bundan sonra hep geleceğim

Fransa'nın Marsilya kentinde yaşayan ve 10 yaşında iken Amed'den ayrılan 75 yaşındaki Azat Mikail Basmacıyan da, kente olan özlemini, "Diyarbakır, küçüklüğümü yaşadığım, ama tam yaşayamadığım bir kent. Onun için aç kalmışım. Fırsat buldukça geliyorum" dedi. Önce İstanbul'a ardından da 1979 yılında Fransa'ya gittiklerini ifade eden Basmacıyan, "Çocukluk günlerimi çok az hatırlıyorum. Eskiden Balıkçılarbaşı'nda Çiçek Palas Oteli vardı. Orayı hatırlıyorum. Gittim, ama bulamadım, çünkü yıkmışlar. Babam Yemenciler Çarşısı'nda ayakkabıcıydı. Ben de onun yanında çalışırdım buradan gidene kadar. Daha önce de bir kez geldim. Ama son 5 yıldır her yıl geliyorum. Bundan sonra da geleceğim. Çünkü burada anılarım var. Bu kenti hiçbir şeye değişmem" dedi. 

Güler Fidan Arat

Diyarbakır için akan sular durur 

1973 yılında Amed'i terk eden ve 42 yıldır Hollanda'da yaşayan 65 yaşındaki Güler Fidan Arat ise kente olan özlemini şöyle anlatıyor: "Televizyonda Diyarbakır ile ilgili bir şey çıktığında, 'Çocuklar durun, Diyarbakır çıktı' diyorum. Diyarbakır bir başkadır benim için. Çocuklarım İstanbul'da doğdu. Ama hepsi de 'Biz Diyarbakırlıyız' diyorlar. Oğlum bazen benden Diyarbakır meftunesi pişirmemi ister. 'Anne meftune yap, ekşili, sarımsaklı olsun' der. Diyarbakır denilince akan sular durur benim için."

Ermeninin de Ermenisiyim

Xançepek'te oturduklarını belirten Arat, "Ermeninin de Ermenisiyim. Surp Giragos'un ilk açılışı için 2011'de geldim. Kendi evimizi görmek istedim. Ev yıkılmıştı. Orada oturup ağladım. Yanıma gelip 'niye ağlıyorsun' dediler. 'Bu evde büyüdüm' dedim. Kim olursa olsun evini bırakıp giderse ve bir gün geldiğinde evinin yerini, sokaklarını görürse ağlar. Ne yapalım, hayat böyle" diye konuştu. 

40 yılda 3 kez geldim

Kürtçe konuştuğunu ve Ermenice'yi az bildiğini ifade eden Arat, "Lice'nin Sarnıs köyündenim. 40 yılda 3 kez geldim buraya. Her gelişte de sokakları tek tek gezdim. Gezince gözlerim doluyor. Evimiz yıkılmış, sokaklar yıkılmış. Bu son gelişimde Xançepek'ten aşağı gittim. Yolda üç kişiyi gördüm, 'Bak Diyarbakır'ı böyle yaptılar' dedi. 'Yazık' dedim. Bana bir tespih hediye ettiler. Onu beraberimde götüreceğim anı olarak" dedi. 

* * * 

Süryaniler de onları yalnız bırakmadı

Surp Giragos Kilisesinin açılışı için bir çok ülkeden gelen Amed kökenli Ermenilerin yanı sıra, yine Amed'de yaşayan Süryaniler de onları yalnız bırakmadı. 1966 yılında Amed'i terk ettiklerini ve New Jersey'den buraya geldiğini kaydeden 74 yaşındaki Süryani Turan Zoklu, "Babam puşiciydi, dayım ise buranın en eski kuyumcusu Sami Enez idi. Memleketime sık sık gelip-gidiyorum. Bağımı koparmadım. Gelişte eski arkadaşlarımı görüyorum. Şimdi de Kilisenin açılışı için geldim. Açılıştı o kalabalığı görünce ağladım" dedi. 

'Buraya gelince nefes alabiliyorum'

Hollanda'da yaşayan ve Kilisenin açılışı için kente gelen 72 yaşındaki Süryani Yılmaz Mahtagil de, Amed'den bağını koparmayanlardan. 37 yaşına kadar Amed'de nalburdu ve geçim sıkıntısı çektiği için önce İstanbul'a, ardından da Hollanda'ya gittiğini kaydeden Mahtagil, her yıl buraya geldiğini belirterek şunları söyledi: "Evimiz Lalebey Mahallesi'deydi. Süryani Kilisesi'nin yakınında otururduk. Hollanda'da yaşıyorum ama Diyarbakır'a gelince nefes alabiliyorum. Her yıl gelmez isem bir eksiklik hissederim. Ekonomik nedenler olmasıydı, terk etmezdim memleketimi. Her gelişte, eski arkadaşlarımı görüyorum, sohbet ediyorum. Onları görmezsem bile esnafla, hamallarla sohbet ediyorum. Bu şekilde nefes alabiliyorum. Duydum ki kilisenin açılışı var, bu yıl ki gelişimi erkene aldırdım ve geldim. İyi ki de gelmişim. Çok mutlu oldum."

* * *

Surp Giragos Kilisesi...

Surp Giragos Ermeni Kilisesi 1376 yılında inşa edildi. Merkez Sur ilçesinde Ermenilerin yoğun yaşadığı Fatihpaşa Mahallesi’ndeki kilise, 27 Mayıs 1915’te çıkarılan Tehcir Kanunu’na kadar Ermeniler tarafından kullanıldı. 1. Dünya Savaşı sırasında Alman askerlerinin karargâh olarak kullandığı kilise, daha sonra ise Sümerbank’ın pamuk deposu olarak işlev gördü. 1960 yılından itibaren tekrar ibadete açılan 3 bin metrekarelik alan üzerindeki Surp Giragos Ermeni Kilisesi, özellikle 1980 yılında Ermenilerin batı illeri ve Avrupa ülkelerine çeşitli nedenlerle göç etmesi sonucu terk edildi. Cemaati olmadığı için ayin yapılmayan ve zaman zaman hırsızlık olaylarının yaşandığı kilise, bazı bölümlerinin bakımsızlıktan çökmesi sonucu kullanılamaz hale geldi. Yapılan restorasyonun ardından kilise 2011 yılında yeniden ibadete açıldı. Kiliseye 2013 yılında, Moskova’da özel yaptırılan çan takıldı. Sur'da 2015 yılında yaşanan çatışmalar sonrasında, kilise 7 yıl kapalı kaldı.

HDP'li belediyenin katkısı...

Amed'in Sur ilçesinde bulunan ve Ermenilerin Ortadoğu'daki en büyük ibadethanesi olarak kabul edilen Surp Giragos Kilisesi, yaşanan çatışmalar sırasında tahrip edilmişti. Sadece polis ve korucuların girebildiği, sivillere 6 yıl yasak olan Sur'un Fatihpaşa mahallesinde bulunan kilisenin kutsal eşyaları çalınmış, binanın içi tahrip edilmiş ve ayin yapılan yer balyozlarla parçalanmıştı. Sur ilçesinde bulunan Surp Giragos Ermeni Kilisesi, 2011 yılında kilise vakfı ve Halkaların Demokratik Partisi (HDP) döneminde Büyükşehir Belediyesi’nin 6 milyon lira harcayarak yaptığı onarımdan sonra ibadete açıldı. Kilise 2015 Kasım ile 2016 Mart ayları arasındaki Sur'da yaşanan çatışmalarda büyük hasar görünce, 7 yıl boyunca kapalı kalan kilisenin restore edilmesi için Diyarbakır Valiliğine yapılan başvurular  'özel mülkiyet' denilerek kabul edilmedi. Ancak, İstanbul'daki Ermeni Patrikhanesi, savaşın özel bir durum olduğunu gerekçe göstererek Ankara ile yaptığı yazışmalar sonucunda devlet, kilisenin restorasyonunu üstlenmek zorunda kaldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılan protokol sonucunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sağladığı finansman ile Ermeni Surp Giragos Kilisesi'nin onarımı tamamlandı.

* * *

Ohanyan: Balyozlarla ayin yerini parçalamışlardı

Restorasyonu biten kilisenin açılışı 7 Mayıs tarihinde yapılırken, açılış öncesi görüştüğümüz Diyarbakır Ermeni Vakfı Başkan Yardımcısı Ohannes Gaffur Ohanyan, "Bu mekan bu coğrafyadaki halklara, tüm etnik kimliklere ev sahipliği yapacaktır. Ve herkesin ortak buluşabildiği mekan haline getirdiğimiz içinde mutluyuz" dedi. Ohanyan, çatışmalı süreçte kilisenin kullanılamaz hale geldiğini ifade ederek, "Kiliseyi, çatışmaların bitmesinden sonra yetkililerden izin alarak birkaç kez gidip gördüm. Kilisenin önünde sokakta dükkânlarımız vardı ve onların tamamen yıkıldığını gördüm. Kilisenin içinde bulunan mefruşatı, mobilyası, demirbaşı hepsi talan edilmişti. Kimisi yakılmış, kimisi daha sonrasında yok edilmişti. Taş duvarları, çatısı ve çan kulesi dışında kiliseden geriye bir şey kalmamıştı. Kapıları, pencereleri hep kırılmıştı. Çatışmalı süreçten sonra ise sanırım birileri içeri girip balyozlarla dini ibadetin yapıldığı alanı parçalamış" diye konuştu.

Geriye sayılı Ermeni kaldı

Ohanyan, "Sur’un kapalı olmasından Diyarbakırlılar çok etkilendi, mağdur oldu. Ama en çokta Ermeniler mağdur oldu. Çünkü hiçbir faaliyet ve etkinliğini yapamamış oldular. Ermeniler olarak çok sıkıntılar çektik. Şimdi ise çok keyifliyiz ve ayrı bir heyecan var. Yoğun duygular yaşıyoruz. Bu mekân, bu coğrafyadaki halklara, tüm etnik kimliklere ev sahipliği yapacaktır. Ve herkesin ortak buluşabildiği mekan haline getirdiğimiz içinde mutluyuz" dedi. Kentte yaklaşık 50 kadar Ermeni bulunduğunun altını çizen Ohanyan, "Daha önce onlar da yoktu. Dedeleri zorla Müslümanlaştırılan ve eski dinlerine dönmek isteyerek gelip vaftiz olanlarla bu sayı arttı. Yoksa eskiden üç, beş kişi kalmıştık. Türkiye'de sayıları tahmin edilemeyen Müslümanlaştırılmış Ermeniler vardır. Bu süreçte yeni vaftizler oldu. Kendini gizleyen Müslümanlaştırmış Ermeniler çok var. Müslüman kimliği ile yaşıyor ama Ermeni olduğunu bildiğimiz çok insan var. Bazıları kendilerini gizliyor, bazıları kendilerini ifade etmek istemiyor. Ama bu sayı yüzbinlerden fazladır. Diyarbakır'da 1915'te Gazi Caddesi'nde dolaştığınızda kimi durdurursanız 100 kişiden 60'ı Ermeni çıkardı" şeklinde konuştu.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.