Yavru Karınca’nın sinema serüveni
Kültür/Sanat Haberleri —
- Derya Uygurlar’ın ilk filmi Yavru Karınca, bir anne, kızı ve hapishanedeki babanın birbirini nasıl etkilediğini anlatıyor. Cinsiyet kodlarına da ciddiyetle eğilen film için Uygurlar, “Sistemin babaya uyguladığı şiddet; babanın eşine, annenin çocuğuna, ablanın kardeşine, çocuğun bir karıncayı kavanoza kapatmasına kadar varıyor” diyor.
MIHEME PORGEBOL
Oyuncu ve yönetmen Derya Uygurlar, ilk filmi Yavru Karınca’yla izleyici karşısına çıktı. Şu ana kadar 7 farklı ülkede toplam 8 festivalde gösterilen film aslında bir hapishane hikayesi. Fikri 10 yıldan da önceye dayanan filmin uzun yıllara yayılan çekim süreci ile filmde anlatılan meseleler üzerine Yönetmen Derya Uygurlar’la konuştuk.
Seni oyunculuktan senaryo yazarlığı ve yönetmenliğe sevk eden Yavru Karınca filminin hikayesi öğrenebilir miyiz? Nasıl başladı bu serüven?
Filmin benim için özel bir yeri var, çocukluğum ve annemin hikayesi. Yapım 13 Sinema biriminde Hüseyin Kuzu ve Metin Gönen hocalarım bir hikâye nasıl film senaryosuna dönüşür adım adım öğretmişlerdi bana. Bu filmin senaryosu da böyle bir atölyede çıktı. 2012 ve 2013 yıllarıydı. Benim senaryom atölye çerçevesinde çekilecek film projesi olarak seçilmişti. Çok sevinmiş ve çok korkmuştum, bildiğim sularda yüzmüyordum sanki. Çünkü ben oyuncuydum. Tiyatro ve sinema oyunculuğu yaparken sinema okuluna, senaryo yazmaya bulaşmıştı ellerim. Gerçi hayatımda hep bir şeyler yazardım. Tiyatro oyunları yazmaya da devam ederim mesela. Çok film izleyip çok senaryo okumaları yapıyorum. Bir süre sonra artık korkunun ecele bir faydası yok deyip kolları sıvamış çeşitli platformlara göndermeye başlamıştım senaryomu. Batman Yılmaz Güney Film Festivali bünyesindeki senaryo yarışmasına göndermiş ve filmi çekebilmem için para ödülü desteği almıştım. Hazırlıklar hızlanmış, çekim takvimleri konuşuluyordu ki Siverek’te annemin 45 yaşında ani kalp krizi nedeniyle vefat ettiğini duydum. İstanbul’daki evimi, işimi, çekmem gereken filmimi bırakıp memlekete, kardeşlerimle ilgilenmeye gittim. Filmi çekmenin bir anlamı kalmadığını düşünüp Batman Yılmaz Güney Sinema Festivali’ne projeme desteklerinden dolayı teşekkür ettim, filmi çekmek istemediğimi söyledim. Yavru Karınca, hep aklımda ve kalbimde bir yerdeydi. Sadece annemi kaybettikten sonra cesaretim ve gücüm kalmamış hissediyordum.
Filmin çekimleri seneler sonra nasıl başladı tekrar?
Yıllar hızla gelip geçiyor, ben Yavru Karınca filmimi rafa kaldırmış, belki bir gün bir mucize olur ve ben çekerim diyordum. Derken, 2017 yılında Malatya Film Festivali’ne oyuncu olarak katılmıştım. Aynı platformda yarışan yönetmen Onur Yağız ile tanıştım. Festivaldeki filmi Toprak’ı çok beğenmiştim. Anne, çocuk, yaşam ve ölüm kavramlarını ustalıkla kendi üslubuyla anlatmıştı. Filmler üzerine konuşurken ben de Yavru Karınca filmimin hikayesini anlattım. O da can kulağıyla dinledi beni. Filmimin yapımcısı olmak istedi ve birlikte kolları sıvadık. Tekrar senaryoyu çalıştık ve çeşitli platformlara göndermeye başladık. Bir süre sonra Onur yol arkadaşım oldu benim. Evlendik, şimdi 3 yaşında bir kızımız var. Adı Lorîn.
Gösterimler nasıl gidiyor?
Filmi pandemi döneminde, sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde ellerimizde izin belgeleriyle çektik. 25 kişilik bir ekip çalıştı filmde. Ümraniye’de bir evin bodrum katında çektik. Nihayetinde 2023 filmi olarak Avrupa’daki festivallere göndermeye başladık. Şimdilik 6 farklı ülkenin festivallerinde seyircisiyle buluşuyor. Henüz Türkiye prömiyerini yapmadık ancak Türkiye’de de iyi bir festivalle başlamayı umut ediyorum.