Yeni savaşlar, kârlı projeler

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Ortadoğu’da yeni savaşların yeni bir aşamasına geçildiğini an itibariyle söyleyebiliriz.
  • Türkiye ve İran’ın baş rolünde oynadığı ve aylar önce yapıldığı açık olan yeni bir planlamanın devreye sokulduğu anlaşılıyor.
  • Fidan’ın Iran ile bağlantısı da hesaba alınırsa, aylardır süren mekik dansının sadece Kürt toprakları ile sınırlı olmadığı da böylece anlaşılmış oluyor. Oyun daha büyük kurulmuş.
  • İran ve Türkiye’nin ortak bir Ortadoğu planlaması var. Güney Kurdistan’ın bir kısmını ve Rojava’yı Türkler, Başûr’un diğer kısmı, ayrıca Filistin, Lübnan ve Suriye tabii akabinde İsrail üzerinde hakimiyetinin de İran’a hediye edileceği gibi bir formül var gibi görünüyor.

Ortadoğu’da yeni savaşların yeni bir aşamasına geçildiğini an itibariyle söyleyebiliriz.

Yeni savaşlar, terim olarak başka topraklarda, başka aracılar kullanılarak, proxy denen savaşları tanımlamada kullanılır. Bu anlamda en son hamle HAMAS’ın İsrail saldırısıyla yapıldı. 

Bu hamleden, büyük bir ihtimalle Türkiye ve İran’ın baş rolünde oynadığı ve aylar önce yapıldığı açık olan yeni bir planlamanın devreye sokulduğu anlaşılıyor. Bu planlamanın, MOSSAD ve CIA gibi dünyanın en geniş istihbarat ağlarına takılmaması ciddi bir soru işareti. Bu, birkaç günde, hele hele HAMAS gibi kaba saba bir örgütün tek başına planlayabileceği, kotarabileceği bir saldırı olamayacağı da hesaba katılırsa, “usta eller”den, ince matematik hesaplarıyla hesaplanmış bir projenin taşeron şirkete –HAMAS- verilmesi gibi duruyor. 

Şimdi buradan en klasik soruyu soralım: Kim bu hamleden kârlı çıkmaktadır? Bir ihtimalle Netenyahu çıkacaktır. Sürecin işleyişine bağlı. Ancak Filistin’in işine yarayacak bir hamle değil. Sivilleri vahşi bir biçimde hedefleyen, kadınlara cinsel saldırılarda bulunan bir eylemin uzun vadede Filistinlilere bir kârı olmayacağı açıktır. HAMAS’a bir zararı olmaz, çünkü bu cihatçı kafalarda sivil kavramı olmadığı gibi cinsel şiddet onlar için dinsel bir pratik.

Başka kime yarayabilir: Bence Türkiye’ye yarar. Bu saldırı ile kaç gündür Kürt sivillere yönelik saldırılarını görünmez kıldı bile. Israil’i Gazze’ye saldırtarak kendisi için de bu toz duman arasında bir Kürt soykırımını elden çıkarmaya çalıştığı düşünülmelidir ve alarmda olunmalıdır.

 İktidarın, korkunç bir yoksulluğa sürüklendiği bir zamanda, kendi iktidarlarını ve suç ortaklarını gizleyebilecek bir toz bulutuna ihtiyacı var. Bu da planlamayı yapan usta el konusunda bir hayli veri var ortada esasen.

Bu, usta el ve Hakan Fidan ilişkisi konusu da çok elverişli. Fidan’ın Iran ile bağlantısı da hesaba alınırsa, aylardır süren mekik dansının sadece Kürt toprakları ile sınırlı olmadığı da böylece anlaşılmış oluyor. Oyun daha büyük kurulmuş.  

Rusya’nın bu planlamada olup olmadığı çok açık olmasa da bu iki ülkenin bu yolla yeni bir Ortadoğu savaşı başlattıkları, Türkiye’nin emperyal amaçları, yani AKP/MHP ve Ergenekon’cu koalisyonun, neo-Osmanlıcı amaçları için oldukça verimli bir hamle.

İran için de öyle. Bir kere Ortadoğu’da azalan rolünü, özellikle oyun kurucu rolünü artırdı. Rakibi Suudi Arabistan’a, İsrail ile diplomatik ilişki kurma süreci hatırlanırsa, Türkiye ile birlikte iyi bir kazık da atılmış oldu. Sünni, Arap Müslüman Filistinlilere yardım eden Şii ve Arap olmayan İran. Konu derin.

HAMAS’ın açık açık İran’dan destek aldığını söylemesinin anlamı ne olabilir? Bunu İran’ın onayı olmadan yapması mümkün mü? Bu, hem İran’ın rolünü hatırlatmak, hem de Türkiye’den bir miktar dikkatleri uzaklaştırmak için yapılmış olabilir mi?  HAMAS’ı kucaklayan, barındıran, maddi olanaklar sunan Türkiye’nin bundan haberdar olmaması? No way!

Bunun, İsrail ve Amerika’yı hem meşgul hem de taciz ederek özellikle Kürt topraklarının tamamını kontrol altına almanın hesabından bağımsız olması düşünülebilir mi? İran’ın Rojhilatlı örgütleri KDP ile işbirliği yaparak silahsızlandırması, dağıtması, öte yandan Türkiye’nin boydan boya Kürt topraklarına sürekli olarak saldırıda bulunması, Rojava’ya yönelik aylardır hazırlandıkları saldırıların hemen arkasından bu saldırının gelmesini tesadüf saymak Ortadoğu’yu ve Osmanlının bitmeyen oyunlarından bihaber olmak demektir.

Çok açık ki İran ve Türkiye’nin ortak bir Ortadoğu planlaması var. Güney Kurdistan’ın bir kısmını ve Rojava’yı Türkler, Başûr’un diğer kısmı, ayrıca Filistin, Lübnan ve Suriye tabii akabinde İsrail üzerinde hakimiyetinin de İran’a hediye edileceği gibi bir formül var gibi görünüyor.  Daha da ötesi sönen Siyasal İslam’ın canlandırılması ve bununla her iki ülkedeki Siyasal İslam’ın ömrünün uzatılması da sağlanmış olacaktır.

İç politik araç olarak da, Türkler, Kürt toprakları, Kürtlerin ve Kürt hareketinin imhası ve bunun arkasından rejimin yeni anayasa adı verilen son haliyle sabitlenmesi, yerel seçimlerin garantilenmesi vs. gibi düzenlemelere yönelecekken, benzer şekilde İran’da da oldukça yıpranan İslami diktatörlüğünü yeniden şarj etmiş olacaktır.  

Bütün bunlar halledildikten sonra ABD’nin kovulması, arkasından sıra Avrupa’nın “fethi”ne gelecektir elbette. Avrupalılar rüşvet olarak verdikleri paralarla hayatta tuttukları şimdilik kravatlı, ancak artık cihatçı Türk devletinin, ülkelerinin içeriden işgal ettiklerini anladıklarında artık çok geç olacaktır.

Bunun önünün alınmasının tek yolu Kürtlere destek olmaktır. Kürtlerin özgürlüğü kendilerinin de özgürlüğü olacaktır. Mülteci şantajının sona ermesi de buna bağlıdır. I. ve II. Dünya Savaşları’nda sattıkları Kürtlerin, Erdoğan, cihatçıları ve mülteci akınları olarak kendilerine geri döndüğünü hatırlarında tutarlarsa kendileri açısından iyi olur. Zira Siyasal İslam bir şiddet ideolojisidir ve asla var olanla yetinmez.

O yüzden bir an önce bu korkunç hatadan dönerek Kürtlere yapılan haksızlıkların telafisinin ilk adımı olarak Rojava’nın uçuşa yasak bölge olarak ilan edilmesi gerekir. Aksi durumda tamamen Erdoğan’ın şantaj oyuncağı ve cihatçı planlarının hedefi olacakları zaman çok uzakta olmayacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.

</