
6 Åžubat depremi/foto:AFP
Deprem Günlükleri (2)
- Saatler, günler geçti, ne gelen var ne giden. Selahattin o kadar çok çığlık duydu ki derin bir çaresizlik çöktü üzerine. Dakikalar, saatler, günler derken sesler git gide azaldı, sonra sonsuzlukta kayboldu. Yardım sesleri kulaklarında çınlayıp duruyordu. Her enkazdan ses geliyordu, "Sesimizi duyan yok mu?" Sesleri duyan çoktu ama devlet yoktu!
- Naciye Öz'ün yakınlarının sesi 4 gün boyunca enkazdan duyuldu. Ama 4 gün geçmesine raÄŸmen kimse gelmedi. Naciye anne, 8 yakınını çığlıklarını duya duya kaybetti. O günden beri Naciye annenin içi çığlık dolu. 'Cennetten bir kare' notuyla satışa çıkarılan 250 daireli Rönesans Rezidans... Åžu an yerle bir. Orası artık 'cehennemden bir kare.'
GÜLCAN DERELİ
Depremin ilk üç günü... Saatler, dakikalar hatta saniyeler çok önemli. Gecenin ve gündüzün sessizliÄŸini enkaz altında kalanların yardım çığlıkları bozdu. Depremden kurtulabilenler, akrabalarını, yakınlarını, tanıdıklarını merak etti, telaÅŸ içinde. Ancak yıkım çok büyük olduÄŸu için insanlar hangi enkaza koÅŸacağını ÅŸaşırdı; ayrıca ellerinde beton parçalarını kaldıracakları araçlar yoktu. Her bir beton parçasını elleriyle kaldırmaya çalıştılar. MaraÅŸ Pazarcık'a 228 kilometre mesafede olan Hatay SamandaÄŸ'da Selahattin Kubbe ve eÅŸi Emire Kube, Cumhuriyet Mahallesi'ndeki evlerinde depreme yakalandı. Deprem olduÄŸunda eÅŸi Emire ile birlikte evlerinin damına çıktı. Sarsıntı durmak bilmedi, uzadıkça uzadı. Sarsıntı durunca, aÅŸağı indi, çocuklarına seslendi. Çocukları da ancak sarsıntının durmasıyla dışarı çıktı. Depremin gürültüsü ile yıkılan binaların gürültüsü birbirine karıştı, kulakları sağır eden cinstendi. Bir yandan da çocukların sesleri yankılandı. Selahattin, "Çok ÅŸiddetliydi, gerçekten dev bir bombanın patlaması gibiydi" dedi. Hep beraber sokaktaki bir seraya sığındılar.
Enkazdan çığlıklar
Selahattin, ÅŸaÅŸkın ne yapacağını bilmez halde serada düÅŸündü. Ne yapmalıydı? Ama aklı amca çocuklarının evinin saÄŸlam olmamasından dolayı onlarda, endiÅŸeye kapıldı. Bir yandan dolu, bir yandan yaÄŸmur Selahattin'in dışarı çıkmasını engelledi, gece zifiri karanlıktı. Nereye nasıl gidecekti? Öylece bir saat kadar kalakaldı. Selahattin daha fazla dayanamadı, çocuklarını ve mahallenin gençlerini yanına aldı. Selahattin ve ailesi inÅŸaat iÅŸleriyle meÅŸgul olduÄŸu için neyse ki ellerinde bazı malzemeler vardı. Ne varsa aldılar, hatta toprak için kullanılan tırmığı bile ellerine alarak enkazlara koÅŸtular. Selahattin ile birlikte yaklaşık 20 genç, kurtarma ekibi gibi enkazlarda çalışmaya baÅŸladı. Önce en yakınında olan eniÅŸtesinin evinin karşısındaki çöken binaya gittiler. Enkazdan "bizi kurtarın" sesleri geldi. Hızlı bir ÅŸekilde insanları kurtarmaya çalıştılar. Ancak profesyonel deÄŸillerdi, yine de durmaksızın çalışarak enkazdan birçok insanı çıkardılar. Sonra amca çocuklarının evine koÅŸtu. Bina yerle bir olmuÅŸtu. Selahattin ve gençler enkaz altındakilere seslendi. Sesler gelince de hemen iÅŸe koyuldular. Amcasının kızı göçükten seslendi. Hemen burada da kurtarma çalışması baÅŸlattılar. YaÄŸmur çok ÅŸiddetli o anda. Herkes sırılsıklamdı. Ama pes etmediler; canla baÅŸla çalıştılar. Bu enkazdan amcasının kızıyla beraber 3 kiÅŸiyi daha saÄŸ salim çıkardılar. Selahattin ve yanındaki gençler enkaz enkaz dolaÅŸmaya baÅŸladı. Ancak o kadar çok bina yıkılmıştı ki hem zaman dar hem de enkazlara yetiÅŸmek zordu. Hangisine gitse acaba?
Selahattin doÄŸma büyüme SamandaÄŸlı. Tanıdıkları, arkadaÅŸları çok. ArkadaÅŸlarının yaÅŸadığı evler birer moloz yığını. Saatler geçti, günler geçti, ne gelen vardı ne de giden. Selahattin o kadar çok çığlık duydu ki derin bir çaresizlik çöktü üzerine. Üç gün geçti gelen giden yoktu. Üstelik hava çok soÄŸuktu. Dakikalar, saatler, günler derken sesler git gide azaldı. Yardım sesleri kulaklarında çınlayıp duruyordu.
Zaman daralıyor
Antakya Defne, Armutlu, Kırıkhan, Hassa, Harbiye, Arsuz, İskenderun, KaraÄŸaç da SamadaÄŸ ile aynı durumda. Hatay'da her yer moloz yığını. Her enkazdan ses geliyordu, "Sesimizi duyan yok mu?" Vardı ama ellerinden bir ÅŸey gelmiyordu. Nasıl kaldıracaklardı bu molozları? Sesleri duyan çoktu ama devlet yoktu! En çok sesleri duydukları halde bir ÅŸey yapamamak yaralıyordu. Gözlerinin önünde insanların donarak can çekiÅŸlerini izlemek depremden bile daha ağırdı. Zaman akıyor ve enkaz altındakiler için vakit daralıyordu.
4 gün oldu gelen yok
Aynı anda Elbistan da zifiri karanlık, hava gece eksi 20 dereceyi buldu; elektrik yok, su yok, yiyecek yok. Elbistan'ın nüfusu yaklaşık 142 bin. Ancak yokluk çoÄŸu insanın yakın köylere ve baÅŸka ÅŸehirlerde bulunan yakınlarının yanına gitmek zorunda bıraktı. Enkazda yakınları olan kaldı, bir umut belki gelip çıkaran olur diye. DiÄŸer insanlar ise beton yığınına dönen mahallelerini terk etti. Elbistan'ı terk etmeyenlerden biri de Naciye Öz. Elbistan'ın Cumhuriyet Mahallesi'nde oturan Naciye Öz'ün yakınlarının sesi 4 gün boyunca enkazdan duyuldu. Ama 4 gün geçmesine raÄŸmen kimse gelmedi. Yakınlarının sesini duyan insanların gözleri yaÅŸlı. Onlar enkazda can verirken, yakınları da dışarıda bir parçalarını yitiriyordu. 5. gün kurtarma ekipleri geldi ama artık enkazlardan gelen sesler kesildi. Naciye anne, 8 yakınını çığlıklarını duya duya kaybetti. O günden beri Naciye annenin içi çığlık dolu.
Naciye anne birçok insan gibi Elbistan Cemevi'ne sığındı. Cemevi depremzedelerin sığınağı haline döndü. Güvenli geldi herkese. Yüzlerce kiÅŸinin ayakta kaldığı cemevinde günlerce geceyi sabah etti ama artçılar durmak bilmedi. Cemevindeki röportajlarım sırasında 4.2 ÅŸiddetinde artçı ile birlikte büyük bir gürültü oldu. 4.2 yazınca küçük bir rakam gibi ama hissedilen çok daha büyük. Sarsıntıdan çok yerin altından gelen o gürültü korkuttu, ne olduÄŸunu anlamadan koÅŸmaya baÅŸladık, ama ben yanlış yöne koÅŸtum, farkında deÄŸilim arkadaşımın beni kavramasıyla kendime geldim. Sonra cemevindeki herkes dışarıya çıktı. Sonra tabi bana takılıp güldüler, gülmeleri çok iyi geldi.