Erdoğan’ın istihbarat ağı Almanya’dan vazgeçmiyor

Dosya Haberleri —

ALMANYA ISTIHBARAT

ALMANYA ISTIHBARAT

  • AKP için Almanya, can alıcı merkezlerin başında. Ülkede 1,5 milyonu aşan seçmen olmasının yanı sıra bunlar üzerinden Alman iç siyasetini kontrol altına alma isteği, AKP-MHP iktidarını iştahlandırıyor. 

FEHİM IŞIK

 

Türkiye, Alman İç İstihbarat Örgütü Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin (BfV) her yıl düzenli olarak yayınladığı yıllık raporunda hep yer tuttu. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde yayınlanan raporlarda daha çok Türkiye’ye muhalif yapılanmaların faaliyetlerine yer verilirdi. Son birkaç yıldır bu durum değişmeye başladı. Alman toplumunu tedirgin etmeyecek bilgilerin kamuoyuna da açıklandığı istihbarat raporlarında PKK, Gülen Cemaati veya diğer grupların yanı sıra Türk devlet kurumlarının Almanya’daki uzantılarına da risk grupları arasında yer verilmeye başlandı.

Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında İçişleri Bakanı Horst Seehofer ve BfV Başkanı Thomas Haldenwang BfV’nin 2019 yılı raporunu kamuoyu ile paylaşmıştı. 377 sayfalık raporda öncekilerden farklı olarak bu kez Türk istihbarat teşkilatı MİT’in Almanya’daki faaliyetleri de yer tutuyordu.

Almanya’nın MİT’in odak ülkelerinden olduğu bilgisine yer verilen raporda Türk istihbaratının faaliyetlerine ilişkin siyasi, ekonomik ve teknolojik istihbarat elde etme boyutlarının yanı sıra nüfuz etme gayretlerinin bulunduğu da yazılmıştı.

Türkiye’nin istihbarat faaliyetlerinde ve nüfuz oluşturmada kullandığı birçok kez istihbarat raporlarına yansıyan DİTİB, MİT’in yer verildiği 2019 raporunda yer almadı. Ancak bu kez bir başka örgüt, AKP’nin Almanya’daki uzantısı olan Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) de MİT’in yanı sıra BfV’nin 2019 raporunda yer alan diğer bir kurumdu.

Almanya’nın Türk devlet kurumları veya AKP’ye yakın kurumları mercek altına aldığı raporda, “İslamcılık/İslami Terörizm” başlığı altında Alman güvenlik makamlarının yakından izlediği Türkiyeli İslamcı gruplara ilişkin bilgiler de vardı.

Bu grupların en başında Türk Hizbullahı’na yer verilirken birçoğunu artık AKP’nin kontrol ettiği Milli Görüş, İsmail Ağa Cemaati gibi kurumların güncel bilgilerine de yer ayrıldı.

BfV’nin kamuoyuna açıklanan raporlarında Alman toplumunu tedirgin etmeyecek bilgilere yer verilmesine özen gösteriliyor. Bu nedenle kitlesel ölümlere neden olacak eylem potansiyeli olan DAİŞ gibi radikal cihatçı örgütlerin faaliyetlerine ilişkin ayrıntılar, raporlarda çok dikkatli biçimde yazılıyor. Öyle ki birçok bilgiye, örneğin bu örgütlere devletlerin sağladığı dolaylı ya da direkt desteklere ilişkin ayrıntılara pek yer verilmiyor. Bunun yerine Almanya’nın son yayınladığı BfV raporunda hissedildiği gibi söz konusu örgütlere dolaylı ya da direkt destek sağlayan devletlere “gözümüz üzerinizde” denilecek türden diplomatik işaretlerle dikkat çekiliyor. BfV’nin 2019 raporunda MİT’in faaliyetlerine yer verilmesini bu bağlamda değerlendirmek mümkün.

 

MİT faaliyetlerinde 15 Temmuz sonrası artış

Alman devletinin istihbarat raporlarında kısmen yer alsa bile Türk MİT’inin özellikle son birkaç yıldır Almanya’daki istihbarat faaliyetlerini artırdığından kimsenin şüphesi yok. Bu bilgiler, birçok kez Alman basınının gündemine de girdi.

Türk MİT’inin Almanya’daki faaliyetleri, AKP döneminde farklılaştı. Erdoğan’ın MİT’e geniş yetkiler tanıyan yasalar çıkarması, MİT’in yurtdışına etkin bir şekilde açılmasını beraberinde getirdi. Türkiye ve Kürdistanlıların önemli bir nüfusa sahip olduğu Almanya, MİT’in açıldığı Avrupa ülkelerinin başında geliyor.

BfV raporunda da dikkat çekildiği üzere MİT, Almanya’daki faaliyetlerini Türkiye’nin resmi ataşeliklerinde merkezileştirmiş durumda. Bu ataşelikler aracılığıyla da sivil toplum kurumu altında örgütlenen ırkçı ve dinci Türk kurumlarından yararlanıyor.

Türk MİT’inin Almanya’daki faaliyetleri birçok kez Federal Alman Meclisi’nin gündemine de geldi. Bu konuda ilk önergeyi veren parti, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) oldu. Bu partinin ardından Sol Parti (Die Linke), Federal Hükümet’e MİT’in Almanya’daki faaliyetlerini sordu. Konuyu Meclis’e taşıyan partilerden biri de Hür Demokrat Parti (FDP) oldu. FDP’nin Almanya’daki casusluk faaliyetlerini gündeme getirdiği soru önergesinde Türkiye’nin faaliyetleri dikkat çekici şekilde öne çıkıyordu.

FDP adına hükümete soru önergesini yönelten federal milletvekili Benjamin Strasser, Almanya’nın özellikle 15 Temmuz’dan sonra Türk istihbaratı tarafından hedef olarak seçilmesine şaşırmamak gerektiği görüşünde.

Strasser’in dikkat çektiği bir nokta da MİT’in Alman güvenlik birimlerine sızma girişimi. MİT’in faaliyetlerini istihbarat toplamakla sınırlı tutmadığını söyleyen Strasser, muhaliflerin sindirilmesine dönük faaliyetler de yürüten MİT’in bu nedenle Alman güvenlik birimlerine sızma yönündeki çabalarını artırdığını belirtiyor.

Sol Parti adına hükümete verilen soru önergesinde ise hükümetin Türkiye’nin casusluk faaliyetlerine karşı yeterince önlem almadığına dikkat çekiliyor. Buna örnek olarak son on yılda Almanya Federal Başsavcılığı’nın Türk MİT’i ile bağlantılı casusluk faaliyetlerine ilişkin 35 kişiye toplamda 26 soruşturma açtığı ancak bu soruşturmaların tamamının sonuçsuz kaldığı hatırlatılıyor.

 

Alman yargısının ‘ajan davalarındaki’ isteksizliği

Almanya’da yargının Türk MİT’inin yürüttüğü casusluk faaliyetlerine ilişkin davalarda çok istekli olmadığını gösteren birçok örnek var.

Bunlardan biri, Erdoğan’ın eski danışmanı Muhammed Taha Gergerlioğlu ile iki istihbaratçının Kürt, Alevi ve Êzîdî aktivistler hakkında bilgi topladıkları ve casusluk faaliyeti yürüttüklerinin anlaşılması sonrasında açılan dava. Bu dava, 70 bin Euro kefalet cezası verilmesi sonrasında Mayıs 2015’te apar topar kapatıldı. Ancak dava iddianamesinde de açıkça yer alan bilgilere göre Gergerlioğlu ile birlikte yargılanan iki istihbaratçının Almanya’daki muhaliflerin seyahat planlarını MİT’e servis ettiği, bu kişilerden Türkiye’ye girenlerin ise tutuklandıklarını ortaya koymuştu.

Yine Alman polisi, gazeteci kimliğiyle Kürt siyasetçilerle ilişki kuran Mehmet Fatih Sayan’ı 2016 yılında yakaladı. Bu yakalama, öyle sanıldığı gibi Alman polisi veya istihbaratının marifetiyle olmadı. Bizzat hedefte olan Kürtlerin ortaya çıkardığı bilgilerin basına yansıması sonrasında Alman polisi, Sayan’ı yakalamak zorunda kaldı.

Mahkemeye de yansıyan belgelerde Sayan’ın 3 Kürt siyasetçisine, Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar ve KCDK-E Eş Başkanı Yüksel Koç’a suikast düzenlemek üzere ayrıntılı istihbarat çalışması yaptığı ortaya çıktı. Sayan’ın Türk MİT’i ile bağlantıları da mahkemede deşifre oldu.

Tüm bilgilere rağmen Sayan, göstermelik bir yargılama sonrasında çok kısa süreli bir ceza ile serbest bırakıldı.

 

Almanya basını MİT’in faaliyetlerini sorguluyor

Türk istihbaratının Almanya’da yürüttüğü faaliyetlerin artması, Türk MİT’inin Alman hükümetinin sorunu Erdoğan ile uzlaşarak çözme eğiliminin belirgin bir biçimde ortaya çıkması sonrasındaki faaliyetleri, her ne kadar yargının konusu olmasa da Alman basınının konusu oldu.

Gazeteci Susana Santina ve Simone Müller tarafından hazırlanan “Erdoğan’ın Hizmetinde” başlıklı belgesel haber, ZDF kanalında yayınlandı. MİT’in Almanya’daki faaliyetlerini ele alan belgeselde MİT’in çalışma sistemi ve casus ağı ile bunun arka planına ilişkin bilgiler ve Alman resmi makamlarının Türk istihbaratının faaliyetlerine neden göz yumduğu konu edilmişti.

Göz yummanın nedeni olarak Alman hükümetinin tehlikeyi Erdoğan ile uzlaşarak bertaraf etme isteğinin yanı sıra Türk istihbaratının örgütlenme ağının geniş olması gösteriliyordu.

Belgeselde bazı istihbarat uzmanları ile ismi gizli tutulan ajanlar da konuşuyor. Ajanlardan biri kumar borcunu kapatabilmek için MİT’e çalıştığını söylüyor. Belgeselde söz konusu ajana muhalifler hakkında bilgi aktarması karşılığında para verildiği belirtilirken casusluğun motivasyonuna ilişkin ise “Türk Cumhurbaşkanı’na tapanlar, Almanya’daki vatandaşları hakkında bilgi sızdırıp casusluk yapmayı kendilerine görev sayıyor” deniliyor.

Belgeselde konuşanlardan biri de Alman İstihbarat Uzmanı Erich Schmidt Eenboom.

Eenboom, MİT’in Almanya’da bu kadar rahat çalışabilmesinin nedenlerini değerlendirirken bu durumun iki ülkenin istihbarat örgütleri arasındaki ilişkiden kaynaklandığına dikkat çekiyor.

Eenboom, Almanya Federal Hükümetinin Ankara’yı siyasi cinayetler işlenmemesi konusunda uyardığını da söylüyor. MİT’in bu nedenle Almanya’da siyasi cinayetlerden kaçındığını belirten Eenboom, Almanya’nın Suriye ve Libya’daki El Kaide ve DAİŞ yanlısı radikal cihatçıların MİT tarafından desteklendiğinin farkında olduğunu ve bu durumun MİT’i daha güçlü bir pozisyona soktuğunu belirtiyor. Eenboom’a göre MİT, böylece kontrol altına alabileceği bu örgütler aracılığıyla Alman hükümetini de tehdit edebiliyor.

Eenbom’un dikkat çektiği konulardan biri de MİT’in izlediği kesimlerin başında Almanya’daki Kürt nüfusu olduğu. Federal Almanya ile Türkiye arasında imzalanan protokoller sonrasında her iki kesimin de PKK’yi hedefe koyduğunu belirten Eenboom, “Bu nedenle Türk istihbaratının Almanya’da PKK’ye karşı faaliyet yürütmesi, bilgi toplaması daha kolay gerçekleşiyor” diyor.

 

Eenbom: Türk MİT’i piramit gibi örgütleniyor

Eenbom’a göre Türk devleti gönüllü istihbaratçı bulma konusunda pek zorluk çekmiyor. AKP’ye yakın sivil toplum kurumlarının, ırkçı derneklerin, şimdilerde yasaklanan “Osmanen Germania” gibi çeşitli grupların Türk istihbaratına gönüllü çalıştıklarının bilindiğini belirten Eenboom, Türk istihbaratının örgütlenme ağı ile eski Doğu Alman istihbarat örgütü Stasi’nin birbirine çok yakın olduğunu savunuyor. Eenboom, Almanya’daki AKP yanlısı Türkiyelilerin sayıca fazla olması nedeniyle Federal Hükümetin bu çalışmayı engellemesinin kolay olmadığını da savunuyor.

 

Erdoğan’ın Almanya’daki iki yönlü faaliyeti

Her ne kadar MİT’in başını çektiği faaliyetlerin birçoğuna dönük dava açılmadığı, soruşturmaların gizli yürütüldüğü, bazı dosyaların Erdoğan ile Merkel’in “uzlaşısı” sonrasında sümen altı edildiği yönünde bilgiler olsa da Erdoğan yönetimindeki Türkiye, Almanya’daki ırkçı ve milliyetçi kesimleri konsolide edip bunun üzerinden Gülen Cemaati ve PKK’nin etkisini azaltmaya yönelik çabalarını artırmış durumda.

Erdoğan’ın bu amaçla MİT ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden Almanya’da iki yönlü faaliyet içine girdiği belirtiliyor. Daha açık deyimle Erdoğan, Almanya’da bir yandan Alman devletini, diğer yandan muhalifleri hedef alan gizli bir “havuç-sopa” diplomasisi yürütüyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı üzerinden yürütülen çalışmalarda “sivil” heyetler sık sık Almanya’yı ziyaret ederek görüşmeler yapıyor. Bu heyetlerin hedefinde Angela Merkel başkanlığındaki Alman hükümetinin Türkiye yanlısı tutumunu sürdürmesi var. Bu faaliyetlerin bir diğer yanını da Dışişleri Bakanlığı ile koordineli biçimde Türk istihbaratı sürdürüyor.

Türk devleti adına hareket eden Dışişleri diplomatlarının ikili görüşmelerde Almanları, dolaylı anlatımlarla radikal İslamcılar üzerinden tehdit ettiği pek sır değil. Bu kişilerin ikili görüşmelerde dile getirdiklerini Erdoğan birçok kez Avrupa devletlerini radikal cihatçı gruplar üzerinden tehdit ederken kullandı. Üstelik bunu dolaylı yapma gereği bile duymadı.

 

Almanya yakından izliyor ama tutum almıyor

İkili görüşmelerde dile getirilenlerin ardından Almanya, Türk istihbaratının faaliyetlerini daha yakından izlemeye aldı.

Bu izleme esnasında Türk MİT’inin kontrolünde yürütülen bazı görüşmelerin Alman istihbarat ağına takıldığı, hatta görüşmelerde konuşulanlar üzerine bazı savcılıkların harekete geçerek inceleme başlattığı yönünde bilgiler var.

Alman istihbarat ağına takılan bilgi, Türk istihbaratı ile ilişki içinde olan bazı kişilerin Almanya’daki Türkiye destekli radikal cihatçı grupları harekete geçirmeye dönük bir çaba içinde olduğu yönünde.

Bu, Almanya açısından yeni bir gelişmedir.

Türkiye ile köklü ekonomik ve siyasi ilişkileri olan Almanya, birçok kez Türk devletini Avrupa devletleri karşısında kolladı. Bunu elbette kendi çıkarları için yaptılar. Karşılığında ise böyle bir tablo ile karşılaşmayı kendileri açısından can sıkıcı buluyorlar.

Alman istihbaratı, radikal cihatçı gruplar ile AKP yanlısı ırkçı milliyetçi çevrelerin Alman devleti için nasıl bir tehlike oluşturduğunu en net bilen kurum. Bu grupların şiddet içeren saldırılarının, bunun yanı sıra Türkiye’deki kamplaşmayı Almanya’ya taşımalarının önüne geçmek için de temaslarını öncelikle AKP iktidarı ile sürdürüyorlar. Ancak Alman toplumu açısından da risk oluşturan ve BfV’nin yakından takip ettiği bu gelişmenin önümüzdeki dönem nasıl süreceğini, esasen Erdoğan’ın tutumu belirleyecek.

 

Basın: Almanya AKP-MHP iktidarının arka bahçesi

Türk istihbaratının Almanya’daki ağına dair ülke basınında da çok geniş bilgi ve değerlendirmelere rastlamak mümkün. Bu konudaki haber ve programların sayısında son zamanlarda ciddi bir artış söz konusu... Almanya’nın önde gelen istihbarat ve güvenlik uzmanları, gönüllü ya da maaşlı fark etmez, Türk istihbaratçı sayısının artmasıyla birlikte Almanya’nın AKP-MHP iktidarının arka bahçesi durumuna geldiğine inanıyor.

BfV de bu nedenle “tehlikeli” görülüp izlenen Türk kuruluşlarına her yıl yenilerini ekliyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği’ni (ATİB) de listeye ekledi.

Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD), AKP’nin sadece Almanya’daki değil Avrupa’daki lobi kuruluşu olarak biliniyor. Bu kuruluşun bazı silahlı grupları örgütlediği, Kürtleri ve diğer muhalifleri hedef alan ırkçı gösteriler organize ettiği, birçok kez Avrupa basınına da yansıdı. Ayrıca 1999 yılında Almanya’da kurulan Deniz Feneri Derneği’nin 2002 ile 2007 yılları arasında topladığı 41 milyon Euro bağışı yasadışı bir şekilde bu kurulaşa hibe ettiği de ortaya çıkmıştı.

Almanya’da bine yakın camide faaliyet sürdüren Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), AKP’nin Almanya’daki en gözde kurumu. Bu kurumun camileri birçok eyalet ve kentte Alman hükümet kurumları ile ortak projeler yürütüp devletten önemli miktarda yardım da alıyor. Ayrıca Türkiye ile Almanya arasındaki ikili anlaşmalar nedeniyle bu kurumun birçok gideri de Alman devleti tarafından karşılanıyor.

2014 yılında boks kulübü olarak örgütlenen “Osmanen Germania” grubu da dikkat çeken AKP-MHP iktidarı yanlısı gruplardan biri. Bu grup, karıştığı şiddet olayları, kriminal suçlar ve suikast hazırlıkları yüzünden birçok kez gündeme geldi ve yasadışı faaliyetleri nedeniyle Temmuz 2018’de İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandı. Ancak varlığını illegal olarak hala sürdürüyor.

Bir suç örgütü olan ve bu nedenle kapatılan Osmanen Germania’nın üst düzey kadrolarının Erdoğan’ın danışmanları da dahil birçok AKP’li yönetici ile yan yana görüntüleri basına da yansıdı.

AKP için Almanya, kuşku yok ki can alıcı merkezlerin başında geliyor. Bir yandan 1,5 milyonu aşan Türkiyeli seçmenin yarattığı cazibe, bir yandan da bunlar üzerinden Alman iç siyasetini kontrol altına alma isteği, Türk istihbaratını da, Erdoğan yönetimindeki AKP-MHP iktidarını da iştahlandırıyor. Tam da bu nedenle Almanya’daki Türkiye’ye bağlı konsolosluklar, camiler, dernekler, banka ve seyahat acenteleri MİT’in birer şubesi gibi çalışmaktan imtina etmiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.