Erkeği öldürmek kolektif çaba gerektirir

Elif KAYA yazdı —

  • Şehrin gürültüsünden uzak, doğayla iç içe bir yerde, özgür yaşam arayışında olan karma bir grupla Jineolojî seminerinin ardından tartışmaya koyuluyoruz. Tartışmanın konusu erkeklik ve erkeğin değişim-dönüşümü üzerine…

Her zaman olduğu gibi tartışmaya sorularla başlıyoruz. Her soru bir cevabı, her cevap yeni bir soruyu doğuruyor. Tartışmalar derinleştikçe duygular samimileşiyor, erkekler birbirine yönelik eleştiri ve beklentilerini daha açık dile getirmeye başlıyor. Grup tartışması ortaya koyuyor ki erkekler kendi aralarında duygularını paylaşmaya pek cesaret edemiyorlar. Çünkü birbirini rakip olarak gördüklerinden, kendi iç dünyasını paylaşmayı bir zayıflık olarak görüyorlar. Devrimci yaşamı mevcut “erkeklik” anlayışıyla sürdürmek ağır yük olsa da, “normalleşen” bu durumda bunun çelişkisini pek yaşamadıklarını itiraf ediyorlar.

Kadınlar nelerden kopup, nelerle buluşmak istedikleri konusunda daha rahat ve netler. Ama erkekler, inşa edilen şatodan dışarı adım attıklarında yok olacaklarmış gibi kaygılı ve tedirginler. Bir yandan değişim istemi, diğer yandan nasıl adım atılacağının bilinmezliği kaygı ve korkusunu taşıdıklarını dile getiriyorlar.

Katılımcılardan hiçbiri, var olan yaşam biçiminden memnun değil, bu yüzden bir itiraz ve retle bir araya gelmişler. Ancak yerine ne konulacağını, bunu nasıl gerçekleştireceklerini bilmemenin yoğun çaresizliğini de yaşıyorlardı. Bu nedenle retler kadar yeni bir yaşama giden yolu ve yöntemi bilme istemi var. Feminist hareketlerin, erkeğin değişimine olanak sağlayan bir perspektiflerinin olmamasını ve kendilerini hep ispata zorlayan yaklaşımının yorucu ve zorlayıcı olduğunu belirtiyorlardı. Bu nedenle onlara değişim olanağı sağlayacak, bunun yol ve yöntemini sunacak bir yaklaşıma ihtiyaçları olduğunu ifade ediyorlar.

Erkeklerin bazı kalıplara sıkıştırılıp, duygularını yansıtmaması, birbiriyle ilişkilenirken duygularını paylaşmaması erkeğin bir kişilik özelliği olarak onlara sunulmuş. Oysa duygular insanı insan yapan değerlerdi. Duygularını ortaya koyamayan birey bu boşluğu öfke, çaresizlik ve kızgınlıkla dolduruyordu. Erkeklik denilen olguda da bu zemin üzerinde yaşam buluyordu. Bunun sonucunda kendisine öğretilen kalıplara sıkışan, bunun davranışlarını sergileyen, iktidarı elinde bulundurmaya koşullanan, kendine yabancılaşmış bir birey gerçekliği açığa çıkıyordu. Erkeklik, karşısındakine boyun eğdirip, hükmetme üzerinden kimliğini ispatlamaya ve yaşam bulmaya çalışıyordu. Yani sözün özü yaşamın doğal mecrasından sapmasına yol açan erkeklik, her tür şiddetin kendisine yaşam alanı bulduğu bir zemine dönüşüyordu.

Bu tartışmalarda erkekler tüm açıklığıyla düşüncelerini ortaya koyup, kendi aralarında neden dayanışmayı değil, rekabeti esas aldıklarını, hep kazanmaya odaklanan öğrenme biçimlerinin arkadaşlık- dostluk ilişkilerini nasıl zayıflatıp, ortadan kaldırdığını anlattılar. Yani sorun sadece erkeğin kadın cinsi ile eşit ve dengeli bir ilişki geliştirememe sorunu değil, aynı zamanda erkeklerin kendi cinsiyle de büyük sorunları vardı. Erkeklik, yıkıcı rekabetle var olmaya koşullanmış bir yaşam biçimiydi: devrimci ortamda bile fikirlerinde, davranışlarında, karar alma süreçlerinde bunun derin izlerini taşımaktan kendini kolay kolay kurtaramıyordu. Bunun bütünleşmeyi engelleyen, tutuklaştıran, ruhsuzlaştıran yanları fark edilse de köklü aşma çabası daha büyük cesaret ve örgütlü çaba gerektiriyor.  Bireysel olarak geliştirilen denemeler ise örgütlü ataerkil zihniyet karşısında anlamsızlaşıyor, itibar yitimine uğrayıp, etkisizleşiyordu. Bu nedenle erkekliği öldürmek de kolektif bir çaba ve mücadeleyi gerektirir.

Değişim isteyen ama kolektif bir mücadele geliştirme gücü gösteremeyen erkekler, en iyi olasılık olarak kadın hareketinin değerleriyle ters düşmemeyi esas alan bir yaklaşım içinde bulunuyorlar. Bu durum kısa vadede sorunların çıkmasını önlese de köklü değişim içeren bir duruşa dönüşmüyor. Feminist hareketler de erkeğin değişimini kendilerine çok fazla dert etmemiş, “bizden uzak olsunlar yeter” demişlerdir.

Ama Kurdistan Özgür Kadın Hareketi yıllardır bu konuda kapsayıcı bir devrimci perspektifle çalışmalarını yürütüyor. Gruptan bir erkek katılımcının “Jineolojî erkeklerin de değişebileceğine olanak sağlayıp, bu umudu verdiği için teşekkür ederim” sözleri bu hakikatin ifadesiydi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.