Yaşamın özgürleştirilmesi ve yerel yönetimler

Elif KAYA yazdı —

  • Mekanlara kadın fikri ve eli değdikçe daha estetik ve sıcak mekanlara dönüştüler. Kale surları gibi inşa edilen yapılar şeffaflaştırılıp, tüm toplumun kullanımına açık hale geldi.
  • Kadınlar kentlerini, mekanlarını özgürleştirmeye ve yeniden inşa etmeye talip oldukça yaşam özgürleşir.

Mekan, yaşamımızın anlama kavuştuğu alandır. Mekansız bir yaşam düşünülemez. Mekanla ilişkimizin niteliği ve sıkılığı ise özgürlük düzeyimizi belirler. Yaşam bütün mü, parça mı, içinde miyiz, kenarında mıyız, sınırlandırılmış mıyız, özgür müyüz gibi konular mekanla olan ilişkimizde açığa çıkar. Başka bir ifadeyle mekanın yaşamla ilişkisi mekanik değil, organiktir, akışkandır, vazgeçilmezdir.

Yaşamın özgürlük düzeyini ele veren önemli göstergelerden biri de mekanların inşa edilme biçimi ve özellikleridir. Mekanın oluşumunda kim belirleyici, mekanlar kime hizmet vermek üzere oluşturulmuş, kimleri esas alır, kimleri dışında bırakır gibi konularda önemlidir.

Ataerkil sistem mekanı oluştururken, kadını evle ve dar bir alanla sınırlandırarak, kamusal alanı erkeğe göre dizayn etmiştir. Kamusal alanda kadınlar neredeyse görünmez kılınmıştır. Kadın-erkek arasındaki eşitsiz ve özgür olmayan ilişki biçimleri mekanda çok belirgin dile gelir. Örneğin daha on, onbeş yıl öncesine kadar Kurdistan’da belediye binalarının pek çoğunun erkeğe göre tasarlandığını, kadınların bu alanda sorumluluk üstlenmeleri bir yana ziyaret ettiklerinde bile ihtiyaçlarını karşılayamayacakları tarzda inşa edildiklerini biliyoruz. Mekanı bu tarzda tasarlamak hem kadınların ihtiyaçlarını önemsememeyi ifade ederken hem de kadınları yok sayıp, kamusal alana katılımını engeller. Bu nedenle özgür bir yaşamın inşası aynı zamanda yaşamın mekanla ilişkisinin özgürlük temelinde yeniden ele alınmasını ve inşa edilmesini gerektirir.

Mekanı ve dolayısıyla yaşamı özgürleştirmeye radikal yaklaşımlardan biri Kurdistan Özgürlük Hareketi’nin 2005 yılından bu yana geliştirdiği ve günümüzde kadınların toplumsal sözleşmesinin bir maddesine dönüşen eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilkesidir. Eşbaşkanlık sistemi, toplumun dönüşümünde köklü değişimleri ifade eden bir uygulamadır. 2005 yılında ilk kez DTP’nin kuruluşuyla Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk ile başlatılan bu sistem, her şeyden önce zihinsel anlamda köklü sorgulamaları geliştirdi. Bunlardan ilki kadınların erkeklerle eşit düzeyde sorumluluk alabileceği, erkeklerin yetkilerini bir kadınla paylaşabileceği gibi o güne kadar tabu haline gelen bir konuyu yeniden düşünme ve tanımlama imkan ve olanağını yaratması oldu. Siyaset alanında eşit düzeyde paylaşım düşüncesi, aile başta olmak üzere insanları, kadın ve erkeklerin her alanda eşit olabileceği fikrini düşünmeye cesaretlendirdi.

2014 yerel seçimlerinde ise her alanda eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet uygulaması hayata geçirildi. Kentini ve kendini yönetmeye aday kadınlar belediye binalarından tutalım, mahallelere, park ve bahçelere, sağlık kuruluşları ve pazar yerlerine kadar her alanda kadın fikrinin yer almadığı, kadın elinin değmediği alan bırakılmadı. Bu politikanın uygulanmasıyla birlikte kent yaşamı gözle görülür derecede değişime uğradı. Belediye binaları kadınların rahat uğradığı ve sorunlarına çözüm aradığı mekanlara dönüştü. Kadınların, sosyal aktivite, dayanışma ve paylaşım mekanları oldu. Sağlık, eğitim, spor, iş alanları gibi belediye çalışmaları kadınların ihtiyaçlarını gören bir karakter kazandı. Yani bu süreçte eşbaşkanlık uygulamasıyla mekan yeniden inşa edilmeye başlandı.

Mekanlara kadın fikri ve eli değdikçe daha estetik ve sıcak mekanlara dönüştüler. Kale surları gibi inşa edilen yapılar şeffaflaştırılıp, tüm toplumun kullanımına açık hale geldi. Sınıfsal, dinsel, etnik farklardan kaynaklanan ayrımcı uygulamalar en aza indi. İhtiyaç sahiplerine yönelik dayanışma ağları insan onurunu esas alan tarzda örgütlendirildi. Çünkü yoksulluk da kadınlaştırılmıştı. Yerel yönetim alanında kadın dayanışma evleri, kadın kooperatifleri, kadın müdürlükleri, tandır evleri, çamaşır evleri gibi eşitsizliği ortadan kaldırmaya ve kadınların birlikte zaman geçirmesine olanak sağlayan çalışmalarla kadınlar arasında dayanışma ağları güçlendirildi.

Bu politikalar sadece ulus devleti değil, beş bin yıllık egemenlikçi tüm sistemleri değişime zorladı. 2016’dan bu yana yapılan seçimlerin hemen ardından iki kez belediyelere kayyum atanması bu alanda yaratılan köklü değişimden duyulan korkudan kaynaklıdır.

 Yine bir yerel seçimin arifesindeyiz. Bu alanda çok önemli bir deneyim ve aynı zamanda ilham alınacak güçlü kurumsal ve kuramsal bir yapı var. Kadınlar uzun mücadelelerle elde ettikleri bu deneyimle faşizmi yenilgiye uğratabilir, özgürlüğü derinleştirecek sonuçlar açığa çıkarabilir.

Kadınlar kentlerini, mekanlarını özgürleştirmeye ve yeniden inşa etmeye talip oldukça yaşam özgürleşir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.