Garê’de direniş başlarken

Dosya Haberleri —

.

.

  • Askerler neye uğradığını şaşırmış ve aldıkları ilk darbe ile büyük bir panik içine girmişti. Oysa ki kâğıt üzerinde ne kadar da kolay görünüyordu. Durmadan bütün dünyaya reklamlarını yaptıkları savaş teknikleri vardı. Yerli diye övündükleri savaş tekniklerine ve silahlarına çok güveniyor, bütün savaşın bu eksende şekil alacağını düşünüyorlardı.

TUFAN DERSİM
“Bir gerilla günlükleri vardı, bir de Kürdistan dağlarında özgürlük ütopyaları. Onlar tarihin seyrini değiştirip, Siyanê’de, Garê’de destan yazacaklardı. Uzun soluklu yol yürüyüşlerinde tarihin tüm kahramanlıkları onlarda yaşam bulmuştu. Eskimiş bir gerilla günlüğün de zamanın ruhu, zamanın yiğit insanları vardı. Dağların dillini yalnızca onlar biliyordu. Onlar dağların komutanı, özgürlük savaşçılarıydılar.  Her şeyi ama her şeyi yazmışlardı, son nefeslerine kadar. Savaşan,  göğüs göğüse çarpışan ve diz çökmeyen, Şoreş ve yoldaşları vardı. 
Botan’ın engin dağlarında gerilla yaşamına adım atmış kahraman bir komutanın hikâyesi bu. Katolardan Garê’ye soluksuz bir yaşam. Anı anına özgürlük aşkının yaşam bulduğu bir kişilik. 14 yoldaşı ile birlikte düşmana diz çöktüren Komutan Şoreş Beytüşşebap’ın yaşamından kısa bir kesit. Rojhat’ın, Xeyri’nin, Cudi’nin, Seyfi’nin canlarını ortaya koyarak kazandıkları eşsiz bir zafer, 15’lerin kahramanlık öyküsü.”
Gökyüzü motor seslerinden geçilmiyordu. Bir yandan kulakları sağır eden savaş uçaklarının korkunç sesi, diğer yandan ise yavaştan insanın kulağına çarpan keşif uçaklarının sinsi, kalleş uğultusu. Havada asılı kalan onlarca motor yığını büyük bir titizlik ile araziyi didik didik arıyor, bakılmadık ağaç ve kayalık dibi bırakmıyordu. Gerillanın kullanabileceği muhtemel yollar ve patikalar denetim altına alınmış, onlarca kamera tarafından saniye saniye izleniyordu. Gerilla öyle bir korku yaratmıştı ki düşmanda, en ufak bir şüphede bile savaş uçakları devreye giriyor ve kulakları sağır eden bir patlama eşliğinde ateş ve şarapnel parçaları etrafa yayılıyordu. Havada 40’tan fazla savaş ve 20’den fazla keşif uçağına rağmen işgal harekâtının koordine merkezinde kaygı hâkimdi.
   Gökyüzü tam anlamıyla işgal altındaydı. Neredeyse ellerinde kullanacakları savaş uçağı ve Siha kalmamış, korkularını gidermek için onlarca helikopteri devreye koymuş, gökyüzündeki mavilikleri karartmak istiyorlardı.


   Bütün bu kızılca kıyametin içinde bağdaş kurup oturmuş bir gerilla durmaktaydı. Çok değil daha 5 dakika önce işgale gelen kan emicilere karşı harekete geçmiş, tek başına askerler tarafından tutulmaya çalışılan bir tepeyi temizlemiş ve işgalcilere ilk cevabı vermişti. ‘Gelecekleri varsa görecekleri de vardır’ sözünü işgalcilere acı bir şekilde tekrardan hatırlatmış, bu söz gelişecek olan direnişe de karakterini vermişti. Savaşın karakteri belli olmuştu; bu savaş Komutan Şoreş Beytüşşebap gibi korkusuz, fedaice olacaktı. Savaşıp kazanmak bir yürek, cesaret işiydi ve bu özellikler Komutan Şoreş’te fazlasıyla mevcuttu. Evet, çok değil daha 5 dakika önceydi bütün bu olanlar. Sloganlar, patlayan bombalar ve direniş çığlıkları sadece 5 dakika önceydi.
İçi rahattı. İlk elden düşmanı karşılamış, nasıl direneceklerini ve kazanacaklarını göstermişti. Tepeyi temizledikten sonra savaş uçaklarının devreye gireceğini bildiğinden sığınağına çekilmiş, yapacağı hamleleri düşünüyordu.                                          
 Yeleğinin sağ üst cebinde bulunan telsizinden sürekli muhabere sesleri yükselse de bir eli boynundan sarkan dürbünde duruyor, diğer eliyle ise silahını sıkıca tutarak eski anılarına dalmıştı Komutan Şoreş.

Gerilla da tüm yaşanmışlıklar tecrübeydi aslında. Her yaşanmışlık güç verir, atacağı adımları belirlerdi gerillanın. 2017 yılında Botan-Kato Jîrka’ da yaşadıklarını anımsadı. Yine bir kış mevsiminde işgalcilerin kuşattığı kamplarında 11 yoldaşıyla beraber direndikleri 45 günü hatırladı.

“2017 yılının Nisan ayıydı. Kato Jîrka kara kıştan kurtulamamış, beyaz örtünün esaretine takılmıştı. Bahara hazırlıklar için bazı yoldaşları erkenden kış kampından çıkmış, 10 arkadaşıyla beraber kalmış, yavaş yavaş kamptan çıkma hazırlıkları yapıyorlardı. Üstlendikleri kamp doğal bir şkeft olup, üstlenmeye elverişliydi. Katoların gerillaya sunduğu nimetlerden sayılırdı. Oldukça büyük, içinden su akan ve nereye gittiği bilinmeyen çatlaklarla doluydu fakat kış aylarında oldukları için her şey tersine işliyordu sanki. Üst üste yığılmış metrelerce kar hareketi engelliyor, en ufak bir harekette bile deşifrasyona neden olacak izler çıkıyordu. Kato her ne kadar gerillaya bağrını açsa da kış aylarında adeta gerillayı esir alıyor, harekete izin vermiyordu. Gerilla şartlarından kaynaklı erzakları tükenme aşamasına gelmiş, kamplarını aydınlatacak malzemeleri kalmamıştı. Kış kamplarında kaldığı yoldaşları genel olarak yeni ve gerilla tecrübesi olmayan yoldaşlarıydı. Ayrıca fiziki olarak zorlanan ve hasta olan yoldaşları vardı. Daha önce kamp ve çevresinde yaşanan hareketten dolayı kar üzerinde izler çıkmış ve 20 Nisan’da düşman operasyonları başlamıştı. İlk olarak Meydan Kolî’de görülen operasyon, keşif uçakları ve helikopterler ile havadan desteklenerek ilerliyordu. Aradan dört gün geçmişti ve operasyon gücünün bir kolu izlerden yola çıkarak kamplarının altına kadar gelmişti. Keşif uçaklarının ve helikopterlerin uçuşları yüzünden rahat hareket edemiyor, düşmanı gözlemleyemiyorlardı.  
Kampın kapısında düşmanı izlemeye çalışırken bir anda çatışma başlamış, bombaların pimi çekilerek düşman askerlerinin içine atılmıştı. Yaşanan ilk çatışma sonrasında kampın içine çekilmiş, direniş hazırlıklarına başlamışlardı. Neye uğradığını şaşıran düşman askerleri kendilerini bir kademe geriye çekmiş, hâkim tepelerden yüzlerce göz ile kampı izlemeye başlamıştı. Askerlerin kendilerini geriye çekmesiyle beraber her zamanki gibi savaş uçakları devreye girmiş, kampın giriş kapısını bombalamaya başlamıştı. Bombalamanın şiddeti içerden çok hissedilmese de oldukça etkiliydi ve kapının çöküp kapanmasına neden olmuştu. Farklı bir çıkış kapısından dışarıya yaklaştıklarında düşman askerlerinin seslerini çok rahat bir biçimde duyuyor ve kendilerini imha etmek için çevrelerinde sürekli olarak hareket ettiklerini anlıyorlardı.
Gökyüzü yine uçaklar, Siha’lar ve helikopterlerle doluydu. Kampın çevresi yüzlerce asker tarafından tutulmuş, mevziler yapılmaya başlanmıştı. Korku içindeki askerler sürekli mevzilerinde bekliyor, zaman zaman ise korkularını bastırmak için kampın etrafını mermi ve bomba yağmuruna tutuyorlardı.”

Çok geçmeden korkunç patlama sesleri gelmeye başladı. Komutan Şoreş’in ilk vuruşuyla darbe alan askerler kendilerini geriye çekmiş ve savaş uçaklarının bombardımanı başlamıştı. Bu arada televizyonlar son dakika haberleri geçiyor, Garê alanına dönük büyük bir temizlik harekâtının başlatıldığını ballandıra ballandıra anlatıyorlardı. Evet, tam 3 saat süren yoğun bombardımanların ardından kahraman komandolar gerillanın olmadığı bazı yerlere indirme yapmış fakat toprağa ayak bastıklarına pişman olmuş, Komutan Şoreş’in gazabına uğramışlardı. Uzun süredir hazırlığı yapılan bir işgal harekâtıydı aslında. Tam 5 ay boyunca planlar yapılmış ve Garê arazisine benzeyen alanlarda aylar boyu tatbikatlar gerçekleştirilmişti. Ordunun en iyi eğitilmiş, en seçkin güçleri bu operasyon için hazırlanmıştı. Devlet yetkilileri büyük bir heyecan içinde gelecek iyi haberleri beklerken, komuta merkezinden zafer naraları eksik olmuyordu. Her şey en ince ayrıntısına kadar hesaplanmıştı. Mevsimlerden kış ayı idi. Yapraklar açmamış, gerilla rahat hareket edemeyecekti. Ayrıca uzun bir süre boyunca yağış olmayacak ve keşif uçakları rahatlıkla görevlerini yerine getirecekti. Her şey planlandığı gibi giderse sonuç alınacak ve Tayyip Erdoğan’ın vereceği müjdeli haber beklenecekti.
Askerler neye uğradığını şaşırmış ve aldıkları ilk darbe ile büyük bir panik içine girmişti. Oysa kâğıt üzerinde çok kolay görünüyordu. Durmadan bütün dünyaya reklamlarını yaptıkları savaş teknikleri vardı. Yerli diye övündükleri savaş tekniklerine ve silahlarına çok güveniyor, bütün savaşın bu eksende şekil alacağını düşünüyorlardı. Yüzlerce Siha’ları, savaş uçakları, helikopterleri ve sayısı bile bilinmeyen çeşit çeşit silahları vardı. Karşılarındaki gerillanın savaş tekniği kleş ve bombadan ibaretti sadece. Kullanacakları teknik altında gerilla hareket edemeyecek, savaşamayacak ve ellerini kollarını sallaya sallaya Garê alanını işgal edeceklerdi. Hangi insanoğlu bu tekniğe kafa tutabilir, boşa çıkarabilirdi ki? Görünürde her şey onlardan yanaydı. ‘Şanlı Türk ordusu’ her zaman ki gibi istediğini alacak, yeni bir kahramanlık öyküsü ile bir süre daha başarısızlıklarını gizleyeceklerdi. Savaş tekniği her şeye muktedirdi. Karşılarında dev ordular duramamış, teslim bayrağını çekmişti. Yapılan analizlere göre gerillaya ölmekten ve teslim olmaktan başka çare kalmıyordu. Siha ve uçaklara karşı kleşlerin başarısı imkânsızdan da öteye daha zordu. Elde edilecek zaferin açıklanması için hazırlıklar yapılmış, gelecek haber bekleniyordu. Okunacak metinler yazılmış, askerlere takılacak madalyalar çoktan yapılmıştı. Çağın teknolojisi karşında bir insanın, inancın, bağlılığın ve iradenin hiçbir anlamı yoktu onlar için. Gerillanın yüksek azmi, kararlılığı, profesyonel-yüksek savaş performansı her şeyi yerle bir edecek, hazırlanan ve meydanlarda okunacak sayfalar dolusu zafer metinlerinin yakılıp, tarihin çöp tenekesine atılmasına neden olacaktı. 
Yapılan hesaplar büyüktü. Garê alanı işgal edilecek, gerillanın elindeki savaş esirleri kurtarılacaktı. Devletin bütün imkânları seferber edilmiş, her şey Garê operasyonu için örgütlenmişti. Bu savaş kazanılırsa ömürleri uzayacak, iktidarlarını sağlamlaştıracaklardı. Uykusuz ve kaygı dolu geceler önlerinde duruyor, psikolojilerini bozacak olan gerilla direnişinin arifesinde her şeyden habersiz gelecek haberleri bekliyorlardı. 
Komutan Şoreş kamplarının hemen karşısında yer alan tepeye indirme yapmaya çalışan helikopterlerin sesini duyar duymaz harekete geçmiş, birkaç dakika içinde tepeye varmıştı. Uçak vuruşlarından kaynaklı kamp dışına tek başına çıkmış, gelişen operasyon durumunu fark ettiği anda düşmanı karşılamak için tepeye koşmaya başlamıştı. Ani bir durum olduğu için yoldaşlarını bekleyememiş, düşmanı darbelemek için atılmıştı. Helikopterlerden aşağıya atlayan askerler sağa sola mevzilenmeye çalışırken Komutan Şoreş’in bombalarından fırlayan şarapnel parçalarının etkisiyle yere yığılmaya başlamış, bombalardan kurtulan askerler ise seri bir şekilde gelen mermilerin gazabıyla son nefeslerini vermek üzereydi. Sağ kalan askerler hemen mevzilenip, çatışma pozisyonu almış ve ilk vuruşun ardından çatışma başlamıştı. Paniğe giren askerler hemen kademeli olarak kendilerini geri çekmiş ve hareket için takviyenin gelmesini bekliyordu. Zamanlama kusursuz, vuruş tarzı ani ve beklenmedikti. Çatışma alanından kampa doğru çekilirken, hemen alan yönetimi ile telsiz üzerinden bağlantı kurmuş ve çatışma içerisinde olduklarını aktarmıştı. Seri gerilla adımlarıyla kampa varmış, yoldaşlarına yaşadıklarını aktarıp, savaş hazırlıklarına başlanmıştı. Komutan Şoreş hemen boşalan raxtını doldurmaya koyulmuş, harekete hazırlanıyordu. Yenilen darbe üzerine savaş uçakları kampı bombalamaya başlamış, bombardıman altında helikopterlerden inen askerler esir kampına doğru harekete geçmeye hazırlanıyordu.


Devam edecek, yarın; Kampta ve tepelerde çatışanlar

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.