Gecenin karanlığında çocuk tütün işçileri

Dosya Haberleri —

Tütün işçisi çocuklar

Tütün işçisi çocuklar

  • Türkiye’de ‘tütün yetiştiriciliğinde çocuk işçiliğine’ dair kanıtlar sunan “Gecenin Karanlığında: Tütün Yetiştiriciliğinde Çocuk İşçiliği” raporu, Kalkınma Atölyesi tarafından yakın zamanda yayınlandı. Tavas Ovası’nda tütün yetiştiriciliğinin genellikle tüm aile bireyleri tarafından yapıldığını ortaya koyan bu rapor, tütünde çocuk işçiliği ile ilgili yayınlanmış “ilk belge” niteliğinde.
  • Saha araştırmaları sırasında 9 yaşında bir erkek çocuğu ve 15 yaşındaki ablasıyla birlikte gece 2’de birlikte tütün kırdıklarını anlatan Kalkınma Atölyesi Genel Sekreteri Ertan Karabıyık: “Öyle küfürler ediyorlar ki, bir görseniz. Nefret ediyorlar. Hep çocuklar uyurken büyür derler ya. Bu çocuklar uykunun en tatlı saatinde kalkıp tarlaya geliyorlar. Tüm çocuklar kaçmak istiyor.”
  • Kalkınma Atölyesi’nin kurucu ortaklarından Özgür Çetinkaya: "Şirketlerin barbarik kar elde etme dürtüsünden vazgeçmeleri gerekiyor. Geri bırakılmış ülkelerde yerli halklar için bıçak kemiğe dayanmış durumda. İçinde çocuk işçi olmayan, çocuk emeğinin sömürülmediği bir tütün istiyorsak hepimiz bunun için gereken bedeli ödemek zorundayız.”

EYLÜL DENİZ YAŞAR/İSTANBUL

Türkiye’de ‘tütün yetiştiriciliğinde çocuk işçiliğine’ dair kanıtlar sunan Gecenin Karanlığında: Tütün Yetiştiriciliğinde Çocuk İşçiliği raporu, Kalkınma Atölyesi tarafından yakın zaman yayınlandı. Denizli'nin Tavas ovasında gerçekleştirilen saha çalışmasına ve tütün yetiştiricisi ailelerle telefonda gerçekleşen görüşmelere dayanan bulgularla çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden biri olarak tütün toplayıcılığında ücretsiz aile işçiliği kapsamında “çocuk işçiliğinin” kronik ve yaygın olduğunu ortaya koyan raporda, tütün yetiştiriciliğinde çocukların “genellikle tütün yaprağı hasadında geceleri çalıştırıldığı” belgeleniyor. Tavas Ovası’nda tütün yetiştiriciliğinin genellikle "çocuklar, engelliler ve yaşlılar da dâhil” tüm aile bireyleri tarafından yapıldığını ortaya koyan bu rapor, Türkiye’de daha önce tütünde çocuk işçiliği ile ilgili yayınlanmış herhangi bir araştırma bulunmadığı için tütünde çocuk işçiliği ile ilgili yayınlanmış “ilk belge” niteliğinde.

Beyza Gülgönül, Charlotte Lloyd, Ertan Karabıyık, Özgür Çetinkaya, Sumru Nur Elden ve Umut Kuruüzüm tarafından hazırlanan raporun saha araştırmacıları ve yazarları olan Ertan Karabıyık ve Özgür Çetinkaya ile birlikte tütün kırdıkları çocuk işçilerle yaşadıkları tecrübeleri ve tütün tarlalarındaki çalışma koşullarına ilişkin doğrudan gözlemlerine dair Yeni Özgür Politika’ya konuştu.

Şark tütününün görülmeyen gerçeği

ABD Çalışma Bakanlığı (USDoL) tarafından pamuk, kimyon ve yer fıstığı gibi diğer emtiaların tedarik zincirlerinde Türkiye’de çocuk işçiliği tespit edilirken, tütün yetiştiriciliğinde çocuk işçiliğinden hiç bahsedilmediğini biliyor muydunuz? Peki ya, Türkiye, Yunanistan ve bazı Balkan ülkelerinin “Şark tipi tütün” yetiştiriciliğinde dünyada ilk sırada yer aldığını? Rapor bunlar gibi az bilinen gerçekleri kaynaklarıyla listelerken Türkiye gibi büyük tütün ihracatı yapan bir ülkede yasadışı çocuk işçiliğinin “küresel ölçekte henüz belgelenmemiş” olmasına vurgu yapıyor.

Amerikan firmaları tarafından satılan ürünler için tedarik zincirlerinde zorla çalıştırma ve çocuk işçiliğinin yıllık bir kaydını tuttuğu halde tütünde çocuk işçiliği tespit edilen 17 ülke arasında Türkiye’nin “yer almadığına” dikkat çekiyor. Ve rapor şöyle devam ediyor: “Tütün yetiştiriciliğinde çalışan çocuk işçiler, Türkiye’de kronik ve yaygın bir durumdur ve sigara firmalarının Türkiye’den tedarik ettikleri tütün yapraklarıyla tütün mamulü ürettiği açıktır. Buna rağmen, Türkiye’deki tütün yetiştiriciliğinde çalışan çocukların da USDoL tarafından küresel düzeyde hazırlanan çocuk işçiliğiyle ilgili rapordaki listeye alınmadığı görülmektedir.”

Özgür Çetinkaya hazırladıkları raporla birlikte Türkiye’de tütün alanında çocuk işçilerin çalıştığını “kanıtladıklarına” vurgu yaparak, “Çocuk iş gücüyle üretilen tarım ürünlerinde Türkiye çeşitli listelere giriyor ama tütün listesinde yok. Çünkü bu konuda belgelenmiş bir kanıt yok. Amerikalı araştırmacı arkadaşımız Amerikan Çalışma Bakanlığı’na ulaşmamıza yardımcı oldu. Bu raporumuzu bir kanıt olarak dikkate alırlarsa gelecek sene ABD Çalışma Bakanlığı’nın hazırladığı tütünde çocuk çalıştıran ülkeler listesinde Türkiye yer alabilir” notunu düşüyor.

Özgür Çetinkaya

Bütün gece çalışıyorlar

Tavas ovasında yaptıkları saha araştırması sırasında, gün içinde ve gece geç saatlerde, tütün tarlalarında çalışan çocuklar ve yaşlılarla “sık sık karşılaşan” Kalkınma Atölyesi araştırmacıları, 2021 yılı itibariyle Türkiye’nin 81 ilinin üçte birinde yaklaşık “45 bin çiftçi” tarafından tütün yetiştirilmekte olduğuna yer veriyor. Saha çalışmasında tespit edilen verilere göre; örneklemde yer alan işgücünün “yüzde 10”undan fazlası 2022 yılı itibariyle hala “18 yaşın altında” idi. Görüşmeler sonucunda ise 24 çocuktan 14’ünün, yani yaklaşık yüzde 60’ının “9 ila 13 yaşları arasında” tütün tarlalarında çalışmaya başladığı tespit edildi.

Rapordaki bu kaygı verici uyarıları bire bir sahadan raporlayan araştırmacılara sahada çocukların çalışma koşullarına dair gözlemlerini sorduğumuzda Ertan Karabıyık şöyle yanıtlıyor: “Saat 8’de başlayıp gece 2’de bitirenler, saat 12’de başlayıp 8'de bitirenler, saat 2’de başlayıp 11’de bitiren çocuklar var. Her halükarda 40-50 gün, bazıları 70 güne kadar çocuklar bütün yaz boyunca gece çalışıyor. Bakın, bir yıl 16 aydır tütünde, Ocak ayında başlar gelecek yıl Mart, Nisan’a kadar sürer tütün satışı. Haftasonu yok, tatil yok. Çünkü tütün her gün kırılmak zorunda. Her gün iş olur mu? Her gün aynı iş yapılır mı?”

‘Çocuklar kaçmak istiyor’

Gecenin karanlığında çalışan ve “zehirli” tütün yapraklarını toplayan çocukların, taze tütün yapraklarının işlenmesinden kaynaklanan ve kusma, baş ağrısı ve halsizlik gibi nörolojik semptomlarla sonuçlanan bir tür nikotin zehirlenmesi olan “Yeşil Tütün Hastalığı” riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten rapor, aynı zamanda “gece saatlerinde” çalışmanın neden olduğu uykusuzluğun çocukların sağlığını uzun vadeli etkileyen fiziki, sosyal ve düşünsel gelişimleri üzerine olumsuz etkilerine dikkat çekiyor.

Saha araştırmaları sırasında 9 yaşında bir erkek çocuğa ve 15 yaşındaki ablasıyla birlikte gece 2’de birlikte tütün kırdıklarını anlatan Karabıyık gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Öyle küfürler ediyorlar ki, bir görseniz. Nefret ediyorlar. Hep çocuklar uyurken büyür derler ya. Bu çocuklar uykunun en tatlı saatinde kalkıp tarlaya geliyorlar. Çocukların belirli yaşlarda gece uykusu alması çok önemli. Bu şekilde gece çalışmak onların fiziksel ve psikolojik sağlığına çok olumsuz etki yapıyor. Büyüyünce o köyden kurtulmak için istemeden de olsa evlenip kente gidenler var. Tüm çocuklar kaçmak istiyor.”

Yılda ‘5 milyon yaprak’ kıran eller

20 dönüm arazisi olan dört kişilik bir ailenin yılda “5 milyon tane” yaprak kırdığını sözlerine ekleyen Karabıyık, “5 milyon yaprak kıran eliniz ne olur biliyor musunuz?” diye soruyor ve devam ediyor: “Sadece tütün kırımından söz edecek olursam, 50 gün günde 8 saat hiç durmadan belleri yarı eğik çalışıyorlar. O yüzden bel ağrıları, fıtıklar, diz ağrıları, parmak ağrıları çok fazla. Bu sadece fiziksel boyutu. Bu şekilde çalışmanın insan psikolojisine, özellikle çocuk psikolojisi üzerine etkileri ayrıca çalışılmalı. Tütün madencilikten daha zor. Kurallı madencilikte en azından belli haklarınız var, ama burada hiçbir şeyiniz yok.”

Günde 15-18 saat mesai

Çocukların tütün kırma yorgunluğunun üzerine tütünün diğer süreçlerinde de nasıl zorlu bir zahmete katlandığını aktaran Karabıyık, devam ediyor: “O tütün kırıldıktan sonra tablalara yerleştirilecek, tablalar ters döndürülecek, kurutulacak. O kadar zahmetli ki, günde 15-18 saate kadar süren bir mesai... 10 yaşında bir çocuk sabaha kadar nasıl çalışır, hem de günlerce? Kendi çocuklarınızı, yakınlarınızın çocuklarını düşünün. Onları gece kaldırıp tarlaya götürüp bir gün çalıştırdığınızı düşünün. O zaman bu çocukların nasıl zor koşullarda çalıştığını belki daha iyi anlayabilirsiniz.”

Kalkınma Atölyesi Genel Sekreteri olan Ertan Karabıyık, 1992 yılından beri tarım sektöründe çalışan çocuklarla ilgili program ve projeler hazırlıyor. Kalkınma Atölyesi’nin kurucu ortaklarından olan Özgür Çetinkaya ise Türkiye'de çocuk işçiliği ve mevsimlik gezici tarım işçilerinin yaşam ve çalışma koşulları üzerine yirmi yıla yakındır çalışmalar yürütüyor.

Sözleşmeler aile emeğine mecbur kılıyor

Kendilerine çok düşük ücretli sözleşmeler dayatıldığı için çiftçilerin işgücü maliyetini azaltıp ürün satışından maksimum gelir elde etmek amacıyla "sıklıkla çocuklarıyla ya da akrabalarının çocuklarıyla" ücretsiz iş gücü kullanımına başvurduğunu gösteriyor. Tüm hanehalkının emeği olmadan, tütün yetiştiriciliğinin çoğu çiftçi için sürdürülebilir bir geçim kaynağı olmadığını belirten rapor, “Dolayısıyla, çocuk işçiliği tütün yetiştiriciliğinin bugünkü gerçekliğinde adeta zorunluluk haline gelmekte ve sektörü kronik olarak çocukların emeğine bağımlı hale getirmektedir,” tespitini içeriyor. “Gece üçte tütün kırımına gittik. Bakın sadece çocuklar değil, 85 yaşında teyze orada tütün kırıyordu. Yazık değil mi 85 yaşındaki bir kadına? Ailede eli iş tutan kim varsa tarlaya sürmek zorunda kalıyorlar. Ciddi bir mecburiyete dönmüş aile emeği.” Bu sözler Tavas ovasındaki 7’den 70’e aile emeğini yerine gözlemleyen Özgür Çetinkaya’ya ait. Bu sorunun kökeninin “sözleşmeli üreticilik modeli” olduğuna işaret eden Çetinkaya, “Bu eşitsiz ilişkinin çiftçi lehine iyileştirilmesi lazım. Çok uluslu şirketlere ürün tedarik eden şirketler kendi aralarında az çok örgütlüler. Ama sözleşmeli üretimin diğer tarafında, tütün yetiştiricisi bu şirketler karşısında hiç söz sahibi değil, örgütlü değil” diye belirtiyor.

Çiftçi şirketler karşısında yapayalnız

Çok eşitsiz bir şekilde kurgulanan ve yerli çiftçilere hiç de adil yaklaşmayan “sözleşmeli üretim” modeline “neşter atmak” gerektiğini vurgulayan Çetinkaya “Bizim gözlemimiz şu” diyor ve ekliyor: “Bütün bu yetiştiricilik sürecinin her aşamasında çiftçi yalnız bırakılıyor. Çiftçiler de aile emeğine başvuruyor. Girdileri artmış, gübre fiyatı, ilaç fiyatı, mazot fiyatı artmış, çiftçinin zaten kazandığı belli. Ama sözleşmeye bunları yansıtabilecek hiçbir pazarlık gücü yok. Dışarıdan işçi tutamıyor, çünkü kar edemiyor. Bu nedenle aile emeğine başvurmak zorunda kalıyor.”

“Tütün hikayesinde dünya piyasasını belirleyen dört-beş firma var. Türkiye’de ise sigara firmalarına tütün sağlayan beş-altı tane büyük firma var. Bunlar bölgesel olarak tütünün kaç lira olacağını belirliyor. O yüzden hiçbir çiftçi sözleşmelere itiraz edemiyor” diye ekleyen Ertan Karabıyık çiftçilerin kapitalizmin büyük kazananı olan dev şirketler karşısında “söz hakkı” olmadığını vurguluyor.

“Tütün çiftçisi bir ailenin geçinebilmek için değiştirebileceği tek faktör aile emeğini maksimum düzeyde kullanmak. Çocuklar 9-10 yaşından itibaren tarlaya sürülmeye başlıyor.”

Şirketler çocukların sırtından kar ediyor

En büyük çok uluslu tütün mamulleri üreticileri olan Philip Morris International (PMI), Japan Tobacco International (JTI), British American Tobacco (BAT) ve Imperial Brands’ın 2021 yılında toplam piyasa değerlerinin “310 milyar ABD dolarının üzerinde” olduğuna dikkat çeken rapor ücretsiz, güvencesiz ve tamamen görünmeyen emek olmaya mahkum edilen çocuk işçiliğine sırtlarını dayayan büyük şirketlerin ürünlerinin satışının devamını sağlamak için hükümetlere lobi yapmak ve uluslar üstü düzenlemeleri etkilemek için kullandıkları “muazzam ekonomik güçleri” ile tütünde çalışan yerli işçilerin ve çocukların içinde tutsak edildiği “yoksulluk döngüsü” arasındaki tezattı çıplaklıkla ortaya koyuyor. Çocuk işçiliğiyle ilgili durumun artık “yeni paradigmaya” uygun şekilde anlaşılıp yeni bir zeminde buna karşı mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizen Karabıyık, “Dünyada yeni bir paradigma var. Gelişmiş kapitalist ülkeler yeni bir paradigmanın peşinde. Bu paradigma içerisinde özel sektörü insan haklarından ve çevre programlarından sorumlu kılmak için yeni bir dönem başlıyor,” diye belirtiyor. Bu konuda medyaya da çok iştiğini söyleyen Karabıyık, “Medyanın haberlerini bu ‘insan hakları’ zeminine oturtması ve büyük firmaların tedarik zincirindeki rol ve sorumluluğunu vurgulaması gerekiyor” diye ekliyor.

‘İnsan hakları’ temelli yeni paradigma

Batı dünyasının çikolata sanayiinin 20 yıldır “kakaoda çocuk işçiliğini” önleme sözü verdiği halde halen Afrika kıtasında çocuk işçilere kakao toplatmaya devam ettiğini hatırlatan Karabıyık, insan haklarını yok sayan tedarik ve üretim süreçlerinden kar elde eden büyük şirketlerin karşısında gelişen yeni paradigmanın içerisinde “çocuk işçiliği, örgütlenme özgürlüğü, çevre, ücret” dahil olmak üzere “insan hakları” ekseninde üretim ve tedarik yapılması yönünde küresel düzeyde artan bir talep olduğunu vurguluyor: “Şirketler verdikleri sözleri tutmuyor. Kakaoda, fındıkta, narenciyede, domates kurutmada, incirde, kayısıda, pamukta ve pek çok tarımsal üründe çocuk işçiliği var. Çocuk işçiliği bir insan hakları sorunudur. Sendikal mücadele de bunun üzerinden yükseliyor artık. Çocukların çalıştırılması, zorla çalıştırma, madenlerdeki çalışma koşulları, göçmen işçiler... Biz yeni sömürü düzenine karşı mücadelenin insan hakları zeminine oturtulması için çabalıyoruz.”

Hiç kimseden destek almadan, gönüllü bir emekle Kalkınma Atölyesi’nin kendi özkaynaklarıyla bu araştırmayı yaptıklarını vurgulayan Karabıyık, “Tütün kimsenin gündeme getirmediği bir konu. Biz bunu gündeme getirmek istedik ve kriz ortamında cebimizden para harcayarak tamamen gönüllü yaptık bu çalışmayı. Ama başardık. Şunu gösteriyoruz biraz da, isterseniz yapabilirsiniz” mesajıyla sözlerini sonlandırıyor.

Yerli halklar için bıçak kemikte

Tedarik zincirinin bir ucunda çiftçiler ve işçilerin, bir ucunda tüketicilerin olduğunu belirten Çetinkaya, sömürüye karşı mücadelede büyük markalar kadar tüketici konumunda olan bizlerin de “adil olma eğiliminin” güçlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor: “Büyük kar elde eden şirketler tedarik zincirini adil ve transparan yürütmek zorunda. Esas olan şey tedarik zincirinin adil, şeffaf ve büyük markaların hesap verebilir olmasının yollarını bulmak gerekiyor. Bu önümüzdeki dönemin mücadelesinin en kritik alanı.”

Tüketicilerin kendilerine, “Kullandığım bu ürün nasıl üretiliyor?” sorusunu sormasının önemine işaret eden Çetinkaya, şöyle ekliyor: 

“Kimler sömürülüyor bu ürün yapılırken? Çocuklar, işçiler, küçük üretici nasıl sömürülüyor? Ne yazık ki Türkiye’de tüketiciler bunun cevabını bilmiyor, ya da bilse bile umursamıyor. Avrupa’da sivil toplum bu soruların daha çok sorulması üzerine baskı yaratıyor. Artık iş dünyası ve insan hakları tartışması bu soruların daha çok sorulmasının önünü açtı. Umarım Türkiye’de de bu farkındalığın oluşmasına katkı sunabiliriz.”

Büyük şirketlerin yıl sonu raporlarına “Dear stakeholders” yani “Sevgili hissedarlar” diye başladığını hatırlatan Çetinkaya, “Artık sevgili çiftçiler, sevgili tüketiciler, sevgili çocuklar diye başlamaları gerekiyor. Elde ettikleri karlar astronomik boyutta. Bu karı paylaşmak zorundalar. Şirketlerin barbarik kar elde etme dürtüsünden vazgeçmeleri gerekiyor. Geri bırakılmış ülkelerde yerli halklar için bıçak kemiğe dayanmış durumda. İçinde çocuk işçi olmayan, çocuk emeğinin sömürülmediği bir tütün istiyorsak hepimiz bunun için gereken bedeli ödemek zorundayız” diyerek sözlerini noktalıyor.

***

Notlar:

* ”Gecenin Karanlığında” raporu ile birlikte yayınlanan ve saha çalışmasından kayıtlar ile özel bir animasyonu içeren videoyu bu linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=_tO_jk4QQL0

** Haberde kullanılan fotoğraf “Gecenin Karanlığında” raporundan alınmıştır.

”Gecenin Karanlığında” raporu için:  https://www.ka.org.tr/dosyalar/file/Yayinlar/Cocuk-Haklari/Raporlar/Gecenin_Karanliginda_Tutun_Yetistiriciligi.pdf

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.