Güney’de Türk işbirlikçiliğinin kısa tarihi

Dosya Haberleri —

TURK TANK SAVAS

TURK TANK SAVAS

  • 1992 yılında Güney Kürdistan topraklarına üsler inşa etmeye başlayan Türk ordusu, 1997'den sonra ise bu alanları genişletti; tank ve ağır silahlar da yerleştirildi. Hewlêr, Dihok ve Zaxo'ya da MİT şubelerinin açılması konusunda KDP ile anlaşmaya varıldı. Bordo bereliler tarafından korunan bu merkezler halen de varlığını sürdürüyor. 

YILMAZ KAYA

 

Türk ordusunun 24 Nisan tarihinde başlattığı geniş kapsamlı operasyonla birlikte gerillanın konuşlandığı alanlara özel birlikler gönderen KDP, her ne kadar “Köylerimizin güvenliğini sağlıyoruz” savunmasını yapsa da 1983 yılından beridir Haftanîn, Metîna ve Xakurkê’de bulunan gerillayı, Türk ordusunun isteği doğrultusunda alandan çıkarmak istiyor. Türk ordusu tarafından bölgenin stratejik noktalarına yapılan operasyon ve üsler kurması da gösteriyor ki, bu alanlardan gerillanın çekilmesiyle, KDP’nin değil, Türk askerinin kalıcı olarak yerleştirilmesi hedefleniyor.

1992, 1995 ve 1997 yıllarında da Güney topraklarını işgal ederek KDP ve YNK ile birlikte PKK’ye savaş açan Türkiye, başarılı olamamıştı. 29 yıl önce Kürt’ü Kürt’e kırdırtmayı hedefleyen Türkiye, günümüzde hem bu çatışmayı hem de Güney’deki gerilla alanlarını işgal ederek buralarda yeni asker üsler kurma arayışı içinde.

Zaman zaman hem Güney medyasına hem de AKP’ye yakın medyaya açıklamalarda bulunan KDP yöneticileri, Kürtler arası çatışma istemediklerini ancak PKK’nin bölgeyi terk etmesini istediklerini söylüyorlar. Bunu dile getirirken de Türk ordusunun isteği doğrultusunda 1980’lerin ortalarından itibaren gerillanın hakimiyetinde bulunan stratejik alanlara özel birlikler sevk etmeye de devam ediyorlar.

Aynen 1992 yılında olduğu gibi.

O yıllarda da KDP ve YNK güçleri, PKK ile savaş istemediklerini ancak bölgeyi terk etmelerini istemiş ama aynı zamanda da Xakurkê alanına peşmerge güçlerini göndermişlerdi.

 

Ateşkes imzalandı

Türk ordusunun da desteğiyle 5 Ekim 1992 tarihinde Birinci Güney Savaşı yaşandı. Xakurkê’de başlayan savaş, Haftanîn ve Zap’a sıçradı. Haftalarca yaşanan çatışmalarda KDP, YNK ve PKK güçlerinden kayıplar oldu.

Mihemed Emin Pencewini gibi Kürt aydın ve siyasetçilerinin aracı olması ile PKK ile KDP ve YNK arasında ateşkes imzalandı. Kürtler arasında yaşanan bu çatışma, hem ulusal birliğe zarar verdi hem de yüzlerce gerilla ve peşmergenin yaşamına mal oldu. 

 

‘Çelik Harekâtı’

Üç yıl aradan sonra ise 35 bin kişilik asker ve binlerce korucunun katılımıyla 21 Mart 1995 günü “Çelik Harekâtı” başlatıldı. Gerillanın bulunduğu alanlar savaş uçakları ve helikopterlerle bombalandı. Korgeneral Hasan Kundakçı’nın yönettiği ve KDP’nin de Türk ordusuna verdiği destekle 43 gün süren harekât, herhangi bir sonuç alınmadan sonlandırıldı.

Bir yıl sonra, 6 Mart tarihinde de Sınaht ve Haftanîn bölgesine yine KDP desteğiyle “Atmaca” adı verilen operasyon düzenlendi. Bundan da sonuç alınamadı.

 

Hewlêr katliamı

12 Mayıs 1997 tarihinde ise bu kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük operasyonu olarak belirtilen ve 50 asker ve binlerce korucunun katıldığı “Çekiç Harekâtı” başlatıldı. Operasyonda yine savaş uçakları, tanklar ve helikopterler kullanıldı. KDP de bu geniş kapsamlı operasyona destek veriyordu. İlk iki gün KDP’nin de Türk ordusu ile birlikte operasyona katıldığından habersiz olup Hewlêr’den ayrılmayan ve KDP ile yapılan anlaşma gereği kentte bulunan MKM sanatçıları, kurumsal faaliyet yürütenler ile yaralı gerillaların da bulunduğu yaklaşık 60 kişi, 14 Mayıs günü kaldıkları kurumlarda ve tedavi gördükleri hastanede Türk devletinin isteği üzerine peşmerge tarafından katledildi. Katledilenlerin arasında alan sorumluları Salih (Hasan Ağaç) ve Helin ile Ömer Özsökmenler de vardı. Katledilenlerin büyük kısmı, Hewlêr-Bavice karayolu üzerinde, Hewlêr havaalanının kenarına gömüldü. Bu mezarlık günümüzde de yerinde duruyor.

 

Yeni üsler inşa edildi

50 bin asker ve peşmergenin desteği ile sonuca ulaşamayan Türk ordusu 1997 Temmuz’unun başında geri çekilirken, Eylül ayında “Şafak” adıyla yeniden geniş kapsamlı bir operasyon başlattı. Yine KDP desteğiyle yapılan ve 15 bin askerin katıldığı operasyondan herhangi bir sonuç alınamadı.

1992 yılında Güney Kürdistan topraklarına üsler inşa etmeye başlayan Türk ordusu, 1997’den sonra ise bu alanları genişletti. Batufa, Bamernê, Diyana ve Begova alanlarına yeni üsler inşa edilirken buralara tank ve ağır silahlar yerleştirildi. Aynı şekilde Hewlêr, Dihok ve Zaxo’ya da MİT şubelerinin açılması konusunda KDP ile anlaşmaya varıldı. Bordo bereliler tarafından korunan bu merkezler halen de varlığını sürdürüyor.

 

Garê ile Metina’yı ayırma operasyonu

KDP, 14 Ekim 2020 tarihinde ise gerillanın 20 yıldır bulunduğu Garê bölgesini kuşatma operasyonu başlattı. 14 Ekim’de önce Spilka köyü ile Barzan mıntıkasına yerleşen “Leşkerê Gûlan” askerleri, 23 Ekim’de de Dînartê, Melkê, Dosteka, Gîsê, Mezrînganê, Navxoş, Difrî ve Mamişmiş‘te konuşlandı. 24 Ekim’de ise Zerevani güçleri kontrol noktaları kurdu. 8 Ekim tarihinde Serzêri Gümrük Kapısı Asayiş Müdürü Gazi Salih Alihan’ın ölümünden PKK’yi sorumlu tutarak bu kuşatmayı kuran KDP, bu operasyonla Garê ile Metina arasındaki bağlantıyı kesmeyi amaçlıyordu. Ancak gerek Murat Karayılan’ın gerekse diğer Güneyli Kürt partilerinin sağduyulu açıklamaları sonrasında bu kuşatma girişimi sırasında herhangi bir çatışma yaşanmadı.

 

Pencewini: ‘Yarım asır geriye götürebilir’

KDP’nin Garê-Metina hattını kesme girişiminde yaşanan gerginlik sonrasında 1992 Güney savaşında da PKK ve KDP ile YNK arasında arabulucu olan ve ateşkes imzalanmasına öncülük eden Kürt aydın ve siyasetçi Mihemed Emin Pencewini, 29 Ekim tarihinde yazılı bir açıklama yaparak Güney Kürdistan’da Kürtler arasında yaşanacak savaşın PKK ile KDP arasında olmayacağı, tüm Kürdistan’a yayılacağı uyarısında bulundu.

Pencewini, “Güney Kürdistanlı aydın, sanatçı, siyasetçi, siyasi çevreler ve tüm Kürt yurtseverlere çağrımdır” diye yaptığı yazılı açıklamada şunlara yer verdi:

“Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK’nin arasındaki bir savaş olmayacaktır; Güney ve Kuzey Kürdistan arası, belki de tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşecektir. Bu da Kürt davasının dünyadaki kıymet ve prestijinin zayıflamasına neden olacak. Güney’deki siyasi süreç bir kriz ve kaosa doğru gidiyor; bu, Kürt davasını yarım asır kadar geriye götürebilir. Bu da işgalci devletlerin Kürt bağrına saplayacağı son iki ok olacaktır.

Sayın Mesud Barzani, Sayın Nêçîrvan Barzani, Sayın Mesrûr Barzani, Sayın Rêwas Fayiq, Sayın Kosret Resul, Sayın Şêx Lahûr, Talabani, Sayın Bafîl Talabani, Sayın Qubad Talabani, Sayın Cemil Bayık, Sayın Murat Karayılan, Sayın Sabri Ok, Kürt düşmanlarının yaptığı planı bozmak için hepinizden rica ediyorum! Bilmenizi isterim ki, bütün şartlarda hepinizin yanında Kürdistan’da iki etkili güç olduğunu ve rol oynayabileceğini söylemişim. Eğer KDP ve PKK uzlaşmacı ve dayanışmacı olursa Kürt davası ilerler ve başlıca hedeflerine yaklaşır. Eğer bu iki güç karşı karşıya gelir ve savaşırsa diğer güçler de çürür ve Kürt davası bitişe doğru yol alır. Hep beraber Kürtler arasındaki savaşı bloke etmek için çabalayalım.”

 

‘Pençe-Şimşek’ ve ‘Pençe-Yıldırım’

Türk ordusu en son Metîna, Zap, Avaşîn-Basyan alanlarını kapsayacak şekilde “Pençe-Şimşek” ve “Pençe-Yıldırım” adıyla geniş kapsamlı operasyon başlattı. 24 Nisan 2021 tarihinde Yüksekova ve Şemdinli’den, karadan giren Türk ordusu, savaş uçakları ve helikopterlerle operasyona başlarken gerillalar ile arasında birçok alanda çatışmalar başladı. Türk ordusunun işgali ve çatışmalar halen devam ederken gerillanın konuşlandığı alanların yakınlarına ise KDP özel birlikleri sevk edilmeye başlandı.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti’ni de operasyona karşı sessiz kalmakla eleştiren Murat Karayılan, Türk ordusunun Güney’de kalıcı olmayı amaçladığını belirterek şunları söyleyecekti: “Bu sessizlik, Türk devletinin saldırganlığına meşruiyet oluşturmaktadır. Çünkü Türk devleti Kürdistan topraklarına tecavüz etmektedir. Topuyla, tankıyla saldırarak gittiği her yerde dönemsel değil, kalıcı olarak yer yapıyor. Yani bir yıl için gelmiyor; uzun süre kalmak için geliyor. Türk devleti, ‘Ben Kürtler için gelmiyorum, Kürtlerle herhangi bir sorunum yok, ben PKK için geliyorum’ diyor. Bölgesel hükümetin duruşundan da anlaşıldığı kadarıyla, onlar da bu sözlere inanmaktadır. Bu gerçekten çok önemli bir konudur.”

 

Milletvekilleri 5 peşmergenin ölümünü araştırdı

Türk ordusunun sık sık bombaladığı ve yeni üsler kurmaya çalıştığı Metîna bölgesinde, 5 Haziran tarihinde peşmergeleri taşıyan askeri konvoydaki zırhlı bir aracın isabet alması sonucu 5 peşmerge yaşamını yitirdi, 4 peşmerge de yaralandı.

Güney Kürdistan Yönetimi Peşmerge Bakanlığı, saldırıdan PKK’yi sorumlu tutarken HPG ise peşmergeyi, Metîna’da kendileri ile Türkiye arasındaki “çatışma bölgesine” girmekle suçladı. HPG yaptığı açıklamada, 5 peşmergenin ölümünden kendilerinin sorumlu olmadığını belirterek bağımsız bir heyetin bölgede incelemede bulunmasını istedi.

Sonraki günlerde ise Irak ve Güney Kürdistanlı milletvekilleri ile sivil toplum örgüt temsilcilerinden oluşan bir heyet, olay yerine giderek bir rapor hazırladı. Raporun içeriği konusunda henüz bir açıklama yapılmış değil.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.