Gelenler göçmen mi, cihatçı mı?

Cafer TAR yazdı —

  • Rejim göçmenleri asıl olarak kendi güvenliğini sağlamak için dünyanın geri kalanına karşı bir tehdit olarak kullanıyor. Fakat iş sadece bununla da bitmiyor; ayrıca rejim Türkiye'nin etnik yapısını ve ülke genelinde oyların dağılımını da değiştirmek istiyor.

“Gazap Üzümleri” bir göçmen olarak ilk okuduğumda beni derinden sarsmış bir romandı. John Steinbeck 30'lu yıllar Amerikasında ekonomik kriz dönemi boyunca yaşanmış insanlık dramını bir göç hikayesi üzerinden çok çarpıcı bir biçimde anlatıyordu.

Roman doksanlı yılların ortasında ülkesinden ve ailesinden kopup başka bir ülkeye gelmiş bir göçmen olarak benim hikayemdeki birçok boşluğu da doldurmama yardım etti. Yaşananlara aklen anlam vermek belirli ölçülerde kolaydı; fakat göç insanın duygu dünyasını da çarpıcı bir biçimde etkiliyordu.

Yaşadığı topraklardan kopan göçmen insan; kendisinin sadece maddi varlığı ile değil; inandığı bütün değerler ve duygusallığı anlamında içsel bir yolculuğa çıkıyordu. Bu doksanlı yılların ortalarında göç yollarına düşmüş benim için böyleyken; 1930'lu yıllarda Amerika'da iç göçe zorlanmış Joad ailesi için de böyle olmuştu.

Nispeten varlıklı insanların göçmenliğe zorlanması ile yoksul insanların göç yollarına düşmesi oldukça farklıdır. Varlıklı insanlar ekonomik imkanları ile başka bir ülkeye daha kolay yerleşebilirken; fakir insanların başka bir yere yerleşmeleri bir çok noktada oldukça zordur.

John Steinbeck Gazap Üzümleri’nde işte bu yoksul insanların dramını anlatır. Aslında bütün bu yaşanan insanlık dramının sebebi ekonomik krizi ve kuraklığı fırsata dönüştüren; bankalar, tüccarlar ve onların yerli işbirlikçisi çetelerdir; fakat bedelini asıl olarak göç yollarına düşenler ve geldikleri yerlerde yaşayan yoksul, emeği ile geçinen insanlar öder.

Fakat genellikle insanlar doğru soruyu sormayı unuturlar. Günümüz Türkiye'sinde tam da bu yaşanmaktadır. “Gerçekte kimdir bu insanlık dramının sorumlusu?” Elinde medyası ve devlet aygıtı olanlar gerçeği çarpıtarak göç yollarına düşürülmüş insanlarla, yerli halkı bir birine düşman ederek işledikleri suçları unutturmaya çalışıyorlar.

Son günlerde Türkiye'de toplumun önemli bir kesimi, medya, siyasal partiler yoğun olarak ülkeye yasadışı yollarla gelmek zorunda kalmış insanları konuşuyor. Fakat kimse bütün bunlara neden olan Türkiye'nin dış politikasını ve rejimin neden göçmenleri adeta Türkiye'ye gelmeye teşvik ettiğini konuşamıyor!

Rejim bölgesel çatışmaları ve bunun neden olduğu göç dalgalarını kendi ömrünü uzatmak için kullanmak istiyor. Dünyanın geri kalanını bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırmak ve göçmenlerin Avrupa ülkelerine gidişlerini kolaylaştırmakla tehdit ediyor.

Ayrıca rejimin göçmenler için uluslararası kurumlardan aldığı paralar da cabası; fakat burada asıl anlaşılması gereken şey Erdoğan iktidarının göçmenler için aldığı paralar değildir, parayı tali bir faktör olarak görmek gerekir.

Rejim göçmenleri asıl olarak kendi güvenliğini sağlamak için dünyanın geri kalanına karşı bir tehdit olarak kullanıyor. Fakat iş sadece bununla da bitmiyor; ayrıca rejim Türkiye'nin etnik yapısını ve ülke genelinde oyların dağılımını da değiştirmek istiyor.

Yani kendine bir tür yeni seçmen ve gerekirse kendisi için savaşabilecek geleceğin cihatçı savaşçılarını da göç bahanesi ile ülkeye aktarıyor.

Türkiye rejim tarafından birbirinden kuşku duyan hatta yer yer nefret eden insanların ülkesi haline getirildi. Eskiden özellikle Suriye'den gelmiş göçmenlerin dramına üzülen, onlarla dayanışmak isteyen yerli halk, şimdi ise bu insanların gerekirse zor kullanılarak ülkelerine gönderilmelerini istiyor.

Ancak gelinen aşamada Kürtler herkesten çok daha dikkatli olmalılar; çünkü Kürtler rejim tarafından hem yerli halkın hem de sonradan ülkeye gelmiş göçmenlerin düşmanı haline getirilmeye çalışılıyor. Kürtlerin özgürlük talebini yükseltmeleri durumunda rejim tıpkı Suriye'de olduğu gibi dışardan toplayıp getirdiği cihatçıları Kürtlere karşı kullanmak istiyor.

Erdoğan rejimi bir süre sonra göç dalgasını Kürdistan'a doğru iterek bölgenin demografik yapısını değiştirmeğe çalışabilir; bunu Suriye'de güvenli bölge bahanesi ile denedi; yakın zamanda benzer taktiklerle karşılaşabiliriz.

Ayrıca gelenlerin bir kısmı gerçekten savaş mağduru yoksul göçmenler; fakat bir kısmı ise rejim tarafından Türkiye'ye aktarılmış cihatçılar; dolayısıyla ikisini birbirinden ayırmak gerekir. Savaş mağduru yoksul insanlara karşı merhamet hepimizin insanlık görevi; fakat ülkeye Erdoğan rejimi tarafından özellikle getirilmiş cihatçılara karşı da tedbirli olmalı, şimdiden olası saldırılara karşı hazırlıklı olmalıyız.

Faşizmin oyununu yoksul göçmenlerle dayanışarak; rejimin kendisi ve ülkemize getirdiği cihatçılarla mücadele ederek bozabiliriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.