HDK hem itirazdır hem alternatiftir

Dosya Haberleri —

HDK

HDK

Sussex Üniversitesi’nden Birgül Kutan ve Duisburg-Essen Üniversitesi’nden Adnan Çelik ile HDK’yi ve HDK’nin Türkiye siyasetindeki önemini konuştuk...

  • Birgül Kutan: HDK, Ulus-devlet üzerinden kurgulanan toplumsallaşmaya bir eleştiri olarak değil aynı zamanda çok ilerici bir itiraz ve alternatif de geliştirir. Dogmatik Marksizme de bir karşı duruştur.
  • Adnan Çelik: HDK yeni yaşamı tahayyül etmek ve verili toplumsal hiyerarşik yapıyı sorgulamak anlamında sınırlarımızı zorladı. Düşüncemizi biraz daha özgürleştirerek tahayyülümüzü genişletti.

MIHEME PORGEBOL

Sussex Üniversitesi’nden Prof. Mario Novelli direktörlüğünde 2018-2021 yılları arasında Türkiye, Kolombiya, Nepal ve Güney Afrika’dan dört toplumsal hareket ile birlikte yürütülen araştırma bulgularına dayanan Öğrenme Laboratuvarları: Küresel Güney'de Toplumsal Hareketler, Eğitim ve Bilgi Üretimi (Laboratories of Learning: Social Movements, Education and Knowledge-Making in the Global South) başlıklı kitap bu sonbaharda Pluto Press tarafından İngilizce yayımlanacak.

Kitap, karmaşık ve çatışmalardan etkilenen bağlamlarda mücadele eden Küresel Güney'deki toplumsal hareketlerin, daha iyi bir dünya için mücadele ederken hareketlerin öğrenme ve bilgi üretme yollarına ilişkin heyecan verici ve yenilikçi iç görüler sunabileceğini, bu anlamda önemli ve göz ardı edilen “öğrenme laboratuvarları” olduğunu savunuyor. Bu hareketler marjinalleştirilmiş toplulukların eğitim, sağlık, barınma, yaşam, haysiyet ve kanun önünde eşit muamele gibi temel haklarını savunmakta ve çoğu zaman devlet baskısı ve şiddetine karşı mücadele etmektedir. Araştırmanın Türkiye ayağını yürüterek “Ulus-Sonrası Gelecekleri Bugünden İnşa Etmek: Halkların Demokratik Kongresi (HDK)” başlıklı bir rapor yazan ve aynı zamanda söz konusu kitabın da ortak yazarları olan Duisburg-Essen Üniversitesi’nden Adnan Çelik ve Sussex Üniversitesi’nden Birgül Kutan ile HDK’yi ve onun Türkiye siyasetindeki önemini konuştuk.

HDK’nin kuruluş sürecini gerekçeleriyle birlikte kısaca anlatır mısınız?

Adnan Çelik: HDK, Ekim 2011’de kuruldu. Ama ondan bahsetmeden önce 2007 yılında kurulan Demokratik Toplum Kongresi’ni hatırlatmak gerek. DTK, Bakur ölçeğinde yeni yaşamı inşa zemininde bir prototip olarak kuruldu. HDK de o fikrin Türkiye’nin batısına uyarlanması olarak düşünülebilir. Hem Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) hem de Türkiye’deki devrimci, sol, sosyalist ya da alternatif toplumsal hareketlerin geçmişi yeniden muhakeme ederek bir araya gelmelerini ve bunların toplumsal ittifak zeminlerini çoğaltmayı önceleyen fikrin sonucudur HDK.

Yeni yaşamı inşadan bahsedip HDK’nin yeni bir toplumsal yaşam projesi olduğunu söylediniz. Yeni yaşamı bir açar mısınız, ne anlamalıyız “yeni yaşam”dan? 

Adnan Çelik: Aslında yeni yaşam, KÖH’ün 2000 sonrası dönüşümünde önüne koyduğu en temel paradigma. Yeni yaşam paradigması sadece siyasette ve politikada değil gündelik yaşamın bütün alanlarını özgürleştirmeye, gündelik hayattaki toplumsal ilişki ve normları yeniden sorgulamaya dair bir çabadan doğuyor. İşte HDK tam da bu çabanın nüvelendiği, bir gelecek olarak tasarlanan yeni yaşam idealinin şimdiden kurulmasını hedefleyen bir toplumsal dayanışma ve buluşma zemini. Az önceki önermeye bağlarsak HDK’nin en temel özelliği de bünyesinde bir araya gelen yapıların geçmiş deneyimlerini reddetmeyip bunların mirasını sahiplenmesi oluyor. Fakat bu geçmiş deneyimlerin barındırdığı sosyal deneyimlerin daha fazla özgürleştirilmesi ve bir araya gelme olanaklarını daha da demokratikleştirilmesini hedef alan bir oluşumun kongre formunda örgütlenmesi bu yüzden tesadüf değil. Kongre modeli Abdullah Öcalan’ın üzerine uzun süre düşündüğü; Türkiye’deki ana akım ideolojik formasyonun dışında tutulanların, sesi ve ismi duyulmayanların demokratik ve eşitlikçi bir temelde bir araya gelmelerinin olanaklarına dair önerdiği zemine dayanıyor. Fakat şunu da söylemek gerekiyor; HDK her ne kadar KÖH’ten doğru ortaya çıkan bir fikir olsa da bu fikrin bir kongreye bürünmesi diğer toplumsal muhalefet aktörlerinin de sürece müdahil olması, kendi öneri ve eleştirilerini sunması doğrultusunda gerçekleşti. Yani HDK bir nevi Türkiye’deki bütün toplumsal muhalefet dinamiklerinin üzerinde uzlaştığı başka bir özgürlük tahayyülünün cevabıdır.

Adnan hocanın söylediklerine yapacağınız bir ek var mı? Ekinizi yaptıktan sonra HDK’de hayat bulan kongre modelinin örgütlenme biçiminden kısaca bahseder misiniz?

Birgül Kutan: Bunlarla beraber şunu da eklemek gerek: Bir kongre modeli olarak HDK’nin kendi içinde çok farklı politik ihtiyaçları, emelleri ve çeşitliliği olan sosyal hareketler dinamiği var. Bu dinamiğin arkasında bu coğrafyada uzun ve tarihsel aktif mücadele veren, çok iyi bildiğimiz sosyal hareketlerin yanı sıra yaklaşık son on yıllarda ortaya çıkan ve küçük görünen ama tarihsel arka planı geniş yapılar olduğunu hatırlamakta fayda var. HDK’nin kurulmasında belirleyici olan ve bu çeşitliliği ortak alanda bir araya getiren en önemli etkenin, tartışmaya katılan sosyal hareketlerinin yeni bir mücadele pratiğine, politikasına ve pedagojisine ihtiyacı; ve parçalar halinde mücadele eden hareketlerin ortak temeller üzerinde birlikteliğinin günün temel sorun ve ihtiyaçlarına cevap verebileceği, arzulanan toplumsal değişimi sağlayabileceği üzerine hemfikir olması idi. HDK yeni politikası ile (herkesi olduğu gibi kabullenmesi, eşitlik kotası vs.) kongre tipi yatay örgütlenme modeli ile yeni bir örgütlenme ve toplumsal değişim pedagojisi öneriyordu. Dolayısıyla HDK aslında yeni bir sosyal dönüşüm öneriyor. Bunu yatay örgütlenme modelini meclisler yoluyla ve herkesin ortak ve eşit temsiliyetini merkezine koyarak yapıyor. Yani önceden düşünülmüş bir sosyal devrimle sorunları çözme iddiasında değil, aşağıdan örgütlenen meclislerde tüm kimliklerin mücadele halinde güçlü aktörlere dönüşmesini sağlıyor. Değişim için onların güçlerini aktifleştiriyor. Çünkü HDK yeni yaşamı örmeye çalışırken bugünkü koşullarda herkesin yukarıdan benimsenen dogmatik politikalardan nasibini almış insanlar olduğunu biliyor.

Bu durum hepimizin kavrayışında yer etmiş bir şey. Hiyerarşik olmayan bir siyaset veya toplum tasavvurumuz yok ne yazık ki. HDK’nin de aslında buna alternatif bir örgütlenme modeli tercih ettiğini söylüyorsunuz. Peki işleyiş nasıl? HDK siyasetini işletirken meclisleri esas alıyor tamam ama sonrasında ne oluyor? 

Adnan Çelik: Dediğimiz gibi HDK, klasik parti tipi örgütlenmelerde veya Türkiye’deki kurumsal bürokratik örgütlenmelerde gördüğümüz hiyerarşiyi tamamen reddetmeye dayanan bir örgütlenme modeli. Bu örgütlenme modeli yerellerde farklı toplumsal sorunlar temelinde bir araya gelmiş meclislerin temsiliyetine dayanıyor. Bu modelin mimarisi oluşturulurken esas alınan temsiliyet kotaları, hiyerarşi oluşmasını engelliyor. Örneğin bu hassasiyeti güden nadir siyasi partilerden biri olan HDP’de bile ‘eşbaşkanlık’ müessesesinden bahsederken HDK’de ‘eşsözcülükten’ bahsediyoruz. Başkanlık yerine sözcülük ifadesinin tercih edilmesi öylesine kurulmuş değil. Tam da sözünü ettiğimiz yatay örgütlenmeyi ima etmek için böyle bir adlandırmaya gidiliyor. Örneğin HDK, kendi bünyesindeki örgütsel temsilleri ‘bileşen’ olarak adlandırıyor ve bu bileşenlerin niceliksel büyüklüklerine, siyasetteki etki güçlerine bakılmaksızın eşit temelde söz kurmaları sağlanıyor. Bu bileşen hukuku da bir anlamda hiyerarşiyi reddeden bir yaklaşım.

Yine de nihayetinde HDK Türkiye’de ve dünya genelinde yerleşik bir sürü örgütlenme normunun içinden doğmuş bir hareket. O anlamda bütün bu verili normları yekten ortadan kaldırması, bütün bu güç ilişkilerini tamamen eritmesi çok zor ama en azından bunu bir fikir olarak önüne koyması ve bunu kendi örgütsel pratiğinde mümkün mertebe hayata geçirme çabası çok önemli.

Birgül Kutan: HDK’nin düşlediği şey sadece kendi bünyesindeki meclislerin aktivasyonu değil, meclislerin lokal ve yerel demokrasi ve yönetim biçimleri olarak toplumda yaygınlaşması, herkesin kendi sorunlarının etrafında örgütlenmesi, ortak kararlar vermesi ve çözüm üretmesidir. Tahayyül, meclis örgütlemesini toplumun tamamına yaymaktır. Toplumsal kesimlerin meclislerde kendi sorunlarına ilişkin kendi istedikleri yöntem ve yönetimlerle çözüm bulmayı amaçlar. Yani kendi istediği gibi bir yönetim oluşturup o yönetime eşit oranda sahip çıkmak ve o sorunların çözümüne dair ortak çaba sarf etmek. HDK’ye dair üzerinde özellikle durulması gereken nokta da bu. Tabii HDK mevcut haliyle bir şeyi istemek ile yapmak arasında duruyor. HDK’nin ne kadar toplumsallaştığını ve bu toplumsal tahayyülün pratikteki yansımaları üzerine ayrıca konuşmak lazım. Belki HDK’nin kendi kurumsal örgütlenmesini kısmen de olsa sağlaması, kendi partisini kurması ve onu kurumsallaştırması bir anlamda başarı ama meclislerin yaygınlaşması ve toplumsal zeminde ne kadar başarılı olabildiği tartışılması gereken bir konu. 

HDK’nin tahayyülündeki toplumsal örgütlenmeyi Rojava’daki yapılanmaya benzetmek mümkün mü? Veya Rojava’daki modelle ne kadar örtüşüyor?

Adnan Çelik: Birbirleriyle organik ilişkileri var mı yok mu diye düşünmekten ziyade en azından önlerine koydukları toplumsal ideal veya politik tahayyülün benzediğini söylemek mümkün. Aralarında Kürt siyasal hareketinin tarihsel deneyimleri bağlamında bir ilişki var. Çünkü bu bahsettiğimiz kurum ve tahayyüllerin tamamı birbirlerini etkileyen, birbirleriyle iletişim halinde fikirler. Aynı zamanda birbirlerini dönüştürüyorlar da. HDK’nin toplumsal tahayyülünün bugün Rojava’da belli alanlarda karşılık bulduğunu, somut olarak hayata geçirildiğini görebiliyoruz. Belki Rojava’daki bu hayali gerçekleştirenlerle HDK içerisindeki aktörler birbirlerini şahsen tanımıyorlardır bile. Belki hiçbir zaman birbirleriyle karşılaşmadılar ama sonuçta beslendikleri bu toplumsal umut, üzerinde yeşerdikleri bu toplumsal zeminin ideolojik harcı aynı yerden karşılıyor. Ama bu modeli sadece Rojava ya da sadece HDK üzerinden okumak da doğru değil. 2010’lardan beri küresel anlamda yükselen toplumsal hareketler içerisinde de çok benzer bir siyasal özgürleşme grameri var.

Siz bu bağlamda neler söylersiniz?

Birgül Kutan: Tabi ki bir yanıyla bütün mücadele deneyimlerinin etkileşimlerini HDK’nin bütünlüğünde görebildiğimiz gibi, HDK’nin hem düşünsel olarak hem de pratik olarak kurmayı düşlediği yeni yaşam tahayyüllünün bu coğrafyada yüz yıllardır çok çetin koşullarda büyük bedeller ödeyerek var olan Kürt mücadelesinden ve Kürt kadın mücadelesinden çok yönlü bir şekilde etkilendiğini, o mücadeleden ilham aldığını yadsıyamayız. Ancak bunu direkt bir organik ilişki olarak yorumlamaktansa HDK’yi ortaya çıkaranın tarihsel deneyimler olduğunu görmek ve var olan ilişkiye tarihsel bir dönüşüm/etkileşim silsilesinden bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Kürt halkının mücadelesi bağlamında düşünürsek HDK yalnızca PKK’nin ekseninde yürüyen bir mücadeleden değil aynı zamanda Kurdistan tarihinde yüzyıllara yayılan mücadelelerin toplamının yansımasıdır. Örneğin Kürt kadın mücadelesinin legal ve illegal alanda verdiği mücadelenin bir kazanımı olarak eşsözcülük müessesesi önemli bir yerdedir. Keza yine Rojava ve Kuzey Kurdistan’daki değerler de bu mücadelenin önemli yapı taşlarını oluşturuyor.

Birbirini besleyen kaynaklar gibi…

Birgül Kutan: Evet. Dönüşüm içerisinde kendi yatağını bulan farklı nehirler gibi. Farklı iletişimlerle buluşabilen, beslendiği nehirden okyanuslara açılmalarını sağlayacak bir ortaklık ve bu ortaklık için de her bir bileşenin kendisini değiştirdiği ve sonucunun henüz hayal edilemediği bir ilişkisellik... İçinde hem çok çeşitli kaynakların olduğu hem de her bir kaynağın kendi içerisinde farklılıklar barındırdığı bir ilişkiden söz etmek daha doğru olur.

Bunun yerel idaredeki karşılığının şu an Rojava’da da uygulanan özerklik modeli olduğunu söylemek yanlış olmaz öyleyse. KCK’de konu edinilen özerklik tanımı da böyle bir şeye tekabül etmiyor mu?

Birgül Kutan: Evet, Rojava’da yeni yaşamın yeniden ve yerel dinamikler ile o coğrafyada yaşayan çok çeşitli kişi ve toplulukların çok yoğun baskılar altında birlikte yeni yaşamı inşa mücadelesi çok iyi bir örnek. Sonucunun tam olarak bilinmediği ama ortak emel ve arzularda, prensiplerde birleşilen ve süreçte yeni öznelliklerin, yeni yapısal koşulların, yeni örgütlenmelerin oluştuğu muazzam bir örnek. Rojava’da olduğu gibi HDK de var olan veya tecrübe edilmiş veya nihai amacı belli olan bir toplumsal projenin aksine, hiç kimsenin henüz arzulamadığı ve sonucunun kesin olarak belli olmadığı bir değişim projesi sunuyor. Ortak arzular, istekler ve değerlerden yola çıkılan bu yeni yaşam projesi kendini deneyimsel bir şekilde, yaşamın diyalektik pratiği içinde şekillendiriyor. HDK’nin bize sunduğu yeni yaşam tahayyülünü var olan ortak tarihimiz, belleğimiz, bilgi ve birikimimizin bizi besleyen, güçlendiren bir pınarı olarak görmek ve yeni yaşamın en önemli yapı taşı olarak düşünmek gerekiyor.

HDK’nin yaptığı ve önerdiği siyaset modeli aslında 2011’den beri bir şekilde işletiliyor. Peki bunun toplumda karşılık bulduğunu söyleyebilir miyiz? Daha doğrusu toplumsallaşabildi mi?

Adnan Çelik: HDK gibi toplumsal hareketlerin somut olarak ne gibi etkilerde bulunduğunun, neleri değiştirdiğinin izini sürmek kolay değil. Çok daha geniş kapsamlı, daha derin araştırmalar yapmak lazım. Çünkü etkilerini doğrudan görmek kolay değil fakat en azından bir öğrenme deneyimi olarak HDK’nin 2011’den bu yana somut olarak bazı tartışmalara çok ciddi katkılar sunduğunu, bazı konulardaki bakış açımızı değiştirmemize ciddi olanak sunduğunu kurumsal ve örgütsel olarak çeşitli yapısal olanaklar sunduğunu söyleyebiliriz. Örneğin HDK bize meclis tipi örgütlenmenin, yani meclislere dayalı olarak yerelden toplumsallaşmanın, verili neoliberal rejime karşı en önemli toplumsal özgürleşme seçeneği olduğunu gösterdi. Yani aslında HDK’nin 2011’den beri ısrarla kendi iç gündemi olarak tartıştığı meclisler meselesi 2013’teki Gezi Direnişi’nden sonra çok daha ciddi bir toplumsallaşma yaşadı. Gezi’deki forumlar ve meclisler gibi özgürleşme alanları, HDK’nin önüne koyduğu politik tahayyülle çok uyuşuyordu. Gezi’deki o deneyim bir nevi HDK deneyiminin doğrulaması ve sağlamasıydı. Bu anlamda diyebiliriz ki hem HDK’nin kendisi hem Gezi deneyimi hem de Kurdistan’ın yerellerinde DTK’den beri küçük çaplı da olsa uygulanan yerel yönetimler bağlamındaki deneyimler bize meclislerin toplumsal örgütlenme modeli olarak önemli bir deneyim olduğunu gösterdi, bu bir. İkincisi, HDK yeni yaşamı tahayyül etmek ve verili toplumsal hiyerarşik yapıyı sorgulamak anlamında da sınırlarımızı zorladı. Düşüncemizi biraz daha özgürleştirerek tahayyülümüzü genişletti. Sen söyledin ya, bazı şeyler bizim düşünce sınırlarımızı belirliyor diye, HDK bunu bir nebze kırdı diyebiliriz.

Birgül Kutan: Genel olarak toplumsallaşmaya tarihsel olarak devlet üzerinden kurulmuş, devletin bütün aygıt ve araçlarıyla bütün ilişkilerin kurgulandığı toptancı bir anlayış var. HDK tam da buna karşı bütün coğrafyasını farklı politik aygıt ve araçlarla şekillendirerek örgütler. Yeni bir toplumsallaşmaya öncülük yapar. Ulus-devlet üzerinden kurgulanan toplumsallaşmaya bir eleştiri olarak değil aynı zamanda çok ilerici bir itiraz ve alternatif de geliştirir. Dogmatik Marksizme de bir karşı duruştur. Çünkü orada da sosyalleşme ve sosyal değişim yine merkezi bir boyuttan ve yukarıdan düşünülen bir değişimdir.

Yarın: Çözüm yolu ve öneriler...

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.