HDP ilkelerine güveniyor

HDP Örgütlemeden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz

HDP Örgütlemeden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz

  • HDP Örgütlemeden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, restorasyoncu ve statükocu anlayışlara alternatif oldukları için 6'lı Masa'ya oturma gibi bir dertleri olmadığını belirterek, "Kendimize, perspektifimize, ilkelerimize ve politikalarımıza güveniyoruz" dedi.
  • Müzakereyi önemsediklerini belirten Gündüz, tavizsiz ilkelerini hatırlattı: "Güçlü demokrasi, tarafsız ve bağımsız yargı, kayyum rejimi yerine halk iradesi, Kürt sorununda demokratik çözüm, barışçıl bir dış politika, ekonomik adalet, kamuda liyakat, doğaya saygı, gençler için özgür yaşam ve demokratik bir anayasadır."

MIHEME PORGEBOL / ANKARA

Türkiye’de demokratikleşmenin, insanca bir yaşamın da amentüsü olduğunu kaydeden HDP Örgütlemeden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, bunun farkındalığıyla hareket ettiklerini vurguladı. Gündüz, "Müzakere vurgusu da siyaseti üretme çabası da bundan ötürüdür. Kılıçdaroğlu'na çağrının anlaşılması gereken tek bağlamı budur" dedi. 

HDP Örgütlemeden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, HDP’nin aday açıklaması, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tutumu, Akşener’in dışlayıcı söylemleri ve seçim sürecinde yürütecekleri politikalara dair sorularımızı yanıtladı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın adayı açıklanacak mı, İttifak ne zaman bir araya gelecek, nasıl hareket edecek ve net tavrını ne zaman açıklayacak?

Depremlerle yeni bir sürecin içine girdik. 15 milyon insanın hayatını doğrudan, geri kalan her vatandaşınkini de dolaylı olarak etkileyen bu depremler; yeni şartları, yeni bir toplumsal eşiği ve en önemlisi de yeni bir siyaseti ortaya çıkardı. Biz olay ve olguları, dünmüş gibi ele alamayız. Deprem üzerine 6’lı Masa'da da başka krizler hayat buldu. Yeni bir değerlendirme ihtiyacından kastımız budur. 

İkinci bir durum, ittifakımız, bileşenlerimiz ve partimizin neredeyse tüm birimleri sahadadır. Sahada toplum ile birlikteyiz, çadır sorunu yaşayan bir vatandaşın durumu her türlü adaylık konusundan daha önemlidir diye düşünüyorum. Bundan ötürü bir iki haftalık bir gecikme anlaşılabilir bir şey olmalıdır. Önemle altını çizmek isterim ki; herhangi bir düşüncemizden, kararımızdan vazgeçmiş değiliz. Önümüzdeki günlerde Emek ve Özgürlük İttifakı olarak toplanacağız, güncel gelişmeleri ve elbette Türkiye’nin demokratik geleceğini de gözeterek, ortak bir sonuca varıp kararlarımızı topluma açıklayacağız. İttifakımızın adayı, isim üzerinden değil halkımızın beklentileri, talepleri, stratejik ilke ve tutumları doğrultusunda belirlenecektir. Cumhurbaşkanı adayımız, tutum belgemizde yer alan 11 ilke üzerinden netleşecektir. Gücümüze yaslanarak, en iyi kararı vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Eşbaşkanlarınız politik ilkeler doğrultusunda müzakere vurgusu yapıyor. Müzakereler neleri kapsıyor ve tavizsiz ilkeleriniz nelerdir?

Müzakere ve diyalog aynı şeyler değil, birbirini tamamlayandır. Müzakere, neyin doğru veya yanlış, kimin neyden yana olduğunu en sarih biçimde ortaya çıkaran süreçlerdir. Müzakere, neyin tartışmaya değip neyin değmediğini netleştirir. Kısaca müzakere netlik verir, hakikate hizmet eder. İlkeler ise yol göstericidir. İlkelerle hareket etmek, geçmiş ve gelecek tasavvurunu sağlam bir rotaya oturtur. Topluma ve temsilcilerine güven verir. İlkesiz siyaset kadar zarar veren çok az şey vardır. Bakın 2 bin 500 sayfada bir günde anlaşıp, bir aday belirlemede aylarca anlaşamadılar. Ülke genelinde 5 gün kriz yaşandı. Bu durum kurucu değil, tadilatçı bir anlayışın sonucudur. Öncelikli sebep, ilkelere dayanmayan siyaset anlayışındadır.

İlkeleri ortadan kaldırdığınız zaman gelen gideni aratır. Bize kişiler değil, ilkeler lazım. Biz meseleyi kişilerden çıkarıp esasa oturtmak istiyoruz. Kendimize, perspektifimize, ilkelerimize ve politikalarımıza güveniyoruz. Bu çerçevede müzakerelerimizin neyi içerdiği az çok anlaşılır; toplumu savunmayı içerir, hakiki demokrasi talep eder, ahlaki bir toplum gerçekliği iddiasında bulunur. Bizim tavizsiz ilkelerimiz bu süreçte 27 Eylül 2021’de ifade ettiğimiz güçlü demokrasi, tarafsız ve bağımsız yargı, kayyum rejimi yerine halk iradesi, Kürt sorununda demokratik çözüm, barışçıl bir dış politika, ekonomik adalet, kamuda liyakat, doğaya saygı, gençler için özgür yaşam ve demokratik bir anayasadır. Bu ilkeler herkesin üzerinde uzlaşabileceği en temel noktalardır. Bunlardan herhangi birinin, bu ülkenin geleceğine zarar verdiğini söyleyen kişi halktan yana değildir.

Müzakere olup olmayacağına dair, Akşener’in dışlayıcı siyasetini de göz önünde bulundurarak, öngörünüz nedir?

Bu konuda esastan bazı şeyleri ifade etmek gerektiğine inanıyoruz. Siyaset dediğimiz şey toplumsal düzenleme alanıdır ve düzenin içinde toplumun tüm renkleri, gerçekliği vardır.  Akşener’in ifade ettiği dışlayıcı sözler, ayrımcı tutumlar siyaset ile ilgili değildir. Kendi fikriyatını Türkiye’deki toplumsal gerçeklikmiş gibi dayatıyor. Oysa hayır, durum söylediğinin tam tersidir. İyi Partililerin HDP tabanı ile bir derdi olduğunu düşünmüyorum. Onlar da “HDP olmazsa çözüm olmaz, başarı gelmez” diyor. Bunu görüyorlar ve ifade ediyorlar. Akşener kendi realitesi için sahayı işaret ediyor, toplum böyle istiyor diyor fakat yaklaşık 10 milyon oy potansiyeli olan HDP’ye dair sahanın ifade ettiği her şeyi görmezden geliyor, inkâr ediyor. Böyle siyaset olmaz. Bunu yeterince yapan birileri var zaten, onların karşısında olduğunuzu iddia ediyorsanız farkınız nedir? Akşener, Erdoğan’dan farkının tam olarak ne olduğunu ortaya koymalıdır. Bakın toplum net görüyor, halk görüyor ve aday krizinde olduğu üzere tepkisini de sertçe ortaya koymasını biliyor. İçinden geçtiğimiz siyasal, sosyal, ekonomik krizler Akşener’in politik dünyasını aşan bir yerdedir. Haliyle toplumsal gerçeklikler karşısında artık gerçeği görmesi gerekiyor. Arzu ettikleri ile ihtiyaç duyulan siyasal iklim uyuşmuyor.

Bir diğer okuma şudur; HDP’ye dair bu ifadeler, onu özne görmeyen, edilgenmiş gibi algılayan her kavrayış devlet ezberidir. Özünde adaletsizlik ve eşitsizliğin üretimi vardır. Sadece Akşener şahsında ifade edilenlerden bile yola çıkarsak Kürtlere ve demokratik kamuoyuna nasıl bir haksızlık yapıldığını görürsünüz. İşin özü budur. Toplumun değişim iradesini baltalayan karanlık odaklar halkın demokrasi talebini kuşatmak istemektedir. Biz HDP olarak bunun karşısındayız. Mücadele ettiğimiz şeylerden biri de budur.

Bu konuda son olarak şunu ifade etmek isterim; HDP’nin 6’lı Masa'da olmak gibi bir derdi yok. Böyle bir tartışması yok. Amacımız zaten orada olmak değil. Biz 3. Yol dedik. İki blokun da sürece yetmediğini, bu iki blokun demokratik bir Türkiye için eksik olduğunu zaten söylüyoruz. Biz restorasyoncu ve statükocu anlayışlara alternatifiz.

Deprem sizin seçim stratejilerinizi ve politikalarınızı somut olarak hangi açılardan etkiledi; deprem önceliği, müzakerelerinize nasıl yansıyacak?

Bizler siyaseti toplumla yapan bir yerdeyiz. Halen su, çadır, hijyen ihtiyaçlarının karşılanmadığı, insanların yasını tutamadığı ve gömülmeyi beklediği bir aralıktayız. Bu deprem AKP’nin kirli yüzünü, yani gerçeğini en net haliyle gösterdi. Yıkıntılar arasından AKP çıktı! Sakladıkları, manipüle ettikleri ikiyüzlü politikaları çıktı. Kızılay örneğini düşünün, çadırlara bağlanan elektrik sayacını düşünün. Akıl almaz şeyler bunlar! Bu bakımdan yeni bir sürecin ve toplumsal dinamizmin şafağındayız. Tüm gelişmeler, olan bitenler bu saatten sonra eskinin tekrarı olamaz, olmayacaktır. Değişim ve dönüşüm talebi olan tek yapı HDP’dir. Bu bakımdan evet, yeni sürecin dili ve talepleri politikalarımıza fazlasıyla yansıyacak.

Zaman zaman Emek ve Özgürlük İttifakındaki partiler ile Millet İttifakı arasında görüşmeler oluyor. Buna dair değerlendirmeleriniz nedir?

Emek ve Özgürlük İttifakı meselelere ortak baktığımız, aynı kulvarda omuz omuza mücadele ettiğimiz ve kıymet verdiğimiz değerli partilerden oluşuyor. Bu partilerin ortak bir özelliği kendi içlerinde demokrasiyi içselleştirmiş olmalarıdır. İttifaktan bir partinin başka partilerle teması, görüşmesi elbette bu demokratik tahayyülün gereğidir. Bizim ittifakımızı diğer ittifaklardan farklı kılan, kolektif bir akıldan ibaret olmasıdır. O anlamda önemli olan ortaklıklardır, birlikte hareket etme iradesi ve bu iradeyle alınan kararlardır. Hepimiz için önemli olan şey sinerjinin bu alanda oluşmasıdır.

Sayın Sancar’ın Kılıçdaroğlu’na dönük “HDP’yi ziyarete bekliyoruz” açıklamasının ardından bir gelişme oldu mu?

Herhangi bir gelişme olmadı. Henüz olması da erken olabilir. Biz Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan iki kutuplu siyasete karşıyız. Bunun somut adımlarını attık ve yeni adımları örecek feraset ile güce sahibiz. Önümüzdeki seçimlerde de böyle olacak. Güncel duruma bakalım. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı var. Bir blok parlamento diyor diğeri başkanlık diyerek partileri de kısmen ortadan kaldırma mantığı güdüyor. İki taraf açısından da çıkmaz nedir? İki taraf da demokrasiyi işlevsel kılamıyor. Toplumdan yana gerçek bir tavır alamıyor. Bundan ötürü “demokratik ittifak” diye bir seçenek ifade ettik.

3. Yol siyasetini kurucu bir yerden ören tek parti olarak, Türkiye siyasetini değiştirmekten çok dönüştürme niyetindeyiz. Savaş, kriz, kaos ve şiddet olmadan ayakta duramayan yönetim halinin estirdiği faşizme karşı toplumu savunmayı esas alır 3. Yol. Toplumu savunmak bir felsefedir ve demokratikleşme, onun olmazsa olmazıdır. Türkiye’de demokratikleşme, insanca bir yaşamın da amentüsüdür. Bunun farkındalığıyla hareket ediyoruz. Müzakere vurgusu da siyaseti üretme çabası da bundan ötürüdür. Çağrının anlaşılması gereken tek bağlamı budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.