Hedefimiz: Ulusal diplomasi komitesi

Dosya Haberleri —

Adem Uzun

Adem Uzun

Kurdistan Ulusal Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Adem Uzun, 2023 yılınının en önemli çalışmasının ulusal diplomasi komitesini oluşturmak olduğunu söyledi: 

  • Kürtler sadece devletin yaptığı saldırıları teşhir eden negatif diplomasiyi değil, projeleriyle cevap olan bir çalışma yürütmesi gerekiyor. Sadece bir parçayla sınırlı kalmayıp tüm parçaları içine alan ulusal diplomasi komitesi oluşturabilirsek bu dönemin en önemli çalışması olur.

ERKAN GÜLBAHÇE

Alman devletinin PKK'yi "terör örgütleri" listesine almasına karşı Almanya'da bulunan Kürtler ve dostları, PKK'nin meşru bir mücadele yürüttüğünü ve söz konusu listeden çıkarılması gerektiğini kaydediyor. Türk devletinin imha ve inkar saldırılarından dolayı Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan Kürt halkının kültürel etkinlikleri de engellenmek isteniyor. Özellikle de Almanya'da bulunan Kürtler, Alman devletinin baskı ve kriminalizasyon politikasına maruz kalıyor. Ancak Alman devletinin baskılarına boyun eğmeyen Kürt halkı, çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Adem Uzun ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, Türk devletinin Almanya'daki yapılanmasını, Kürt halkının kültürel ve diplomasi çalışmalarını, Paris katliamlarını, 2023 yılındaki planlamaları konuştuk.

Almanya uzun zamandan beri Kürt halkının festival, sosyal kültürel etkinliklerini yasaklayarak bir korku iklimi yaratmak istiyor. Ancak buna karşı Türk kurumları başta DİTİB olmak üzere devletin makbul kesimleri olarak görülüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti Almanya’daki Kürtlere karşı çalışmaları konsolosluklar ve elçilik çerçevesinde, zaman zaman ise Almanya’ya elemanlarını göndererek örgütlüyor. Türkiye’nin bu çalışmaları tehdit etme ve şantaj uygulaması aşamasına kadar gelebiliyor. Almanya’daki milli görüş kurumları, faşist kurumlar MİT ve konsolosluklar tarafından örgütleniyor. Almanya bunu bilmesine rağmen Türkiye ile olan ekonomik ve siyasal ilişkilerinden dolayı ses çıkarmıyor. Bazen ses çıkarır gibi yapıyor ama anında geri adım atıyor. Kürtler söz konusu olduğunda en hukuksuz yöntemleri kullanıyorlar. Burada iki yüzlü bir politika var. Almanya için Kürtlerin derneklerine gidip sosyal aktivitelere katılması, kültürlerini öğrenmeleri mi iyi, yoksa dışarı gidip uyuşturucu, hırsızlık ve kirli işlerle uğraşmaları mı iyidir? Almanya’nın bu politikası Kürt gençleri gitsin kötü şeylerle uğraşsın anlamına geliyor.

Almanya’da yalnızca Kürtlere değil birçok Alman dosta da baskı ceza ve suçlamalar yöneltilerek susturma politikası güdülüyor. Parlamento’da bulunan Kürt temsilciler ve dostlar ile bu konu nasıl ele alınıyor?

Kurdistan Özgürlük Mücadelesi kendisine yapılan baskılardan dolayı savunma pozisyonuna getirdi. Çünkü başka yol bırakmadı. Mücadele büyük gelişince uluslararası alanda sempati ve destek gelmeye başladı. Alman devleti bu sempatiyi önlemek için Kürtleri ilk terörize eden devlettir. Kürtlerin mücadelesi için ulusal kurtuluş mudur, terörüdür diye bazılarına kitaplar da yazdırdı. İsveç merkezli Palme davasından dolayı Kürtler kriminalize edildi. Bunu yaparken de sadece Türkiye ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerden dolayı yaptı. 1990’lardan sonra Kurdistan Özgürlük Mücadelesi kitleselleşince Almanya’da yüzlerce kurum Kürtlerin mücadelesinin bir hak arayış, özgürlük mücadelesi oldu, nasıl ki Filistin ve diğer ülkelerin hak arama mücadelesi desteklendiyse aynı şekilde de binlerce kişi mücadeleye destek sundu veya aktif katıldı. Almanya bunu gördüğü için 93’te yasak getirdi. Bu yasak aynı zamanda verilen desteği de kriminalize etmek içindi.

Önder Apo, Avrupa’ya geldiğinde barışın gelmesi için projeler sundu. Bu projelerin önüne Almanya ve bazı Avrupa ülkeleri engellemeye çalıştı. Aynı durum 2002 yılından da tekrarlandı. Önder Apo, cezaevinde inisiyatif alarak çalışmaları durdurabileceğini gerekirse ismini dahi değiştirebileceğini söyledi. Bunu gören Almanya uluslararası alanda kendisine destek gelebileceğini düşünerek terör listesine aldı. Yani Kürt sorunu çözüm noktasına geldiğinde başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa devletleri önünde durarak çözümü zorlaştıran adımlar atıyor. Tabii ki bu adımlar barışı engellemeyecek, ancak daha fazla kan ve gözyaşının akmasına sebep oluyor.

NATO üyeliği sürecinde İsveç ve Türkiye birbirlerine karşı Kürt kartını kullanılıyor. Terörle mücadele yasasının Kürtlerin siyasal çalışmalarını darbeleyeceği yorumları yapılıyor. Buna karşı sizin tedbirleriniz var mı?

Bu gelişmelerin Ukrayna-Rusya çatışmalarından dolayı İsveç ve Finlandiya’nın geri adım atması Amerika’dan bağımsız olduğunu düşünmüyorum. İsveç ve Finlandiya tarihsel misyonlarını terk ettiler. Kendi normlarına ihanet ettiler. Kürtlerin dostu gibi görünüp Türklere prim verdiler. Hükümetler böyle politika geliştirirken İsveç ve Finlandiya kamuoyu bunun tam tersi Erdoğan ile yapılan pazarlık ve verilen tavizlerden çok rahatsız. Gelecekte bu rahatsızlık daha fazla açığa çıkacaktır. Maalesef iki yüzlü bir politika yürütüyorlar. Çıkardıkları yeni yasalarla Kürtleri kurban etmek istiyorlar. 1986 yılında Palme cinayetinde Kürt’ü kriminalize edip uluslararası alanda meşruiyetini engelledilerse bugün de bu kanunlarla aynısını yapmak istiyorlar. Kendi çıkarları için Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt’ü bir bütünen marjinalize ve kriminalize ederek çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Çıkardıkları bu yasalarla arada Türkiye’nin ben teröre karşı mücadele ediyorum söylemine destek sunuyorlar. Türkiye bunların bu çıkardıkları yasalardan güç alıyor. Ancak şunu vurgulamak gerekir ki bu yasalardan dolayı bumerang gibi Türkiye ülkelerde terör estirecektir. Türkiye an itibari ile radikal örgütleri ve çeteleri örgütleyerek Ortadoğu ve Afrika gibi ülkelerde istedikleri terör estirebiliyorlar. Eğer Avrupa, Türkiye’nin bu politikasını görmezse yakın bir zamanda Erdoğan’ın çeteleri Avrupa’nın göbeğinde de boy gösterecekler.

2013 yılında gerçekleştirilen Paris Katliamı'nın yıldönümünde Kürt aktivistlere karşı yine bir katliam gerçekleştirildi. Paris’teki katliamı hakkında neler söylemek istersiniz? Neden özellikle Paris? 

Türkiye 2014 yılı Milli Güvenlik Kurulu’nda içeride ve dışarıda Kürtleri tasfiye etme kararı aldı. Suriye’de ise Suriye’de gidip yapacağım, Irak’taysa gidip Irak’ta yapacağım, Avrupa’da ise gidip Avrupa’da yapacağım stratejisini önüne koydu. Avrupalılar, Türkiye’nin bu politikasını biliyor ama bir önlem almadılar. Süleyman Soylu da “her tarafta bitireceğiz” derken bu stratejiden bahsediyor. Buna eleman, bütçe ve güç aktarmış. Geliştirdiği mekanizma ve süreç içerisinde ilerletiyor.

Fransa’yı seçmelerinin nedeni 2013 yılında gerçekleştirilen katliam her yönüyle ayan beyan bir şekilde ortada olmasına rağmen aydınlatılmamasından dolayı cesaret aldılar ve Paris’te ikinci katliamı gerçekleştirdiler. Açıkça söylemek gerekir ki Fransa’nın bu tutumu Türkiye’yi cesaretlendirdi ve Paris, MİT’in örgütlenme merkez haline geldi. Daha önce Belçika’da da böyle bir girişimi oldu. Çıkan belgeler sonucunda Belçika’da saldırı gerçekleştirmek isteyen MİT elemanlarının da Paris’ten örgütlendikleri ortaya çıktı. Almanya’da da eylem yapmak isteyen Türk çetelerinin Fransa’daki büyük elçilik bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Yani bu eylemleri Paris’teki büyük elçilik bünyesinde organize ediliyor. Bu eylemlerinden dolayı Fransa, Belçika ve Almanya Türkiye’yi yargılamadı.

MİT bu tutumdan cesaret aldı. Tetikçileri de özel kişilerden seçiyorlar. Örneğin Ömer Güney’in hasta olduğunu ömrünün az kaldığını biliyorlardı. Son Paris katliamının saldırganı da ihtiyar, bazı sorunları olan birisi. Tahminime göre Fransa’daki faşistler tarafından bulup MİT'in hizmetine sunulmuş. Cezaevinde kendisi ile ilişkiye geçmiş olabilirler. Madem ırkçıdır, neden özellikle gelip Kürt öldürüyor. İfadesinde de “kaç Kürt öldürdüm” diyor. Hedeflediği yerlere bakıldığında hiçbir şeyin tesadüf olmadığı görülecektir. Ankara tarafından örgütlediği ve yürütmesinin Fransa’daki MİT tarafından gerçekleştirdiği bir saldırıdır. Bu ileriki süreçte açığa çıkacaktır.

Türkiye gerçekleşen saldırıyı kınamadığı gibi, gelişen bazı olayları büyüterek suçunu gizlemeye çalışması bile başlı başına suçluluğun belirtisidir. Türkiye büyükelçiliklerine, konsolosluklarına, camilere, derneklere ve bütün kurumlara Kürtlere karşı provokasyon yapma emrini vermiş. Gelişen olayları abartarak büyüterek kamuoyunun gözüne sokulması gibi bir talimat vermiştir. Suçunu örtbas etmek için Kürtleri şiddet yanlısı göstermek istiyor. Fransa bir test ile karşı karşıyadır. 2013 gibi yapmaması gerekiyor. Gündem değiştirmesi gerekiyor eğer tek başına yapamıyorsa Avrupa Birliği’nin gündeme getirmesi gerekiyor. Bunu yapmasa farklı yerlerde farklı saldırılar önümüze çıkacaktır.

Paris Katliamı'nın hemen akabinde Süleyman Soylu’nun “Sadece sınırlarımızda değil dünyanın her yerinde bulundukları yerde imha edilecekler” açıklamasını nasıl görmek gerekiyor? 

Salt katliamlar önlemekten ziyade Türkiye’nin bir bütün Kürt düşmanlığını teşhir etmemiz gerekiyor. Avrupa’nın kendi çıkarları için geliştirdiği kirli politikaları ifşa etmemiz gerekiyor. Kamuoyu yaratmamız gerekiyor. Fransa ve Alman toplumuyla daha iyi ilişki geliştirmek gerekiyor. Fransa ve Almanya’da Afrikalı, Asyalı, Arap, Latin Amerikalı insanlar var. Bunlarla da ilişki geliştirmek gerekiyor. Bugün Kürtlere yarın onlara da olur mantığıyla hareket etmemiz gerekiyor. Burada yaşayan Kürtler de aralarında ilişki geliştirmelidir. Avrupa’da çok sayıda Kürt yaşıyor, buranın dilini öğrenmiş, okullarında okumuş. Bu insanların diplomasi çalışmalarında yer alması gerekiyor. Yani Kürtler kendi aralarında bir birlik oluşturmalılar. Kürtlerin önemli günlerde derneklerini, militanlarını ve değerlerini sahiplenmesi gerekiyor. Dostlarımızı daha fazla çoğaltmak için çalışmamız, bilgilendirmemiz gerekiyor. Kadın örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilişki ağını geliştirmek gerekir. Göç sorunu, ekolojik sorun, toplumsal sorunlar var, yaşadığımız yerlerde bu sorunlarla ilgilenen kurumlarla ilişkili geliştirmeniz gerekiyor.

2023 yılı için ne tür diplomatik çalışmalar planlıyorsunuz, özellikle öncelik vereceğiniz başlıklar ve çalışmalar neler olacak?

2023 Kürtler için çok önemlidir. Özellikle ilk altı ay tarihi öneme sahiptir. Bu dönemde sadece diplomatik değil bir bütüne halk olarak kendimizi seferber etmeliyiz. Ortadoğu ve dünyada bir kaos yaşanıyor. Biz buna Üçüncü Dünya Savaşı diyoruz. Dengelerin ve kapışmanın oluşturduğu bir dönemdir. Bölgemize bu daha yoğun yaşanıyor. Bunun merkezde Kurdistan’dır. Kurdistan Özgürlük Mücadelesi Önder Apo’nun paradigmasının temelinde ve merkezindedir. Onun için önceliğimiz Önder Apo’nun üzerindeki tecridi kırmak ve fiziki özgürlüğünü sağlamaktır. Önder Apo’ya karşı geliştirilen anti insani yönelimi yok etmek gerekir. Önder Apo’nun bu dönemde kamuoyuna seslenmesi, barışa seslenmesi ve Kürt toplumuna seslenmesi önemlidir. En önemlisi de Önder Apo'nun özgür olmasıdır. Buna odaklanmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde en temel çalışma alanımız bu olmalı.

Gelecek dönemde Kürtlerin en önemli sorunu birlik sorunudur. Kürtlerin özgürlük mücadelesi etrafında bu birliğini oluşturmaları gerekiyor. Onların saldırılarına karşı daha güçlü birlikte bir cevap vermek gerekiyor. Onların Rojava’da, Avrupa’da, güneyde, kuzeyde siyasetini boşa çıkarmak gerekiyor. Zeminimiz, gücümüz ve tecrübemiz bu konuda yeterince var. Kuzey'de Kürtler kilit bir noktaya geldi. Kürtlersiz hiçbir hesap yapılamıyor. Hiç kimse Kürtlerin desteğini almadan seçimlerde başarılı olamaz. Kürtler bu konumu iyi değerlendirip üçüncü çizgi temelinde tavırlarını net bir şekilde ortaya koyabilmeliler.

Kürtlerin statü kazanma zamanı gelmiştir. Statülerini önünde engel olan durumları ortadan kaldırmak için lobi yapmamız lazım. Kürtlere karşı çok olumlu bir algı ve sempati var. Bu algı ve sempati Kürtlerin mücadelelerinin bedeli sonucunda kazanılmış. Bunu da değerlendirerek devletlerin Kürtlere karşı geliştirmiş olduğu krimilazasyon terör yapıştırmalarını boşa çıkarmamız gerekiyor. O yönü de çalışmak gerekiyor.

Yani bu dönemde Kürtler devletin yaptığı saldırıları teşhir eden negatif diplomasiyi değil, aynı zamanda projeleriyle cevap olan, çözüm olan pozitif görevlere de öncülük etmesi gerekiyor. Kürtlerin bir birikimi var, Önder Apo’nun paradigması temelinde bir felsefesi var.

Diplomatik alanda da sadece bir parçayla sınırlı kalmayıp tüm parçaları içine alan ortak bir diplomatik komitesine evirebilirsek, ulusal diplomasi komitesi oluşturabilirsek bu dönemin en önemli çalışması olur.

Lozan’ın 100. yılına yaklaşıyoruz. Lozan salt bir parçayı değil dört parça ile etkileyen bir konumdadır. Bunun için Kürtlerin tüm parçalardan örgütlerin, partilerin, siyasetçilerin katılacağı büyük etkinlikler olacak. Bu çalışmaların bir konferansa dönüşmesi uluslararası alanda çok önemli etkileri olacaktır. Bu da diplomatik çalışmalarım en öncelikle üzerinden bir tanesi olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.