İşgale karşı özgürlük dağlarındaydı

Dosya Haberleri —

Alican Derici (Cîger Malazgîrt)

Alican Derici (Cîger Malazgîrt)

Türk devletinin kimyasal saldırısında şehit düşen Alican Derici'nin (Cîger Malazgîrt) annesi Kumerya, babası Haydar, ağabey İhsan Derici ve çocukluk arkadaşı Zafer Açar ile konuştuk…

  • Kobanê’deki tarihi direnişe katılan, burada başından ve kolundan yaralanan Alican Derici, bir süre tedavi gördükten sonra direniş saflarında tekrar yerini alır. Kuzey -Doğu Suriye’de DAİŞ’e karşı geliştirilen tüm hamlelerin içinde yer alan Derici, daha sonra Kurdistan dağlarına geçer. Derici, Türk devletinin KDP işbirliğinde gerçekleştirdiği işgal saldırılarına karşı ilk günden itibaren Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi’nde yer alıyordu.

ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL

Türkiye'nin Federe Kürdistan Bölgesi'nde kimyasal silah saldırılarında şehit düşen Alican Derici’nin ailesi yaşanan vahşet karşısında herkesin ayağa kalkmasını istedi. Derici’nin annesi Kumeyra Derici ise oğlunun bir mezara sahip olmasını istiyor.  

Türkiye'nin Federe Kürdistan Bölgesi'nde Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde 17 Nisan'dan bu yana sürdürdüğü saldırılarda HPG'lilere karşı kimyasal silah kullanmasının yankıları sürüyor. HPG'nin açıkladığı bilançoya göre bugüne kadar 2 bin 467 kez kimyasal ve yasaklı silah kullanıldı. Açıklamada ağustos, eylül ve ekim aylarında kimyasal silah kullanımı sonucu 17 HPG ve YJA-Star üyesinin şehit düştüğü belirtildi. Kimyasal silaha maruz kalan iki gerillanın görüntüleri ise geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kimyasal silahın etkisiyle şehit düşen iki gerillanın görüntüleri infial yarattı. Kimyasal silah saldırısında şehit düşen 17 gerillalardan biri olan Alican Derici'yi (Cîger Malazgîrt) annesi Kumerya Derici, babası Haydar Derici, ağabey İhsan Derici ve çocukluk arkadaşı Zafer Açar anlattı. 

Alican Derici…

Alican Derici, 1990 yılının bahar ayında 8 kişilik ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini Muş'ta tamamlayan Derici, daha sonra ekonomik sebeplerden kaynaklı eğitimini yarıda bırakarak 1997 yılında İstanbul'a yerleşen ağabeyi İhsan Derici'nin yanına gelir. 2005 yılında İstanbul'a gelen Alican, tekstil atölyelerinde çıraklık yapmaya başlar.

Gençlik çalışmaları

Yurtsever değerlere uzak olmayan Derici ailesinin bazı fertleri 90'lı yılarda özgürlük saflarına katılırken, bunlardan biri de 2006 yılında Medya Savunma Alanları'nda şehit düşen Mahsun Derici. Amcası Mahsun Derici'nin (Sîpan Xêlat) şahadet haberinden sonra Yurtsever Gençlik çalışmalarına katılan Alican Derici arayışa girer. Kürt halkının acılarını, yaşadıklarını ve devlet baskısını sorgulamaya başlayan Alican, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kitaplarını okuduktan sonra özgürlük mücadelesine daha çok bağlanır.

Cezaevi süreci

2009 seçimlerinde mahalle arkadaşı Zafer Acar ile Demokratik Toplum Partisinin (DTP) desteklediği bağımsız adayların seçilmesi için çalışmalara aktif katılan Alican Derici, yürüttüğü bu çalışmalardan sonra devletin radarına girer. Sürekli polis tarafından taciz edilen Derici’de polisin bu baskısı sadece daha çok öfkelenmesine yol açar. 2011 yılına geldiğinde Alican artık devletin daha çok hedefi haline gelir. Bunun üzerine 2011 yılının Aralık ayında evine yapılan gece yarısı baskını ile gözaltına alınır. 

Olgunlaşma süreci

Gözaltına alınan Derici, "KCK gençlik yapılanması içinde yer almak" ve "Örgüt üyeliği suçlaması" ile 10 arkadaşı ile tutuklanır. İlk önce Edirne F Tipi Cezaevine gönderilen Derici, daha sonra Kandıra F Tipi Cezaevi'ne gönderilir. Cezaevi süreci Alican'ın daha çok olgunlaşmasını sağlar. 3 yıllık tutsaklık süreci Alican için bir yoğunlaşma sürecini beraberinde getirir. Düşman gerçekliği, Kürt realitesi, Kurdistan gerçekliği gibi birçok konuya dair okumalar yapar. 

2014 yılında cezaevinden çıkar

Alican, cezaevini kendisi bir akademiye çevirir ve 2014 yılında tahliye olduğunda ise çok daha politik bir şekilde cezaevinden çıkmaktadır. Alican Derici'nin yakın çevresi, cezaevinden çıktıktan sonra çok daha duyarlı ve olgun biri olduğunu söylüyor. Cezaevinden önce sürekli bir arayış içinde olan bir gençken, cezaevinden çıktıktan sonra ne istediğini bilen ve ayaklarının daha sağlam yere bastığını söylüyorlar. 

Yönünü Kobanê’ye verir

Alican Derici’nin tahliye olduğu yıl Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’de gerçekleşen devrimin kazanımlarına dönük yoğun saldırıların yaşandığı yıldır. Kobanê kenti DAİŞ tarafından yoğun saldırı altındadır. Tüm bu gelişmeleri yakından takip eden Alican, ailesinin yanında sadece 10 gün kalır ve Kobanê için yapılan seferberlik çağrılarına cevap verir ve yönünü Kobanê’ye çevirir.

Gideceğini tahmin ediyorduk

Alican’ın cezaevinden çıktıktan sonra çok değiştiğini söyleyen ağabey İhsan Derici, “Alican’ın gideceğini tahmin edebiliyordum ancak bu kadar kısa bir süre sonra gideceğini tahmin etmemiştim. O gittiğinde biz İzmir’deydik. Bir gün bize Alican’ın kayıp haberi geldi. Bunun üzerine ben İstanbul’a döndüm sorup soruşturduğumda ise Alican’ın Kobanê’ye gittiğini öğrendim. Ondan sonra pek bir şey yapmadık. Aradan birkaç ay geçtikten sonra o bizimle iletişime geçti ve ‘Ben artık yolumu çizdim ve siz de beni aramayın artık’ dedi. O günden sonra belli aralıklarla da olsa iletişimiz sürdü” diyor.

İşgale karşı özgürlük dağlarında 

Kobanê’deki tarihi direnişe katılan, burada başından ve kolundan yaralanan Derici, bir süre tedavi gördükten sonra direniş saflarında tekrar yerini alır. Kuzey -Doğu Suriye’de DAİŞ’e karşı geliştirilen tüm hamlelerin içinde yer alan Alican Derici, daha sonra Kurdistan dağlarına geçer. Derici, Türk devletinin KDP işbirliğinde gerçekleştirdiği işgal saldırılarına karşı ilk günden itibaren Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi’nde yer alıyordu.

İhsan Derici

14 yaşlarında gurbet...

Alican’ın çocukluğundan beri çevresine duyarlı bir çocuk olduğunu dile getiren ağabey İhsan Derici, ilk ve ortaokul yıllarında yaşadığı tüm haksızlıklara karşı dik başlılığı ile bilindiğini söyledi. Maddi imkansızlıklardan kaynaklı ortaokulu bitirdikten sonra eğitimine devam etmeyerek İstanbul’a geldiğini dile getiren Ağabey Derici, “Ben çalışmak için 1997 yılında İstanbul’a geldim. Kardeşim ise 2005 yılında yanıma geldi. Yanıma geldiğinde henüz 14-15 yaşlarındaydı. Aile ekonomisine katkı sunmak için hemen bir konfeksiyon atölyesinde çırak olarak işe başladı. Yaptığı işi çok çabuk öğrendi ve çok kısa bir süre sonra usta bir terzi gibiydi. 2009 yılında ise annem ve babamın da İstanbul’a gelmesiyle tüm aile artık İstanbul’a yerleştik” diye anlatıyor.

Yurtsever çalışmalar

Kardeşinin her şeyi sorguladığını dile getiren İhsan Derici, bu özelliğinden kaynaklı sürekli bir tartışma içinde olduğunu sözlerine ekliyor. Kardeşinin hemen hemen girdiği her çevrede ön plana çıktığını dile getiren İhsan Derici, şöyle devam ediyor: “Amcam Mahsun Derici’nin şehit haberini aldıktan sonra uzun süre kendi içine çekildi. Ondan sonra her şeyi sorgulayan ve haksızlıklara daha bilinçli karşı çıkmaya başladı. Ara sıra birlikte partiye giderdik. Bu geliş-gidişlerden çok etkilenen Alican gençlik çalışmalarına katılmaya başladı. 2009 genel seçimlerinde DTP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adaylarının seçilmesi için birlikte mahalle çalışmalarına katılıyorduk. Seçim çalışmalarından sonra ben yeniden çalışmaya başladım ama Alican gençlik çalışmalarına daha da aktif katılmaya başladı. Bazen bu durum bizi kaygılandırıyordu. Bu kaygılarımızı ona söylediğimizde ise bizi eleştirirdi.”

Onu tanıyamadım

2011 yılına kadar yaşadıkları mahallede gençlik sorumlusu olarak siyasi faaliyetlerde aktif çalıştığını dile getiren İhsan Derici, “2011 yılının Aralık ayında Alican'ı gözaltına alıp, tutukladılar. 3 yıllık tutsaklığın ardından cezaevinde çıkan Alican’ı ilk önce tanıyamadım. Çok daha olgunlaşan bir gençle karşılaştım, 2009 yılında ben ona yol gösterirken artık o bana öncülük ediyordu. Çıktığında yaptığımız birkaç sohbette hep şunu derdi, ‘Halkımız bu kadar zulüm görürken böyle duramayız mutlaka bir şeyler yapmalıyız ama artık bu şekilde yaşamayız.’ Zaten bu sohbetten kısa bir sonra da Kobanê’ye gitti” diye belirtiyor.

Son görüşme

“Gittikten sonra 2014 yılından 2019 yılına kadar kısmen onunla iletişim kurabiliyorduk” diyen İhsan Derici, şu ifadeleri kullanıyor: “En son onunla 2019 yılında iletişim kurduk. Zaten yaptığımız o görüşmede son görüşme oldu. Görüşmede, ‘Artık savaş daha da şiddetleniyor. Sizinle artık iletişim kuramaya bilirim. Siz de beni aramayın ben istersem sizinle iletişim kurabilirim’ dedi. Ve bir daha da kendisinden haber alamdık.”

İhanet öldürdü

Başûrê Kurdistan’da Türk devletinin KDP işbirliğinde yürüttüğü savaşın kirli bir savaş olduğunu dile getiren İhsan Derici, “Devletin neler yapacağını az çok biliyoruz ama bizi en çok yaralayan ise kendi soydaşlarımız tarafından ihanete uğramamız. Bu savaşı yürüten sadece Türkiye değil KDP’nin kendi halkına ihanet etmesi bize Türk devletinden daha çok zarar veriyor” diyor.

Evlatlarınızı savunun

Kimyasal silahla onlarca insanın katledildiğini belirten İhsan Derici, sözlerini şöyle noktalıyor: “Kimyasal silah kullanmak sadece bir savaş suçu değil aynı zamanda bir insanlık suçudur. İki güç karşılıklı savaşır ancak bunun bile bir kuralı var. Türkiye ne savaş kuralına uyuyor ne de insanlık değerlerini dikkate alıyor. Bu yüzden herkesin bu insanlık dışı saldırılara karşı ayağa kalması gerekiyor. Halkımıza tek çağrımız bu, kendi evlatlarını savunmalılar. Çünkü onlar bu halkın haklarını savunurken şehit düştüler. Bizler de onları savunarak sorumluluğumuzu yerine getirebiliriz.”

***

Kürt halkının başı sağ olsun

Haydar Derici

Oğlunun ne çocukluğunu neden gençliğini göremediğini ifade eden Baba Haydar Derici (65) ise: “Yaşananlar karşısında ne diye bilirim ki. Hiçbir insan bu şekilde ölmeyi hak etmiyor. Bana oğlumu anlatmamı istediniz ama ben oğlumu hiç göremedim ki. Daha küçükken İstanbul’a geldi. Sırf biz muhtaç olmayalım diye çocukluğunu konfeksiyon atölyelerinde harcadı. Daha sonra biz geldik İstanbul’a tam birlikte olduk dedim bu sefer de devlet oğlumu tutuklandı. 3 yıl boyunca cezaevinde onun yolunu gözledik. Tahliye oldu tam sevinelim derken kendi tercihini yaptı ve gitti. Bu saatten sonra diyeceğim tek şey; tüm Kürt halkının başı sağ olsun.” 

* * * 

Anne Derici: Yıllarca oğlumu bekledim

Kumerya Derici

Röportaj ısrarımızı geri çevirmeyen Alican Derici’nin annesi Kumerya Derici (55) oğlundan bahsederken gözleri doldu. “Ben oğlumu daha bebekken elime aldığım haliyle hatırlıyorum” diyen anne Derici, “Hiçbir insan bu şekilde ölümü hak etmiyor” diyor. Yıllarca oğlunu beklediğini sözlerine ekleyen anne Derici, şu ifadeleri kullanıyor: “Oğlum cezaevine girdiğinde her ay cezaevi yolundaydım. Yarım saatlik görüş için yüzlerce kilometre yol gidiyordum. Bu bile beni mutlu ediyordu. Sonra bir gün bana dediler ‘oğlun gitmiş’ ben o günden sonra her gün pencerede oğlumun yolunu gözlemeye başladım. Belki bir gün gelir diye gözlerimi yoldan ayırmadım. Oğlum gelirse kapıda kalmasın diye evimin kilidini bile değiştirmedim. Ama şimdi oğlumun cenazesi bile bana gelmiyor. Ne olursa olsun ben oğlumun cenazesini istiyorum. Nasıl olursa olsun bana oğlumun cenazesini getirin. Onu evimde ağırlayamadım ama bari mezarına gidebileyim. Oğlumun cenazesi gelene kadar da onun yolunu gözlemeye devam edeceğim.”

***

Beni yoz yaşamdan çekip aldı

Zafer Açar

Alican Derici ile aynı davadan gözaltına alınıp tutuklanan Zafer Açar ise Alican’ın hem çocukluk arkadaşı hem de yoldaşı. Alican’la aynı köyden olduğunu ifade eden Açar, “2009 seçimlerinde çalışmalara katıldığı dönem de beni peşinden sürükledi ve birlikte seçim çalışmalarında yer aldık. Tabi seçimden sonra ben yine bir boşluğa düştüm ve çalışmalardan uzak kaldım. O dönem madde kullanıyordum. Bir gün beni aradı ve ‘artık halkımız için sen de bir şeyler yapmalısın’ dedi. Bu konuşmadan sonra yeniden mahalle çalışmalarına dahil oldum. Alican beni içinde olduğum o yoz yaşamdan çekip aldı. 2011 yılında ben ondan 10 gün önce tutuklandım. Ben tahliye olduktan 6 ay sonra o tahliye oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra direk yanıma geldi. Daha ‘nasılsın iyi misin’ demeden direk ‘ikimizde bu devletin zindanlarını gördük. Artık mücadeleyi bu şekilde yürütemeyiz. Çok daha fazlasını yapmak zorundayız o yüzden kararımızı vermek zorundayız’ şeklinde sohbetimiz oldu. Belli bir kararlaşmaya varamadan Alican’ın gidiş haberini aldım. O gittikten sonra ben mücadeleyi bırakmadım ama onun kadar ileriye de gidemedim.”

Nerede bir eylem varsa oradaydı

Gençlik çalışmaları için de çok inatçı biri olduğunu sözlerine ekleyen Açar, “Nerde bir eylem varsa o mutlaka orada olurdu. Bitmek bilmeyen bir enerjiye sahipti. Bizler çok kısa süreliğine çalışmalar içinde yer aldık. Ama çok şey öğrendik. Zaten kısa süre sonra da tutuklandık. Cezaevine girdiğimizde farklı zindanlardaydık ama orada da iletişimiz kopmadı. Sürekli mektuplaşıyorduk. Mektuplar üzerinden farklı politik tartışmalar yürütüyorduk” diyor.

Onurlu duruşun yolu

Onurlu duruşa sahip olan tüm halkların bu vahşete tepki koyması gerektiğini söyleyen Açar, son olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Fakat yaşadığımız coğrafyada ölümler meşrulaştırıldığı için bu tepkisizlik gelişiyor. Bu sorun sadece Kürtlerin sorunu değil. PKK’nin ideolojisini benimsemeyebilirsiniz ama yaşanan vahşetin karşısında durun.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.