İstanbul Sözleşmesi…

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi ve uygulanması için mücadelesini sürdürürken, Almanya sözleşmeyi Şubat’tan itibaren çekinceli maddeleri ile birlikte tam olarak uygulamaya koydu.

Kadınlara yönelik şiddet dünya çapında maalesef artıyor. Kapitalist modernitenin kadını yok sayan, kimliğini görmezden gelen anlayışı, şiddeti her alanda körüklüyor. Erkek egemen sistem kadını köle olarak görüyor, kadın bedeni üzerinde her türlü tahakküme kapı aralıyor.  

Dolayısıyla kadını koruyup kollayan her türlü düzenleme bu sistemler tarafından reddediliyor. Neredeyse her saat kadın cinayetlerinin işlendiği günümüzde, İstanbul Sözleşmesi kadını şiddete karşı koruyan, bu anlamda kadınlara nefes aldıran, kadının yaşam hakkını savunan uluslararası bir sözleşme. Dolayısıyla taraf devletler açısından bağlayıcılığı var.  Şiddet mağdurlarını korumak ve failleri cezalandırmak için taraf devletlere önemli yükümlülükler getiriyor. Türkiye bu sözleşmenin ilk imzacısı olmasına rağmen, tek bir adamın kararıyla 20 Mart 2021'de feshedildi.

Kadını korumayan, şiddeti failleri koruyarak teşvik eden, cezasızlık politikaları ile kadın cinayetlerinin artmasına neden olan AKP iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi hala övünerek anlatmaya devam ediyor. Bildiğiniz üzere 'Mutabakat Metni’ni açıklayan Millet İttifakı da, görmediği bir çok sorun gibi, İstanbul Sözleşmesi’ni de görmemezlikten geldi.

Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi ve uygulanması için mücadelesini sürdürürken, Almanya sözleşmeyi Şubat’tan itibaren çekinceli maddeleri ile birlikte tam olarak uygulamaya koydu.

11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme, Almanya’da 1 Şubat 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandı.

Uygulamaya geçtikten neredeyse beş yıl sonra Almanya’nın yürürlüğe koyduğu sözleşmenin mülteci ve göçmen kadınları ilgilendiren iki maddesine çekince konmuştu.

Almanya, göç ve iltica kapsamındaki mağdurların oturma izinleriyle ilgili düzenlemeyi yapan 59. maddeye, ikamet yeri Almanya’da olan yabancılar tarafından yurt dışında işlenen suçlara ulusal ceza hukukunun uygulanmasına ilişkin hükümlere yer verilen 44. Maddeye çekince koydu. Bu durum uzun süredir eleştirilerin odağındaydı.

Avrupa Konseyi bünyesinde  bağımsız uzmanlardan oluşan Kadınlara Yönelik ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu, Almanya için hazırladıkları 2022 raporunda, bir çok eksiğe değindi. Nitekim eyaletler arası farklılıklar, yine şehirlerdeki yoğunluğun yardım ve korumalara etkisine dikkat çekilirken 3,7 milyonluk nüfusa sahip Berlin'de, tecavüz mağdurları için yalnızca bir adet danışma merkezi olduğu örneğine yer verildi. Raporda Almanya'nın kadına şiddeti engellenmesi konusunda yetersiz kaldığı eleştirisi yapıldı.

Şimdi durum böyleyken, basına yansımış rakamları da aktarmakta fayda var.

Aile Bakanlığı’nın sayfasında Almanya'da şiddetten etkilenen kadınlar ve çocuklar için yaklaşık 400 kadın sığınma evi olduğu belirtiliyor.

Sosyal hizmet kuruluşu olan Diakonie'nin tahminlerine göre, Almanya'da her yıl yaklaşık 17.000 kadın sığınma evlerine sığınıyor. Çocuk sayısına da dikkate alındığında 34.000 civarında koruma arayan kişi olduğu tahmin ediliyor.

BKA tarafından hazırlanan 2021 aile içi şiddet raporuna göre Almanya’da 2019’da 139 bin 833 ve 2020’de 146 bin 655 olan aile içi şiddet vakaları 2021’de 143 bin 16 olarak tespit edildi.  Aile Bakanı Lisa Paus, 2021 yılında her saat ortalama 13 kadının partner şiddetine maruz kaldığını belirtmişti.

Dolayısıyla şiddet rakamları bu kadar kabarıkken, Almanya'nın kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere yaklaşık 21.500 yere ihtiyacı olduğu tahmin ediliyor. Fakat bu rakamın yarısına bile erişilmiş değil. Kaldıki bu konuda yeterli bir bütçe de ayrılmıyor. Eğer önerildiği gibi rakamlar olsa, Kadın sığınma evlerine yıllık 840 milyon lira gider tahmin ediliyor, oysa 2023 federal bütçesinde, kadın sığınma evlerine yapılacak yatırımlar için planlanan bütçe başlangıçta 30 milyon avrodan 20 milyon avroya düşürüldü.

Sözleşme yaklaşık beş yıldır uygulamada olmasına rağmen şiddete karşı kadını koruyacak kurumlar ve destekler bu rakamlar karşısında oldukça yetersiz. Hukuki çerçevede de hala bir bütünen kadını koruyan bir konseptin uygulandığını söyleyemeyiz. Askeri harcamalara yatırılan yüzlerce milyon karşısında, can yakıcı sorunlar görmezden geliniyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.