Kış şimdiden başladı

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Scholz, makalesinde Alman halkına seslenerek “Önümüzdeki aylarda hepimiz; sanayi, haneler, kasabalar ve topluluklar ne kadar çok enerji tasarrufu yaparsak o kadar iyi” çağrısında bulundu. Oysa halka yüksek faturalar ile yük bindirilirken, askeri harcamalara misliyle para harcamaktan kaçınılmıyor.

Almanya’da en çok konuşulan konuların başında, “kış mevsiminin nasıl geçeceği” sorusu var. Zira enerji krizinden kaynaklı vatandaşlara soğuk bir kışa hazırlık çağrıları yapılıyor.  Bahsedilen elbette sadece fiziksel koşullara yönelik bir çağrı değil, halkın mağduriyeti üzerinden bir kış kapıda ve halkı bir ayaza hazırlıyorlar. 

Ukrayna-Rusya savaşının başlamasından bu yana özellikle Avrupa’da derin bir kriz yaşanıyor.

Rusya’ya yönelik yaptırımlar, Rusya’nın ise gaz tedarikinde önemli bir konuma sahip olması, ülkelerin karşılıklı restleşmelerini beraberinde getiriyor.

Rusya yaptırımlara hamle olarak Avrupa’ya tedarik ettiği gazda kesintiye gidiyor. Temmuz ayında 10 günlük bakım çalışması gerekçesiyle yapılan kesintinin tartışmaları sürerken, Gazprom bu kez, Almanya’ya Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden doğalgaz sevkiyatını bakım çalışmaları gerekçesiyle 3 günlüğüne durdurdu.

Daha önceki gibi, bu kesintide de Rusya’nın kesintiyi sürekli hale getireceği endişesi yaşandı. Rusya’nın bakım gerekçesiyle gaz akışını durdurması, Avrupa’da siyasi bir karar olarak değerlendirilirken, Rusya ise bakım çalışmalarının uzamasını yaptırımlar nedeniyle tedarik edilemeyen parçalar gerekçesiyle olduğunu belirtiyor. Bu açıklamaların karşılıklı olarak bu minvalde devam edeceği ortada.

Alman yetkililer son kesintide, gaz depolarının doluluk oranının yüzde 85 olduğunu ifade ederken, bu nedenle kesintilere daha hazırlıklı olduklarını söylüyor. Ancak durum pek iç açıcı görünmüyor.

Fakat şu da bir gerçek ki; Yaşamın her alanına sirayet eden krizlerle önce halk boğuşmak zorunda kalıyor. Öyle ki yapılacak tasarruflar günlük yaşamı olumsuz etkileyecek nitelikte. Üstelik bunun ödemelere yansımaları da daha görünür olacak.

Doğalgaz fiyatlarının yanında elektrik fiyatlarının da yükselmesi krizi katmerleştiriyor. Bu gelişmelerin akabinde Almanya 6 ay devam etmesi planlanan tasarruf planları için düğmeye bastı. Buna göre daha az doğalgaz kullanmak amacıyla, acil ve gerekli olmayan tüm ısıtmalar kısıtlanacak. Hanelerin ısı derecesi düşürülecek. Günlük yaşamın gerekliliklerinin minimuma indirilmesi talep ediliyor.

Bunun yanında bir bütünen Avrupa’da artan enerji fiyatlarını görüşmek üzere AB ülkeleri 9 Eylül’de Prag’ta görüşmeyi planlıyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın 2023'ün başlarında uygulamaya girecek yapısal bir reform üzerinde çalıştığını ve böylece gaz fiyatlarının, elektrik fiyatları üzerindeki olumsuz etkisini kesmeyi hedeflediklerini açıkladı. Zira Avrupa devletleri kriz böyle giderse sosyal bir patlamadan endişeli. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da elektrik piyasasında bir reforma gidilmesi gerektiği düşüncesini destekliyor.

Scholz geçtiğimiz günlerde, Frankfurter Allgemeine gazetesi için kaleme aldığı bir makalede siyasetin gerçeğin görülmesiyle başladığını belirtmiş, “Gerçek olan, emperyalizmin Avrupa’ya geri döndüğüdür” demişti. Oysa gerçek olan şu ki, “emperyalizm Avrupa’dan ne zaman çıktı ki?”

Scholz, aynı makalesinde Alman halkına seslenerek “Önümüzdeki aylarda hepimiz; sanayi, haneler, kasabalar ve topluluklar ne kadar çok enerji tasarrufu yaparsak o kadar iyi” çağrısında da bulundu. Oysa halka yüksek faturalar ile yük bindirilirken askeri harcamalara misliyle para harcamaktan kaçınılmıyor. Yeni hükümet ordunun modernize edilmesi için 100 milyar euroluk kaynak sağlanmasında anlaşmıştı. 

Halka kemer sıkma çağrısı yapan hükümetin, gerekliliği tartışacak bu harcamadan çekinmemesi Merkel hükümetinin devam politikaları gibi okunabilir. Bu arada parantez içinde hatırlatalım: Hükümetin geçen yıl 9 milyar 400 milyon euro değerinde askeri malzeme ve silah ihracatına izin verdiği açıklandı. Bunun, bugüne kadar askeri ihracat izinlerinde verilen en yüksek miktar olduğu belirtiliyor. Hükümet sorumluluğu üstünden atmak amacıyla raporda geçen yıl verilen silah ve askeri malzeme ihracatı izinlerinin büyük bölümünün, Merkel hükümeti döneminde verildiği de not düşülüyor. 

Devletlerin paylaşım savaşında karşılıklı restlere karşı durmak için atılan her adım halkları mağdur ediyor, zira savaşa yönelik yatırımlar arttıkça, kriz derinleşiyor, yoksulluk artıyor. İnsaların yerlerinden, yurtlarından olmaları da cabası. Sosyal politikalar geliştirecekleri iddiasıyla yola çıkan koalisyon hükümeti de iddialarının oldukça gerisinde. 

Son olarak bir örnekle bitirelim. SPD, Yeşiller ve Hür Demokratlar koalisyon hükümetinin 3 aylık 9 euroluk bilet uygulaması ülkede olumlu karşılanmış, (52 milyon dolayında bilet satıldı, halkın yüzde 76’sı biletlere kolay ulaşılır ve basit bir tarifle alınmasından memnun kaldı), fakat sonraki açıklamalarda bunun sadece halkın ağzına bir parmak bal çalmak olduğu gözler önüne serilmişti. 

Oysa vaatler büyüktü, bu uygulama ile aynı zamanda iklimin korunması da sağlanacaktı. Nitekim Maliye Bakanı Christian Lindner bedava zihniyetin sürdürülebilir bir şekilde finanse edilemeyeceğini, bunun verimli ve adil olmadığını belirtmişti. Öyle de oldu, şimdi normal tarifenin zamlı haline geri döndük. Kalıcı, sürdürülebilir ve halkın yararına bir tarife için her kafadan ayrı bir ses yükseliyor. Atılan adımlar ise halkı yeniden mağdur etmenin ötesine gitmiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.