Kürt aklı ve Kürt ideolojisi

Dosya Haberleri —

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yapılan eylem

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yapılan eylem

  • Kürt entelektüel sahasının teori diye uğraştığı şey, daha çok ya sol gelenekselin üretimi ya da pro-milliyetçilik biçimindeki işbirlikçiliğin taklitçi romantizmi sınırlarını aşmıyor. En önemlisi sömürge aydın taklidi tarzında eleştiri ve teori yapıyor. Kürt entelektüel sahası felsefe, bilim ve epistemoloji alanından ısrarlı bir kaçış yaşıyor.
  • Günümüzde işbirlikçi sınıf 5. sömürgeci güç olmuş durumdadır. Önderlik bu duruma “Judenratlaşma” dedi. Sömürgeci rejiminin yarattığı sonuçlar için “Çöp” ve “Judenratlaşma” olarak tanımlaması yeni süreci nasıl ele alacağımıza işarettir. Kürt halkı, sömürgeci akıl ve tüm çöp ve Judenratlaşmayı aşarsa yeni bir dünyayı gerçekleştirebilecektir.

EZDA DENİZ STARA

“Bugün yaptığımız ve başardığımız Kürt ideolojisini geliştirmektir.”  Önder Apo 

 

Yaşadığımız süreç, tarihin diyalektik akışı içinde olağanüstü bir zamanı işaret etmektedir. Dünya sistemleri köklü olarak bir değişim-dizayn sürecinde ve bu kestirilmesi en zor kaos aralıklarından birini önümüze sermiştir. Kaos aralığında, oturmuş sistem işleyişleri, yürüten yöntem ve gelenekselleşmiş siyaset kurallarının hiç biri geçerli değildir, askıdadır. Kaosta sonsuz olasılıklar vardır ve yaratılış anı’dır. Yaratılış ise sonsuz olasılıkları çok iyi hesaplamayı, kendi olasılığını hem diğer olasılıklardan besleyerek ve koruyarak gözetmeyi, hem yok edici olasılıkları değiştirerek kendi yaratılışına uyumlulaştırmayı gerektirir. Bu aynı zaman da şartlara göre yenilenmeyi-değiştirmeyi gerektirir. Tarihin en kadim gerçeği olan “Değişmeyen aşılır” kuralına uygun kök ve dalları koruyarak yeni bir yeni zamana varmaktır. Tam bir felsefe ve bilgelik anı’dır bu. Ya da tanrısal an’lardan bir an’dır. 

"Kürt Aklı"

Önder Apo “Kongre Perspektifi” ile amacımızı yaşadığımız bu zaman ve mekân bilinci, nasıl bir felsefe ve politik bilim algısı ile gerçekleştirebileceğimizi gösteriyor. Perspektif metni yöntem bilimdir ve temel amacı zamanın uygulanabilir yöntemini bulmaktır. Bu anlamda değişim amaçta değil, araçlardadır. Kuantum felsefesi ve algı gücü yaratılış anı’nı anlama ve onu yakalamak için mükemmel zekâ yeteneğini sunuyor. Yapmamız gereken ilk iş dünyanın içinde bulunduğu zamanı hatasız gözlemlemek ve bilgiye dönüştürmektir. Perspektif bunu sunuyor ve bize jeostratejik- jeopolitik konum kazandırıyor. Bu stratejik akıl ile tarihi yeniden anlamak ve yorumlamaktır. Çünkü tarih şimdiki sosyolojidir-politikadır ve doğruya en yakın biçimde kestirilemediği durumda stratejik politika ve uygulanabilir yöntem üretilemez. Kısa süreli tarih ve uzun süreli tarihin nerdeyse birbirinin içinde eridiği bir zaman dilimindeyiz. Çok uzun tartışacak ve zaman kaybedecek bir lüksümüz de yok. Önderliğin sezgisel politika dediği şey devrededir. Ancak, Önder Apo’nun anlatılarında çok güçlü vurgulardan ve anlaşılmasını en çok istediği konulardan biri olan “Kürt Aklı” vurgusunu her şeyi anlamanın başına koymamız lazım. Anlama sorunumuzu da burada görmeliyiz. İmralı heyetinin ilk açıklamalarından birinde Önder Apo’nun şu değerlendirmesi aslında tüm süreci anlamamızın özetiydi: “Seyid Rıza o (bu da size dert olsun) sözü söyledi. Şeyh Sait o sözü söyledi. Denizler, Mahirler, İbrahimler o sözü söyledi. Ama sonuçta bütün o sözlerin hepsi son nefeste söylenen sözlerdi. Ben bütün bunların hepsini hayatın içerisinde ilk söz, kalıcı söz yapmak istiyorum… Uygulanabilir yöntemi arıyorum.” 

Kürtleri sürekli soykırım kıskacında, idam masasında tutan paradigmayı parçalamak, Kürtleri çözüm masasına taşımak her şeyin temelidir. Bu da muazzam yeni bir paradigmayı koşulladığı gibi, bir Kürt aklını da inşa etmeyi gerektiriyor. Çünkü Kürtlerin temel sorunu dış sömürgecilikten çok sömürgeciliğe kapı açan parçalı ulusal akıl ve sosyolojisidir. Bu neden ile “Kürt Aklı” değerlendirmesini yeniden hatırlamakta fayda var. 

Kavramlaşmak kültürleşmektir

“Kürtlerin özgür yaşam, özgür insan, özgür toplum arayışını gözeten bir Kürt aklını da oluşturmaya çalışıyorum.”

“Bugün yaptığımız ve başardığımız Kürt ideolojisini geliştirmektir.” 

Felsefede kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme yeteneğine akıl denir; Soyutlama ve kavramsallaştırma özelliği nedeniyle düşünen ve inşa eden zekâ diyebiliriz. Anlama ve manaları bilme kapasitesi de diyebiliriz. Din, sanat, ahlak, politika, ideoloji ve dil bu aklın asli unsurlarıdır. Toplum kendisini bu alanlarda kavramsallaştırmadan yapısallaşmıyor. Kavramlaşmak tarihselleşmek ve kültürleşmektir. Zihin evreni, dünyayı ve yaşamı anlamlandırdıkça toplum inşa edilebiliyor. Evrensel bir değerdir akıl ama kültürler, uluslar ve sosyal gruplara doğru görecelileşir ve kendine has orijinler yaratır. Uluslar kültürel varlıklar oldukları için bir birinden oldukça farklıdırlar ve benzemezlikleri eşsizdir. Her ulusun aklının taklit edilmezliğinin nedeni, kendine has ortak endişe, jeostrateji, kaygı, hayal, yaşamak sorunları gibi bir ortaklığa sahip olmasıdır. Özgür ortak aklın temel özelliği odur ki, farklılıkları ve aykırılıkları ne olursa olsun varlığını sürdürmek için toplumun bir temel düşünce, bir ana mantık etrafında stratejik birliğini gerçekleştirmesi ve bu birliği neredeyse bir toplumsal içgüdü haline getirmesidir. Tehditler karşısında birlik olmak ve gelişmelere göre birlik ilkesini-yöntemini bulmak her toplumun ortak aklı olmaktadır. 

 

 

Konfederal birlik demokratiktir

Zerdüşt felsefik akıl ile muazzam bir iyilik-kötülük netleşmesine dayalı Kürtlerin ortak aklını açığa çıkarmıştır. Zerdüştilik “Bir Kürt İdeolojisidir” ve Hurri-Mittani uygarlığını ortaya çıkarmıştır. Antik çağ Yunan felsefesi rasyonel aklın eseridir. Sürekli doğru ve ideal olanı düşünmek ve bunu toplumsal birlik ilkesi yapmak Yunan filozoflarının arayışlarının amacıdır. Heraklitos, Sokrates ve Platon bu arayışın filozoflarıdır ve Grek uygarlığını yaratmışlardır. Yahudiler ve Araplar peygambervari yöntemlerle ortak akıl kavramlarını kitaplaştırmışlardır. İngilizler pragmatik akıl ile kendilerine has aklı geliştirmiş ve yararlı olanı seçme yöntemi ile iç toplumsal sorunlarına gösterdikleri esneklik sayesinde İngiliz demokrasisini ve ulusunu inşa etmişlerdir. Almanlar idealist akıl ile ulusal parçalılığı ve birlik sorunlarını çözmüşlerdir. Hegel olmasaydı Alman ulusunun birliğinden belki şimdi bahsedemezdik. Ve tüm bunları inanılmaz felsefe sorgulamaları sayesinde geliştirmişlerdir. Bu felsefi sorgulamanın merkezinde ise iyi ve doğru olan nedir sorusu bulunmaktadır. Felsefenin her ekolünün etik ve estetik ilke tanımını başlangıcı yapması tesadüf değildir. Yani her toplumsal akıl önce etik açıklamalar yapar, nasıl bir birey, yaşam ve toplum olmalı sorusuna cevap verir. Önce ahlaki devrimi şart görür ve arınmayı ahlaki değerlerde başlatır. 

Kürtler tarih boyunca konfederal temelde düşündükleri ve örgütlendikleri zaman birlik olmuş ve muazzam politik sistemler kurmuşlardır. Konfederal birlik demokratiktir, bütün Kürdistanı kapsar, hanedan ve aristokratik egemenlikten çok komünal özellikte ısrardır. Hurri-Mittani, Kassit, Hittit ve Med konfederasyonları buna örnektir. Ne zaman bir hanedan devleti arayışı Kürt toplumunda ortaya çıkmışsa, Kürtlerin birliğini parçalamıştır. Bu eğilimin konfederal birliğe, akla, zihinsel ve sosyolojik olarak bir aile hanedanlığını egemen kılması mümkün olmadığı için dış egemen bir güç ile ittifaka girerek devlet olmak istemiştir. Harpagos ile başlayan ve devam eden işbirlikçi sınıf ve devlet ilişkisi budur. 

Sömürge aydın diyalektiği!

Kürtleri parçalayarak yenen egemen sınıf Kürt'ün dış bir devlet ile küçük bir beylik kurmasıdır. Bu akıl fesat akıldır, hain zekâdır, katil ruhludur. Bu durum Kürtlerin zihinsel ve ideolojik olarak sürekli yabancı ideolojilere eklemlenmesine, onu kendine uyarlamasına neden olmuştur. Judenratlaşma olayı da budur; ailesi, hanedanı için sömürgecilikle işbirliği yapmak ve ihanet içinde olmaktır. Daha ilerisi ve yaygını, sömürgecilikle bir aile ve basit yaşam için çatışmamaktır ki bu en tehlikeli sosyolojidir. Ancak, Önderliğin “Kürt aklı” ile ilgili değerlendirmesi hala hak ettiği bir tartışma ve entelektüel yoruma kavuşmuş değil. Kürt entelektüel sahası felsefe, bilim ve epistemoloji alanından ısrarlı bir kaçış yaşıyor ve aktüel politika ile sınırlı teorik yüzeyselliğini ısrarla sürdürmek istiyor. Teori diye uğraştığı şey, daha çok ya sol gelenekselin üretimi ya da promilliyetçilik biçimindeki işbirlikçiliğin taklitçi romantizmi sınırlarını aşmıyor. En önemlisi sömürge aydın taklidi tarzında eleştiri ve teori yapıyor. Bu durumun Fanon’un “Sömürge tebaa, sömürgecinin bölgesine imrenerek, şehvetle bakar” tespiti ile muhakkak ki alakası vardır. Kendini inkâr ederek sömürgeye benzemek ya da sömürge aydın diyalektiğini taklit ederek sömürgeye benzeyerek özgürleşeceğini sanmak ezilen ulusların anlam kaymasını ifade eder. Velid Seyf’in “Toprak üzerindeki çatışmadan daha tehlikeli olan şey anlamlar üzerindeki çatışmadır” tespiti bu durumu çok iyi izah ediyor. 

 

 

Kimlik kaybı

Kürtlerin vahim sorunları vardır ve bu sorunlar felsefik ve politik düzlemde inanılmaz derecede sorgulamalar yapmamızı gerektiriyor. Bu sorgulamaların yapılabilmesinin ön koşulu da, dış saldırı ve zor sistemlerini sömürgeleştirilmenin nedeni görmemek ve bu sömürgeleşmeye neden olan iç koşullar ile yüzleşmektir. Önderliğin sömürgeci gerçekleri yaratan sebepleri sorgularken, bu sorgulamaların büyük kısmını Kürtlerin kendini tarihsel toplum olarak oluşturma aklından kopuşlarına ayırmasının ve her şeyden önce kendini oluşturacak bir Kürt aklını inşa etmeye öncelik vermesinin nedeni de budur. Ortak akıl ve birliğe gelmeyen, yaşam sorgulaması büyük olmayan ve sadece içgüdüsel seviyelerde isyancı olmayı aşmayan, yönetilen mimetik akıl düzeyinde kalan her gerçeğe karşı adeta bir mahşeri savaş içindedir.  

Çünkü Kürtlerin durumu hiçbir sömürge statüsüne uymamaktadır; klasik ve yeni sömürgecilik biçimlerinde sömürge uluslar inkâr edilmemekte ve işgal altında olsalar da bir yönetim biçimine, kimlik tanımına sahiptirler. Kürtlerin maruz kaldığı kimliği inkâr ve imha siyasetine dayalı soykırım rejimidir. Asimile edilmiş, inkâr edilmiş olmak dehşettir ve zamanla gönüllü asimilasyon, kendini inkâr sosyal yapılarını yaratmıştır. Koruculaştırılmış, ajanlaştırılmış, her yenilen isyan sonrası dehşet kimlik kaybı yaşamış, kimlik yitimine uğramış, ihanete, kaçışa, yok olmaya, işbirliğine yönelmiştir. Ancak,  sömürgeleşme sorununu sadece hegemonik güçlerin aklı, şiddeti, stratejik ittifakları temelinde izah etmek her zaman özgürleştirici olmadığı gibi, sürekli tek taraflı izah özgürleşme önünde doğrudan engel olacak yegâne şey olacaktır. Sömürge halk durumuna gelmenin doğrudan o halk gerçekliğinin kendi içinde taşıdığı tarihsel toplum sorunlarıyla alakası vardır. Kürtlerin Zerdüşt’ten itibaren ortak akıl gücünü-stratejik akılı açığa çıkaramaması, düşünsel olarak parçalanması ve egemen ideolojilere eklemlenmesi sömürgeleştirilmesinin temel nedenidir. Kürtler kendi gerçeği ile bütünsel olarak hesaplaşmadan yeni bir bütün oluşturamaz. Bu da hesaplaşma ve yeni bir sözleşme etrafında yeni ortaklık kurmak demektir. 

“Çöp” ve “Judenratlaşma”

İkinci bir neden ise Kürtler de egemen sınıfın işbirlikçi karakterde gelişmesi ve sömürgeciliği bizzat Kürt toplumunda örgütleyen bir iç sömürgeci güç olmasıdır. Günümüzde bu işbirlikçi sınıf 5. sömürgeci güç olmuş durumdadır. Önderlik son olarak bu durum için “Judenratlaşma” dedi. Sömürgeci soykırım rejiminin yarattığı benzersiz sonuçlar için “Çöp” ve “Judenratlaşma” olarak tanımlaması gelişen yeni süreci nasıl ele alacağımıza işarettir. Kürt halkı sömürgeci akıl ve onun uzantısı tüm çöp ve Judenratlaşmayı aşarsa yeni bir dünyayı gerçekleştirebilecektir. Toplumsal tarihin ilkesi budur: Yeni yaşam eski ile amansız felsefik ve ideolojik mücadele ile kurulur. Ancak, çoğumuzda birlik, çözüm ve barış kavramları liberaldir; eski ile yeniyi bir arada tutma, denge ve koalisyon tarzı anlıyoruz, o nedenle de taktiksel ittifaklara stratejik anlamlar yüklüyoruz, bu da aydınlanmayı körelten sonuçlar yaratıyor. Geçici ve kalıcı bir uzlaşma ve bir sözleşme olacaktır ancak kendi toplumunu-ezilenleri en güçlü temelde ideolojik akıl ve egemenlik modellerine karşı mücadele eden sistem alternatifini kurarak olacaktır. Sürecin Demokratik Sosyalizm eksenine oturtulması da bu nedenledir. Bunun için ne kadar uzlaşma-sözleşme ve çatışma gerekiyorsa o kadar olacaktır. 

Ezilen ulusun kurtuluşu...

Sonuç olarak; Önderlik ulusal akıl özgür birey aklının tam da içinde gelişir ve ortak akıl özgür toplumun tam da içinde oluşur diyalektiğini bize öneriyor. Bu sömürgeciden özgürleşmenin biricik yoludur. Dikkat edin hiçbir sömürge halk burjuva sınıf öncülüğünde özgürleşmemiştir. Tüm ezilen uluslar sosyalizm perspektifli birey ve toplum ideolojileri sayesinde kurtuluşa ermişlerdir. Çünkü ezilen ulusların bir iç sömürgecileri vardır ve işbirlikçi karakter burjuvaziden akıl ve politik olarak özgürleştikçe kurtuluşu sağlıyor. 

Başlangıç; yöntemlerin çoğullaşması, salt çatışmaya dayalı değil, çözüme dayalı da eksen geliştirmek ve her olasılığa hazırlıklı olmak kadar, Kürt sorununun çözümünü evrenselleştirmek, evrenselleştirerek yerelleştirmektir. Bu, Kürtlerin yerel-bölgesel çözümü kadar evrensel çözüm eksenini yaratmasıdır. Bölgesel yönetim formların bu anlamda öne çıkarılması kadar, evrensel formun merkeze oturtulması önemli bir zaman-mekân kuruluşu ile alakalıdır, en radikal çözümü ve esnekliği dâhice kullanmaktır. Terkedilen ulus devlet ve çok kutuplu dünya da ezilenlerin toplum modeli ne olacak? Uluslararası sömürge statüsü evrensel olarak nasıl parçalanacak? Bu sorular şimdiki zamanda cevaplanması gereken sorunlardır. En önemlisi de Kürtleri yenen Kürt'ü aşmaktır. Bunu yapacak tek güç ise evrensel ve ulusal bir Kürt aklı ve ideolojisi örgütlemek, onun amansız savaşçısı olmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.