Liste stratejisi...

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Bu sürecin pazarlık konusu Kürtler olmamalı. Erdoğan’ın NATO tepkisi elbette bir boyutuyla seçime yatırım olarak okunabilir. Erdoğan’a verilen her taviz işte o zaman güvenlik sorunu yaratacak.

Ukrayna-Rusya savaşının patlak vermesinin ardından NATO’nun güçlendirilmesi ve üye ülkelerin artırılması hedefi daha da öne çıktı. Bu minvalde İskandinav ülkeleri İsveç ve Finlandiya’nın üyelik talebi gündeme geldi, tartışmaların gölgesinde iki ülke üyelik başvurularını yaptı.

Tartışmaların gölgesinde diyoruz, zira ‘tartışma’ Türkiye boyutuyla öne çıkıyor. İki ülkenin üye olması için NATO’ya üye olan ülkelerin eksiksiz onay vermesi gerekiyor. Fakat Erdoğan iki ülkenin başvurularına evet demeyeceklerini açıkladı, zira bu başvuruyu reddetmeleri için geçerli bir gerekçeleri de yok. Avrupa’dan tavizler koparmak istediğinde sık sık mülteci kartını gösteren Erdoğan, taleplerini Kürtler üzerinden sürdürüyor. Nitekim NATO üyeliği tartışmalarında da Rojava’ya ve YPG’ye verilen desteğin durdurulmasını, Finlandiya ve İsveç’ten 33 kişinin iadesini istiyor.

Geçtiğimiz hafta Berlin’de düzenlenen NATO Dışişleri gayri resmi toplantısında Çavuşoğlu’nun elden İsveçli Dışişleri Bakanı Ann Linde’ye bir liste ilettiği belirtiliyor. Havuz medyası da akabinde son dakika haberi olarak listedeki bazı isimleri geçiyor. Bu tartışmaların ardından iki ülke talep edilen kişilerin iadesinin gerçekleşmeyeceğini duyurdu. Fakat konu ısrarla Erdoğan tarafından gündeme getirilmeye devam ediliyor.

Türkiye’nin koltuğunun altında Berlin’e liste ile gelmesi yeni değil. Her fırsatta Avrupa’ya koltuğunun altındaki listeyi uzatıyor. Bildiğiniz üzere Erdoğan vakti zamanında Merkel’e 4 bin ismin yer aldığı bir dosya verdiğini belirtmişti.O liste zaman içerisinde 4 bin 500 kişilik oldu. Pazarlık yapılacak bir alan bulduğunda Erdoğan sık sık koltuğunun altında taşıdığı, neredeyse tamamı Kürtlere yönelik olan bu dosyayı hatırlattı.  MİT’in Almanya’daki faaliyetleri uzun süre tartışılan bir konu, hatırlarsak MİT’in bizzat hazırladığı listeler tek tek deşifre olmuştu. 

Skandal olarak değerlendiriceğimiz bu listelerin ilki  olan 2017 yılı Şubat ayında Münih Konferansı sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Federal Haber Alma Servisi Başkanı Bruno Kahl’a verdiği liste,  26 Nisan 2017’de Federal Meclis'in İçişleri Komisyonu'nda gündeme gelen ve bizzat MİT tarafından izlenen Almanya'da yaşayan Kürtlerin yer aldığı listelerin ortaya çıkmasıyla deşifre olmuştu. Listelerde  ev adreslerinden tutun telefon numaraları ve günlük yaşamlarına dair bilgilerin yer aldığı belirtilmişti. Listeler elbette bunlarla sınırlı değildi, bir çok kez Alman devletine liste sunulduğu ortaya çıkmıştı. Yine Kürt siyasetçilere yönelik suikast planları da basına yansımıştı. Konuyla ilgili liste kabarık burada bu örnekleri hatırlatmakla yetinelim.

Türkiye Kürt düşmanı politikalarına sonuna kadar destekçi aramaya devam ediyor. Şimdi de bu iki ülkenin NATO üyeliği karşıtlığı üzerinden gündeme geliyor. 

Çavuşoğlu geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüştü ve Erdoğan’ın taleplerini harfiyen gündeme getirdi. Ardından  Finlandiya ve İsveç liderleri Biden ile Beyaz sarayda bir görüşme gerçekleştirdi, görüşme ardından liderler Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi konusunda mutabık oldukları noktasında görüş bildirildi.

Sıcak bir süreçten geçiyoruz, bu sürecin pazarlık konusu Kürtler olmamalı. Erdoğan’ın NATO tepkisi elbette bir boyutuyla seçime yatırım olarak okunabilir. Fakat meselenin çok daha derin stratejiler içerdiğini bilmek gerekiyor. Erdoğan’a verilen her taviz işte o zaman güvenlik sorunu yaratacak. Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasında barış elçisi olma talebi yanıltmamalı, zira iktidarın  savaş çığırtkanlığı ve işgal politikaları toplumu çürütmeye devam ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.