Marjan’ın kayıp 24 yılı
Toplum/Yaşam Haberleri —

Afgan çocuklar
- “Beni o gün bir tabak yemek karşılığında sattılar. 12 yaşımdaydım. Ondan sonrası karanlık, açlık ve dayaktı. 24 yılımı çaldılar.” Kabil doğumlu Marjan’ın hayatını bu sözlerle özetliyor.
TİJDA YAĞMUR
Marjan’ın çocuk yaşta zorla evlendirilip 24 yıl boyunca köyde hapis tutulduğu hayatı, Taliban rejimi altındaki kadınların yaşadıklarının sadece bir örneği.
Afganistan’da kadın olmak, çoğu zaman sadece hayatta kalmaya çalışmak anlamına geliyor. Ülkede kadınlar sadece sosyal hayattan değil, temel insan haklarından da tamamen dışlanmış durumda.
Özellikle kırsal kesimlerde, yüzyıllardır değişmeyen ataerkil yapılar ve Taliban’ın katı ideolojisi, kadınları evlerinin dört duvarı arasında görünmez bir mahkûmiyete itiyor.
24 yıl boyunca hapis
Bu gerçekliğin en çarpıcı örneklerinden biri, Kabil doğumlu Marjan’ın hayatında somutlaşıyor. Taliban’ın ilk kez iktidara geldiği 1996 yılında henüz 12 yaşındayken bir Taliban savaşçısına para karşılığında satılan Marjan, sonraki 24 yıl boyunca hem fiziksel hem psikolojik olarak hapsedildi. Bugün 40’lı yaşlarında olan Marjan’ın hikâyesi, sadece onun değil, binlerce Afgan kadınının susturulmuş sesinin yankısı niteliğinde.
Marjan’ın hayatı, ailesinin onu açlık ve yoksullukla baş edemeyip bir Talibana satmasıyla altüst oldu. Babası işsizdi, annesi ise bir devlet dairesinde temizlikçilik yapıyordu. Taliban’ın kadınların çalışmasını yasaklamasının ardından, tek geçim kaynakları olan annesinin maaşı da kesildi. Kısa süre içinde evdeki tüm yiyecekler tükendi. Üç gün aç kaldıktan sonra, kapı çaldı ve kaderi değişti.
“Kısır” ilan edilip aşağılandı
Komşuları, Taliban bağlantısı olan bir kadın, Marjan’ın babasına para karşılığı kızını “vermesi” yönünde teklifte bulundu. O gece Marjan’ın evine bolca yiyecek geldi, ertesi günse bir Talib evlerine gelip parayı babasına teslim etti. 12 yaşındaki Marjan, istemediği biriyle evlendirildi ve taşradaki bir köye götürüldü. Ne bir düğün vardı ne de bir vedalaşma.
Afganistanlı yazar Zala’nın aeon.co sitesi için kaleme aldığı yazıda, Marjan, evlendirildiği köyde sadece yaşlı kayınvalidesi Adi ile ve kocasının akrabalarıyla aynı evde yaşadı. Evliliğinde sevgiye yer yoktu. Kadınlar, kayınvalidenin emirleriyle yaşayan bir topluluğa dönmüştü. Sürekli dayakla cezalandırılıyor; yemek artıkları erkeklerden sonra kadınlara bırakılıyordu. Kadınlar kendi yüzlerini bile gösteremiyor, başörtüsünü dişleriyle tutarak ağızlarını kapatmak zorunda kalıyordu.
Marjan’ın eşi olan Taliban mensubu Miraj, sadece arada bir eve uğruyor, ona ne ailesiyle ilgili bilgi veriyor ne de dışarı çıkmasına izin veriyordu. Hamile kalamadığı için kayınvalidesi tarafından “kısır” ilan edilip aşağılanıyordu. Sonra kocasının ölen kardeşinin eşiyle evlendirilmesiyle ikinci eş konumuna düştü.
“Gençliğimi değil, aklımı da kaybediyordum”
Marjan’ın hikâyesi, sadece bir evlilik değil, bir esaret öyküsüydü. Yıllar içinde ev hayvanlarına, mutfak eşyalarına ve dağlara konuşur hale geldiğini anlatan Marjan, yalnızlığın akıl sağlığını nasıl tehdit ettiğini şöyle dile getiriyor: “Artık dağlara soruyordum, başka bir insan var mı bu topraklarda diye. Ben gençliğimi değil, aklımı da kaybediyordum.”
Bu dönemde Taliban’ın yakaladığı bir yabancı erkek mahkûm olarak eve getirildi ve Marjan ona yemek taşımakla görevlendirildi. Zamanla, onun da bu izole hayatta kendi gibi tutsak olduğunu fark etti. Ancak iletişim kurmaları bile yasaktı.
Kaçış, ama kurtuluş değil
Kayınvalidesi Adi’nin bir gün aniden ölmesiyle evde sadece Marjan ve genç akrabası Nasim kaldı. Marjan, yardım için kapatılan yabancı mahkûma gitmeyi düşündü ama korktu. O an yalnızlığın Adi’nin zalimliğinden bile daha kötü olduğunu fark etti.
Sonunda Nasim’in yardımıyla Taliban kontrolündeki köyden ayrıldılar. Miraj’ın annesini gömdükten sonra, mahkûm teslim edildi ve Marjan, 24 yıl sonra ilk kez Kabil’e döndü. Ancak bu dönüş onun için özgürlük değil, yeni bir hapis halini temsil etti.
Miraj, Taliban yönetiminde üst düzey bir konuma gelmişti. Lüks arabalarla geziyor, yeni evler alıyor, birden fazla kadınla evlenebiliyordu. Marjan hâlâ evden çıkamıyor, ailesine ulaşamıyordu. Nihayetinde, eşinin bir bombalı saldırıda ölmesiyle dul kaldı ve sistemin gereği olarak aile içinden biriyle – Nasim’le – evlendirildi.
“O, bana en azından insan gibi davranıyor”
Nasim, yıllar içinde Marjan’a sessizce âşık olmuştu ama asla söylememişti. Marjan, onunla evlendikten sonra ilk kez birinin onu gerçekten önemsediğini hissetti. Ancak yılların travması, kolay silinmedi. Marjan, “Geçmişte yaşadıklarım her gece rüyalarıma giriyor. Ne zaman başımı yastığa koysam, o kerpiç evdeyim” diyor.
Bugün dünya kadınları siyaset, bilim, sanat ve toplumsal alanda önemli başarılar kazanırken, Afganistan’da kadınlar hâlâ temel haklardan mahrum. Eğitim, istihdam, sosyal yaşama katılım gibi haklar hâlâ Taliban rejimi tarafından sistematik biçimde engelleniyor.
Marjan’ın hikâyesi, aslında binlerce kadın adına bir çığlık. Çocuk yaşta satılan, zorla evlendirilen, kendi rızası dışında defalarca eş değiştiren, yıllarını kırsalda hapsedilmiş olarak geçiren bu kadınların yaşadıkları; sadece bireysel değil, aynı zamanda sistematik bir toplumsal yarayı ortaya koyuyor.
Afgan kadınlarının sesi olabilmek, Marjan’ınkiler gibi hayatların bir daha yaşanmaması için gerekli ilk adım. HABER MERKEZİ